Evliyalar, Alfabetik Evliyalar Listesi
Ahmed Bin Yahyâ El-celâ
  30 Mart 2018 Cuma , 23:40
Evliyalar, Alfabetik Evliyalar Listesi; Sûriye evliyaları, Şam evliyaları, Ahmed Bin Yahyâ El-celâ

evliyânın Büyüklerinden. İsmi Ahmed Bin Yahyâ El-celâ, Künyesi Ebû Abdullah'tır. İbn-i Celâ Diye De Bilinir. Aslen Bağdatlıdır. Doğum Târihi Bilinmemektedir. Şam'da Yaşadı. Babası Yahyâ El-celâ Da Evliyânın Büyüklerindendi. Ahmed Bin Yahyâ, 918 (h. 306) Senesi Receb Ayında Şam'da Vefât Etti.

ahmed Bin Yahyâ Önce Babasından İlim Ve Edeb Öğrendi. Zamânın Büyük Velîlerinden Zünnûn-i Mısrî İle Ebû Türâb Nahşebî Hazretlerinin Sohbetlerinde Yetişip Olgunlaştı. Cüneyd-i Bağdâdî, Ebü'l-hasan-ı Nûrî Hazretleri İle Görüşüp İstifâde Etti. Evliyâdan Ebû Abdullah Busrî'nin Sohbet Arkadaşı Oldu.

ahmed Bin Yahyâ, Şam Evliyâsının En Meşhurlarından Olup Derin İlmi Ve Hikmetli Sözleri Vardı. Bir Taraftan İnsanların Kalblerini Mânevî Kirlerden Temizlerken, Diğer Yandan İlim Öğretip Talebe Yetiştirirdi. Ebû Ali Rodbârî, Ebû Bekr Muhammed Dukkî Ve Hakim Tirmizî Talebelerinin Meşhurlarındandır.

ahmed Bin Yahyâ, Tasavvuf Yoluna Girişi İle İlgili Hâtırasını Şöyle Anlatır:

anne Ve Babama; "beni Allahü Teâlâya Hibe, Hediye Ederseniz, Hep O'nun Yoluna Çalışırım." Dedim. Onlar Da; "verdik." Dediler. Ben De Memleketimi Terkettim. Bir Zaman Sonra, Gece Vakti Gelip Kapıyı Çaldım. Babam; "kimsin?" Diye Sordu. Ben De; "oğlunum." Deyince; "ben Oğlumu, Allahü Teâlânın Yoluna Verdim; Verdiğimi Geri Almam." Deyip Kapıyı Yüzüme Kapadı. Ben De Geri Döndüm Çalışmalarıma Devâm Ettim. Çok Şeyler Kazandım.

hak Yolda İlerlerken Başından Geçen İbretli Bir Hâdiseyi Şöyle Anlatır:

birgün Güzel Yüzlü Bir Hıristiyan Çocuğunu Görüp, Güzelliğine Hayret Ettim. Cüneyd Hazretleri Bu Hâlimi Görünce; "cenâb-ı Hakk'ın Yarattığı Her Şeyde, Hayret Nazarıyla Bakacak Çok Şey Vardır. Sen Bunun Cezâsını Yakında Görürsün!" Buyurdu. Nitekim Oradan Ayrılır Ayrılmaz, Ezberimdeki Bütün Kur'ân-ı Kerîmi Unuttum. Tekrar Ezberlemek İçin Senelerce Uğraştım. Tövbe Ettim, Allah'a Yalvardım. Şimdi, Bir Şeye İlgi Duymaya Cüret Edemiyorum. Allah'tan Başka Bir Şeyle Alâkadâr Olmayı Kendime Yakıştıramıyorum.

ahmed Bin Yahyâ Hocası Zünnûn-i Mısrî Hazretleriyle Geçen Bir Hâtırasını Da Şöyle Anlatır:

talebelik Günlerinde, Rehberim Zünnûn-i Mısrî Hazretleri İle Mekke'de Berâberdik. Günlerce Aç Kalıp Bir Şey Yemedik. Birgün Zünnûn, Hira Dağına Çıkmak İçin, Öğle Namazından Önce Kalkıp Abdest Aldı Yola Çıktı. Ben De Peşindeydim. Giderken Yol Kenarına Atılmış Tâze Muzlar Gördüm. Birkaç Tâne Alıp, Zünnûn Hazretlerine Göstermeden Kolumun Yenine Koydum. Zünnûn Hazretleri Yanımdan Uzaklaşınca Da, Çıkarıp Yemeye Başladım. Gözlerimle Onu Tâkip Ediyordum. Tepeye Varıp İnsanlardan Uzaklaşınca Bana Dönüp; "yenine Koyduğun Şeyi Çıkar." Dedi. Ben Çok Mahcûb Oldum. Abdest Alıp Mescide Gittik. Öğle, İkindi, Akşam Ve Yatsı Namazlarını Kıldık. Yatsıdan Bir Saat Sonra, Bir Adam Elinde Bir Tepsi Yemekle Çıkageldi. Getirip Zünnûn Hazretlerinin Önüne Koydu. Yemesini İşaret Edip Gitti. O, Hiç Hareketsiz Duruyordu. Bana Baktı Ve; "buyur Ye!" Dedi. Ben De; "yalnız Mı Yiyeceğim?" Dedim. "yemeği Sen İstedin. Biz Talepte Bulunmadık. Yemeği İsteyen Yer." Buyurdu. Bunun Üzerine, Mahcûb Bir Şekilde Bu Yemeği Yedim.

ahmed Bin Yahyâ, Kazandığının Hepsini Fakirlere Sadaka Verirdi. Kuldan Bir Şey Beklemez, Arzusunu Yaratana Bildirirdi. Birgün Kendisine Fakirliğin Ne Demek Olduğunu Sordular. Hiç Seslenmedi. Bir Kenara Çekildi, Sonra Da Çekip Gitti. Çok Geçmeden Geri Geldi. "üzerimde Bir Mikdâr Para Vardı. Bu Para Üzerimde Dururken Fakirlikten Bahsetmeye Utandım. Gittim, Parayı Mahallemin Fakirlerine Dağıtıp Geldim. Şimdi Cevap Verebilirim." Buyurdu.

talebelerinden Âlim Ve Velî Bir Zât Olan Muhammed Bin Dâvûd Dukkî Buyurdu Ki: "gözler; ırak, Hicaz, Şam Ve Daha Birçok Memlekette, Ebû Abdullah Bin Celâ'nın Benzerini Görmedi."

ismâil Bin Nüceyd Buyurdu Ki: "dünyâda, Zamânında Dördüncüsü Olmayan Üç Kişi Vardır: Onlar; Nişâbûr'da Ebû Osman Hîrî, Bağdat'ta Cüneyd, Şam'da Ebû Abdullah Bin Celâ'dır."

derin İlmi, Engin Mânâlı Sözleri Vardı. Tasavvufî Hâllerden Olan Hakîkat Ve Mârifette Eşi Yoktu. Zamânında Şam Evliyâsının En Büyüğü Diye Bilinirdi.

ebû Abdullah Bin Celâ Hazretlerine; "zâhid Kime Denir?" Diye Sorduklarında; "zâhid, Kendisinin Övülmesiyle Yerilmesi Arasında Fark Görmeyen Kişidir." Buyurdu.

hüsn-i Zan Hakkında; "bir Kimse Gözümün Önünde Bir Hatâ İşledikten Sonra Kaybolup Gitse, Onun Tövbe Ettiğine İnanır, Hakkında Kötü Zanda Bulunmam." Buyurdu.

bir Kimse Gelip; "insanlarla Sohbetin Şartı Nedir?" Diye Sordu. "onlara İyilik Etmeden Kötülük Etme, Onları Sevindirmeden Üzme!" Buyurdu.

"bir İnsan Mânevî Mânâda Nasıl Fakîr Olur?" Suâline; "ondan Geriye Hiçbir Şey Kalmadığı Zaman." Diye Cevap Verdi. "böyle Olduğu Nasıl Ve Ne Zaman Anlaşılır?" Denilince De; "sol Taraftaki Günahları Yazan Melek, Yirmi Sene Boyunca Aleyhinde Yazacak Bir Şey Bulamadığı Zaman Anlaşılır." Buyurdu.

ahmed Bin Celâ Buyurdu Ki:

"üstâdım Zünnûn-i Mısrî'yi Gördüm, Onun Sözlerinden Hikmet Yâni İnsanların Din Ve Dünyâsı İçin Faydalı Olan Şeyler Damlıyordu. Sehl'i Gördüm, O Hikmetten Başka Bir Şey Söylemiyordu. Bişr-i Hafî'yi Gördüm, Onun Da Verâsı, Haram Ve Helal Olduğu Bilinmiyen Şüpheli Şeylerden Sakınması Vardı." "siz Bunlardan Hangisine Meylediyorsunuz?" Diye Sordular; "üstâdımız Bişr-i Hafî'ye." Diye Cevap Verdi.

birisi Kendisinden Müslüman Kardeşinin Hakkından Sordu: "müslüman Kardeşinin Hakkını, Aranızdaki Dostluk Ve Muhabbete Güvenerek Zâyi Etmeyin. Zîrâ Allahü Teâlâ, Her Mümine Haklar Verdi. Bu Hakları Ancak Allahü Teâlânın Hukûkunu Yerine Getirmeyenler Zâyi Ederler." Buyurdu.

yine Birgün Ona; "zâhid Kime Denir?" Dediler. "zâhid; Kötülemekten Ve Övülmekten Alınmayan Kimsedir. Zühd İse Dünyâyı Gözden Ve Gönülden Çıkarıp Yok Saymaktır." Buyurdu. "peki Âbid Kimdir?" Dediler. "farzları Vakti Girer Girmez Edâ Edip Yerine Getirendir." Buyurdu. "muvahhid Kimdir?" Suâline İse; "işlerinin Hepsini Allah İçin Yapandır." Buyurdu.

rızık Hakkında Sık Sık Şöyle Derdi: "rızkını Allah'tan Bilmeyip De Onun Mahlûkundan Beklemek, İnsanı Cenâb-ı Hak'tan Uzaklaştırıp, Halka Muhtâc Eder." Sonra Da; "kim Gönlünü Mahlûkâta Bağlayıp Hakk'a Ulaşmak İsterse, O'na Kavuşamaz. Kim Gönlünü Hakk'a Bağlar, O'na Ulaşmayı Dilerse, Arzusuna Kavuşur." Buyurdu.

ahmed Bin Yahyâ El-celâ Hazretleri Hikmetli Sözleri Ve Güzel Ahlâkıyla İnsanlara Rehber Oldu. Oğlu Anlatır:

"babam Vefât Ettiğinde, Cenâzesini Yıkaması İçin Birisini Çağırdık. Yıkamak İçin Yanına Vardı, Fakat Hemen Dışarı Çıkıp; "bu Vefât Etmemiş!" Dedi. Biz Yanına Vardığımızda Bir Hareket Göremedik. O Kimse Korkup Gitti. Başka Birisini Çağırdık. O Da Korkmuş Hâlde Çıkıp; "ben Yanına Varınca Eliyle Beni İtti." Dedi. Sonra Yakın Akrabâmızdan Sâlih Ve Hal Sâhibi Birini Çağırdık. O Gelince Ona Hiçbir Şey Yapmadı Ve Rahatça Yıkayıp, Kefenledi."

 

kerâmet Ve Menkîbeleri

kabûl Edersen...

evliyâlık Makâmında Yüksek Derecelere Ulaşan Ahmed Bin Yahyâ El-celâ Hazretleri Bir Zaman Medîne-i Münevvereye Gitti. Resûlullah Efendimizin Kabr-i Şerîfini Ziyâret Edip Selâm Verdi. O Zaman Selâmına Cevap Sesi İşitildi. Sonra; "yâ Resûlallah! Kabûl Edersen Bu Gece Yanında Misâfir Kalmak İstiyorum." Dedi. "kabûl Ettim." Diye Cevap Verildi. Orada Kaldı.rüyâsında Peygamber Efendimizi Gördü. Kendisine Bir Ekmek İkrâm Edildi. Bir Kısmını Yedikten Sonra Uyandı. Uyandığında Ekmeğin Kalanının Elinde Olduğunu Gördü.

 

kaynaklar

1) Risâle-i Kuşeyrî; S.26

2) Hilyet-ül-evliyâ; C.10, S.314

3) Tabakât-üs-sûfiyye; S.176

4) Tabakât-ül-kübrâ; C.1, S.152

5) Târih-i Bağdâd; C.5, S.213

6) Hazînet-ül-asfiyâ; C.2, S.178

7) Tabakât-ül Evliyâ; S.81-88

8) Şezerât-üz-zeheb; C.2, S.248

9) Sefînet-ül-evliyâ; S.141

10) Nefâhât-ül-üns (fârisî); S.112

11) Tabakât-ı Ensârî; S.242

12) Keşf-ül-mahcûb; C.236

13) Tezkiret-ül-evliyâ; C.2, 51

14) Sıfat-us-safve; C.2, S.286

15) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; C.3, S.373

Yorumlar
Kod: 96YC6