Evliyalar, Alfabetik Evliyalar Listesi
Ahmed Kihtû
  30 Mart 2018 Cuma , 23:33
Evliyalar, Alfabetik Evliyalar Listesi; Hindistan evliyaları, Delhi evliyaları, Ahmed Kihtû

hindistan'ın Büyük Velîlerinden. Dehli'de Doğdu. Doğum Târihi Bilinmemektedir. 1445 (h. 849) Senesinde Vefât Etti.

çocukluğu Dehli'de Geçti. Çocuklarla Oynarken, Büyük Bir Kasırga Onu Alıp Ecmîr Yakınlarında Kihtû Köyüne Bıraktı. Orada Bâbâ İshak Magribî Adında Büyük Bir Âlim, Kâmil Bir Evliyâ Vardı. Ebû Midyen Magribî Hazretlerinin Yolundaydı. Bâbâ İshak, Onu Terbiyesine Aldı. İlim Öğretip Feyz Verdi. Tasavvuf İlminde Ve Hâllerinde Yetiştirdi. Kemâl Mertebesine Çıkarıp, İcâzet Ve Hilâfet Verdi. İnsanlara İslamiyeti Anlatmak Ve İslâmiyete Uymaları Husûsunda Rehberlik Yapmakla Vazîfelendirdi.

ahmed Kihtû, Dehli'de Diğer Âlimlerden De İlim Öğrendi. Hâncihân Câmiinde Nefsini Terbiye İçin Çetin Riyâzetler Çekti. Kuru Kepek Ekmeği Yedi. Bâbâ İshak'ın Vefâtından Sonra Tekrar Çileye Girdi. Kırk Günde, Kırk Hurma Yedi. Mekke-i Mükerreme Ve Medîne-i Münevvereyi Ziyâret Etti. Âlemin Sığınağı Server-i Âlem Muhammed Mustafâ Sallallahü Aleyhi Ve Sellemi Ziyâretle Şereflenip, Pek Çok Müjdelere Kavuştu. Bir Çok Âlim Ve Evliyânın Ders Ve Sohbetlerinde Bulundu.

hindistan'a Dönüşünde, Batı Hindistan'da Gücerât'a Uğradı. Kendisini Sevenlerden, Sultan Zafer Han (birinci Muzaffer), Gücerât Pâdişâhı İdi. Onu Dehli'de İken Tanımış Birbirlerini Allahü Telânın Rızâsı İçin Sevmişlerdi. Sultan, Allahü Teâlânın Bu Sevgili Kulunun Feyzinden, Ülkesinin Bereketlenmesini Arzu Etti. Gücerât'ta Kalması İçin Yalvardı. O Da, Ahmedabat Yakınlarında Serkeç Kasabasında Yerleşmek Arzusunda Olduğunu Söyleyip, Sultânı Sevindirdi. Serkeç'te Yerleşip, İnsanlara İslâmiyeti Anlattı, Dînin Emirlerine Uymalarını Sağladı. Bütün Feyz Kapılarını, Zâhir Ve Bâtın Bereketlerini Orada Saçtı. Bölge Halkı, Onun Saçtığı Feyz Ve Nûrlarla, Allah Yoluna Bağlılıkta, Birbirlerine Karşı Sevgi Ve Muhabbette Çok Yüksek Derecelere Ulaştı. Güneş Altında Olgunlaşan Meyveler Gibi, İnsanlar Da Onun Nûrlarıyla Olgunlaştı.

dergâhında Devamlı Yemek Verirdi. Her Gelen Yer, Doyar, Allahü Teâlâya Şükredip Kalkardı. Ne Kadar Kalabalık Olsa Farketmezdi. Vefâtından Sonra, Aynı Sofra, Türbesinde Sevenlerine Açıktı. Vâliler, Sultanlar, Kumandanlar, Oraya Gelip Askerleriyle Birlikte Yemek Yerler, Onun Yüksek Feyzinden İstifâde Ederlerdi. Dehli Sultânı, Fîrûz Şâhın Da Ona Muhabbet Ve Bağlılığı Vardı. Birbirlerini Çok Severlerdi. Ahmed Kihtû, Ona Nasîhat Eder, Duâlarında Her Zaman Fîrûz Şâhı Zikrederdi.

tîmûr Hanın Hindistan Seferi Esnâsında, Dehli'deydi. Dehli İşgâl Edilmeden On Beş Gün Önce, Allahü Teâlânın İzniyle Şehrin İşgâlini Haber Verdi. Sevenleri, Hocalarının Tavsiyesi Üzerine Şehri Terkedip, Cavnpûr Şehrine Gittiler. Ahmed Kihtû İse; "biz Halka Tâbiyiz." Buyurup, Diğer İnsanlarla Berâber Dehli'de Kaldı. Sonunda Tîmûr Hanın Askerleri Şehri İşgâl Ettiler. Birçok Kimseyi Esir Ettiler. Esirler Arasında Ahmed Kihtû Hazretleri De Vardı. Kapatıldıkları Yere, Gâibden Sıcak Ekmek Gelirdi. Askerler Bu Hâle Hayret Edip, Onun Hâlinden Tîmûr Hanı Haberdâr Ettiler. Tîmûr Han, Onu Ziyâret Edip Serbest Bıraktırdı. Çok Hürmet Edip, Duâsına Mazhar Oldu.

ahmed Kihtû Hicrî Dokuzuncu Asrın Başlarında Vefât Edip, Ahmedabat Yakınlarında Serkeç Kasabasına Defnedildi. Kabri Herkes Tarafından Ziyâret Edilip, Feyz Menbâı Olarak Bilindi. Onun Hayâtını Ve Mübârek Sözlerini Talebelerinden Mahmûd Bin Saîd İrcî, Tuhfet-ül-mecalis Adlı Eserinde Toplayıp Yazdı. Bu Eser, Melfûzât-ı Ahmed-i Magribî Diye De Tanınmaktadır.

ahmed Kihtû, Anlatır:

bu Fakîr, Mekke'ye Gidip Hac Yaptıktan Sonra, Medîne'yi Ziyârete Gittim. Hâncihân Câmii İmâmı Ve Şeyh Tâceddîn Serkeşî Ve Bir Kişi Daha Berâberimde İdi. Resûlullah'ın Mescidine Gelince, Arkadaşlar; "bir Şeyler Yiyelim." Dediler. Ben; "biz, Resûl-i Ekremin Misâfiriyiz." Dedim. Onlar Gidip Yemek Yediler, Geldiler. Yatsı Namazında Bir Yerdeydik. Namazdan Sonra Onlar Yattılar. Bu Fakîr, Tesbîh Çekiyordum. Âniden Bir Şahıs Gelip, Yüksek Sesle; "hazret-i Mustafa'nın Misafiri Kimdir?" Diye Seslendi. Bir Başkası Olacağını Düşündüm. İki-üç Defâ Tekrar Edince, Beni Çağırdığını Anladım. Kalkıp, O Şahsın Yanına Gittim. Elinde Bir Tabak Vardı. "peygamber Efendimiz Gönderdi." Dedi. Bana Bir Mikdâr Hurma Verdi. O Hurmaların Tadı Ve Lezzeti, Anlatılmaya Gelmez.

bir Gün Dehli'de Hancihân Câmiinde Meşgûldüm. Çok Riyâzet Ve Mücâhedeler Çektim. Kutb-i Zaman Bendegî Mahdûm-i Cihâniyân Seyyid Celâleddîn Buhârî'ye; "sâlih Bir Genç, Hâncihân Mescidinde Meşgûldür, Çok Riyâzet Ve Mücâhede Çekiyor." Demişler. O Büyük Zât, Bu Fakîrle Görüşmek İstediler. Câmiye Yaklaştıklarında, Bir Derviş Bana Gelip; "mahdûm Cihâniyân Sizinle Görüşmeye Geliyor." Dedi. Hemen Kalkıp, Dışarı Çıktım. Mescidin Kapısına Gelince, Tahtırevanına Baktım. Hizmetçileri Bu Dervişi Gördüler. Haber Verdiler. Hemen İndi. Yanlarına Yaklaştım. Beni Kucakladı. Göğsünü Göğsümün Üzerine Koyup, Bir Zaman Göğsünü Göğsüme Sürdü. Sonra Dudağını Kulağıma Yaklaştırıp, Üç Defâ; "ey Genç, Senden Dost Kokusu Geliyor." Dedi. Allah'a Emânet Eyledi Ve; "iyi Vakitlerinde, Hoş Hâllerinde Bizi Hatırlamayı Unutma!" Buyurdu Ve Tahtırevana Oturup Gitti.

yine Kendisi Anlatır:

bu Fakîr, On İki Yıl, Yalınayak, Arkadaşsız, İbriksiz Yolculuk Ettim. Vardığım Her Şehir Ve Kasabanın Da Mescidlerinde Kaldım. Hak Teâlâ, Bu Fakîri İhtilâm Âfetinden Korudu. Yatsının Abdesti İle Sabah Namazını Kılardım. Seferde Çoğu Zaman Oruç Tutar, Riyâzet Çekerdim. Sefer Sıkıntılarını O Kadar Çektim Ki, Beyâna Sığmaz. Gerçi Seferde Meşakkat Ve Zorluk Vardır, Ama Bâtın Huzûru Ve Rahatlığı Da Çoktur.

bir Gün Üstâdım Bâbâ Ciyû'nun Sohbetindeydim. Benim Cömertliğimin Çokluğundan Bahsedildi. Bâbâ Ciyû; "bâbâ Ahmed Çok Cömertlik Yapıyor, Bir Gün Dilenir Duruma Düşmesin." Buyurdu. "bâbâ'nın Bereketidir, Benim Elim Hep Yukarıda Olur, Hiç Uzanmaz." Dedim. Bâbâ Ciyû Da; "allahü Teâlâdan Bâbâ Ahmed'in Elinin Hep Yukarıda Olmasını İstiyoruz. İnsanlar Ona El Açsınlar." Buyurduktan Sonra Şu Beyti Söyledi:

himmetin Yüksek Olsun, Allahü Teâlâ,

yüksek Himmete Fadlını Saçar.

sonra; "ey İnsanoğlu! İnfâk Et!" Yâni İnsanlara Mal, Para Ver, Hadîs-i Şerîfini Okudu. Sonra Meâlen; "hayır İşlerden Kendiniz İçin Önceden Ne Gönderirseniz, Allah Katında Sevâbınızı Bulursunuz." Buyurulan, Bekara Sûresi Yüz Onuncu Âyet-i Kerîmesini Okudu.

 

buyurdu Ki: "allah Dostlarının Meclisine Gelmek Kolay, Selâmetle Çıkmak Zordur."

 

kerâmet Ve Menkîbeleri

boşuna Dehli'ye Gitmişsin!

tuhfet-ül-mecâlis'in Yazarı Eserinde Şöyle Anlatmıştır:

hâncihân Câmiinde, Ahmed Kihtû, Bu Fakîri Yanına Çağırıp; "nereden Geliyorsun? Bizi Nereden Tanıyorsun Ve Hakkımızda Ne Biliyorsun?" Diye Sordu. "ben Şeyh Nûr'un Talebesiyim. Pendûh'den Geldim. Bundan Önce De Dehli'ye Gelmiştim." Dedim. Alış-verişi Bitirip, Pendûh'e Dönünce, Şeyh Nûr Bana; "dehli'de Kimleri, Hangi Âlimleri Gördün?" Diye Sordu. Gördüklerimi Arz Ettim. "şeyh Ahmed Kihtû'yu Gördün Mü?" Buyurdu. Sustum. "madem Ki Onu Görmedin, Boşuna Dehli'ye Gitmişsin!" Buyurdu. Bu Sözü İşitince, Kararım Kalmadı. Hazırlanıp Dehli'ye Geldim. Hazretin Huzurlarına Varıp; "bugün Hocamın İşâreti İle Elinizi Öpmeye Geldim." Dedim. O Da Şeyh Nûr'u Kasdederek; "o Bizi Görmemiştir. Biz De Onu Görmüş Değiliz. Ama O Bu Dervişin, Allah Katında Mertebesini Keşf Ve Kerâmetle Anlamıştır." Buyurdu.

 

kaynaklar

1) Ahbâr-ül-ahyâr; S.156-162

2) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; C.11, S.248

3) Hazînet-ül-asfiyâ; C.2, S.289

4) Nüzhet-ül-havâtır; C.8, S.13

5) Persian Literature; C.2, S.952

Yorumlar
Kod: GD6JD