tâbiînin Meşhurlarından Ve Hadîs Âlimlerinden. İsmi, Dehhâk Bin Husayn Et-temîmî Es-sa'dî'dir. Künyesi Ebû Bahr, Lakabı Ahnef'tir. Ayağının Eğik Olması Yâhut Da Ayaklarını Arkası Üzerine Basarak Yürümesinden Dolayı Ahnef Denilmiş Ve Bu Lakab İle Şöhret Bulmuştur. Bâzı Kaynaklarda İsminin Sahr Olduğu Kayıtlıdır. Babası, Kays Ebû Mâlik Künyesi İle Tanınırdı. Annesi, Bir Rivâyete Göre Amr Bin Sa'lebe'nin Kızıdır. Basra'da Doğdu. Doğum Târihi Bilinmemektedir.
ahnef Bin Kays, Resûlullah Efendimiz Sallallahü Aleyhi Ve Sellem Zamânında Müslüman Olduğu Hâlde, Mübârek Yüzlerini Göremediği, Gönüllere Şifâ Olan Sözlerini İşitemediği İçin Sahâbî Olmakla Şereflenemedi. Kavminin Önde Geleni İdi. Kabilesinin Müslüman Olmasına Sebeb Oldu. Çok Hilm Sâhibi İdi. Bu Hususta Pekçok Şey Anlatılmıştır.
hasan-ı Basrî Onun Hakkında Şöyle Demiştir; "ahnef Bin Kays Şerefli Bir Kimse Olup, Kavmi Arasında Ondan Daha Fazîletli Bir Kimse Görmedim." Hazret-i Ömer'den Hazret-i Osman'dan Hazret-i Ali'den, Sa'd İbni Mes'ûd'dan, Ebû Zer Gıfârî'den Ve Diğer Sahâbîlerden Hadîs-i Şerîf Rivâyet Etmiştir.
kendisinden; Hasan-ı Basrî, Ebü'l-alâ Bin Şehîr, Talk Bin Habîb Hadîs-i Şerîf Nakletmişlerdir.
ahnef Bin Kays Hazretleri Şöyle Anlatır:
"hazret-i Osman Zamânında Kâbe-i Muazzamayı Tavâf Ediyordum. Leys Kabîlesinden Biri Elimden Tutarak;
"sana Bir Müjde Vereyim Mi?" Dedi. "evet" Dediğimde; "hani Hatırlarsın, Resûlullah Efendimiz Beni İslâma Çağırmak İçin Sizin Kabîleye Göndermişti. Onlara İslâmı Anlatıp, Dâvette Bulunuyordum. O Zaman, Sen; "en Güzel, En İyi Bir Şeye, Güzel Huylara Çağırıyorsun, Kötü Huylardan Uzaklaştırıyorsun. Bunları Hiç Duymamıştım." Demiştin Ve Müslüman Olmuştun. Kabîlen Arasında Tutulan İlim, İrfan Sâhibi, Zekî Bir Kimse Olduğun İçin, Tavsiyen Üzerine Kabîlenizin Mensupları Da Müslümanlığı Kabûl Etmişlerdi. Bütün Bu Durumları, Medîne'ye Dönünce Resûl Aleyhisselâma Anlattım. Resûlullah Senin İçin; "allah'ım! Ahnef'i Bağışla!" Buyurdu. Bunun Üzerine; "benim Yanımda, Âhiretim İçin Resûlullah'ın Bu Mübârek Duâsından Daha Ümit Verici Bir Şey Yoktur." Dedim Ve Çok Sevindim.
ahnef Bin Kays, Halîfe Hazret-i Ömer'i Medîne'de, Basra Halkından Bâzı Kimselerle Birlikte Ziyâret Etti. Halîfe Herkesin Halini Hâtırını Sordu. O Sırada Ahnef Bin Kays, Bir Köşede Abasına Sarınmış Bir Hâlde Sessizce Duruyordu. Hazret-i Ömer;
"senin Bir İhtiyâcın Yok Mu?" Diye Sorduğunda, O Şöyle Cevap Verdi:
"ey Mü'minlerin Emîri! Evet Var. Hayır Ve Bereketin Anahtarı Allahü Teâlâdır. Diğer Şehirlerin Halkından Olan Kardeşlerimiz Sulak Ve Verimli Yerlere Yerleştiler. Biz İse Çorak, Rutûbetli, Bir Tarafı Tuzlu Deniz, Bir Tarafı Çöle Çevrili Bir Yere Mekân Tuttuk. Ne Ekin, Ne Hayvanımız Var. Yiyeceklerimizi Ve Faydalanacağımız Şeyleri Çok Zor Şartlar Altında Elde Ediyoruz. Zayıf Bir İnsan, Tatlı Su Alabilmek İçin İki Fersahlık Yol Gitmek Zorunda. Eğer Bizim En Basit İhtiyaçlarımızı Karşılamaz Ve Fakirliğimizi Gidermezsen, Yok Olup Giden Kavimler Gibi Olacağız." Bunun Üzerine Hazret-i Ömer, Basra Halkının Çocuklarına Beyt-ül-mâldan, Maaş Bağladı. Vâli Ebû Mûsâ El-eş'arî'ye, Basra'ya Kanalla Su Getirtmesi İçin Mektup Yazdı.
hazret-i Ömer, Ona Karşı Olan Sevgi Ve Muhabbetinden Dolayı, Bir Süre Yanında Kalmasını İstedi. Ahnef Bin Kays Bu İstek Üzerine Bir Sene Medîne-i Münevverede Kaldı. Sonra İzin Alıp Basra'ya Döndü. Hazret-i Ömer, Ebû Mûsâ El-eş'arî'ye Yazdığı Mektubunda; "ahnef Bin Kays'ı Kendine Yakın Tut. İşlerinde Ona Da Danış Ve Sözlerine Kulak Ver." Buyurmuştu.
iran İmparatoru Yezdicürd, Topraklarının Büyük Kısmı Müslümanların Eline Geçince, Merv Şehrine Gidip Yerleşmişti. Yezdicürd Buradan İran Şehirlerine Mektup Yazarak, Halkı İsyân Ettirdi Ve Andlaşmayı Bozdurdu. Bunun Üzerine Hazret-i Ömer, Ahnef Bin Kays'a Horasan Üzerine Sefer Düzenlemesi İçin Emir Verdi. Bir Orduyla Yola Çıkan Ahnef Bin Kays, İran Şehirlerindeki İsyânı Bastırdı Ve Horasan'a Yürüdü. Önce Herât'ı Fethedip Merv Eş-şehcân'a Doğru İlerlerken, Nişâbur'a Mutarrif Bin Abdullah Komutasında, Serahs'a Da Hars Bin Hassân Komutasında Bir Birlik Gönderdi. Ahnef Bin Kays, Merv Eş-şehcân'a Varınca, Yezdicürd, Merv Er-rûz'a Kaçtı. Buradan, Türk Sultânına Ve Çin Krallarına Mektup Yazıp Yardım İstedi. İslâm Ordusu Merv Er-rûz Üzerine Yürüyünce, Yezdicürd Belh'e Gitti. Ahnef Bin Kays, Merv Er-rûz'u Ordu Karargâhı Yaptı. Kûfelilerden Meydana Gelen Bir Birliği Belh'e Yezdicürd'ün Üzerine Gönderdi. Yezdicürd'ün Askerleri İle İslâm Mücâhidleri Arasında Şiddetli Bir Muhârebe Oldu. Yezdicürd'ün Ordusu Yenilerek Kaçtı. Arkadan Yetişen Ahnef Bin Kays, Kûfelilerden Meydana Gelen Öncü Birliğe Yardım Etti Ve Allahü Teâlânın İzniyle Belh Şehrini Aldılar. İslâm Mücâhidleri Belh'in Hemen Akabinde Nişâbur Ve Toharistân'ı Da Aldılar.
ahnef Bin Kays, Bu Fetihleri Anlatan Bir Mektubu Hazret-i Ömer'e Gönderince; "keşke Oraya Ordu Göndermeseydim. Keşke Bizimle Oranın Arasında Ateşten Bir Deniz Olsaydı." Buyurdu. Bu Sözleri Duyan Hazret-i Ali; "neden, Ey Mü'minlerin Emîri!" Diye Sormaktan Kendini Alamadı. Bunun Üzerine Hazret-i Ömer; "çünkü Buranın Halkı Üç Defâ Yerlerinden Dağılacaklar, Ayrılacaklar. Üçüncüsünde Tamâmen İmhâ Edilecekler. Böyle Bir Musîbet Meydana Gelecektir. Bu Musîbet Burayı Fethettiğimizde, Burada Bulunacak Müslümanlara Geleceğine, Fethedilmeyip Buranın Müslüman Olmayan Halkının Başına Gelmesi Daha İyidir, Diye Cevâb Verdi.
hazret-i Ömer Daha Sonra, Ahnef Bin Kays'a, Ceyhun Nehrini Geçmemesini Bildiren Bir Mektup Gönderdi. Bu Sırada Yezdicürd, Türk Hâkânından Aldığı Yardımla Geri Döndü. (türkler O Asırda Henüz Müslüman Olmamışlardı.) Ahnef Bin Kays, Yezdicürd'ün Aldığı Yardım Kuvvetiyle Üzerine Geldiğini Öğrenince, Fikirlerini Öğrenmek İçin, Kıyâfetini Değiştirerek, Gece Askerleri Arasında Dolaşıp Onları Dinledi. Mücâhidlerden Birisinin;
eğer Komutanımız Bizi Dağın Eteklerine Çekerse, Nehir, Düşmanla Aramızda Hendek Vazifesi Görür. Sırtımızı Da Dağa Dayamış Olduğumuz İçin Düşman Arkamızdan Da Saldıramaz. Biz De Düşmanla Bir Cephede Muhârebe Yapardık. Umarım Allahü Teâlâ Bize Zafer İhsân Eder Dediğini Duydu. Sabahleyin Namazdan Sonra; "ey Mücâhidler! Biz Azız, Düşman İse Kalabalık. Bu Sizi Korkutmasın. Nice Az Bir Topluluk, Pekçok Düşmana Allahü Teâlânın İzni İle Gâlip Gelmiştir. Allahü Teâlâ Sabredenlerle Berâberdir. Şimdi Buradan Ayrılın. Sırtınızı Dağa Verin. Dağ Arkanızda, Nehir İse Bizimle Düşman Arasında Kalsın. Düşmanla Tek Taraftan Muhârebe Edelim." Dedi.
yirmi Bin Kadar Olan İslâm Ordusu Bu Emri Yerine Getirdi. Türk Askerlerinden Birisi Meydana Çıkıp Er İstedi. Derhal Ahnef Bin Kays Ortaya Çıktı, Onunla Çarpıştı. Türk Süvârisi Öldü. Bunun Üzerine Arkasından Sırayla İki Asker Daha Çıktı. Ahnef Bin Kays Bunları Da Öldürdü. Türkler, O Zaman Savaş Âdeti Olarak, Üç Süvâri Çıkıp Karşı Taraftan Üç Kişiyle Çarpışıncaya Kadar Yerlerinden Ayrılmazlar, Ordu Hücûma Geçmezdi. Üç Süvârileri De Öldürülünce, Durumu Hâkanlarına Bildirdiler. O Da Bu Durum Hayra Alâmet Değil Deyip, Ordusunu Geri Çekti.
türk Hâkânını Müslümanlarla Karşı Karşıya Bırakan Yezdicürd, Fırsattan İstifâde İle, Müslümanların Elinde Bulunan Merv Eş-şehcân'a Gitmişti. Orada Bulunan Hârise Bin Nu'mân Komutasındaki Küçük Mücâhid Birliği, Kalabalık Düşman Askerinden Korunmak Ve Vakit Kazanmak İçin, Kaleye Kapandı. Merv Eş-şehcân Yakınlarında Bir Mağarada Sakladığı Hazînesini Çıkartan Yezdicürd, Türk Hâkânının Yanına Dönerken, İranlılardan Bir Kısmı;
"ne Yapmak İstiyorsun?" Diye Sordular. O Da; "türk Hâkânının Yanına Gidiyorum. Oradan Da Çin Ülkesine Gitmeyi Düşünüyorum" Deyince, Onlar;
"bu Çok Kötü Bir Düşüncedir. Bizimle Birlikte Müslümanlarla Sulh Yap. Çünkü Onlar Dindâr, Sözlerine Sâdık Ve Bize Yumuşak Davranıyorlar. Muhakkak Ki, Bizi Memleketimizde Böyle İnsanların İdâre Etmesi, Dinsiz Ve Vefâsız Kimselerin Memleketine Gidip, Onların İdâresi Altında Yaşamaktan Daha İyidir" Dediler. Onların Bu Tekliflerini Reddedince; "o Zaman Hazînelerini Bırak. Biz Onların Yönetiminde Memleketimizde Yaşıyalım." Dediler.
yezdicürd Bunu Da Kabûl Etmeyince, Halk Onu Azledip, Hazînelerine El Koydular. Yezdicürd De, Türk Hâkânının Yanına Gitti Ve Türk İllerinde İkâmet Etti. İranlılar Hazîneleri Ahnef Bin Kays'a Getirip Teslim Ettiler. Onunla Andlaşma Yaptılar. Kendi Ülkelerinde Mallarına Sâhib Olarak Müslümanların İdâresinde, Kisrâlar Döneminden Daha Rahat Bir Şekilde Yaşadılar.
ahnef Bin Kays Tarafından Gönderilen Fetih Haberi Ve Ganîmetler Hazret-i Ömer'e Ulaştığında, Müminleri Câmide Toplayıp, Gelen Mektubu Herkesin Huzûrunda Okuttu. Sonra, Şu Hutbeyi Îrâd Etti:
"allahü Teâlâ Kur'ân-ı Kerîmde Resûlünü Hak Din İle Gönderdiğini, O'na Tâbi Olanların Dünyâ Ve Âhiret Hayırlarına Kavuşacaklarını Vâd Etti Ve Meâlen Şöyle Buyurdu: "o Allahü Teâlâ Peygamberini, Müşrikler İstemese De Bütün Dinlere Gâlip Kılmak İçin, Hidâyetle (kur'ân-ı Kerîmle) Ve Hak Dinle (islâmiyet'le) Gönderdi."(tevbe Sûresi: 33). Bu Vâdini Yerine Getiren Ve İslâm Ordusunu Muzaffer Kılan Allahü Teâlâya Hamdolsun. Şunu İyi Bilin Ki, Mecûsî Devleti Yıkılmış, Mahvolmuştur. Artık Onlar Müslümanlara Zarar Verebilecek Bir Karış Toprağa Bile Sâhip Değillerdir. Muhakkak Ki, Allahü Teâlâ Sizin Nasıl Hareket Edeceğinizi Görmek, Sizi İmtihân Etmek İçin Onların Mallarını, Mülklerini Ve Halkını Sizin Emrinize Vermiştir. Allahü Teâlâ Vâdini Yerine Getirir. Sakın Hâlinizi Değiştirmeyin. Yoksa Allahü Teâlâ Sizin Yerinize Başkalarını Getirir. Şüphesiz Ben Bu Ümmet Hakkında, Arasında Çıkacak Fitneden Korkarım."
hazret-i Ömer'in Şehâdetinden Sonra, Mecûsîler, Yezdicürd'ün Kışkırtmasıyla Yaptıkları Andlaşmayı Bozdular. Hazret-iosman Bunun Üzerine, Horasan Bölgesine İbn-i Âmir Komutasında Bir Ordu Gönderdi. İbn-i Âmir, Bölgeyi Tanıdığı İçin Ahnef Bin Kays'ı Öncü Birliklerin Komutanı Yaptı. İslâm Ordusu Kısa Zamanda İsyânı Bastırdı Ve Fethedilmeyen Diğer Yerleri De Ele Geçirdi.
ahnef Bin Kays, 686 (h.67) Senesinde Kûfe'de Vefât Etti. Cenâze Namazını Mus'ab Bin Zübeyr Kıldırdı. Kûfe Sırtlarındaki Seviyye Semtine Ziyâd Bin Ebîh'in Kabri Yanına Defnedildi. Defin Esnâsında Orada Bulunan Abdurrahmân Bin Ukbe Şöyle Anlatır: "ahnef Bin Kays'ın Kûfe'deki Cenâzesinde Bulundum. Kabre Ben De İndim. Kabri Düzelttiğim Zaman, Alabildiğine Genişlediğini Gördüm. Bu Durumu Arkadaşlarıma Haber Verdim. Fakat Onlar Benim Gördüğümü Görmediler."
ahnef Bin Kays Buyurdu Ki:
"ben Şu Hususlara Çok Dikkat Ederim. Bunları, İstifade Edeceklere Söylerim. Başkasına Değil. Birincisi; Beni Aralarına Almak İstemeyenlerin Aralarına Girmem. İkincisi; Beni Çağırmayan Makam Ve Mevki Sahiplerinin Kapısına Gitmem. İnsanların Muhtâc Oldukları Şeyi Bana Bağışlamalarını Uygun Görmem."
"size, Sıkıntısı Ve Zorluğu Olmayan, Övülecek Bir Şey Söyleyeyim Mi? Güzel Ahlâk, Çirkin Ve Beğenilmeyen Şeyi Terk Etmek. En Kötü Hastalık Da; Alçak Ve Düşük Ahlâk, Çirkin Sözleri Söylemekdir."
"şerefli Ve Asil Kimse, Sözünde Durur. Akıllı Olan, Yalan Söylemez. Mümin Olan, Gıybet Etmez."
"edep Ve Fazîlet Sahiplerine Göre; Babalar, Çoluk Çocuğuna, Ölüler Dirilere, Sırf Allahü Teâlânın Rızâsı İçin, İyi Ve Faydalı Şeyler Hazırlamaktan Daha Üstün Bir Şey Bırakmamıştır."
"çok Gülmek, Heybeti; Çok Şaka, Vakar Ve Şahsiyeti Giderir. İnsan Ne İle Beraberse, Onunla Bilinir. Meselâ Bir Kimse Çok Güler Ve Şaka Yaparsa, Hafîf Olarak Bilinir."
"bizim Bulunduğumuz Yerde Kadınlardan, Yiyecek Ve İçeceklerden Konuşmayınız. Çünkü, En Sevmediğimiz Kimse, Avret Yerlerinden Ve Yiyip İçtiğinden Bahsedenlerdir."
"kişinin, Sevdiği Yemeği Terkedebilmesi, Ağırbaşlılık Ve Şahsiyet Yüksekliğindendir."
ahnef Bin Kays'a Hilmin Ne Olduğunu Sordular. Cevap Olarak;
"alçak Gönüllü Ve Sabırlı Olmak." Buyurdu.
"bir Kimse Bana Düşmanlık Etse, Ben Ona Şu Üç Halden Biriyle Karşılık Veririm. Bu Kimse Benden Yaşlı İse Ona Saygı Duyar, Karşılık Vermem. Benden Küçük İse Onun İçin Kötü Muâmele Yapmaya Tenezzül Etmem. Akranım İse Ona Af Ve İyilikle Muâmele Ederim."
"bir Söze Sabretmeyen Çok Söz İşitir."
"hasetçi Kimse İçin Rahat Yoktur."
"mürüvvet; Güzel Dostluk, Doğru Konuşmak, Her Yerde Ve Her An Allahü Teâlâyı Hatırlamaktır."
"nice Kınanan Kimse Vardır Ki, Günahsızdır."
"edebin Başı Akıllıca Hareket Etmektir. Yapılmayan, Yerine Getirilmeyen Sözde Hayır Yoktur. Cömertlik Olmayınca Malın, Vefâ Olmayınca Arkadaşın Hayrı Yoktur."
"hilm, Yumuşaklık Bana İnsanlardan Daha Çok Yardımcıdır."
"idrâr Yolundan Akıp Gelen İnsan, Nasıl Kibirli Olur, Şaşıyorum."
"aranızdaki Düşük Ve Bayağı Kimselere İkrâm Ediniz, Onlara Hediyede Bulununuz. Çünkü Onlar, Sizi Dünyâda Ve Âhirette, Utanacak Duruma Düşmekten Ve Ateşten Alıkoymaktadırlar. İnsan, Utanılacak Ve Âteşe Düşmeye Sebep Olan Şeyleri Onlarda Görerek, Bunlardan Kendisini Korur."
"bir Sıkıntımı Ve Başıma Gelen Bir Musîbeti, Gözleri Görmeyen Âmâ Birisine Şikâyet Ettim. Bu Durumu Ona Sitem Ettim. Bunun Üzerine Beni Üç Defâ Susturdu. Dedi Ki:
"ey Ahnef Bin Kays! Başına Gelen Musîbeti Hiçbir Kula Şikâyet Etme. Çünkü Şikâyet Ettiğin Kişi, Bunu Söylemekle Kendisini Üzeceğin Bir Dost Veya Kendisini Sevindireceğin Bir Düşmanın Olabilir."
"allah'ım! Eğer Beni Bağışlarsan. Sen Buna Zâten Lâyıksın. Eğer Azâb Edersen Ben De Buna Zâten Lâyıkım."
ona; "ey Ahnef Bin Kays! Sen Çok Yavaşsın." Denildi. Buyurdu Ki:
"fakat Üç Şeyde Acele Ediyorum. Namaz Vakti Geldiğinde, Hemen Vaktinde Kılarım. Cenâzem Var İse, Zamânında Defnederim. Kızımı Dengi İsteyince, Onunla Evlendiririm."
"arkadaşlık Çok İnce Bir Şeydir. Onu Korumazsan Zarar Gelebilir. Dâimâ Kızgınlığın Zamânında Kendine Sâhip Olarak Onu Koru Ki, Sana Haksızlık Eden Gelip, Senden Özür Dilesin. Olan İle Yetin. Fazlasını Arama. Akadaşının Kusuruna Bakma."
hazret-i Muâviye, Ahnef Bin Kays'ı Yanına Çağırdı. Gelince;
"ey Ebü'l-bahr! Çocuklar Hakkında Ne Dersin?" Diye Sordu. Ahnef Bin Kays Hazretleri; "onlar Gönlümüzün Meyveleridir. Onlara Her Türlü Şefkat Ve Kolaylığı Gösteriniz. Onların Sevgi Dolu Hareketlerinden Memnun Ol. Onlara Bir Şeyi Zorlaştırma. Bu Yüzden Onları Hayatlarından Bezdirip, Usandırma!" Buyurdu.
"şu Üç Hususa Tahammül Etmek, Arkadaşlık Haklarındandır: Kızıldığında, Azarlandığında, Dil Sürçmelerinde."
kerâmet Ve Menkîbeleri
bu Kavim, Bu İnançla Dağları Devirir
yezdicürd, Ahnef Bin Kays'a Mağlûb Olup, Hâkanla Türk Ülkesine Geri Dönerken, Çin Hükümdârına Bir Elçi Gönderdi. Elçi, Mektûbunu Ve Hediyelerini Çin Hükümdârına Sundu. Çin Hükümdârı Elçiye;
"hükümdârların Birbirlerine Yardımda Bulunması Karşılıklı Vazifeleridir. Ancak Sen Bana, Sizi Memleketinizden Çıkaran Kimselerin Ahvâlini Anlat. Görüyorum Ki, Sen Sayı Bakımından Onların Az, Sizin İse Çok Olduğunuzu Söylüyorsun. Az Olmalarına Rağmen Size Gâlip Gelmeleri, Onlarda, Sizde Bulunmayan Bir Takım İyi Hasletlerin Bulunduğunu Göstermektedir." Deyince, Elçi;
"siz Onlar Hakkında Soracağınız Şeyleri Sorun, Ben De Cevap Vereyim." Dedi. İmparator;
"bu İnsanlar Ahde Vefâ Gösteriyorlar Mı?" Diye Sorunca, Elçi;
"evet" Cevâbını Verdi. "sizinle Savaşmadan Önce, Size Ne Teklif Ediyorlar?" Diye Sorduğunda;
"bizi Şu Üç Şeyden Birisine Dâvet Edip, İstediğimizi Kabûl Etmekte Serbest Bırakıyorlar. Ya Dinlerini Kabûl Etmek, Ya Cizye Vermek Veya Savaşa Râzı Olmak." Dedi. İmparator Yine;
"onların Komutanlarına İtâatleri Nasıldır?" Diye Sorduğunda;
"onlar Komutanlarına Son Derece İtâat Ederler Ve Bağlılık Gösterirler." Diye Cevap Verdi. "onlar Neyi Haram, Neyi Helâl Kılıyorlar? Kendilerine Helâl Edileni Haram, Haram Edileni De Helâl Kılıyorlar Mı?" Diye Sordu. Elçi;
"hayır" Cevâbını Verince, İmparator;
"işte Bu İnsanlar, Kendilerine Haram Kılınanı Helâl, Helâl Kılınanı Da Haram Kılmadıkça Hiç Bir Şey Onları Mağlûb Edemez." Dedikten Sonra, Yezdicürd'e Şu Mektubu Yazdı:
"şâyet Elçinden Bâzı Bilgiler Öğrenmemiş Olsaydım, Sana Merv'den Çin'e Kadar Uzanan Bir Ordu Gönderirdim. Fakat Elçinin Anlattığı Bu Kavim, Bu Halleriyle Dağlar Üzerine Hücûm Etseler, Dağları Devirirler. Onlardaki Îmân Gücünü Kimse Yenemez. Eğer Benim Üzerime Gelseler, Beni De Yok Ederler. Sana Tavsiyem, Onlarla Sulh Yapman Ve Ülkende Kalman, Kesinlikle Onları Tahrik Etmemendir."
kaynaklar
1) Târih-ül-ümem Vel-mülûk; C.4, S.309
2) Vefeyât-ül-a'yân; C.2, S.249
3) Mu'cem-ül-udebâ; C.19, S.297
4) Tabakât-ı İbn-i Sa'd; C.2, S.93, C.3, S.110, 112, C.7, S.97, 99
5) Tehzîb-üt-tehzîb; C.1, S.191
6) Fütûh-ül-büldân; S.342, 410
7) Metâli-ün-nücûm; C.2, S.150
8) ıkd-ül-ferîd; C.1, S.32, 56, 91, 116, 124
9) El-bidâye Ven-nihâye; C.8, S.326
10) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; C.1, S.219
11) Nihâyet-ül-ereb; C.7, S.239
12) Cemheretü Hutab-il-arab; C.1, S.451
13) El-a'lâm; C.1, S.276
14) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; C.3, S.345