Evliyalar, Alfabetik Evliyalar Listesi
Ahmed Siyâhî
  30 Mart 2018 Cuma , 23:30
Evliyalar, Alfabetik Evliyalar Listesi; Türkiye evliyaları, Kastamonu evliyaları, Ahmed Siyâhî

kastamonu Velîlerinden. 1777 (h.1191) Senesinde Kastamonu'nun Kırkçeşme Mahallesi Ahmed Dede Caddesindeki Evde Doğdu. Babası Sadi Tarikatı Dervişlerinden Demirci Ahmed Efendidir.

ahmed Siyahî, Kur'ân-ı Kerîm Okumayı Zamanın Zâhid Ve Âbidlerinden Olan Şâbân Efendiden Öğrendi. İlk Tahsîline Mustafa Efendi İsimli Bir Zâtın Huzûrunda Başladı. Amasyalı Uzun Ali Efendinin Derslerine Devam Ederek İlmini Genişletti. Nakşibendiyye Yolunun Büyüklerinden Hoca Nu'man Efendi Şeyh Hicâbî'nin Sohbetlerinde Bulunarak Çok İstifade Etti. Bu Hocalardan İcâzet Aldıktan Sonra Çorum'a Gitti. Burada Yûsuf-ı Bahrî Efendiden Hadîs İlmini Öğrendi Ve Akranları Arasında Hâfız-ı Hadîs Ünvânı Aldı. Birkaç Defâ Çerkeş'e Gitti Ve Halvetiyye Yolu Büyüklerinden Şeyh Mustafa Efendinin Sohbetlerinde Bulundu. Şeyh Mustafa Efendi; "senin Feyzine Sebeb Olan Zâtın İsmi Hâlid Olacak. Onu Ara." Diye Tavsiyede Bulundu.

ahmed Siyâhî Efendi, Kendisini İrşâd Edecek, Yetiştirecek Hâlid İsmindeki Zâtı Aramaya Başladı. Karadan Hacca Gitmek Üzere Yola Çıktı. Şam'a Vardığı Zaman Nakşibendiyye Yolunun Büyüğü Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî Hazretlerinin İsmini Duyunca; "hocam Şeyh Mustafa Efendinin Buyurduğu Hâlid Bu Olabilir." Diyerek Hemen Sohbetlerine Devam Etti Ve Talebeleri Arasına Katıldı. Hocası Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî İle Birlikte Hacca Gitti. Ahmed Siyâhî, Başına Devamlı Siyah Sarık Sardığı İçin Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî Tarafından "siyâhî" Lakabı Verildi. Hac İbâdetini Tamamladıktan Sonra Hocası İle Tekrar Şam'a Dönerek Bir Müddet Daha Kaldı. Mevlânâ Hâlid Hazretleri Ona, İnsanlara Allahü Teâlânın Emir Ve Yasaklarını Öğretmesi, Doğru Yolu Göstermesi İçin İcâzet, Diploma Verip Vazîfelendirince, 1827 Senesinde Kastamonu'ya Döndü.

kastamonu'ya Dönüşünde Abdülbâkî Medresesi Müderrisliğine Tâyin Edildi. Bir Taraftan Talebelere İlim Öğretir, Diğer Taraftan İnsanlara Allahü Teâlânın Emir Ve Yasaklarını Anlatırdı. Kendisini Sevenleri Ve Talebeleri Gün Geçtikçe Arttığı Halde, Çekemeyen, Karşı Çıkan Ve Düşmanlık Besleyenler De Vardı. Bir Gün Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî Hazretlerinin Meşhur Halîfelerinden Abdülfettâh-ı Akrî Hazretleri Bağdât'tan İstanbul'a Gelirken Ahmed Siyâhî'yi Ziyâret İçin Kastamonu'ya Uğradı. Bu Durum Şeyhi Ve Talebelerini Çok Sevindirdi. Ayrıca Şeyhin Büyüklüğünü Göremeyenlerin Gözlerindeki Perdelerin Açılmasına Yol Açtı. Nitekim Kastamonu Âlimlerinden Olup Şeyhin Büyüklüğünü Kabul Etmeyen Keskinzâde Ahmed Efendi, Abdülfettâh Efendiye Gelerek Tasavvuf Dersleri Almak İstedi. Bu Taleb Üzerine Abdülfettah-ı Akrî; "şeyh Siyâhî Buradayken Bizim Ders Vermemiz Edebe Uygun Olmaz." Diyerek Onun Yetiştirilmesini Ahmed Siyâhî'ye Havâle Etti. Keskinzâde De Şeyhten Özür Dileyip Talebesi Oldu.

merdoğlu İsminde Hayırsever Bir Zengin Evini Medrese Haline Getirip, Talebe Yetiştirmesi İçin Hacı Ahmed Siyâhî'nin Emrine Verdi. Ahmed Siyâhî Efendi; Merdoğlu Medresesi Veya Hacı Ahmed Efendi Medresesi İsmi İle Bilinen Bu Medresede Uzun Yıllar Ders Verdi Ve Talebe Yetiştirdi. 1861 Senesinde Mâliye Nâzırı Olan Safvetî Paşanın Arzı Ve Sultan Abdülmecîd Hanın İrâdesiyle Câmii Şerîfin Karşısında Bir Dergâh İnşâ Edildi. Dergâh Yapılırken Etrâfında Yer Alan Üç Evin Satın Alınarak İlave Edilmesi Düşünüldüğü Halde, Sahiplerinin Şiddetli İtirazı Sonucu Gerçekleşmedi. Bu Hal Üzerine Ahmed Siyâhî Efendi; "bu Evler Sultanımız Hazret-i Hâlid Tarafından Dergâhımıza İlâve Buyurulmuştur. Şimdiki Halde Karşı Çıkan Sâhipleri Bir Gün Gelir, Kendi Rızâlarıyla Terk Edip, Satarlar." Buyurdu. Ahmed Siyâhî Efendinin Bu Sözleri, Kendisinin Vefâtı Ve Muhterem Oğullarından Şeyh Seyyid Efendinin Zamânında Gerçekleşti Ve Şöyle Oldu: O Evlerden Birinin Sâhibi Evini Şeyh Hazretlerine Sağlığında Satmadığı Gibi, Ahmed Siyâhî'ye Söylediği Pekçok Ağır Sözlerle Onu İncitmiş Ve Üzmüştü. Ancak O Kişi, Ahmed Siyâhî'nin Vefât Ettiği Gece Akıl Almaz Bir Halde; "aman, Yâ Hazret-i Şeyh! Affet! Kusur Ettim. Merhametine Sığınıyorum." Diyerek Feryatlar Etti. Öyle Ki Bağırmalarından Çevre Ev Sâkinleri De Uyandı. Bu Olay Üzerine Ertesi Gün O Ve Diğer İki Ev Satılarak Dergâha İlâve Olundu Ve "kim Komşusuna Eziyet Ederse, Allahü Teâlâ Onun Evini Ona Vâris Kılar." Hadîs-i Şerîfi Tahakkuk Ederek Herkese İbret Oldu.

ahmed Siyâhî'nin Tasavvuf Yolunda Yetiştirip İcâzet Verdiği Talebeleri Arasında; Oğulları Abdülazîz Ve Seyyid Ahmed Hicâbî, Benli Sultan Şeyhî Şânî Efendi, Sinop Müftüsü Hâfız Ali Lütfî Efendi, Hacı Mehmed Hulûsî Efendi, Şeyh Ahmed Efendi, Reis-ül-kurrâ Hâfız Hasan Efendi Ve Ma'rûfîzâde Hâfız Hasan Efendi Başlıcalarıdır.

ömrünün Sonuna Kadar Talebe Yetiştiren Ahmed Siyâhî, İnsanlara Allahü Teâlânın Emir Ve Yasaklarını Anlatarak, Onların Dünya Ve Âhirette Kurtulmaları İçin Çalıştı. 1874 (h.1291) Senesinde Tahmînen Doksan Beş Yaşında Olduğu Halde "aman Yâ Resûlallah!" Dedikten Sonra Vefât Etti. Cenâze Namazında Bütün Kastamonulular Hazır Bulundu. Vasiyeti Üzerine Çamurcuoğlu Hasan Ağa'dan İntikal Eden Arsaya Defn Edildi. Allahü Teâlânın Rahmetinin Üzerine Yağması İçin Kabrinin Üzerine Türbe Yapılmamasını Vasiyet Ettiğinden Kabri Üzerine Türbe Yapılmadı. Vefâtından Sonra Yerine Oğlu Seyyid Hicâbî Efendi Geçerek İnsanlara Doğru Yolu Gösterdi.

vefâtından Bir Buçuk Ay Sonra Medîne-i Münevverede Anbar Memurluğu Yapan Arif Hikmet Bey'den Şeyh Hazretlerinin Kütüphanesinin Müdürü Hacı Şâkir Efendiye Bir Mektup Geldi. Mektubunda; "bu Gece Şeyh Siyâhî Hazretleri, Peygamber Efendimizin Mübârek Kabrini Ziyâret Eyledi." Yazıyordu. Mektubun Târihine Baktılar, Ahmed Siyâhî Efendinin Vefât Ettiği Güne Rastlıyordu. Böylece Şeyhin Son Anında "aman, Yâ Resulallah!" Demesinin Sırrı, Daha İyi Anlaşılmış Oldu.

ahmed Siyâhî Hazretleri Oğluna Şöyle Nasîhatta Bulundu:

ey Oğlum! Sana Allahü Teâlânın Kitâbına, Resûlullah Efendimizin Sünneti Seniyyesine Uymayı, Îtikâdını Evliyâullahın Da Bağlı Olduğu, Ehl-i Sünnet Vel Cemâat Âlimlerinin Bildirdikleri Doğru Îtikâda Göre Düzeltmeni Tavsiye Ederim...

âlimlere, Tasavvuf Ehline, Kur'ân-ı Kerîm Ehline Hürmet Et. Vicdanın, İçin Temiz Olsun, Cömerd Ve Güleryüzlü Ol. Başkalarına İhsan Ve İyilikte Bulun. Allahü Teâlânın Yarattıklarına Eziyet Ve Sıkıntı Verme. Arkadaşlarının Hatâ Ve Kusurlarını Affet, Görmemezlikten Gel. Büyük, Küçük Herkese Nasihat Eyle, Hırs Ve Tamâyı Terk Eyle. Bütün İhtiyaçlarında Allahü Teâlâya Tevekkül Et, Güven. Çünkü Allahü Teâlâ, Kendisine Sığınanları Mahrum Etmez.

oğlum! Selâmeti, Kurtuluşu İstikâmet Ve Doğruluktan Başka Bir Şeyde, Allahü Teâlânın Rızâsına Kavuşmayı Resûlullah Efendimize Tâbi Olmak, Ona Uymaktan Başka Bir Yolda Arama. Kendini Hiç Kimseden Faziletli, Üstün Zannetme. Birisi Senin Hakkında Nemmâmlık, Koğuculuk Ve Hasedçilik Yaparsa, Ona Mâni Olmak İçin Kendini Zahmete Sokma, Onun İşini Allahü Teâlâya Bırak. Çünkü Bu Yolda Öyle Allah Adamları Vardır Ki, Allahü Teâlânın İzni İle Fitne Fesat Sebebini Göz Açıp Kapayıncaya Kadar Söküp Atarlar. Sen Kıymetli Ömrünü Resûlullah Efendimizin Sünnet-i Seniyyesine Uymakla Geçir. Allahü Teâlânın Emirlerini Yerine Getirmekte Kınayanın Kınamasından Korkma. İbâdet Ve Tâatın Güçlüklerine Karşılık Ecir Ve Sevâba Kavuşacağını Düşünerek Sabır Ve Tahammül Et, Nefsini Dâimâ Hesâba Çek. Vakitlerini Dînin Emirlerine Uymakla Kıymetlendir. Çok Önemli Olan Vakit Sermayeni Kıymetlendirmeye Gayret Eyle. Çünkü Geçen Zaman Bir Daha Geri Gelmez. Yarına Çıkıp Çıkmayacağın İse Belli Olmadığından Yarını Beklemek, Yarın Yaparım Demek, Üzüntü Ve Pişmanlığa Yol Açar. O Halde Sakın Sakın Elinde Bulunan Vaktini Mâlâyâni, Dünya Ve Âhirete Faydası Olmayan Allahü Teâlânın Râzı Olmadığı, Beğenmediği Şeyler İle Zâyi Etme. İçinde Bulunduğun Anda Allahü Teâlânın Râzı Olduğu Beğendiği Şeylere Sarıl. Tevâzu Ve Alçak Gönüllülükte Toprak Gibi, Başkasına Fayda Vermekde Meyvalı Ağaç Gibi, Cömertlikde Akan Nehir Gibi, İhsân Ve İyilik Yapmakda Deniz Gibi, Mâlâyâni, Faydasız Şeyleri Konuşmamakda, Sükût Ve Susmakda Cansız Varlıklar Gibi, Ayıpları Örtmekte Karanlık Gece Gibi Olmaya Çalış. Kalbin Görmemesi, Kalb Katılığından Hasıl Olacağından, Dâimâ Günahların İçin Ağlayıp Sızla, Âh Et. Nazargâh-ı İlâhî Olan Kalbi, Haramlara Ve Allahü Teâlânın Yasak Ettiği Şeylere Yöneltmekten Sakın. Akrabâyı Ziyâret Ve Onlara İyilik Etmeyi İhmâl Etme. Âhiret Kardeşlerini, İyi Arkadaşlarını Arttırmaya Çalış. Her Zaman Onlarla Sohbet Lâzımdır. Evliyânın Büyükleri; "allahü Teâlâ İle Beraber Olunuz. Buna Gücünüz Yetmezse, Allahü Teâlâ İle Beraber Olanlarla Olunuz Ki, Sizi Allahü Teâlâya Kavuştursunlar." Buyurmuşlardır.

ey Oğul! Dünyâya Sarılmış Ona Gönül Vermiş Olanlarla Bulunma. Onlarla Sohbet Ve Berâberlik Gam, Keder Ve Üzüntü Getirir. Bu, Tecrübe İle Sâbittir. Onlar Senden Faydalanırlar İse De Sen Onlardan Faydalanamazsın. Allahü Teâlânın Emir Ve Yasaklarına Uymayan, Nefsinin Arzu Ve İsteklerine Uymuş Kimselerle Berâber Olma. Böyle Kimseler Gizli Düşman Olup, İnsanın Yüzüne Karşı Dalkavukluk Yaparlar, Gıyabında, Arkadan İse Aleyhinde Bulunurlar. Onların Yanına Gelerek Oturmalarına Bakıp Aldanma. Maksatları Senden Mânen Faydalanmak Olmayıp Dünyâlık Maksatlarına, Mal Ve Mevki Elde Etmeye Seni Vesîle, Âlet Etmek İçindir. Bir Kusur Ettiğinde, Hakkında Kötülük Düşünenlerin Ve Düşmanlarının En Azılısı Olurlar. Zamânındaki İnsanları Tecrübe Ettiğinde, Onlarda Bundan Başka Bir Özellik Bulmayacaksın.

ey Oğul! Sana Sadâkat, Bağlılık İddiasında Bulunanların, Yaptıkları İyilikleri Başına Kaktıklarını Görürsün. Çünkü Sadâkat Ve Bağlılık Adına Yaptıkları Az Bir İyilik Karşılığında Ağır, Pek Fazla Bir Hizmet Ve Karşılık Beklerler, Çok Şey Ümid Ederler. Bu Ümitlerine Bir Defa Olsun Müsâde Etmezsen Derhal, Gösterdikleri Sevgi, Sadâkat Ve Bağlılıklarını Bırakırlar. Çok Defa Onların İsteklerinden Yakanı Kurtaramaz, Arzularının Hâsıl Olması Yolunda Boşuna Dînini Ve Şerefini Fedâ Etmiş, Yüz Suyu Dökmüş Olursun.

ey Oğul! Eğer Sana Hakîkî Dost Arkadaş Lâzım İse, Allah İçin Sevenlerle Beraber Ol. Böyle Kimselerden Dostluk Ve Kardeşlik Bağı Kurduğun Kimseye, Muhtâc Olduğunda İhtiyacından Fazla Malın Varsa Ver. Yahud Onu Kendinle Beraber Tut Veya Kendine Tercih Et. Beraber Olduğunuzda Ve Arkasından Ayıplarını Ört Ve Gizle. Kusuru Olduğunda Sabır Ve Tahammül Et. Hayatta İken Ve Vefat Ettiğinde Onu Hayırla An.

herkese Bilhassa Sana Karşı Olanlara Yumuşaklık, Alçak Gönüllülük, Güler Yüzlülük İle Davranmaya Gayret Et. Sana, Rabbinden Alıkoyan Dünyalığa Makam Ve Mevkıye Kalbinin Meyletmemesini Tavsiye Ederim. Çünkü Nefs, Hevâ, Nefsin Arzu Ve İstekleri, Şeytan Ve Dünya, İnsanın Dört Düşmanı Olup, Herbirine Karşı Kullanılacak Harb Âletleri Vardır. Nefsin Silahı Tokluk, Hapishanesi Açlıktır. Hevânın Silahı, Çok Konuşmak; Sukût, Konuşmamak İse, Onun Zindanıdır. Dünyânın Silahı İnsanlarla Fazla Berâber Olmak, Onlar Arasında Fazla Bulunmak, Çâresi Yalnızlık Ve Onlardan Uzak Kalmaktır. Şeytanın Silâhı Gaflet Yâni Allahü Teâlâyı Unutmak; Ona Karşı Tedbîr, Allahü Teâlâyı Anmak Ve Hatırlamak, O'nun Büyüklüğünü Düşünmektir. Zikir, Allahü Teâlâya Kavuşmakta En Kısa Yoldur.

ey Oğul! Bu Nasihatlerimi İyi Belle Ve Allahü Teâlânın Nîmetlerine, Sana Yaptığı İyiliklere Şükr Edenlerden Ol...

 

kaynaklar

1) Tehassür; (m. Zühdî; Derseâdet, 1308); S.9

2) Hadâik-ul-verdiyye; S.259

3) Kastamonu Evliyâları; S.82

Yorumlar
Kod: 41S71