Evliyalar, Alfabetik Evliyalar Listesi
Ahmed Bin Âsım Antâkî
  30 Mart 2018 Cuma , 23:28
Evliyalar, Alfabetik Evliyalar Listesi; Türkiye evliyaları, Hatay evliyaları, Ahmed Bin Âsım Antâkî

evliyânın Meşhûrlarından. İsmi Ahmed Bin Âsım, Künyesi, Ebû Ali Ve Ebû Abdullah'tır. Antakya'da Doğdu. Doğum Târihi Bilinmemektedir. Âilesi Antakya Eşrâfından Îtibâr Edilen Kimselerdi. 853 (h.239) Senesinde Vefât Etti.

ahmed Bin Âsım Antâkî'nin Gençliği İlim Tahsili İle Geçti. Zâhirî İlimlerde Olduğu Gibi Bâtınî (kalb) İlimlerinde De Yüksek Derecelere Yükseldi. Ebû Süleymân-ı Dârânî'nin Sohbetlerinde Kemâle Geldi. Tebe-i Tâbiîn Neslinden Olup, Fudayl Bin ıyâd Ve Hâris-i Muhâsibî Gibi Zamânının En Büyük Velîleri İle Görüştü. Bişr-i Hafî Ve Sırrî-yi Sekatî'nin Akranlarındandır. Ahmed Bin Ebi'l-havârî'nin Üstâdı Kabul Edilir.

ahmed Bin Âsım Hazretleri Keskin Firâset Sâhibiydi. Ebû Süleymân-ı Dârânî Onun İçin "kalplerin Avcısı" Buyurmuştur. Yâni Kalp Hastalıkları Ve Tedâvileri İle İlgili Tesirli Ve Çok Mânâlı Sözleri Vardır.

kendisinden Nasihat İsteyenlere Buyurdu Ki:

"ey Kardeşlerim! En Faydalı Korku, İnsanı Günahlardan, Allahü Teâlânın Beğenmediği Şeylerden Alıkoyan, Âhiret İşlerinin Elden Çıkması İle Üzüntüye Sevkeden; Kalan Ömrü Ve Son Nefesindeki Durumu Hakkında Düşünmeye Sevkeden Korkudur. En Faydalı Ümit, Sâlih Amel Yapmayı Kolaylaştırandır. Hak Olan İş, İnsanlara Adâletle Muâmele, İnsanın Kendisi İçin İstemediğini Başkaları İçin De İstememesi, Kendisinden Aşağıda Olanın Hak Olan Sözünü Kabûl Etmesidir. En Faydalı, Doğru Söz, Allahü Teâlânın Rızâsı İçin Nefsinin Ayıplarını Kabûl Ve Tasdik Etmektir. En Faydalı İhlâs, Riyâdan Ve Gösterişten Kurtulmaktır. En Faydalı Hayâ, Hoşuna Giden Bir Şeyi Allahü Teâlâdan İsteyip, Sonra Da O'nun Rızâsına Uygun Olmayan İşi Yapmamaktır. En Faydalı Şükür, Yapılan Günahları Allahü Teâlânın Setredip (gizleyip) Hiçbir Kuluna Bildirmediğini, Bilmektir.

en Faydalı Zenginlik, Fakirlik Ve Fakirlik Korkusunu Gideren Şeydir. En Güzel Fakirlik, Sabredip, Durumundan Şikâyette Bulunmadan, Sebeblere Yapışıp, Elinden Geldiği Kadar Çalışıp, Allahü Teâlâdan Gelen Herşeye Rızâ Ve Hoşnutluk Göstermektir. En Üstün Sebât Ve Azim, Fırsatlar Doğup, Herkesin Gaflet İçerisinde Bulunduğu, Dünyâ İşlerine Dalıp, Âhireti Unuttuğu Zaman, Gevşekliği, Sonra Yaparım Demeyi Bırakıp, Dünya Ve Âhirete Yarar İşler Yapmaktır. En Kıymetli Sabır, Nefsin Arzu Ve İsteklerine Karşı Çıkarken, Tahammüllü Ve Dayanıklı Olmak, Bu Hususta En Ufak Bir Fütur Ve Gevşeklik, Âcizlik Göstermemektir.

en Değerli Amel, Yapıldığında Zarar Getirmeyen Ve Allahü Teâlânın Katında Kabûl Olandır. En Güzel Vekar Ve Ağırbaşlılık, Meseleleri Enine, Boyuna, Son Noktasına Kadar Düşünüp, Üzerinde Durmaktır. Bu, Yapılan İşin Ne Derecede Fayda Sağlıyacağını, Herhangi Bir Zararın Doğup Doğmayacağını Bilmeyi Temîn Eder. Böyle Yapan Kimse, Günahlardan Kendisini Koruduğu Gibi, Kıyamet Gününde Kendisine Gıpta Edilen, İmrenilen Kimselerden Olur.

en Faydalı Tevâzu, Kibri Ve Gadabı (kızmayı) Giderenidir. En Kıymetli Söz, Hakka Uygun Olanıdır. En Zararlı Söz, Konuşulmaması Daha Hayırlı Olanıdır. En Lüzumlu Olan Şey, Allahü Teâlânın Emrettiği Farzları, Ana-babayı, Çoluk Çocuğunu Gözetip, Onların Geçimlerini Temin Edip, Allahü Teâlânın Emirlerini Öğretip Kulluk Vazîfelerini Yerine Getirmelerini Sağlamaktır. En Faydalı İlim, Cehâleti, Kötülükleri Giderip, Allahü Teâlânın Büyüklüğünü Ve Yüce Kudretini Anlamaya, Böylece O'na Kulluğun Bir Vazîfesi Olduğunu Öğretip, Âhirete Hazırlanmaya Vesile Olanıdır. En Üstün Cihad (mücâdele, Savaş) Hakkı Kabûl Etmeye Alıştırabilmek İçin, Nefsle Yapılan Mücâdeledir.

en Tehlikeli Düşman, Sana En Yakın Ve En Gizlisi, Fakat Düşmanlığı En Çok Olanıdır. Bu Düşman, Diğer Bütün Düşmanları Da Sana Karşı Teşvik Eder. İşte Bu Düşman, Kalbi Devamlı Kötü Vesveseleriyle Meşgûl Eden Şeytandır. İnsanı Onun Şerrinden Ancak Allahü Teâlâ Muhâfaza Buyurur. "insanın Günahından Korkması Tâat (allahü Teâlânın Beğendiği Bir Şey), Korkmaması İse Mâsiyet Günahtır)."

müslümanlar Tekrar: "ey Allahü Teâlânın Velî Kulu En Güzel Hasletlere Nasıl Kavuşabiliriz?" Diye Sorunca Cevâben Şöyle Buyurdu:

"onun İçin; Allahü Teâlâya, Onun Ve Nefsin Şerrinden Koruması İçin Devamlı Yalvarmalıdır. En Tehlikeli Günah, Kişinin Allahü Teâlâ Ve Resûlünün Bildirdiği Şekilde Değil De, Kendi Kafasına Göre, Böyle Yaparsam, Allahü Teâlâ Benden Râzı Olur Deyip, Allah Ve Resûlünün Emirlerine Muhalif Olan Bir İşi Yapmasıdır. Bu Bakımdan Resûlullah'ın Bildirdiği Şekilde İbâdet Ve Tâatte Bulunmak Lâzımdır. Bu Da İslâmiyeti Öğrenmekle Mümkündür. Dînini Lâzım Olduğu Kadar Öğrenmeyen Kimse, Dînî Vazîfelerini Yaparken Kendi Kafasına Göre Dînini Yaşamaktan Kurtulamaz. Bu İse, İnsanı, Huzûr-ı İlâhide Mes'ûl Olmaya Götürür.

nefsin Kötülüklerine, Mâni Olmak, Onun Arzu Ve İsteklerini Yerine Getirmeme Ve Bunlarla Mücâdele Husûsunda Allahü Teâlâdan Yardım İstemeli, Azâbından Korkarak, Sevâbını Ve Mükâfatını Umarak, Muhtaç Olduğunu Düşünerek, O'nu Hatırlamalıdır."

ahmed Bin Âsım Antâkî Hazretlerine; "istişâre (danışma) Husûsunda Ne Dersin?" Dedikleri Zaman; "emin, Îtimâd Edebilecek Kimseden Başkasına Güvenme!" Cevâbını Vermiştir.

"istişarede Söylenen Söz, Nasîhat Hakkında Ne Tavsiye Buyurursunuz?" Diye Sorulunca:

"söyleyeceğiniz Sözü Önce Kendi Nefsinize Tatbik Edin, Bu Takdirde, Durumunuz Ne Olur? Onu Göz Önüne Alın, Ondan Sonra, Söyleyeceğinizi Söyleyin Ve Tavsiyenizi Yapın. Böyle Yaparsanız, Doğruyu Ve İsâbetli Olanı Bulmanız Mümkün Olup, Kendinizi Yanlış Söylemekten Koruyup, Herkes Yanında Güvenilen Ve Îtimâd Edilen, Görüş Sâhibi Bir Kimse Olursunuz." Buyurdu.

"insanların Arasına Karışıp, Onlarla Berâber Olmak Hususunda Ne Buyurursunuz?" Denilince:

"eğer Akıllı, Her Yönüyle Güvenilebilen, Din Ve Dünya İşlerinde Sağlam Birini Bulabilirsen Onunla Berâber Ol Ve Arkadaşlık Yap. Böyle Olmayanlardan, Arslandan Kaçar Gibi Kaç." Demiştir.

"allahü Teâlâya Kendisiyle Yakın Olabileceğimiz En Üstün Şey Nedir?" Diye Sordular:

"kibir, Riyâ, Haset (çekememezlik), Gıybet, Kin, Kızma, Dünyâya Düşkünlük, Uzun Emel Sâhibi Olmak Gibi, İnsanın İçine Dâir Günahları (kalp Hastalıklarını) Terk Etmektir." Buyurdu.

bunun Üzerine:

"insanın İçine Ait Günahlarının, Dışına Ait Günahlardan Üstün Olması Nasıl Olur?" Diye Sorduklarında:

"çünkü, Bâtına Ait Günahlar Terkedilince, Zâhirî (dış) Günâhlar Kendiliğinden Kaybolur." Buyurdu.

"en Şiddetli Günah Nedir?" Diye Soruldu:

"bir Mâsiyetin (günahın) Mâsiyet (günah) Olduğunu Bilmemektir."

"bundan Daha Kötüsü Nedir?" Diye Soruldu:

"mâsiyet Olan Bir Şeyi, Tâatı, Allahü Teâlânın Râzı Olduğu, Beğendiği Bir Şey Olarak Bilmektir. Onun İçin Dînî Bilgileri Lâzım Olduğu Kadar Mutlaka Bilmek Lâzımdır." Buyurdu.

"günah İşlendiğinde, Yapılacak En Faydalı İş Nedir?" Denildiğinde:

"bir Kimse Bir Günahı Yapıp, Sonra Onu Gözünün Önüne Getirip, Ölünceye Kadar, Ben Rabbimin Emrine Niçin Karşı Geldim, Niçin Bu Günâhı İşledim? Diye Pişman Olup, Bir Daha, Öyle Bir Günaha Dönmemesidir." Buyurdu. İşte Bu, Tövbe-i Nasûh, Yâni Bir Daha Günaha Dönmemek Üzere Yapılan Tövbedir.

"allahü Teâlânın Beğendiği İşlerle Meşgûl Olan Kimsenin Sakınması Gereken Nedir?" Dendi:

"yaptığı Sâlih Amelleri Gözünde Büyüterek Bir Hayli İbâdet Yaptığını, İbâdet Ve Tâat Husûsunda Durumunun İyi Olduğunu Düşünerek, Günahlarını Unutmaktan Sakınması Gerekir. Çünkü Bunda, Amellerinin Onu Şımartması Ve İşlediği Günahların Azâbından Emin Olması Vardır. Böyle Bir Durum İse Tehlikelidir." Buyurdu.

kendisine; "insanlara Musallat Olan Kötülükler Nelerdir?" Dendikte Şöyle Cevap Verdi:

"insanın, Kendisini Alâkadâr Etmeyen Şeyleri Terkedip, Kendisini İlgilendiren İşlerle Meşgûl Olması Gerekir."

buyurdu Ki:

"tâat Ehli, Üzerlerinden Bir Gün Bir Gece Geçtiği Zaman, Tâat Üzere Geçip Geçmediği Husûsunda Kendilerini Kontrol Ederler. Eğer, Allahü Teâlânın Rızâsına Uygun Geçmiş İse, Sevinirler. Âzâlarını, Sâlih Ameller Yapmaları İçin Zorlarlar. Dünyâ Düşüncesini Kalblerinden Boşaltırlar. Uzun Emel Sâhibi Olmazlar. Ecellerini Yakın Görürler. Dünyâ Hırsını Kalplerinden Uzaklaştırırlar. Âhiret Düşüncesi Onların Gönüllerini Kaplamıştır. Âhirete, Basîretli, Gerçekten Gören Bir Gözle Bakarlar. Sanki, Âhireti Görmüş Gibi Hazırlanırlar. Temiz, Hâlis Ve Sâlih Amellerle, Allahü Teâlâya Yaklaşmaya Çalışırlar. Yaşayışlarında Allahü Teâlâ Ve Resûlünün Emrettiği İstikâmet (doğruluk) Üzere Olurlar. Takvâları Arttıkça Dünyâda Yaptıkları İbâdet Ve Tâatlerin Tadını Daha Fazla Duyarlar. Allah Korkusundan Göz Yaşları Dökerler. İbâdetlerini Kırık Ve Mahzûn Bir Kalp İle Yaparlar. Onlar, Âhiret Gamıyla Gamlanmışlardır. Fazla Ve Boş Söz Konuşmazlar. Allahü Teâlâyı Anmaktan Lezzet Duyarlar. Bedenleri Dünyâda Fakat, Kalbleri Allahü Teâlâ İledir."

"âfiyet (sıhhat Ve İyi Durum) Büyük Bir Nîmettir. Emeli, Arzu Ve İstekleri Kısa Yapmak Lâzımdır. Makam, Mevkı Kapmak İçin Yarış Etmek Gibi Hırs  Yoktur. İnsanın, Hevâ Ve Arzularına Uyması, Kendisine Büyük Bir Zulümdür. Farzları Yapmak Gibi Tâat Yoktur. Günahı Küçük Görmek Gibi Musîbet Yoktur."

"insanın En Kötü İşlerinden Birisi Gıybet Etmesidir. Bu Yüzden, Dünyâ Ve Âhirette Zarara Uğrar. Hattâ O Yüzden Ona Buğzedilir. Melekler Ondan Uzaklaşır. Şeytanlar Sevinir. Gıybet, Amelleri Boşa Çıkarır. Herkes Yanında Sevgisini Kaybeder. Değeri Kalmaz. Gıybet İle Nemime (söz Taşımak), Birbirine Yakındır. İkisi De Aynı Şeyden Doğar. İkisi De Taşkınlık Ve Azgınlıktır. Azgın Olmayan Kimse Bunlarla Uğraşmaz. Söz Taşıyan, Kâtil Gibidir. Gıybet Eden İse, Leş Yiyen Gibidir. Azgın Kimse Kibirlidir. İnsan Nefsini Bu Hastalıklara Kaptırınca, İftirâ Günahına Da Girer. Böylece Gıybet, Kişinin Nefsini Temize Çıkarmak İstemesinden Ve Kendisini Beğenmesinden Doğar. Gıybetten, En Büyük Belâdan Kaçar Gibi Kaçmak Lazımdır. Çünkü O Kur'ân-ı Kerîmde Haram Kılınmıştır."

"kalbin Selâmeti Nedir. Kalbimizi Mânevî Hastalıklardan Korumak İçin Ne Yapalım?" Denildikte De Şu Veciz Ve Tesirli Sözlerini Söyleyiverdi:

"kalbin Mânevî Hastalıklardan Muhâfazası İçin Şunlara Dikkat Etmek Lazımdır: 1. Ahlâkı Güzel Olanlarla Oturmak, 2. Kur'ân-ı Kerîm Okumaya Devâm Etmek, 3. Fazla Yemek Yememek, 4.gece Namazlarına Devâm Etmek, 5. Seher Vaktinde Allahü Teâlâya Yalvarmak, İstiğfâr Etmek (allahü Teâlâdan Af Ve Mağfiretini İstemek)."

 

kerâmet Ve Menkîbeleri

hak Söz De Garib Oldu

ahmed Bin Âsım Antâkî Buyurdu Ki:

"ben Öyle Bir Zamâna Yetiştim Ki, O Vakit İslâm, Başlangıcındaki Gibi Garib Oldu. Hak Söz De Garib Oldu. Bir Âlim Özlenip Yanına Gidildiği Zaman, O, Hürmeti Seven, Başkan Olma Arzusu İle Dolup Taşan, Gönlünü Dünyâya Kaptırmış Olarak Görülür Oldu. Âbid (çok İbâdet Eden) Birisine Gidildiği Zaman, İbâdet Bilgilerini Bilmeyen, Büyük Düşman Şeytan Tarafından Mağlub Edilmiş Birisi Olarak Bulunur Oldu. Diğer İnsanların Durumu Zâten Mâlûmdur. Evet, İnsanlar Dünyâlarına Mağlûb Olmuşlar, Arzu Ve İsteklerine Uymuşlar, Kendilerini Beğenir Duruma Düşmüşler, Dünyâlıkları İçin Cimri, Dinleri İçin Çok Tâvizkâr Ve Müsamahakâr Olmuşlar, Allahü Teâlânın Emirlerini Yerine Getirmekte Gevşeklik Göstermişlerdir. Başlarına Gelen Musîbetlerden Dolayı, Kazâyı Zemme(kötülemeye) Kalkışmışlar, Şehvetlerine Dalarak, Dünyâda Huzursuz Olmuşlar, Kalpleri Taş Gibi Katılaşmış. Niçin Yaratıldıklarını Unutmuşlardır. Halbuki, Bu Dünyâya Allahü Teâlâya Kulluk İçin Geldiler. Bu Dünyâ Bir İmtihân Yeridir. Evet, İnsanlar Allahü Teâlâya Tevekkülü, Allahü Teâlâya Güvenip Dayanmayı Da Bırakmışlar. Altın Ve Gümüş Peşine Düşmüşler. Onlar Meclislerde Toplantılarda, Süslü Sözlerle Konuşmaya Çalışırlar. Gadap (hiddet) Zamânı Kibirli Bir Edâ İle Bağırıp, Çağırırlar.

şimdi, Kendi Zamânınıza Bakın. İnsanlar Nasıl? Ey Basîret Sâhipleri! İbret Alınız. Ey Allahü Teâlâya Îmân Eden Akıl Sâhipleri!allahü Teâlâya Şükür Vazifesini Yapmayıp, Arzu Ve İsteklerini Tercih Edenler, Mes'ûl Olacaklar, Kıyâmet Gününde Mâzeret Beyan Edemeyeceklerdir. Allahü Teâlâdan Gelen Nîmetleri Çok Görünüz; "yâ Rabbi Bol Bol Verdin."  Deyiniz Ki Şükür Etmeniz Mümkün Olsun. Nefsinize Fırsat Vermemek, Affa Kavuşmak İçin, Yaptığınız İbâdet Ve Tâatı Az Görünüz. İhlâslı Amel Yapabilmek İçin Gafletten Çok Sakınıp, Uyanık Olunuz."

 

beyitler

mümin  Nasıl  Olur?

evliyâ-yı Kirâmın, Meşhur Olanlarından,

şu Güzel Sözleriyle, Vâz Ederdi Her Zaman:

 

mümin Önce Okuyup, Tam Öğrenir Dînini,

sonra Da Buna Göre, Düzeltir Her Hâlini.

 

günah İşlerse Eğer, Üzülür, Kalbi Yanar,

çıkarmaz Hatırından, Tâ Ölünceye Kadar.

 

"ben Rabbime Nasıl Da, Karşı Geldim?" Diyerek,

pişman Olur Ve Ağlar, Göz Yaşları Dökerek.

 

iyi Bir İş Yaparsa, Kusurlu, Noksan Bulur,

hatırlamaz Onu Hiç, Zîrâ Hemen Unutur.

 

her Gün Akşam Olunca, Der Ki Kendi Kendine:

"bu Gün Hangi Tâati, Yapabildin Rabbine?"

 

çeker Ki Gün Ve Gece, Kendisini Hesâba,

düşmesin Âhirette, Cehennem'e, Azâba.

 

dünyâ Düşüncesini, Kalbinden Söküp Atar,

âhirette Azâbdan, Kurtulmaya Yol Arar.

 

gönlünden Tamam Olarak, Atar Uzun Emeli,

zîrâ İyi Bilir Ki, Çok Yakındır Eceli.

 

bu Yalancı Dünyâya, Aslâ Etmez İltifat,

dünyâya Çalışsa Da, Kalbine Sokmaz Fakat.

 

zîrâ Onun Kalbinde, Vardır Allah Sevgisi,

bir Kalpte, İki Zıd'dan, Bulunmaz Her İkisi.

 

dünyâ Muhabbetini, Kalbine Soksa Biri,

sanki Temiz Odaya Devirmiştir Çöpleri.

 

hâlis Mümin Odur Ki, Ödü Kopar Günahtan,

hatâ Yaparım Diye, Hayâ Eder Allah'tan.

 

kırık, Mahzun Kalp İle, Yapar İbâdetini,

sonra Da İstiğfâra, Muhtaç Bulur Hepsini.

 

âhiret Derdi İle, Dertlenmiştir. O Hepten,

bütün Yaptıklarına Tövbe Eder O Kalpten.

 

rabbini Anmak Ona, Her Şeyden Tatlı Gelir,

bedeni İnsanlarla, Kalbi Allah İledir.

 

dediler Ki: "efendim, Mümine Yakışmıyan,

kötü İşleri Dahi, Ediniz Bize Beyân."

 

buyurdu Ki: "insanın, Hevâ Ve Hevesine,

uyarak İş Yapması, Zulümdür Kendisine.

 

işlediği Günahı, Küçük Görse O Şâyet,

olamaz Onun İçin, Bundan Büyük Felâket.

 

insanların Düştüğü, Korkunç Hastalıkların,

biri De, Gıybetini, Yapmaktır İnsanların.

 

gıybet İki Cihanda, Felâkete Sebeptir

milletleri İçerden, Kemiren Bir Âfettir.

 

kendisini Beğenen, Kimseler Yapar Bunu,

tatmin Eder Böylece, Nefsinin Arzusunu.

 

ey Akıl Sâhipleri! Düşünün, İbret Alın!

henüz Ecel Gelmeden, Ölüme Hazırlanın.

 

siz Günah İşlerseniz, Bu Dünyâda Gülerek,

yanarsınız Orada, Âh-ü Figân Ederek.

 

ateş Deyip Geçmeyin, Düşünün Üzerinde,

tutun Parmağınızı, Bir Kibrit Alevinde.

 

öyleyse Üstünüzden, Atın Da Bu Gafleti,

görün Artık Gelecek, O Korkunç Âkibeti.

 

kaynaklar

1) Hilyet-ül-evliyâ; C.9, S.280,297.

2) Tezkiret-ül-evliyâ; C.2, S.2

3) Tabakât-ül-kübrâ; C.1, S.83

4) Tabakât-üs-sûfiyye; S.137

5) Sıfat-us-safve; C.4, S.352

6) El-bidâye Ve'n-nihâye; C.10, S.318

7) Risâle-i Kuşeyrî; S.100

8) Keşf-ül-mahcûb; S.228

9) Nefehât-ül-üns; S.134

10) Kevâkib-üd-düriyye; C.1, S.197

11) Nesâyim-ül-mehabbe; S.56

12) Şerh-i Tearrûf; S.108

13) Mu'cem-ül-müellifîn; C.1, S.257

14) Tabakât-ı Ensâri; S.107

Yorumlar
Kod: 41T71