Evliyalar, Alfabetik Evliyalar Listesi
Ahmed Bin Hanbel
  30 Mart 2018 Cuma , 23:34
Evliyalar, Alfabetik Evliyalar Listesi; ırak evliyaları, Bağdat evliyaları, Ahmed Bin Hanbel

velîlerin Büyüklerinden Ve Ehl-i Sünnetin Amelde Dört Hak Mezhebinden Biri Olan Hanbelî Mezhebinin İmâmı. Künyesi, Ebû Abdullah'tır. 780 (h.164) Senesinde Bağdat'ta Doğdu. Aslen Basralıdır. Babasının İsmi Muhammed Bin Hanbel'dir. Dedesi Hanbel Bin Helâl, Basra'dan Horasan'a Yerleşmiş Ve Emevî Devletinde Serahs Şehri Vâliliği Yapmıştır. Babası Asker (subay) İdi. Ahmed Bin Hanbel'in Âilesi, Annesi Ona Hâmile İken, Merv'den Bağdat'a Göçmüş Ve O Bağdât'ta Doğmuştur. Soy Îtibâriyle, Anne Ve Babası Tarafından Arap Asıllıdır. Nesebi, İslâmiyetten Önce Ve Sonra Araplar Arasında Meşhûr Bir Kabîle Olan Şeyban Kabîlesine Dayanır. Bu Kabîle Adnan Kabîlesinden Gelen Rebîa'nın Bir Kolu Olup, Nizar Kabîlesinde Peygamber Efendimizin Soyu İle Birleşir.

ahmed Bin Hanbel'in Babası, Daha O Çok Küçük Yaşta İken, Vefât Etti. Otuz Yaşında Vefât Eden Babasından, Önemli Bir Mîrâs Da Kalmadı. Onun Yetişmesi İle Annesi İlgilendi. Küçük Yaşta, İlim Tahsiline Başladı. Bu Sırada Bağdat Önemli Bir İlim Merkeziydi. Burada Hadîs Ve Kırâat Âlimleri, Tasavvufta Yetişmiş Büyük Zâtlar İle Diğer İlimlerde Yetişmiş Kıymetli Âlimler Bulunuyordu. Önce Kur'ân-ı Kerîmi Ezberledi. Bundan Sonra Lügat, Hadîs, Fıkıh, Sahâbî Ve Tâbiîn Rivâyetlerini Öğrendi.

ahmed Bin Hanbel, Emsâli Arasında Ciddiyeti, Takvâsı, Sabrı, Metânet Ve Tahammülü İle Meşhûr Oldu. Bu Hâli, Henüz 15-16 Yaşlarında İken Temas Kurduğu Âlimlerin Dikkatini Çekti. Heysem Bin Cemil Onun Hakkında, Daha O Sırada Şöyle Dedi:

"bu Çocuk Yaşarsa, Zamânındakilerin İlimde Hucceti, Rehberi Olacaktır."

henüz 15 Yaşlarında İmâm-ı A'zâmın Talebesi Olan Ebû Yûsuf'tan Fıkıh Ve Hadîs Dersi Aldı. Bundan Sonra Da Üç Sene Huşeym'in Derslerine Devâm Ederek Ondan Hadîs-i Şerîf Dinledi. Bundan Başka Bağdat'ta Bulunan Meşhûr Âlimlerden De Ders Aldı.

7 Yıl Bağdat'ta İlim Öğrenen Ahmed Bin Hanbel Daha Sonra İlim Tahsili İçin Seyahatlere Başladı. Önce Basra'ya, Bir Yıl Sonra Da, Hicaz'a Gitti. Böylece Kûfe, Basra, Mekke-i Mükerreme, Medîne-i Münevvere, Şam Ve El-cezîre'ye Giderek Hadîs İlmini Öğrendi. Hadîs Râvilerini Bizzât Görerek, Onlardan Hadîs-i Şerîf Dinledi. Basra Ve Hicaz'a Beşer Defâ Seyahat Yaptı. Hicaz'a Yaptığı İlk Seyâhatinde, Fıkıh İlminde Hocası Olan, İmâm-ı Şâfiî İle Görüştü. Bu Görüşme Mekke'de Mescid-i Harâm'da Oldu. İkinci Defa İse, Bağdat'ta Buluştular.

ahmed Bin Hanbel, İlk Hac Seferini 830 Senesinde Yaptı. Daha Sonra Birkaç Defâ Daha Hacca Gitti. Bu Hac Seferlerinden Birinde Yolunu Şaşırdı. Yolda Yaşlı Bir Köylü Gördü. Gidip Ona Yolu Sordu. Köylü Gür Bir Sesle; "ey Ahmed! Sen Kim Oluyorsun Ki, Allahü Teâlânın Evine (beytullah'a) Gidiyorsun! Allahü Teâlâ Oraya Gitmene Râzı Olmayınca, Elbette Ki Yolunu Şaşırırsın!" Dedi. Bunun Üzerine Ahmed Bin Hanbel; "ya Rabbî! Senin Köşelerde, Kenarlarda Sakladığın, Halkın Gözünden Örttüğün Böyle Kulların Da Varmış." Deyince O Zât; "ne Zannediyorsun Ahmed, Ne Zannediyorsun? Allahü Teâlânın Öyle Kulları Vardır Ki, Eğer Allahü Teâlâdan İsteseler, Bütün Gökler Ve Yerler Onun Hürmetine Altın Olur." Dedi. O Anda Toprak Ve Dağlar Altın Oldu. Ahmed Bin Hanbel Kendinden Geçerek Düştü. Daha Sonra O Zâtın Göstermesi İle Yolunu Buldu.

hac Seferlerinden Birinde, Hac Yaptıktan Sonra Bir Müddet, Mücâvir Olarak Mekke'de Kaldı. Bu Zaman Zarfında Hadîs-i Şerîf Öğrenme Faâliyetlerini Sürdürdü. Sonra Yemen'in San'a Şehrinde Bulunan Meşhûr Hadîs Âlimi Abdürrezzâk Bin Hemmam'dan Hadîs-i Şerîf Öğrenmek İçin San'a'ya Gitti. İlim Öğrenmek İçin Çıktığı Bu Yolculukta Çok Sıkıntı Çekti. Yolda Yiyeceği Bitti. Parası Da Olmadığı İçin, San'a Şehrine Varıncaya Kadar, Nakliyecilerin Yanında Ücretle Hamallık Yaptı. Ticâret Ve Kazanç İçin Elverişli Olmayan San'a'da İki Sene Kalıp, Sıkıntılara Katlandı. Abdürrezzâk Bin Hemmam'dan Hadîs-i Şerîf Dinledi. Böylece İmâm-ı Zührî Ve İbn-i Müseyyib Yoluyla Rivâyet Edilen, Birçok Hadîs-i Şerîfi İşitip Öğrendi.

ahmed Bin Hanbel, İlim Öğrenmek İçin Pekçok İslâm Beldesini Dolaştı Ve Bu Uğurda Pekçok Meşakkate Katlandı. Kitap Çantalarını Sırtında Taşırdı. Bir Seferinde Onu Tanıyan Biri, Ezberlediği Hadîs-i Şerîfin Ve Yazdığı Notlarının Çokluğunu Görerek; "bir Kûfe'ye, Bir Basra'ya Gidiyorsun! Ne Zamana Kadar Böyle Devam Edeceksin?" Deyince, Ahmed Bin Hanbel Hazretleri "hokka Ve Kalem İle Mezara Kadar..." Diyerek Cevap Verdi.

ahmed Bin Hanbel'in Kuvvetli Hâfızasının Yanında Dikkati Çeken Bir Vasfı Da, İşittiği Bütün Hadîs-i Şerîfleri Yazmaya Çok Önem Vermesiydi. Yaşadığı Devir, İlmin Tedvin Edilip Toplandığı Ve Kısımlara Ayrılıp, Yazıldığı Bir Devirdi. Fıkıh Ve Lügat İlmi Derlenmiş, Hadîs İlmi Derlenmekte, Yazılan Hadîs-i Şerîfler Toplanmakta İdi.

ahmed Bin Hanbel, Böyle Bir Zamanda Din İlimlerini Öğrenip, Bilhassa Tefsîr, Hadîs Ve Fıkıh İlimlerinde Yüksek Seviyeye Ulaştı. Daha Sonra Bağdat'a Döndü Ve İlmini Yayıp, İnsanlara Çok Faydalı Oldu.

ahmed Bin Hanbel Hazretleri, Ders Ve Fetvâ Verme İşine, Kırk Yaşında Başladı. Bundan Sonra Hadîs Rivâyetinde Ve Fetvâda Başvurulan Önemli Bir Kaynak Oldu.

iki Çeşit Ders Halkası (meclisi) Vardı. Biri, Talebelerine Verdiği Muntazam Dersler, Diğeri, Hem Talebelerinin, Hem De Halktan İsteyenlerin Katıldığı Derslerdi. Onun İlim Meclisine Pekçok Kimse Katılırdı. Bâzı Rivayetlere Göre, Dersini Dinleyenlerin Sayısı Beş Bini Bulmuştur. Ahmed Bin Hanbel'den Ders Alıp, İlim Öğrenen Talebenin Çokluğu, Ondan Hadîs-i Şerîf Rivâyet Edenlerin Ve Fıkhî Meseleler Nakledenlerin Çok Sayıda Olmasından Da Anlaşılmaktadır. Onun Meclisine Gelip, Derslerini Dinleyenlerin Bir Kısmı, Sâdece Ondaki Üstün Hâllere Ve Yüksek Ahlâka Hayran Kaldıklarından Sohbetine Katıldılar. Böylece Bir Kısmı Hem İlmini Hem Ahlâkını Alırken, Bir Kısmı Da Onun Yaşayaşına Göre Yaşamak, Onu Tanımak, Ahlâk Ve Edeb Husûsunda Yaptığı Vâz Ve Nasihatten İstifâde Etmek İçin Huzûruna Geldiler.

ahmed Bin Hanbel'in Meclisinde, Derslerinde Vekar, Ciddiyet, Tevâzu Ve Gönül Huzûru Hâkimdi. Dinleyenlere Ve Katılanlara Saâdet Vesilesi Olan Derslerini, İkindiden Sonra Bağdat'ta Büyük Bir Mescidde Verirdi.

ders Meclisine Dâimâ Kitaplarıyla, Yazıp Kaydettikleri İle Çıkardı. Çok Kuvvetli Bir Hâfızaya Sâhip Olmasına Rağmen, Hadîs-i Şerîf Rivayet Ederken, Yine De Yazdıklarına Bakardı. Kitabından Okur, Talebelere Yazdırırdı. Derslerinde Hadîs-i Şerîf Rivâyetinden Başka, Bir De Fıkhî Meseleler Hakkında Verdiği Cevaplar Yer Almaktaydı. Ondan Ders Alıp, İlimde Yetişenlerin Sayısı 900 Civarındadır.

ahmed Bin Hanbel Rahmetullahi Aleyh Mezheb Sâhibi Bir Âlimdir. Mezhebi, İslamiyette Ehl-i Sünnet Îtikâdı Üzere Olan Dört Hak Mezhebden Biri Olup, İsmine Nisbetle Hanbelî Mezhebi Denir. Daha Çok Şam, Bağdat Ve Mısır'da Yayılmıştır. Dört Hak Mezheb, Müslümanlar İçin Rahmet Ve Kolaylıktır. Nitekim Peygamber Efendimiz; "ümmetimin (müctehidlerinin) Mezheplere Ayrılması Rahmettir." Buyurmuştur.

allahü Teâlâya Olan Bağlılığı Sebebiyle Son Derece Tevâzu Sâhibiydi. İnsanlara Yardım Etmeyi Severdi. Herkesin Derdine Derman Olmaya Çalışırdı. Yoksulları Korurdu. Son Derece Halîm Selîm, Yumuşak Huyluydu. Aceleci Değildi. Çok Alçak Gönüllüydü. Ağır Başlı Ve Vakarlıydı. Câmiye Gittiği Zaman Ön Safa Geçmeye Çalışmazdı. Mecliste Nerede Yer Bulursa Oraya Otururdu.

ahmed Bin Hanbel Çok İbâdet Ederdi. Her Gece Kur'ân-ı Kerîmin Yedide Birini Okur, Her Yedi Günde Bir Hatmederdi. Yatsı Namazını Kılınca Biraz İstirahat Eder, Sonra Kalkıp Sabaha Kadar İbâdet Ve Tâatla Meşgûl Olurdu. Gece Namazını Hiç Bırakmazdı. Halka Dâimâ Kolaylık Yollarını Gösterir, Ağır Vazîfeleri Yüklemezdi. Acıktığı Zaman Bir Şey Bulamazsa, Kimseden Yiyecek İstemez Ve Rahatsız Etmezdi. Çoğu Zaman Ekmeğine Sirke Katık Olurdu. Yolda Yürürken, Hızlı Adımlarla Yürürdü. Onu Daha Çok, Mescidde, Cenâze Namazında Ve Hasta Ziyâretinde Görürlerdi. Giydiği Elbiseyi En Ucuz Kumaştan Yaptırırdı. Çok Kere Az Şey Yer; "ölecek Kimse İçin Bunlar Çok Bile." Derdi.

allahü Teâlâdan Korkması, Verâ Ve Takvâsı Çoktu. Fakir Bir Hayat Yaşadı. Haram Şüphesi Olan Şeyi Reddederdi. Haram Mala Sâhib Olmaktansa, Onu Almamayı Tercih Ederdi. Borç Karşılığı Bir Malı Alacaklıya Rehin Bıraktı. Parayı Bulunca Alacaklıya Gidip Borcunu Verdi. Rehin Bıraktığı Malı Alacağı Zaman Alacaklı Olan İki Mal Gösterip, Rehin Bıraktığının Hangisi Olduğunu Kesin Bilmediğinden; "bunlardan Birini Seç, İkisi De Aynı." Dedi. Fakat Ahmed Bin Hanbel Rehin Bıraktığı Malın Hangisi Olduğunu Bilemediği İçin Kendi Malı Yerine Başkasının Malını Almış Olurum Korkusu İle İkisini De Bıraktı, Almadı. Başkasının Hakkı Geçer Diye Kendi Hakkından Vazgeçti.

ahmed Bin Hanbel, Peygamber Efendimizin Sünnetine Son Derece Bağlıydı; "hiç Bir Hadîs-i Şerîf Yazmadım Ki, Onunla Amel Etmeyeyim." Buyururdu.

ahmed Bin Hanbel Talebeliği Sırasında Bir Grup Kimseyle Bir Su Kenarında Bulunuyordu. Onlar Soyunup, Suya Girdiler. Ahmed Bin Hanbel İse, Peygamber Efendimizin Şu Hadîs-i Şerîfine Uyarak Soyunmadı: "kim Allah'a Ve Âhiret Gününe Îmân Ediyorsa, Hamama (avret Yerlerini Örtmeden) Girmesin." O Gece Rüyâsında Bir Kimse Ona; "ey Ahmed! Sana Müjdeler Olsun! Zîrâ Allahü Teâlâ, Resûlullah'ın Sünnetine Uyduğun İçin Seni Bağışladı. Seni İmâm Kıldı. İnsanlar Sana Tâbi Olurlar." Dedi. "siz Kimsiniz?" Diye Sorunca O Zât; "cebrâil'im." Cevâbını Verdi.

ehl-i Sünnet Îtikâdından Aslâ Tâviz Vermezdi. Bağdat'ta Mu'tezile Fırkası Mensupları;"kur'ân-ı Kerîm Mahlûktur." Diyerek, Bu Yanlış Îtikâdlarına Abbâsî Halîfesi Me'mûn'u Da İnandırdılar. Bunu Kabûl Etmesi İçin, Ahmed Bin Hanbel Hazretlerini De Zorlayıp, Me'mûn Vâsıtasıyla Bu Hususta Baskı Ve İşkence Yaptılar Ve 28 Ay Hapsettiler. Bütün Bunlara Rağmen O; "kur'ân-ı Kerîm, Allahü Teâlânın Kelâmıdır. Mahlûk Değildir." Dedi. Bu Sırada Kendisine İmâm-ı Şâfiî Mısır'dan Mektup Göndermişti. Okuyunca Ağladı. Sebebi Sorulunca; "rüyâsında Resûlullah Efendimizi Görmüş, Ahmed Bin Hanbel'e Mektup İle Benden Selâm Yaz Ve De Ki, Kur'ân-ı Kerîmin Mahlûk Olup Olmadığı Kendisinden Sorulacak. Cevâb Vermesin Buyurmuş." Dedi.

bir Gün Ahmed Bin Hanbel Hazretleri Bir Cemâatle Berâber Oturuyordu. İçeriye Bir Zât Girip; "ahmed Bin Hanbel Kimdir?" Dedi. Orada Bulunanlar Susup Bekledi. "ahmed Bin Hanbel Benim, Ne İstiyorsun?" Dedi. Gelen Zât Şöyle Anlattı:

dört Yüz Fersah Uzaktan Geliyorum. Cumâ Gecesi Uyumuştum. Rüyâmda Biri Gelip Bana; "ahmed Bin Hanbel'i Biliyor Musun?" Dedi. "hayır Tanımıyorum." Dedim. "bağdat'a Git, Onu Sor Ve Bulunca, Hızır Aleyhisselâm Sana Selâm Söyledi De. Semâvâttaki, Gökteki Melekler Ondan Râzıdır. Çünkü O, Nefsine Aslâ Uymadı, Allahü Teâlâya İtâat Husûsunda Çok Sabırlı Davrandı." Dedi.

ahmed Bin Hanbel; "mâşâallah, Lâ Havle Velâ Kuvvete İllâ Billah." Dedi. Sonra O Zâta; "başka Bir Söyleyeceğin Ve İhtiyâcın Var Mı?" Dedi. "hayır Sâdece Bunun İçin Geldim." Dedi Ve O Gün Bağdat'tan Ayrıldı.

bir Kere Hadîs Âlimleri, Ebû Âsım Dahhak İbni Mahled'in Meclisinde Toplanmıştı. Onlara; "fıkıh Öğrenmek İstemez Misiniz? Halbuki Aramızda Fıkıh Âlimi Yok." Dedi. Onlar; "aramızda Bir Kişi Var." Dediler. "kimdir O?" Dedi. "birazdan Gelir." Dediler. Biraz Sonra Ahmed Bin Hanbel Karşıdan Göründü. "karşılayalım." Dedi. Oradakiler; "o Böyle Şeyden Hoşlanmaz." Dediler. Gelince, Ebû Âsım Onu Yanına Oturtup, Fıkhî Meseleler Sormaya Başladı. Bir Suâl Sordu Ve Cevap Aldı. Sormaya Devâm Ederek, Birkaç Kere Sorup Cevap Aldı. Sonra Da; "bu Deryâ Gibi Bir Âlimdir." Dedi.

ahmed Bin Hanbel'in, Yevmiye İle Çalışan Bir İşçisi Vardı. Akşam Talebesine; "bu İşçiye Ücretinden Fazla Ver." Dedi. Talebe, Ücretinden Fazla Para Verdi. İşçi Almadı Ve Gitti. Hazret-i İmâm; "arkasından Yetiş, Şimdi Alır." Dedi. Dediği Gibi, İşçi Parayı Aldı. Hazret-i İmâm'a Sebebi Suâl Edildiğinde Buyurdu Ki: "o Zaman Böyle Bir Şey Aklından Geçiyordu... Şimdi İse Bu Düşünce Onda Yok Oldu. Alması Tevekkülünü Bozmayacağı İçin Aldı." Tevekkül Nedir Diye Suâl Ettiler: "rızkın Allahü Teâlâdan Olduğuna İnanmaktır." Buyurdu.

zamânın Meşhûr Bir Falcısı Vardı. Fal Baktırmak İstiyenler Her Taraftan Gelir Kendisini Bulurlardı. Bu Şahıs Falcılığı Meslek Hâline Getirmişti. Bir Ara Hastalandı. Yirmi Sene İyileşemedi. Biri Ziyâretine Gelmişti. Hâlini Görünce; "senin İyileşmenin Tek Yolu Var, O Da Zamânımızın En Büyük Âlimlerinden Ve Evliyâsından Biri Olan Ahmed Bin Hanbel Hazretlerinin Duâ Etmesidir." Dedi. Bu Falcı Da Annesini Gönderip, Duâ Etmesini İstedi. Annesi Ahmed Bin Hanbel'in Huzûruna Varınca; "oğlum Yirmi Senedir Hasta Yatıyor. İyileşmesi İçin Sizden Duâ İstemeye Geldim." Deyince; "herkes İyileşmek İçin Oğluna Gelirdi. Senin Oğlun Da, Her Şeyi Bildiğini Zannederdi. Kendi Hastalığını Tedâvî Etmeyip De, Seni Bana Mı Gönderdi?" Buyurdu. Kadının Defalarca ısrârı Karşısında Dayanamayıp, Falcılığı Bırakması Şartıyla, Duâ Edeceğini Söyledi. Hazret-i İmâmın Bu Sözü Üzerine Falcılığı Bıraktı. Tövbe İstigfâr Etti Ve Sıhhate Kavuştu.

bir Gencin, Felç Olmuş, Hasta Bir Annesi Vardı. Bir Gün Oğluna; "ey Oğlum! Eğer Benim Rızâmı Almak, Beni Sevindirmek İstersen, İmâm-ı Ahmed'in Huzûruna Git Ve Sıhhate Kavuşmam İçin Bana Duâ Etmesini Söyle. Belki Allahü Teâlâ Beni Bu Hâle Getiren Bu Hastalıktan Kurtarır." Dedi. Genç, İmâm-ı Ahmed'in Kapısına Geldi Ve Seslendi. İçerden Bir Ses; "kimsin?" Dedi. Cevâbında; "size Muhtâcım, Hasta Bir Annem Var, Sizden Duâ İstiyor." Dedi. İmâm Çok Üzüldü. Kendi Kendine; "beni Nereden Biliyor?" Dedi. Sonra Kalktı, Abdest Aldı, Namaza Durdu. İmâmın Hizmetçisi O Gence; "sen Geri Dön, İmâm Duâ Ediyor." Dedi. Genç Geri Döndü, Evin Kapısına Geldiği Zaman, Annesi Allahü Teâlânın İzniyle Tam Sıhhate Kavuşmuş Olarak Kalktı Ve Oğlunu Kapıda Karşıladı. 

hazret-i İmâm, Abdullah Bin Mübârek Hazretlerinin Gelmesini Ve Onunla Görüşmeyi Çok Arzu Ediyordu. Nihâyet Bir Gün Oğlu; "babacığım! Abdullah Bin Mübârek Geldi, Kapıdadır, Sizi Görmek İstiyor." Dedi. İmâm-ı Ahmed; "içeri Alma!" Dedi. Oğlu; "babacağım, Bunda Ne Hikmet Vardır Ki, Senelerdir Onu Görmek Arzusu İle Yanıyordun, Bugün Bu Saâdet, Bu Nîmet Kapınıza Geldi De İçeri Almıyorsunuz?" Dedi. Ahmed Bin Hanbel; "evet, Söylediğin Gibidir. Ama Korkarım Ki, Onu Gördükten Sonra Ayrılığına Dayanamam. Onun Kokusu İçin Bir Ömür Harcadım. Onu Ayrılmak Olmayan Yerde Görmek İsterim." Dedi.

ahmed Bin Hanbel Sık Sık Talebesine Buyururdu Ki:

"ilim, İnsanlara, Ekmek Ve Su Kadar Lâzımdır. İlim, Rivâyet, Kuru Mâlûmât Ve Bilgi Çokluğu Değildir. İlim, Faydalı Olan Ve Kendisiyle Amel Edilen Şeydir."

"kulun Kalbini ıslâh Etmesi, Düzeltmesi İçin, İyilerle Berâber Olması Kadar Faydalı Bir Şey Yoktur. Yine Kulun Fasıklarla Berâber Olup, Onların İşlerine Dikkat Ve Nazar Etmesi Kadar Zararlı Bir Şey Yoktur."

"günahlar Îmânı Zayıflatır."

"yemeği, Din Kardeşleriyle Sürûr İçinde, Fakirlerle İkrâm Ve Cömertlikle, Diğer İnsanlarla Da Mürüvvet İçinde Yemek Lâzımdır."

"her Şey İçin Kerem Vardır. Kalbin Keremi Halıktan Râzı Olmak, Kadere Rızâ Göstermektir."

"sizde Olmayan Meziyetlerle Sizi Metheden Kimsenin, Sizde Olmayan Kötülüklerle De Bir Gün Kötüleyeceğini Unutmayınız."

"istediklerini Vermediğiniz Zaman Kızan, Kırılan Veya Küsen Arkadaş, Gerçek Arkadaş Değildir."

"kibir Taşıyan Kafada, Akıla Rastlayamazsınız."

"insanların Ahmak Sınıfı, Kendilerinin Medh Edilmesinden Hoşlananlarıdır."

"tevekkül, Her Şeyi Allah'tan Bilmek Ve Rızkı O'nun Verdiğine İnanmaktır."

"tevekkül, Bütün İşlerinde Allahü Teâlâya Teslim Olmak, Başa Gelen Her Şeyi O'ndan Bilip Katlanabilmektir."

"insana Az Bir Mal Yetişir. Çok Mal İse Kâfi Gelmez."

"bir Kimse, Sadık Bir Arkadaşını Kaybederse, Kendisi İçin Zillettir."

"hüsn-i Zannı Olanın Hayatı Hoş Geçer."

"yalan Söylemek, Emniyeti Giderir."

"meziyet, Fazîlet, İlim Ve İrfân Tamamlığı İledir."

"ayıplardan Uzak Arkadaş Arayanlar, Arkadaşsız Kalır."

855 (h.241) Senesi Cumâ Günü Vefât Etti. Vefât Haberi, Bütün Bağdat Halkını Ağlattı. Cenâze Namazını Kılmak Üzere Çevreden Gelenlerle Birlikte, Binlerce İnsan Toplanmıştı. Bağdatlılar Evlerinin Kapısını Açıp; "cenâze Namazı İçin Abdest Almak İsteyen Gelsin." Diye Bağırdılar. Cenâze Namazı Kılınınca, Kuşlar Tabutu Üzerinde Uçuşup, Kendilerini Tabuta Vurdular. Cenâze Namazında Yüz Bine Yakın Kişi Bulundu. O Gün Yâhûdî Ve Hıristiyanlardan Pekçok Kimse, Bu Hâdiseyi Görerek Müslüman Oldu. Ağlayıp, Bağırarak; "lâ İlâhe İllallah." Dediler.

vefâtından Sonra Muhammed İbni Huşeyme Hazret-i İmâm'ı Rüyâsında Gördü. "nereye Gidiyorsun?" Dedi. "cennet'e." Dedi. "allahü Teâlâ Sana Ne Muâmele Etti?" Diye Sorunca, Cevâbında; "allahü Teâlâ Beni Mağfiret Etti. Başıma Taç Giydirdi Ve; "ey Ahmed! Kur'ân-ı Kerîme Mahlûk Demediğin İçin, Bu Nîmetleri Sana Verdim." Buyurdu." Dedi.

ahmed Bin Hanbel'in Vefât Haberini İskenderiye'de İken Duyan Muhammed Bin Huzeyme, Çok Üzülmüştü. Rüyâsında Ahmed Bin Hanbel'in Salına Salına Yürüdüğünü Görüp Kendisine; "ey İmâm! Bu Böyle Ne Biçim Yürüyüş?" Dedi. O Da; "dünyâda Allahü Teâlânın Dînine Hizmet Edenlerin, Cennet'teki Yürüyüşleri Böyledir." Buyurdu. O; "allahü Teâlâ Sana Nasıl Muâmele Etti?" Diye Sual Etti. İmâm Hazretleri; "allahü Teâlâ Beni Affetti, Başıma Bir Taç, Ayağıma Altından İki Ayakkabı Giydirdi Ve; "ey Ahmed! Kur'ân-ı Kerîm Benim Kelâmımdır, Diye İnandığın İçin, Bu İltifâtlara Kavuştun. Ey İmâm! Süfyân-ı Sevrî'den Sana Ulaşan Duâlar Var, Onlarla Dünyâda Duâ Ettiğin Gibi, Şimdi De Duâ Et." Dedi. Bu Emir Üzerine; "ey Âlemlerin Rabbi Olan Allah'ım! Bizleri Af Ve Magfiret Eyle. Bizlere Suâl Sorma." Diye Duâ Ettim. Bu Duâdan Sonra; "ey Ahmed! İşte Cennet, Gir Oraya Buyurdu Ve Ben De Cennet'e Girdim." Dedi. 

ahmed Bin Hanbel'in Pek Çok Eseri Vardır. Bunlardan Bâzıları Şunlardır:

1) Müsned; 30 Bin Hadîs-i Şerîfi İçine Almıştır. Matbûdur. 2) Kitâb-üs-sünne. 3) Kitâb-üz-zühd: matbûdur. 4) Kitâb-üs-salât. 5) Kitâb-ül-vera' Ve'l-îmân. 6) Kitâb-ür-reddi Ale'l- Cehmiyye Ve'z-zenâdıka: matbûdur. 7) Kitâb-ül-eşribe: matbûdur. 8) Kitâb-ül-mesâil. 9) Cüz-fi Usûl-üs-sünne. 10) Fadâil-üs-sahâbe: 2 Cilt Hâlinde Matbûdur. 11) Er-reddü A'lâ Men-tenâkua Fi'l-kur'ân. 12) Et-tefsir. 13) En-nâsih Ve'l-mensûh. 14) Et-târih. 15) Hadîsu Şu'be. 16) Mukaddem Ve'l-muahhar Fi'l-kur'ân. 17) Vücûbât-ül-kur'ân. 18) Menâsik-ül-kebîr Ve's-sagîr. 19) El-cerhu Ve't-ta'dîl. 20) Kitâb'ül-ilel Ve Ma'rifet-ür-ricâl: matbûdur.

 

kerâmet Ve Menkîbeleri

hayır  Olmaz!

ahmed Bin Hanbel Vefât Ederken Eliyle İşâret Edip; "hayır Olmaz!" Dedi. Oğlu; "babacığım Bu Ne Hâldir?" Diye Sorunca; "şu An Tehlike Zamânıdır, Duâ Ediniz. Şeytan Felâket Toprağını Başıma Saçmak İstiyor. Ey Ahmed! Benim Elimde Can Ver, Diyor. Ben De; "hayır Olmaz! Hayır Olmaz!" Diyorum. Bir Nefes Kalıncaya Kadar Tehlike Vardır. Şeytanın Aldatmasından Emîn Olmak Yoktur." Buyurdu.

 

sorular

ahmed İbni Hanbel'e; "her Gün Sabahtan Akşama Kadar Câmide İbâdet Edip, Allahü Teâlâ Benim Rızkımı Nereden Olsa Gönderir, Diyen Bir Kimse Nasıl Bir Adamdır?" Diye Sorulduğunda; "bu Kimse Câhildir. İslâmiyetten Haberi Yoktur. Çünkü, Resûlullah Sallallahü Aleyhi Ve Sellem Buyurdu Ki: "allahü Teâlâ Benim Rızkımı Süngümün Ucuna Koymuştur." Yâni Rızkım Cihâd İle Gelmektedir." Buyurdu.

ihlâs Nedir? Sorusuna; "amellerin Âfetlerinden Kurtulmaktır." Tevekkül Nedir? Sorusuna; "rızkın Allahü Teâlâdan Olduğuna İnanmaktır." Cevâbını Verdi.

zühd Nedir? Sorusuna;"zühd Üç Türlüdür; Câhilin Zühdü, Haramları Terk Etmektir. Âlimlerin Zühdü, Helal Olanların Fazlasından Sakınmaktır. Âriflerin Zühdü, Allahü Teâlâyı Unutturan Şeyleri Terk Etmektir." Buyurdu.

ebû Hafs Ömer Bin Sâlih Tarsûsî İsimli Velî Bir Zât, Ahmed Bin Hanbel'e; "kalbler Ne İle Yumuşar?" Diye Sordu. Başını Eğip Biraz Düşündükten Sonra; "evlâdım! Helâl Yemekle Yumuşar." Buyurdu.

ahmed Bin Hanbel Hazretlerine Bir Gün; "tevekkül Nedir?" Diye Sordular. "insanlardan İstemeyi Ve Onlara Yalvarmayı Terk Etmektir." Buyurdu.

 

kaynaklar

1) Hilyet-ül-evliyâ; C.9, S.161

2) Tehzîb-üt-tehzîb; C.1, S.72

3) Târih-i Bağdâd; C.4, S.412

4) Tabakât-ı Hanâbile; C.1, S.4

5) Tezkiret-ül-huffâz; C.2, S.431

6) Şezerât-üz-zeheb; C.2, S.96

7) Mu'cem-ül-müellifîn; C.2, S.96

8) Câmiu Kerâmât-il-evliyâ; C.1, S.290

9) Kâmûs-ul-a'lâm; C.1, S.788

10) Tam İlmihâl Seâdet-i Ebediyye; S.980

11) Vefeyât-ül-a'yân; C.1, S.36

12) Rehber Ansiklopedisi; C.1, S.121, C.7, S.84

13) El-bidâye Ve'n-nihâye; C.10, S.325

14) Tezkiret-ül-evliyâ; C.1, S.195

15) Miftah-us-seâde; C.2, S.232

16) Hidâyet Ül-müvaffıkîn; S.63

17) Tabakât-ül-müfessirîn; C.1, S.70

18) Mir'ât-ül-cinân; C.2, S.132

19) Eshâb-ı Kirâm; S.310

20) Fâideli Bilgiler; S.13,44,73,87,91,143,158

21) Vehhâbîye Nasîhat; S.13,24

22) El-a'lâm; C.1, S.203

23) Sıfât-us-safve; C.2, S.190

24) Sebîl-ün-necât; S.25

25) Eşedd-ül-cihâd; S.7

26) Mukaddimet-ül-müsned (zehebî); S.82

27) En-nücûm-üz-zâhire; C.2, S.304

28) Menâkıb-ı Ahmed Bin Hanbel (ibni Cevzî)

29) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; C.3, S.209

30) En-na't-ül-ekmel; S.31

Yorumlar
Kod: 2YP5Y