Evliyalar, Alfabetik Evliyalar Listesi
Abdülgafûr Hâlidî Müşâhidî
  30 Mart 2018 Cuma , 23:34
Evliyalar, Alfabetik Evliyalar Listesi; ırak evliyaları, Bağdat evliyaları, Abdülgafûr Hâlidî Müşâhidî

büyük İslâm Âlimi Ve Evliyâ. Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî Hazretlerinin Halîfelerinden. İsmi, Abdülgafûr'dur. Hazret-i Hüseyin Efendimizin Soyundan Olup, Seyyiddir. Hâlidî, Müşâhidî Ve Bağdâdî Nisbeleriyle Bilinir. Doğum Ve Vefât Târihleri Bilinememektedir. Bağdad'da Yaşamıştır.

küçük Yaştan Îtibâren İlim Tahsîline Başlayan Seyyid Abdülgafûr Efendi, Zamânının Usûlüne Göre Aklî Ve Naklî İlimleri Tahsîl Etti. Bilhassa Fıkıh İlminde Yüksek Âlim Oldu. Tasavvufa Karşı Alâka Duydu. İlk Önce Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî Hazretlerinin Halîfesi Abdullah (ubeydullah) Hayderî'nin Sohbetlerinde Ve Hizmetinde Bulunup Sülûk Yâni Tasavvuf Yolculuğunda İlerledi. Sonra Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî'nin Yüksek Sohbetleriyle Şereflenip Hizmet Ve Huzûrunda Bulundu. Bu Sırada Tasavvufta Yüksek Derecelere Kavuştu. Mevlânâ Hâlid Hazretlerinin Önde Gelen Talebelerinden Oldu. Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî İlimdeki Ve Tasavvuftaki Yüksek Derecesini Görerek, Kendisine Hilâfet Verdi. İnsanlara İslâmiyetin Emir Ve Yasaklarını Anlatıp, Onların İki Cihân Saâdetine Kavuşmalarını Sağlamak Husûsunda Tam İcâzet, Diploma Verdi.

mevlânâ Hâlid Hazretleri Ona Çok İltifatlarda Bulunurdu. Hattâ Bir Gün Mescidden Çıktıktan Sonra Seyyid Abdülgafûr Hâlidî'yi Oturur Gördü. Yanına Yaklaşarak Peygamber Efendimize Olan Sevgisinden Dolayı Elini Tuttu Ve Öptü. Bundan Sonra Da Şöyle Buyurdu: "kıyâmet Gününde Ceddin Ve Deden Muhammed Aleyhisselâmın Livâ-i Muhammediyyesinin Altına Beni De Sokmayı Taahhüt Edinceye Kadar Elini Bırakmayacağım." O İse Bu Güzel Sözlerin Tesiri İle Bayılıp Düştü. Üç Saat Kadar Yerde Kendinden Habersiz Kaldı.

şeyh Abdullah (ubeydullah) Hayderî'nin Vefâtından Sonra İrşâd, İnsanlara Hak Ve Hakikatı Anlatma Vazîfesini Şeyh Muhammed El-cedîd'in Emrinde Yürüttü.

abdülgafûr Hâlidî Müşâhidî'nin Evi Bağdad'da Hâlidiyye Dergâhının Batısında Bulunuyordu. Her Gün Yatsıya Kadar Dergâhta Allahü Teâlânın İsmini Anmakla Geçiren Ve Sohbetine Gelen Kimselere Hak Yolu Anlatan Abdülgafûr Hâlidî Hazretleri, Şeyh Muhammed El-cedîd Hazretlerine Karşı Hürmette Kusûr Etmezdi. Yatsıdan Sonra Şeyh Muhammed El-cedîd'den İzin İsteyip; "efendimiz! Fakirhâneye, Evime Gitmeye İzin Verir Misiniz?" Derdi. Şeyh Muhammed Cedîd İzin Verirse Evine Gider, Vermezse O Geceyi Dergâhta Geçirirdi. Eğer İzin Verirse Evine Gidip Fecirden, Tan Yeri Ağarmadan Evvel Yine Dergâha Gelirdi.

abdülgafûr Hâlidî; "şeyh Muhammed El-cedîd, Efendimiz (mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî) Hazretlerinin Yerindedir." Diyerek Ona Saygı Duyardı. Şeyh Muhammed Cedîd De Ona İltifatta Bulunarak Saygıda Kusûr Etmezdi. Hattâ Cumâ Ve Pazartesi Günleri Diğer Müridlerle, Talebelerle Husûsî Görüşüp Onlar İçin Duâ Ettikten Sonra Abdülgafûr Hâlidî İle Husûsî Görüşür, Ona İltifatta Bulunurdu. Biri Diğerinin Elini Öper, Birbirlerine Karşı Tevâzû Ederler, Birbirlerine Çok Hürmette Bulunurlardı.

adamın Biri Abdülgafûr Hâlidî'ye Gelerek Bağdad Vâlisi Dâvûd Paşaya Bir İşiyle İlgili Olarak Yazı Yazmasını İstedi. Kendini Müslümanların Hizmetlerine Vakfetmiş Olan Ve Onların İhtiyaçlarını Yerine Getirmeyi Çok Seven Abdülgafûr Hâlidî, Bir Yazı Yazarak Gönderdi Ve Kendisine Mürâcaat Eden Adamın İşinin Yapılmasını İstedi. Yazıyı Alan Vâli O Kimsenin İşini Gördü. Daha Sonra Şeyh Muhammed El-cedîd Bu Durumdan Haberdâr Olunca, Abdülgafûr Hâlidî'ye Sitem Etti. "neden Benden İzinsiz Yazı Yazdınız? Bana Neden Haber Vermediniz?" Dedi. Abdülgafûr Hâlidî Ağlamaya Başladı. "aman Efendim! Bir Kusûr Ettim. Tövbe Olsun, Af Buyurunuz." Diyerek Ellerinden Öptü Ve Af Diledi.

abdülgafûr Hâlidî Müşâhidî İlim İrfân Sâhibi Olmasının Yanında Birçok Kerâmetleri Görülmüştü.

bir Gün Şeyh İbrâhim Fasîh Efendi Ve Mevlânâ Hâlid Hazretlerinin Dergâhının Hatîbi Abdurrahmân Efendi, Seyyid Abdülgafûr Hâlidî Hazretlerinin Meclisine Gittiler. Allahü Teâlânın İsmi Zikr Edilip, İbâdet Edildikten Sonra Açık Olarak Duâ Edilmeye Başlandı. Abdülgafûr Hâlidî, Nakşibendiyye Yolu Büyüklerinin İsimlerini Saydıktan Sonra, Hâlidiyye'den Olan Zâtların Da İsimlerini Saydı. Fakat Abdullah (ubeydullah) Hayderî'nin İsmini Söylemedi. Hatîb Abdurrahmân Efendinin Kalbinden; "ne Acâyib Şey, Abdülgafûr Hâlidî Hazretleri İlk Olarak Terbiyesinde Ve Sohbetinde Yetiştiği Abdullah (ubeydullah) Hayderî'nin İsmini Zikr Etmesin!" Diye Geçti. Kalb Gözü Açık Olan Abdülgafûr Hâlidî Hazretleri Bu Sırada; İsim Silsilesini Sayarak; "efendimiz, Allahü Teâlâyı Tanıyan Ârif, Velî Ve Mürşid Seyyid Abdullah (ubeydullah) Hayderî Şeyhimin De Ruhuna..." Deyince, Hatîb Abdurrahmân Efendi Elinde Olmadan Abdülgafûr Hâlidî Hazretlerinin Ayaklarına Kapandı. Meclisten Ayrıldıktan Sonra İbrâhim Fasîh Efendi Hatîb Abdurrahmân Efendiye, Abdülgafûr Hâlidî'nin Ayaklarına Neden Kapandığını Sordu. Hatîb Abdurrahmân Efendi; "şerefli Silsilede Şeyh Ubeydullah Hayderî'yi Neden Zikr Etmez Diye Gönlümden Geçmişti. Tam Bu Sırada Abdülgafûr Hâlidî'nin O Mübârek Zâtın İsmini De Söylediğini İşitince, Şuursuz Olarak Ayaklarına Kapandım. Gaflet İçinde Olduğumu Anladım Ve Abdülgafûr Hâlidî Hazretlerinin Büyüklüğünü Anladım." Dedi.

şeyh İbrâhim Fasîh Şöyle Anlatır:

allahü Teâlâya Hamd Olsun Ki, Seyyid Abdülgafûr Hâlidî Hazretlerinin Hizmetinde Bulundum. Mübârek Nazarlarıyla Şereflendim. Âlim, Fazîlet Sâhibi, Olgun Bir Velî Ve Mürşid Olan Şeyhimiz Ahmed Eğribozî İle Bağdad'da Mevlânâ Hâlid Hazretleriyle Ve Halîfeleriyle Karşılaşıp Sohbetleriyle Şereflendim. Hattâ Küçük Ve Hasta Olduğumdan Amcam Beni Alıp Abdülgafûr Hâlidî'nin Hatm-i Şerîflerine Götürürdü. Onun Duâsı Ve Mübârek Nazarlarıyla Hastalıktan Kurtuldum. Onun Vefâtından Sonra Da Pekçok Hayırlara Kavuştum. Nitekim Bağdad Vâlisi Muhammed Necîb Paşa Âlûsî'yi Fetvâ İşleriyle İlgili Vazîfeden Alınca, Âlûsî, Hâlidiyye Yoluna Îtirâz Etmek Ve Mevlânâ Hâlid'in Halîfelerini Kötülemek İçin Bir Risâle Yazdı. Çünkü O Vâli Mevlânâ Hâlid Hazretlerinden İstifâde Ve Ona İntisâb Etmiş, Hattâ Bağdad'daki Eski Hâlidiyye Dergâhını Yıktırıp Yerine Daha Güzelini Yaptırmıştı. Tarîkat-ı Âliyyeye Çok Fazla Sevgisi Olduğundan Paşa'yı Tâciz Etmek Ve Üzmek İçin, Söz Konusu Olan Âlûsî Böyle Tehlikeli Bir İşe Girmişti. O Esnâda Âlûsî'nin Yazdığı Risâleyi Reddetmek İçin Bir Kitap Yazdım. Bütün Halîfeler Ve Diğer Âlimler Onu Pek Beğendiler. Hattâ Bir Gece Rüyâmda Mevlânâ Hâlid Hazretlerini Gördüm. Şeyh Abdülgafûr Hâlidî De Yanında Ayakta Duruyordu. Hemen Gelip Mevlânâ Hâlid Hazretlerinin Ayaklarına Kapanıp, Öptüm. Mübârek Ellerini Başıma Ve Arkama Koyup; "ne Güzel İş Yaptın İbrâhim." Buyurdular. Sabah Olunca Bu Rüyâyı Kardeşlerimize Haber Verdim. Hepsi Gördüğüm Rüyâdan Dolayı Beni Tebrik Ettiler.

âlûsî'nin O Kitabı Yazmasının Sebebi, Hâlidiyye Halîfeleri Hakkındaki Sû-i Zannı Yâni Kötü Düşüncesi İdi. Adı Geçen Vâlinin Kendisini Hâlidiyye Halîfelerinin İşâretiyle Fetvâ Vazîfesinden Aldığını Zannediyordu. Oysa Durum Öyle Değildi. Nitekim Zannın Çoğu Yalandır. Enteresan Bir Hâdise Olarak Hitâbetiyle Meşhûr Olan Âlûsî, İstanbul'dan Geldikten Sonra Dili Tutuldu Ve O Şekilde Vefât Etti.

 

kerâmet Ve Menkîbeleri

bir Genç Gibi...

şeyh İbrâhim Fasîh Efendi Bir Gün Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî Hazretlerinin Dergâhında Yüksek Bir Yerde Duruyordu. Seyyid Abdülgafûr Hâlidî Hazretlerinin Dergâhın Yüksek Olan Yerine Çıkmak İstediğini Düşünerek Kendi Kendine; "ben Bu Genç Hâlimde Buraya Çıkamıyorum. Nerede Kaldı Ki Bu Kadar İhtiyâr Bir Zat Buraya Çıkacak!" Dedi. Bir De Baktı Ki, Abdülgafûr Hâlidî On Beş Yaşındaki Bir Genç Gibi Yüksek Yere Çıkıp Geldi. Sonra Da Şöyle Buyurdu: "ey İbrâhim! Sen Benim Buraya Çıkamayacağımı Mı Zannediyordun?"

onun Yüksek Hâl Ve Kerâmet Sâhibi Olduğunu Anlayan Şeyh İbrâhim Fasîh Hemen Abdülgafûr Hâlidî'nin Ellerine Kapanarak Öptü. O Da Şeyh İbrâhim Fasîh'in Başını Ve Sırtını Şefkatle Okşadı.)

 

kaynaklar

1) Mecd-i Tâlîd Tercümesi; S.94

2) Şems-üş-şümûs Tercümesi

3) Hadâik-ul-verdiyye; S.260

Yorumlar
Kod: 74WA4