Evliyalar, Alfabetik Evliyalar Listesi
Abdülhakîm-i Siyalkûtî
  30 Mart 2018 Cuma , 23:34
Evliyalar, Alfabetik Evliyalar Listesi; Hindistan evliyaları, Siyalkût evliyaları, Abdülhakîm-i Siyalkûtî

hindistan Velîlerinden, Hanefî Mezhebi Fıkıh Âlimi. İsmi, Abdülhakîm Bin Şemseddîn El-hindî Es-siyalkûtî'dir. Doğum Târihi Bilinmemektedir. 1657 (h.1067) Senesi Rabî'ül-evvel Ayının On İkinci Günü, Hindistan'ın Siyalkût Şehrinde Vefât Etti.

abdülhakîm-i Siyalkûtî, Hindistan'ın Büyük Âlimlerinden Olup Bütün İlimlerde İmâm İdi. İmâm-ı Rabbânî Hazretleri İle Mevlânâ Kemâleddîn-i Kişmîrî'nin Derslerinde Bulundu. Fıkıh, Kelâm Ve Daha Birçok Naklî İlimlerde Yüksek Derecelere Kavuştu. Beldesinin Din İlimlerinde Müşkili Olanların Tercümanı Oldu. İnsanları Durmadan Hakk'a Davet Ederdi. İslâm Dînini Sultanlara, Emirlere Açıkça Tebliğ Etmekten Hiç Çekinmezdi. Hind Sultânı Harem Şah Cihân Zamânında, Âlimlerin Reisi Oldu. Sultan Onun Reyi Ve Fetvâsına Başvurmadan Hiç Bir Konuda Karar Vermezdi. Her İlimde Mütehassıs Ve Zamânın Bir Tânesiydi. İlim Tahsiline Gençliğindeki Gibi Yaşlılığında Da Devâm Etti Ve Hiç Ara Vermedi.

abdülhakîm-i Siyalkûtî, İmâm-ı Rabbânî Hazretlerini Talebeliğinden Beri Tanır Ve Severdi. Fakat Ona Bağlanıp, Talebesi Olmamıştı. Bir Gece Rüyâsında İmâm-ı Rabbânî'nin Kendisine; "ey Resûlüm! Sen, Allah De! Sonra Onları Kendi Oyunlarına Bırak!"(en'am Sûresi:91) Meâlindeki Âyeti Kerîmeyi Okuduğunu Gördü. O Anda Kalbi Zikretmeye Başladı. Uzun Zaman Böyle Zikrederek, İlâhî Nîmetlere Kavuştu. "ben Ahmed'in (yâni İmâm-ı Rabbânî'nin) Üveysisiyim. Yâni Onun Rûhâniyeti Beni Terbiye Ediyor." Derdi. Kısa Bir Süre Sonra İmâm-ı Rabbânî'nin Huzûruna Gidip, Onun Yoluna Bağlandı. Hakikî Ve İhlâs Sâhibi Talebelerinden Oldu.

abdülhakîm-i Siyalkûtî Çeşitli İlim Dalında Eserler Yazdı. Eserlerinden Bâzıları Şunlardır: 1)hâşiyetün Alâ Tefsîr-ül-beydavî, 2) hâşiyetün Alâ Şerh-ül-akâid-ül-nesefiyye Lis-sa'd-it-teftâzânî: Siyalkûtî Haşiyesi olarak Da Bilinir, 3) Haşiyetün Alâ Hâşiyet-i Abdul Gafûr El-lârî Alel-fevâid-id-diyâiyye Fin-nahvi, 4) hâşiyetün Alâ Şerh-iş-şemsiyye Lil-gelenbevî Fil Mantık, 5) Zâd-ül-lebîb, 6) mutavvel Hâşiyesi, 7) ed-dürret-üs-semine Fi İsbât-il-vacib-i Teâlâ.

bir Sohbet Esnâsında Abdülhakîm-i Siyalkûtî Hazretlerine Talebelerinden Biri Kabir Ziyâreti Hakkında Bir Soru Sorunca Buyurdu Ki:

çok Kimse Kabir Ehlinden İstifâde Edildiğine İnanmıyor. "ölü Yardım Yapamaz." Diyenlerin, Ne Demek İstediklerini Anlayamıyorum. Duâ Eden, Allahü Teâlâdan İstemektedir. Duâsının Kabûl Olması İçin, Allahü Teâlânın Sevdiği Bir Kulunu Vâsıta Yapmaktadır. Yâ Rabbî! Kendisine Bol Bol İhsânda Bulunduğun Bu Sevgili Kulunun Hâtırı Ve Hürmeti İçin Bana Da Ver Demektedir. Yâhut, Allahü Teâlânın Çok Sevdiğine İnandığı Bir Kuluna Seslenerek; "ey Allahın Velîsi, Bana Şefâat Et! Benim İçin Duâ Et! Allahü Teâlânın Dileğimi İhsân Etmesi İçin Vâsıta Ol." Demektedir. Dileği Veren Ve Kendisinden İstenilen, Yalnız Allahü Teâlâdır. Velî, Yalnız Vesîledir, Sebeptir. O Da Fânîdir, Hiçbir Şey Yapamaz. Tasarrufa Gücü, Kuvveti Yoktur. Böyle Söylemek, Böyle İnanmak Şirk Olsaydı, Allah'tan Başkasına Güvenmek Olsaydı, Diriden De Duâ İstemek, Bir Şey İstemek Yasak Olurdu. Diriden Duâ İstemek, Bir Şey İstemek Dînimizde Yasak Edilmemiştir. Hattâ Müstehâb Olduğu Bildirilmiştir. Her Zaman Yapılmıştır. Buna İnanmayanlar, Öldükten Sonra Kerâmet Kalmaz Diyorlarsa, Bu Sözlerini İsbât Etmeleri Lâzımdır. Evet, Evliyânın Bir Kısmı Öldükten Sonra, Âlem-i Kudse Yükseltilir. Huzûr-i İlâhîde Her Şeyi Unuturlar. Dünyâdan Ve Dünyâda Olanlardan Haberleri Olmaz. Duâları Duymazlar. Bir Şeye Vâsıta, Sebeb Olmazlar. Dünyâda Olan, Diri Olan Evliyâ Arasında Da Böyle Meczûblar Bulunur. Bir Kimse, Kerâmete Hiç İnanmıyor İse, Hiç Ehemmiyeti Yoktur. Sözlerini İsbât Edemez. Kur'ân-ı Kerîm, Hadîs-i Şerîfler Ve Asırlarca Görülen, Bilinen Olaylar, Onu Haksız Çıkarmaktadır. Evet Bir Câhil, Bir Ahmak, Dileğini Allahü Teâlânın Kudretinden Beklemeyip, Velî Yaratır, Yapar Derse, Bu Düşünce İle Ondan İsterse, Bunu Elbet Yasak Etmeli, Cezâ Da Vermelidir. Fakat Bunu İleri Sürerek, İslâm Âlimlerine, Âriflere Dil Uzatılmaz. Çünkü, Resûlullah Efendimiz Kabir Ziyâret Ederken, Mevtâya Selâm Verirdi. Mevtâdan Bir Şey İstemeyi Hiç Yasak Etmedi. Ziyâret Edenin Ve Ziyâret Olunanın Hâllerine Göre, Kimine Duâ Edilir, Kiminden Yardım İstenir. Peygamberlerin Kabirde Diri Olduklarını Her Müslüman Bilir Ve İnanır.

 

kerâmet Ve Menkîbeleri

müceddid-i Elf-i Sânî

abdülhakîm-i Siyalkûtî, Sınıf Arkadaşı İmâm-ı Rabbânî Hazretlerine Çok Tâzim Ve Hürmet Ederdi. Ona Yazdığı Mektuplarında Müceddid-i Elf-i Sânî Diye Hitâb Ederdi. Ona Bu İsmi İlk Önce Söyleyenlerdendir. Onu İnkâr Edenlerle Mücâdelesi Çoktu. İnkâr Edenlere Karşı; "büyüklerin Sözlerine, Maksadlarını Anlamadan Îtirâz Etmek Câhilliktir. Böylelerin Sonu Felâkettir. İlim Ve Feyz Kaynağı, İrfan Menbaı, Üstad Ahmed'in Sözlerini Reddetmek, Bilmemezlik Ve Anlamamazlıktandır." Buyururdu.

imâm-ı Rabbânî Hazretlerinin Talebelerinden Muhammed Hâşim-i Kışmî, Bir Gün Kalbinden; "eğer Allahü Teâlâ, Bu Asrın Âlimlerinin En Büyüklerinden Birine, Hazret-i İmâm'ın (yâni İmâm-ı Rabbânî'nin) Müceddid-i Elf-i Sânî, Yani İkinci Bin Yılının Kuvvetlendiricisi Olduğunu Bildirse, Bu Mânâ Tamâmen Kuvvetlenirdi." Diye Geçirdi Ve Bu Düşünce İle İmâm-ı Rabbânî'nin Huzûruna Gitti. İmâm-ı Rabbânî Talebesi Muhammed Hâşim-i Kışmî'ye Dönerek; "birçok Kıymetli Kitaplar Yazan Aklî Ve Naklî İlimlerde Hindistan'da Bir Eşi Bulunmayan Abdülhakîm-i Siyalkûtî'den Mektup Aldım. Mektuplarının Bir Yerinde Bu Fakiri Methedip Müceddid-i Elf-i Sânî Diye Yazıyor." Buyurdu.

 

kaynaklar

1) Hülâsat-ül-eser (muhıbbî); C.2, S.318

2) Mu'cem-ül-müellifîn; C.5, S.95

3) Esmâ-ül-müellifîn; C.1, S.318

4) Tam İlmihâl Seâdet-i Ebediyye; S.408,972,1026

5) Eshâb-ı Kirâm; S.154,293

6) Hadarât-ül-kuds; S.189

7) Umdet-ül-makâmât S.160

8) Brockelmann; Gal-2 S.417, Sup-2 S.613

Yorumlar
Kod: YVM2V