Evliyalar, Alfabetik Evliyalar Listesi
Abdülhâlık Goncdüvânî
  30 Mart 2018 Cuma , 23:39
Evliyalar, Alfabetik Evliyalar Listesi; Özbekistan evliyaları, Buhâra evliyaları, Abdülhâlık Goncdüvânî

evliyânın Önderlerinden, İslâm Âlimlerinin Büyüklerindendir. Babası Abdülcemîl Malatyalı İdi. İmâm-ı Mâlik Hazretlerinin Neslinden Olup Âlim Ve Ârif İdi. Zâhirî Ve Bâtınî İlimlerde Çok Yüksekti. Hızır Aleyhisselâm İle Görüşüp Sohbet Ederlerdi. Bir Gün Hızır Aleyhisselâm Kendisine:

"ey Abdülcemîl! Senin Sâlih Bir Erkek Evlâdın Olacak. İsmini Abdülhâlık Koyarsın." Buyurdular.

abdülcemîl Bu Konuşmadan Kısa Bir Zaman Sonra Buhârâ'ya Göçtü Ve Goncdüvân Kasabasına Yerleşti. Çok Geçmeden Hızır Aleyhisselâmın Buyurduğu Gibi Bir Erkek Evlâda Sâhib Oldu. İsmini Abdülhâlık Koydu. Abdülhâlık Çocukluğunu Burada Geçirdi.

beş Yaşına Geldiğinde İlim Öğrenmesi İçin Buhârâ'ya Gönderildi. Büyük Âlim Hâce Sadreddîn Hazretlerinden Kur'ân-ı Kerîm Ve Tefsîrini Öğrenmeye Başladı. Bir Gün Okuma Esnâsında; "rabbinize Tazarrû' Ederek (boyun Büküp Yalvararak) ve Gizli Duâ Ediniz!" (a'râf Sûresi: 55) Meâlindeki Âyet-i Kerîmeye Gelince Abdülhâlık Hocasına:

"efendim! Bu "gizli"den Murâd Edilen Nedir? Kalb İle Yapılan Zikrin Aslı Nedir? Eğer Zikir Ve Duâ, Âşikâr, Sesli Bir Şekilde Dil İle Olursa Riyâdan Korkulur. Araya Riyâ Girerse, Lâyık Olduğu Şekilde Zikredilmemiş Olur. Şâyet Kalb İle Zikretsem; "şeytan İnsanın Damarlarında Kan Gibi Dolaşır."hâdis-i Şerîfi Gereğince, Şeytan Bu Zikri Duyar. Ne Yapacağımı Bilemiyorum, Bu Müşkülümü Halletmenizi İstirhâm Ederim, Efendim!"diye Arz Etti.

hocası, Büyük Âlim Sadreddîn Hazretleri, Bu Yaştaki Bir Çocuğun Kendisinin Bile Anlayamadığı Böyle Bir Suâl Sormasına Hayran Kaldı Ve Cevap Olarak:

"evlâdım! Bu Mesele, Kalb İlimlerinin Bir Konusudur. Allahü Teâlâ Nasîb Ederse, Sana Bu İlimleri Öğretebilecek Bir Üstâda Kavuşturur. Kalb İle Zikri Ondan Öğrenirsin, Böylece Bu Müşkülün Halledilmiş Olur." Buyurdu. Abdülhâlık Goncdüvânî (rahmetullahi Aleyh) Bu İşâret Üzerine, Meselelerini Halledecek O Büyük Zâtı Beklemeye Başladı.

bir Gün Hızır Aleyhisselâm Yanına Geldi. Ona, Allahü Teâlâyı Gizli Ve Açık Zikretme, Anma Yollarını Öğretti Ve Mânevî Evlâtlığa Kabûl Edip; "kalbinden Lâ İlâhe İllallah, Muhammedün Resûlullah Kelime-i Tayyibesini Şöyle Şöyle Zikredersin!" Diye Târif Etti. Abdülhâlık Hazretleri De, Târif Üzere, Bu Mübârek Kelime-i Tevhîdi Sessiz Sessiz Kalben Söylemeğe Başladı. Bunu, Kendisi İçin Ders Kabûl Etti. Bu Hâl Mânevî Makamlarda Yükselmesine Sebeb Oldu.

bu Sıralarda Yûsuf-ı Hemedânî Hazretleri Buhârâ'ya Geldi. Abdülhâlık Goncdüvânî Onun Hizmetine Girdi Ve Bu Hizmette Bir Süre Kaldı. Bu Hususta Kendileri Şöyle Anlatırlar:

on İki Yaşında İdim. Hızır Aleyhisselâm Bana Yûsuf-ı Hemedânî Hazretlerinden İlim Öğrenmemi Tavsiye Buyurdular. Bu Sırada Onun Buhârâ'ya Geldiğini İşiterek Derhâl Yanına Gittim. Ondan Pekçok İstifâdelere Kavuştum.

böylece Abdülhâlık Goncdüvânî Hazretlerinin Sohbette Üstâdı Yûsuf-i Hemedânî, Zikir Tâlim Hocası Da Hızır Aleyhisselâm Oldu.

abdülhâlık Goncdüvânî Hazretleri Hâlini İnsanlardan Gizli Tutardı. Nefsinin İsteklerine Uymayıp, İstemediği Şeyleri Yapmakta Kendisini Pek Ağır İmtihanlara Tâbi Tutar Fakat Hiç Kimseye Bir Şey Sezdirmezdi. Hele Onun Hızır Aleyhisselâm İle Ulaştığı Mânâda İlim Tahsîline Hiç Kimse Vâkıf Olmazdı.

abdülhâlık Goncdüvânî Gerek Hızır Aleyhisselâm Ve Gerekse Büyük İslâm Âlimlerinin Tahsil Ve Terbiyesi Altında Zamânının Bir Tânesi Oldu. İnsanlar Dünyânın Dört Bir Yanından Kâfileler Hâlinde Ondan İstifâde Etmek İçin Gelmeye Başladılar.

abdülhâlık Goncdüvânî Hazretleri Beş Vakit Namazını Kâbe-i Muazzamada Kılar, Tekrar Buhârâ'ya Dönerdi. Bir Aşûre Günü Talebelerine Derste Velîlik Hâllerini Anlatıyordu. Müslüman Kıyâfetinde Olan Bir Genç İçeri Girip, Talebelerin Arasına Oturdu. Bir Müddet Sohbetini Dinledikten Sonra Söz İsteyerek:

efendim! Resûlullah Sallallahü Aleyhi Ve Sellem; "mü'minin Firâsetinden Korkunuz. Çünkü O, Allah'ın Nûru İle Bakar." buyuruyor. Bu Hadîs-i Şerîfin Sırrı Nedir? Diye Sordu.

abdülhâlık Goncdüvânî Hazretleri Gence Heybetle Nazar Ettikten Sonra; "öyleyse Belindeki Zünnârı, Hıristiyanların İbâdette Bellerine Bağladıkları Ve Ucunda Haç Asılı Olan Parmak Kalınlığındaki Yuvarlak İpi Kes De Îmâna Gel." Dedi.

hocanın Bu Sözleri Oradakiler Üzerinde Şok Etkisi Yaptı. Genç, Telaşla; "hâşâ! Yemîn Ederim Bende Böyle Bir Şey Yok." Diye Söylendi.

o Zaman Abdülhâlık Hazretleri Talebelerinden Birine Gencin Hırkasını Çıkarmasını İşâret Etti. Talebe O Gencin Üzerindeki Hırkasını Çıkarınca, Belinde Düğüm Düğüm Zünnâr Bağlı Olduğu Görüldü. Bu Hâdise Karşısında Genç, Çok Mahcûb Oldu. Ne Yapacağını Şaşırdı. Kalbinde İslâmiyete Karşı Bir Sevgi Meydana Geldi. Abdülhâlık Goncdüvânî Hazretlerine Muhabbet, Sevgi Duymaya Başladı. Böylece Evliyânın, Allahü Teâlânın Nûruyla Baktığının Ne Demek Olduğunu Çok İyi Anladı. Kelime-i Şehâdet Getirip Müslüman Olmakla Şereflendi. Sâdık Talebelerinden Oldu.

büyük Mürşid Bundan Sonra Etrafındakilere Dönerek:

"ey Dostlar! Gelin Biz De Ahde Uyalım, Zünnârımızı Keselim. Îmân Edelim. Şöyle Ki, Bu Genç Maddî Zünnârı Kesti, Biz De Kalbe Âid Zünnârı Keselim. O Da, Kibr Ve Gururdur. Bu Genç, Af Dileyenlerden Oldu; Biz De Affa Kavuşalım." Buyurdu.

talebeleri Bir Anda Hazret-i Hâce'nin Gönül Yaralarına Sunulan Şifâ Şerbetini İçtiler, Tövbelerini Yenilediler. Böylece Kalblerinin Allahü Teâlâdan Başka Bir Şeye Bağlılıkları Kalmadı.

bir Gün Huzûruna Gelen Bir Kimse; "eğer Allahü Teâlâ Beni Cennet İle Cehennem Arasında Muhayyer Kılsa, Ben Cehennemi Seçerim. Zîrâ Bütün Ömrümde Nefsimin Arzusu Üzerine Amel Etmedim. O Halde Cennet Nefsin Murâdıdır. Cehennem İse, Allahü Teâlânın Murâdıdır." Dedi. Abdülhâlık Goncdüvânî Hazretleri Bu Sözü Red Ederek:

kulun Seçme Hakkı Yoktur. Her Nereye Git Derlerse Oraya Gideriz. Nerede Kalın Derlerse Orada Kalırız. Kulluk Budur. Senin Dediğin Kulluk Değildir. Buyurdu. O Kimse Bu Sefer; "efendim! Tasavvuf Yolunda Bulunan Kimseye Şeytan Yaklaşabilir Mi?" Diye Sordu.

"tasavvuf Yoluna Yeni Gelmiş Bir Talebe, Nefsini Emmâre Olmaktan Kurtaramamış İse, Bir Şeye Öfkelendiği Zaman Şeytan Ona Yaklaşabilir. Şâyet Nefsi Mutmainne Derecesine Çıkmış İse, O Kimsede Öfkelenmek Yerine, Gayret Hâsıl Olur. Her Ne Zaman Gayret Etse, Şeytan Ondan Kaçar. Bu Kadar Sıfat O Kimseye Kâfidir. Yeter Ki, Hakk'a Yönelsin. Allahü Teâlânın Kitâbına Ve Resûlünün Sünnetine Sarılsın. Bu İki Nûr Arasında Tasavvuf Yolunda Yürüsün." Buyurdu.

abdülhâlık Goncdüvânî Hazretleri, Allahü Teâlânın İndinde Duâsı Makbûl Kimselerden İdi. İnsanlar Ve Cinler Duâsına Kavuşmak İçin, Uzak Yerlerden Gelirlerdi.

bir Gün Abdülhâlık Goncdüvânî'nin Huzûruna Uzak Yerden Bir Misâfir, Biraz Sonra Da Yanlarına, Güzel Sûretli, Temiz Giyimli Bir Genç Geldi. Abdülhâlık Hazretlerinden Duâ İsteyip Hemen Ayrıldı. Misâfir; "efendim! Bu Gelen Genç Kimdi Acaba? Gelmesi İle Gitmesi Bir Oldu." Dedi. O Da; "bizi Ziyârete Gelip Duâ İsteyen Bir Melek İdi." Buyurdu. Misâfir Hayret Etti Ve; "efendim! Son Nefeste Îmân Selâmeti İle Gidebilmemiz İçin Bize De Duâ Buyurur Musunuz?" Diye Niyâzda Bulundu. Bunun Üzerine Abdülhâlık Goncdüvânî Hazretleri:

"her Kim Farzları Eda Ettikten Sonra Duâ Ederse, Duâsı Kabûl Olur. Sen, Farz Olan İbâdeti Yaptıktan Sonra Duâ Ederken Bizi Hatırlarsan, Biz De Seni Hatırlarız. Bu Durum Hem Senin, Hem De Bizim İçin Duânın Kabûl Olmasına Vesîle Olur." Buyurdu.

abdülhâlık Goncdüvânî Hazretlerinin Âhiret Âlemine Göç Etmesi Yaklaşmıştı. Kendisine Bağlı Talebelerinin Terbiyesini Ahmed Sıddık, Evliyâ Kebir, Şeyh Süleymân Germinî Ve Ârif-i Rivegerî Adlarındaki Dört Büyük Halîfesine Bıraktı. Onlara Nasîhatlerde Bulundu.

1180 (h.575) Yılında Goncdüvân'da Vefât Etti.

goncdüvânî Hazretleri Bugün Nakşibendiliğin Prensipleri Diye Bilinen On Bir Temel Düstûru Da Ortaya Koydu. Bu Prensiplerin Esası "kalbe Gelip Onu Meşgul Eden Her Şeyi Oradan Çıkarıp Atmak Ve Onu Dâimâ Allahü Teâlâ İle Meşgûl Hâle Getirmek"tir. Vefâtından Sonra Da Kerâmetleri Görülmüştür.

şöyle Ki: Abdülhâlık Goncdüvânî Hazretlerinin Vefât Etmesinin Üzerinden 332 Sene Geçmişti. 1512 (h.918) Yılında Eshâb-ı Kirâm Düşmanı Safevîler Yüz Bin Kişilik Tâlimli Asker İle Ceyhun Nehrini Geçerek Mâverâünnehr Vilâyetlerine Hücûm Ettiler. Çok Kan Döküp Büyük Tahrîbât Yaptılar. Oradan Buhârâ'ya Yöneldiler. Pekçok Kaleyi Zaptettiler. Girdikleri Yerlerde Ehl-i Sünnet Âlimlerinin Kabirlerini Ve Türbelerini Yıkıp Hakâret Yapıyorlardı. Nihâyet Goncdüvân Kalesini De Abluka Altına Aldılar. Niyetleri Burada Bulunan Ve Ehl-i Sünnet Müslümanlarının Ziyâretgâhı Olan Abdülhâlık Goncdüvânî Hazretlerinin Kabirlerini Yakmak İdi. Ancak Şehre Karşı Hücuma Geçtikleri Sırada Kaleden Çıkan Beş Bin Özbek Askerinin Etrafında Bulunup Kendilerine Saldıran Beyaz Atlı Beyaz Elbiseli Ve Yeşil Sarıklı Askerleri Gördüler. Başlarında Heybetli Ve Nûrânî, Mübârek Bir Zât Elinde İki Ağızlı Kılıç İle Safevîleri İşâret Edip Hücûma Geçtiklerinde Ekin Tarlasına Giren Orakçılar Gibi Düşmanları Biçmeye Başladılar. Ehl-i Sünnet Düşmanları Kısa Sürede Bozguna Uğrayıp Geri Dönmemek Üzere Kaçtılar.

abdülhâlık Goncdüvânî Hazretlerinin Daha Vefâtından Evvel Söylediği:

 

dosta Mübârekim Ve Düşmana Musîbetim

cenkte Demir Gibi Ve Sulhta Mum  Gibiyim

 

nûr Çeşmesinin Başı Goncdüvân, Menzilimizdir

rum Kapısına Kadar İki Ağızlı Kılıç  Vururum

 

şeklindeki Sözleri De Onun 332 Yıl Sonra Ortaya Çıkan Kerâmetiydi.

 

kerâmet Ve Menkîbeleri

evin Mescit Olsun

abdülhâlık Goncdüvânî Hazretlerinin Mânevî Oğulları Şeyh Evliyâ Kebir'e Yaptığı Nasîhatlerinden Her Biri Bütün Müslümanlar İçin Birer Kıymetli İnci Değerinde Düsturlardır. Bir Tânesi Şöyledir:

yavrucuğum, Sana İlim Tahsili İle Edeb Öğrenmeyi Tavsiye Ederim. Hemen Her Zaman Allahü Teâlânın Huzurunda Olduğunu Bil Ve Dikkat Et. Geçtiğimiz Asırlardaki Büyük Âlimlerin İzini Bırakma. Resûlullah Efendimizin Sünnetine Uygun Davran. O Sünnetin Hakîkî Uygulayıcısı Olan Eshâbın Davranışını Da Gözünden ırak Etme. Fıkıh Ve Hadîs Öğren. Câhil Tarîkatçilerden Sakın. Şöhret Peşinde Koşma, Şöhret Âfettir, Tehlikelidir. Hemen Her Hâlinle İnsanlardan Biri Gibi Yaşa. Namazını Her Zaman Cemâatle Kılmaya Gayret Et. Bid'at Sâhibi Sapıklar İle Ve Dünyâya Düşkün Kimselerle Arkadaşlık Etme. Kâdılık Ve Müftülük Gibi Övülen Bir Makam Da Olsa Herhangi Bir Makâma Meyletme. Devlet İdarecileri Ve Onların Adamları İle Dostluk Kurma. Din Dışı Hareketleri İle Meşhur, Sözünü Bilmeyen Bayağı Kimselerle De Arkadaşlık Etme. Az Konuş, Az Ye, Az Uyu. Oturmak İçin Daha Çok ıssız Yerleri Tercih Et. Helâl Yemeye Çok Gayret Eyle. Şüpheli Şeyleri Terket. Çok Kere Dünyâlık İsteği Sana Ağır Basar. Ağır Basan Bu Taleb İçin Yola Düşersen, Dînin Elden Gider. Çok Gülme. Kahkaha İle Gülmek Kalbi Öldürür. Kimseyi Hakîr Görme. Kimse İle Münâkaşa Etme. Kimseden Bir Şey İsteme. Hiç Kimseye Sana Hizmet Etmesi İçin Emir Verme. Tasavvuf Büyüklerine Dil Uzatma. Onları İnkâr Eden Felâkete Düşer. Gözlerin Yaşlı, Amelin Temiz Olsun. Yenisinin Gereği Olmadığı Zamanlarda Eski Elbise Giy. Sermâyen Fıkıh, Din Bilgisi, Evin Mescid Olsun.

 

beyitler

müminin  Firâseti

abdülhâlık Goncdüvânî, Namazları Ekserî,

kâbede Edâ Edip, Dönerdi Tekrar Geri.

 

bir Aşûre Gününde, Hazret-i Abdülhâlık,

o Gün Talebesiyle, Sohbette, Bir Aralık,

 

müslüman Kıyâfetli, Bir Genç Girdi İçeri,

talebe Arasında, Oturdu Diz Üzeri.

 

o Hazret, Bir Taraftan, Hem Sohbet Ediyordu,

yine Bir Taraftan Da O Genci Süzüyordu.

 

sohbeti Dikkatlice, Dinleyen O Genç Adam,

dedi Ki: "ey Efendim, Resûl Aleyhisselâm,

 

"müminin Firâsetinden, Sakının Ey İnsanlar,

çünkü Onlar, Allah'ın Nûru İle Bakarlar."

 

diye Buyurmuşlardır, Sahâbeye Bir Kere,

bu Hadîsin Sırrını, Anlatınız Bizlere."

 

buyurdu: "sırrı Şu Ki, Belindeki Zünnârı,

çıkar At, Müslüman Ol, Kandırma İnsanları!"

 

genç Îtirâz Etti Ve Dedi Ki: "yok Zünnârım,

ve Onu Kuşanmaktan, Allah'ımdan Korkarım."

 

buyurdu: "öyle İse, Çıkar Da Kaftanını,

öğrenelim İçinde, Zünnar Olmadığını."

 

çıkardı Kaftanını O Genç, İstemeyerek,

belindeki Zünnârı, Çıkınca, Üzüldü Pek.

 

bu Durum Karşısında, Utandı, Mahcup Oldu,

o An İslâma Karşı, Kalbine Sevgi Doldu.

 

anladı, Müminlerin, Firâseti Nasılmış,

ve Allah'ın Nûruyla, Mümin Nasıl Bakarmış.

 

kalbinde Ona Karşı, Hâsıl Oldu Muhabbet,

getirip Bin Şevk İle, Kelime-i Şehâdet.

 

müslüman Olmak İle, Şereflendi O Anda,

sâdık Bir Talebesi, Oldu Hem De Sonunda.

 

hazret-i Abdülhâlık, Buyurdu Sonra Hemen:

"bu Genç, Maddî Zünnârı, Kesip Attı Belinden,

 

biz Dahi Şu Mânevî, Zünnârı Atalım,

bunlar, Gurûr, Kibirdir, Bunlardan Kurtulalım."

 

talebeler Topluca, O Gün Tövbe Ettiler,

ağlayıp Gözlerinden, Sel Gibi Yaş Döktüler.

 

kaynaklar

1) Menâkıb-ı Hâce Abdülhâlık Goncdüvânî (süleymâniye Kütüphânesi, Yahya Tevfik Kısmı, No. 190)

2) Câmiu Kerâmât-il-evliyâ; C.2, S.50

3) Hadâik-ul-verdiyye; S.110

4) Reşehât Tercümesi; S.25

5) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; C.5, S.343

6) Nefehât-ül-üns; S.377

7) Makâmât-ı Nakşibendiyye; S.22,43

8) İrgâm-ül-merîd; S.51

9) Tam İlmihâl Seâdet-i Ebediyye; S.972

10) Kâmûs-ül-a'lâm; C.4, S.3066

Yorumlar
Kod: B91E8