Evliyalar, Alfabetik Evliyalar Listesi
Ahmed Es-senûsî
  30 Mart 2018 Cuma , 23:41
Evliyalar, Alfabetik Evliyalar Listesi; Suudî Arabistan evliyaları, Asîr evliyaları, Ahmed Es-senûsî

senûsîlik Hareketinin Büyük Mücâhid Lideri. İslâm Birlik Ve Kardeşliğinin En Mükemmel Örneğini Veren Velî.

ahmed Es-senûsî'nin Soyu Peygamber Efendimizin Torunu Hazret-i Hasan Efendimize Kadar Uzanmaktadır. Ceddi Seyyid Muhammed İbni Ali Es-senûsî, Kuzey Afrika'da İtalyan Ve Fransız İstilâ Hareketlerine Karşı İslâm Dünyâsının Birlik Ve Berâberliğini Temin Maksadıyla Senûsîlik Tarîkatını Kurdu. İlk Defâ Derne Civârında Dağlık Bir Arâzide Zâviye-i Beyzâ Adını Verdiği Tekkesini Tesîs Etti. Mertliği, Dînine Bağlılığı İle Kısa Zamanda Muhitinde Geniş İlgi Topladı. Her Taraf Senûsî Tekkeleri İle Doldu. Harekete Dâhil Olanlar Öncelikle Şahsî Ahlâk Ve İnançları Bakımından En Mükemmel Bir Seviyeye Getirilirdi. Sonra Da Aynı Üstünlüğü Etraflarına Yaymak Üzere Faâliyete Geçirilirlerdi. Fakat Senûsîlik Hareketinin Hedefi Yalnız Kuzeyafrika Değil, Bütün İslâm Dünyâsıydı. Müslüman Milletlerin Sosyal, Ekonomik Ve Kültürel Seviyelerinde Muazzam Bir İnkılâp Vücuda Getirerek İslâm Dünyâsını Uyandırıp Kalkındırmak Ve Birleştirmek İstiyorlardı.

seyyid Muhammed 1895 Yılında Ölünce Yerine Oğlu Muhammed Mehdî Es-senûsî Geçti. Hareket Onun Zamânında Alabildiğine Genişledi. Bütün Sâha Kontrol Altına Alındı. Kısa Zamanda Güney Ve Batı Afrika'da Milyonla Zencinin Sistemli Bir Şekilde Müslüman Olmasını Sağladılar. Arabistan'a, Malezya'ya Ve Hattâ Hindistan'a Tarîkatlarının Mümessillerini Göndererek İslâm Dünyâsı Çapında Bir Uyanış Sağlamaya Çalışıldı. Senûsî Tarîkatı Âdetâ Hakîkî Bir Devlet Hâline Geldi.

1902'de İse Muhammed El-mehdî'nin Ölümü Üzerine Yeğeni Ahmed Eş-şerîf Es-senûsî Hazretleri Daha Büyük Bir Azimle Dâvâyı Eline Aldı.

ahmed Eş-şerîf, 1873'te Cağbûb'da Doğdu. Babası Muhammed Eş-şerîf'tir. Küçük Yaştan Îtibâren Mükemmel Bir Tahsîl Ve Terbiye Gördü. Din İlimlerinde Âlim Oldu. Her Türlü Silâh Kullanmakta Mahâret Sâhibi İdi. Orduların Sevk Ve İdâresinde Fevkalâde Meziyet Sâhibiydi.

tarîkatin Başına Geçtikten Sonra Faâliyetleri Hızlandırdı. Her Tarafa Yayılan İhvanlar (kardeşler) Örnek Ekonomik Organizasyonlara Girişerek, Müşterek Zirâî, Sınâî Ve Ticârî Teşebbüsler Kurdular. Her Yerde Okullar Açarak Örnek Bir Ahlâkın Yenilmez Îmânlı Fertlerini Yetiştirdiler. Senûsîlik Tarîkatı 1911'de İtalyanların Trablusgarb'ı Ele Geçirmek İçin Giriştikleri Büyük Askerî Harekâta Kadar Tamâmen Bir Kültür Hareketi Olarak Sulhçu Metodlarla Çalıştı. Ancak Trablusgarb'ın Tehdîd Altına Girmesiyle Derhâl Burayı Müdâfaa Mevkıinde Bulunan Türk Kuvvetlerinin Yanında Yer Aldılar. Türk Askerlerinin Gerilemeye Mecbûr Olmasından Sonra Da Memleketlerini Dağlık Mıntıkaya Çekilerek Azimle Müdâfaa Ettiler. Bu Mücâdelelerde Sayıca, Düşman Kuvvetlerinin Çok Altında Bulunmalarına Rağmen Cihân Târihinin En Büyük Kahramanlık Örneklerini Verdiler. Ahmed Es-senûsî, Bu Savaş Sırasında İlk Defâ, Yayımladığı Beyannâmeleri, El-hükûmetü's-senûsiyeti'l-celîle Adı İle İmzâlamaya Başladı. Böylece Senûsiye Hareketini İlk Kez Bir Devlet Olarak Îlân Etti.

birinci Dünyâ Savaşında İtalya Müttefikleriyle Harbe Girince Senûsîler Mecburî Olarak Onun Karşısında Yer Aldılar. 1915'te Mısır'ı İşgâl Eden İngilizlere Karşı Giriştikleri Harplerde Büyük Kayıplar Verdiler. Ahmed Es-senûsî, Birinci Dünyâ Savaşının Sonlarında Sultan Mehmed Reşâd'ın İsteği Üzerine İstanbul'a Geldi. O, Son Derece Bağlı Bulunduğu Osmanoğullarına Ve Türk Milletine, İslâm Dünyâsı Üzerindeki Nüfûz Ve Îtibârından İstifâde Ederek Faydalı Olmak İstiyordu. Fakat Bir Müddet Sonra Mondros Mütârekesinin İmzâlanmasıyla Son Müstakil İslâm Devleti Olan Türkiye'nin De Batı Emperyalistlerinin Taksimine Mâruz Kaldığını Elem Ve Dehşetle Gördü.

birinci Dünyâ Savaşında İngilizler, İslâm Dünyâsını Parçalayıp Yutmak İçin Çok Kesif Bir Câsusluk Ve Propaganda Faâliyetlerine Girişmişlerdi. Bu Çalışmalar Sonucunda Hint Müslümanlarının Aşırı Dostluk Ve Bağlılıklarına Mukâbil Arap Dünyâsında Bâzı Çözülmeler Başlamıştı. Birçok Arap Liderlerine Osmanlı Devletinin Yıkılmasıyla Kurulacak Devletlerden Taçlar Vâdedilerek Ayrılık Telkin Edilmekteydi. Sultan Reşâd Han Sarsılan İslâm Birliğini "hilâfeti Hâiz Olan Türkler" Etrâfında Yeniden Tesis Ve Takviye İçin Şeyh Senûsî Hazretlerini Huzûruna Kabûl Etti. Ondan Müslüman Âlemini Dolaşarak Hilâfet Etrafında Bozulan Birliği Yeniden Kurmasını Ricâ Etti. Gerçekten De O Devirde Müslümanların En Fazla Sözünü Dinleyecekleri Şahsiyet Gâyet Haklı Bir Şöhrete Mâlik Olan Şeyh Senûsî Hazretleri İdi. Şeyh Hazretleri Derhâl Muvâfakat Ederek Sultana, Türk Milletine Hizmete Hazır Bulunduğunu Bildirdi. Ancak Tam İslâm Dünyâsını Dolaşmaya Çıkacağı Sırada Kendisini Dâvet Eden Sultan Reşâd Han Vefât Etti. Sultan Vahideddîn'in Cülûs Merâsiminde Bulunmak Üzere Seyâhat Ertelendi.

osmanlı Pâdişâhlarının Saltanata Çıkışlarında Cülûs Merâsimi Denilen Bir Merâsim Yapılırdı. Bu Merâsimde Devrin En Kıymetli İslâm Âlimi Tarafından Eyyûb El-ensârî Hazretlerinin Türbesinde Yeni Pâdişâha Umûmiyetle Hazret-i Ömer'in Kılıcı Kuşatılırdı. Sultan Vahideddîn'in Cülûs Merâsiminde Ona Bu Kılıç Şeyh Ahmed Es-senûsî Tarafından Kuşatıldı. Şeyh Hazretleri Pâdişâha Kılıcı Takarken Şöyle Duâ Etti: "cenâb-ı Hak'tan Zât-ı Şâhânelerine Ömrü Tavil (uzun Ömür), Ecr-i Cemîl (sevap) Niyâz Ederim, Efendimiz."

ancak Bu Sırada Netîceleri Îtibâriyle Bir Felâket Olan Mondros Mütârekesi İmzâlanınca, Pâdişâh, Senûsî Hazretlerine Maiyetiyle Birlikte Bursa'da Oturmasını İrâde Etti. Şeyh Ahmed Senûsî Hazretleri Daha Sonra Yine Vahideddîn Hanın İsteği Üzerine Türk Kurtuluş Savaşında Çalışmak Üzere Anadolu'ya Geçti. Anadolu'yu, Daha Ziyâde Doğu Ve Güney Vilâyetlerimizi Bir Bir Dolaşarak Halkı Ankara'ya Bağlamaya Çalıştı. Her Gittiği Yerde Beyazlara Sarınmış Olarak Mahallî Kıyâfetiyle Kürsüye Veya Minbere Çıkıyor, Vâz Ve İrşâdlarıyla Ordumuza Gönüllüler Kazandırıyordu. Onun Her Sözü Bir Nasîhattı. Elinde Kılıcı, At Üstündeki Hali, Heybeti, Anadolu Türk İnsanının Üzerinde Efsânevî Tesirler Meydana Getiriyordu. Onun Kurtuluş Savaşındaki Vâz Ve Nasîhatları, Halkı Birliğe Dâvet Edişi Yalnız Anadolu'da Değil, Bütün İslâm Dünyâsında Derin Akisler Uyandırdı. Bu Maksatla Rastladığı Gazetecilere Türk Milletinin Mücâdelesinin Meşrûluğunu Ve Bütün Müslümanların Kendilerini Desteklemelerinin Dînen Vâcib Olduğunu İfâde Eden Kat'î Beyânatlar Vermekteydi.

şeyh Ahmed Senûsî Hazretleri, Kurtuluş Savaşının Sonlarına Doğru, Bu Hareketin Kurmayları Arasında Hilâfete Ve Halîfeye Karşı Başgösteren Soğukluk Üzerine Anadolu'da Daha Fazla Durmayı Uygun Bulmadı. Büyük Bir Üzüntü İçerisinde Ankara'dan Ayrılarak Arap Memleketlerine Gitmek Üzere Yola Koyuldu. Giderken Söylediği Şu Sözler Onun Siyâsî Bir Dâhi Olduğunu Göstermektedir:

"bugün İslâm Milletleri Arasında En Kuvvetli Ve Haşmetlisi Ve Dînî Vahdet Ve İdâre Yönünden En Ümit Vericisi Türk Milleti'dir. Binâenaleyh, Bütün İslâmî Harekât Ve Dayanışmanın Kuvvet Merkezi Türkiye Olmalıdır. Kahraman Türk Milletini Bu Yakın Alâka Ve Yardıma, Dayanışmaya Ve Bu Çok Mühim Vazîfeye Ehil Kılan Birçok Târihî Ve Stratejik İmtiyazlar Vardır. Hilâfeti Temsil Etmiş Olması, Bütün İslâm Âleminin Kalbgâhı Olan Haremeyn Ve Civârının Hâdim Ve Hâmisi Olmak Şerefine Sâhip Bulunması Ve Bütün Emânât-ı Mukaddeseyi Hâlâ Uhdesinde Mahfûz Bulundurması, Asırlar Boyunca İslâm'ın Alemdârlığını Yapması Ve Onu, İlâhî Bir Lütufla Her Türlü Tehlike Ve Saldırıdan Koruması Ve Nihâyet Hâli Hazırdaki Tutumun Hâlâ Ümid Verici Olması Gibi Sebepler, Bu Büyük Milleti Bugün De İslâmî Hareket Ve Dayanışmanın Ve İslâm Âlemi İçin, Düşünüp Çırpındığımız Topyekün Bir Kurtuluşun Yegâne Kuvveti, Rehberi Ve Lideri Olmaya Sevk Etmektedir.

türkiye'nin Ve İslâm Âleminin Kurtuluşu Allahü Teâlânın İzniyle, Ancak Müslüman Türk Milleti Sâyesinde Mümkün Olabilir Ve Böyle Olacaktır."

şeyh Ahmed Es-sünûsî Hazretleri Türkiye'den Ayrıldıktan Sonra Şam'a Gitti. Yaygın Şöhreti Ve Ziyâretçilerinin Çokluğu Yüzünden Kendisinden Korkan Fransızlar, Onu Şam'ı Terke Zorladılar. Buradan Filistin'e Geçti. Orada Da İngilizler Kendisinden Çekinip, Endişelendiler. Artan İngiliz Baskısı Yüzünden Mekke'ye Geçti İse De Vehhâbî İnancında Olan İbn-i Suûd'la Anlaşamadı. Sonunda Yemen İmamlığı İle Suûd Krallığı Arasında Tampon Bir Devlet Olan Asîr'e Çekildi. Burada Senûsî Şeyhlerinden İdris Es-senûsî'nin Torunu Olan Başka Bir İdris Es-senûsî Hükümdârdı. Ancak Asîr'de Lâyık Olduğu Hüsn-i Kabûlü Gören Ahmed Es-senûsî, 10 Mart 1933 (h.1352)'te Vefâtına Kadar Burada Kaldı.

 

kerâmet Ve Menkîbeleri

din  Hayattır

şeyh Ahmed Es-senûsî Hazretleri Tarsûs Gazetesi Muhabirine Memleketin İçine Düştüğü Durumun Sebeplerini Ve Kurtuluş Çârelerini Şöyle Belirtmiştir.

"bu Memleketin İstikbâli Her Şeyden Evvel Ve Her Şeyin Üstünde İslâmiyet'in Ahlâkî Prensiplerine Dayanmaktadır. Bu Prensipler Üzerindedir Ki Şanlı Yarının, Geleceğin Binâsını Kuracağız. Evet Bu Memleketin İstikbâli, Dînimizin Hükümlerine Uymakta Yasaklarından Sakınmaktadır. Bu Din En Yüksek Medeniyet, Fikir Ve Ahlâk Dînidir. Bize Saâdet Evini, Yurdunu Bağışlayan Ancak Bu Dindir. Dînimiz Bize Adâleti, İyiliği, İcâdı, İctihâdı, Vatan Muhabbetini, Çalışmayı Ve İzzet-i Îmânımızın Muhâfazasını Emrediyor. Dînimiz En Ahlâkî Ve İctimâî Bir Dindir. Peygamberimiz Sallallahü Aleyhi Ve Sellem; "ben Güzel Ahlâkı Tamamlamak İçin Gönderildim." Buyuruyorlar. Dînimiz Fuhşiyâttan, Müskirâttan, Sefâhetten, Tefrikadan, Tembellikten, Cehâletten Ve Bütün Kötü Ahlâklardan Nehyediyor. Görülüyor Ki Din, Bütün Hakîkatıyla Güzel Ahlâkla Amel Etmektir.

bizim Gücümüzü Kıran Ve Şevketimizi Yıkan, Düşmanlarımızı Üstün Eyleyen En Büyük Sebep, Hiç Şüphesiz Ki Dînimizi İhmâl Etmekliğimizdir. Hissiyâtımıza Mağlûb Olmaklığımızdır. Bu Durum İşlerimizin Ve İhmallerimizin Neticesi Olarak Bize Acı Bir Ders Oldu. Artık Şimdi Kendimizi ıslah Etmek Bize Vazifedir. Yoksa Büyük Zaferin Bize Hazırladığı Gâyeye Ulaşmak Müyesser Olmaz. Din Neyimizdir? Din Hayatımızdır, Onsuz Hayat Olamaz."

 

kaynaklar

1) Sarıklı Mücâhidler; S.264-281

2) Tasavvuf Ve Tarîkatler; S.171

3) Osmanlılarda Devlet-tekke Münâsebetleri; S.230-231

Yorumlar
Kod: 2YP5Y