velî Ve Hanefî Mezhebi Fıkıh Âlimi. Asıl İsmi Ali Bin Ömer'dir. Alâeddîn Ve Esved Lakabları Verildi. Kara Hoca Diye Meşhûr Oldu. Afyonkarahisar Taraflarından Olduğu İçin Karahisârî Nisbet Edildi. Doğum Târihi Bilinmemektedir. 1397 (h.800)'de İznik'te Vefât Etti.
ilk Tahsîlini Memleketi Olan Karahisar'da Yapan Alâeddîn Ali, Daha Sonra İran Taraflarına Gitti. Oradaki Âlimlerden Ve Eserlerinden İstifâde Etti. Bilhassa Fahrüddîn-i Râzî Hazretlerinin Talebeleri İle Yakın İrtibâtı Oldu. Hadîs-i Şerîf, Tefsîr Ve Fıkıh İlimlerinde Yükseldi. Cemâleddîn Aksarâyî'nin İlminden De İstifâde Etti. Tasavvuf Yolunda İlerledi. Tahsilini Tamamlayıp, Memleketine Döndü. İznik Şehrini Fetheden Osmanlı Sultanı Orhan Gâzi Tarafından Kendisine İznik'teki Bir Câmide Hatîblik Vazifesi Verildi. Böylece Halkın Dînî Meselelerini Çözmeye Ve Onlara Vâz Ve Nasîhatlerde Bulunmaya Başladı.
daha Sonra İznik Medresesi Müderrisi Molla Tâceddîn'in Vefâtı Üzerine Sultan Orhan Gâzi Bu Göreve Alâeddîn Esved Hazretlerini Getirdi. Alâeddîn Esved Hazretleri Burada Yıllarca Osmanlı Ülkesinin, Dört Bir Yanından Gelen Talebelere İlim Öğretti.
kendisinden Ders Alan Pekçok Talebe, İlim Sâhibi Kimseler Olup, Osmanlı Şehirlerinde Kâdılık Yaptılar. İçlerinden Şemseddîn Fenârî Gibi Şeyhülislâmlar Yetişti. Bunlar Arasından Yetişen Kâdılar Meşhûr Oldu. Târihe "osmanlı Kâdısı" Mührünü Vurdular. O Kâdıların Huzûrlarına Pâdişâhlar Bile Edeple Çıkar, Karşılarında Ayakta Dururlardı.
alâeddîn Esved, Osmanlının Namlı Kara Hoca'sı, Osmanlı Devletinin Temellerini Sağlamlaştırıp, Askerî Ve Mâlî Teşkilâtlarını Kuran, Evlât Ve Torunlarının Da, Yüz Elli Yıl Devlete En Üst Seviyede Hizmet Etmesine Vesîle Olan Çandarlı Kara Halîl Hayreddîn Paşayı Da Yetiştirdi. Osmanlı Sultanı Orhan Gâzi, Kara Hoca'nın Evine Gelip, Talebelerinden Birini, Kendisine Yardımcı Olmak İçin Vermesini İsteyince, Çandarlı Kara Halîl'i Verdi.
bu Hâdise Şöyle Cereyân Etti:
sultan Orhan Gâzi, Âlimleri, Evliyâyı Görüp Gözeten Bir Zât-ı Muhterem İdi. O Mübârek Kimse, Birgün Alâeddîn Esved Hazretlerini Ziyârete Gitti. Onun Mahalline Vardığında, Alâeddîn Esved Hazretleri Nâfile Namaz Kılmakta İdi. Orhan Gâzi, Avluda Bekledi. Bu Sırada Farz Namaz Vakti Geldi. Orhan Gâzî Ve Orada Bulunan Alâeddîn Esved'in Talebeleri Namaz İçin Hazırlandılar. Namazın Sünnetini Kıldılar. İkâmet Okununca, Kara Halîl İmâmete Geçti. Cemâata Namazı Kıldırdı. Alâeddîn Esved De, Odasından Çıkıp Namaza Katıldı. Namazdan Sonra Bir Müddet Sohbet Ettiler. Orhan Gâzi Edeble Dinledi. Sonra Başını Kaldırıp;
"seferde Ve Hazerde, Ahâli Arasında Vâki Olacak Hâdiselerde Hükmedip, Hak İle Bâtılı Ayırmak, Şer'î Hükümleri Beyân Etmek İçin Bir Hâkim-i Samedânî Lâzımdır. Talebenizden Birini Benim İle Sefere Gitmek İçin Tâyin Etseniz." Deyip, Merâmını Arzetti.
alâeddîn Esved Hazretleri Orhan Gâzi'nin Bu Arzusunu Kabûl Ettikten Sonra Talebelerine Baktı. Herbirinin; "ne Olur Beni Gönderme!" Diye Yalvarır Bir Hâli Vardı. Çünkü Onlar, Sultanlara Yakın Olan Ulemâyı Dünyâya Düşkün Addediyorlar, Sultanların, Kötülüklerine, Ulemânın İlimlerini Âlet Etmelerinden Korkuyorlardı. Ancak, Sultan Orhan Öyle Bir Kimse Değildi. Yanına Ulemâyı, Emretmek İçin Değil, Allahü Teâlânın Emirlerini Onun Ağzından Dinlemek İçin, Kendisini Allahü Teâlânın Yasaklarına Meyletmekten Sakındırması İçin İstiyordu. Kendisine Kul Değil, Başına Sultan Arıyordu. Devlet Sultansız, Sultan Ulemâsız Olmuyordu. Devletin Bekâsı İçin Sultana, Sultanın Yanlış Yola Sapmaması İçin Ulemâya İhtiyaç Vardı. Alâeddîn Esved Diye Anılan Kara Hoca'nın Talebelerinden Birinin Bu İşi Yapması Lâzımdı. İş Başa Düşmüştü. Kara Hoca, En Gözde Talebesi Çandarlı Kara Halîl'i Sultan Orhan Gâzi'ye Verdi. Kara Halîl De, "memur, Mâzûrdur" Hükmünce, Hocasının Emrine Uyup Orhan Gâzi İle Birlikte Gitti. Seferde Ve Hazerde, Sultana Müşâvirlik, Anlaşmazlıklarda Hâkimlik Yaptı. Yanlış Yola Sapanları Terbiye Edip, Dîn-i İslâmın Emir Ve Yasaklarının, Devlet-i Âliyye-i Osmâniye İçerisinde Sünnet-i Şerîfe Uygun Şekilde Tatbikine Gayret Eyledi.
kara Hoca Alâeddîn Esved Karahisârî, Sâlih Ameller İşledi. Allahü Teâlânın Nice Sevgili Kullarını Gördü. Gecesini Gündüzünü İbâdet Ve İlimle Geçirdi. İnsanlara Hizmet Etti. Herkese Karşı Merhametli Oldu. İsteyeni Geri Çevirmedi. Kimseye Kötü Muâmele Yapmadı. Herkese Nasîhat Etti. İnsanların Doğru Yolu Öğrenip, Allahü Teâlâya Hakîkî Kul Olmaları İçin Çalıştı. Her İşini Allahü Teâlânın Rızâsı İçin Yapar, Her Sözünü O'nun Emrine Uygun Söylerdi. Uzun Bir Ömür Sürdükten Sonra, 1397 Yılında İznik'te Vefât Etti. İznik Şerefzâde Mahallesindeki Türbesinde Medfûndur.
kara Hoca, Fıkıh, Usûl Ve Beyânda Faydalı Eserler Yazdı. İnâye Fî Şerh-i Vikâye, Şerh-ıl-mugnî Lil-habbâzî Ve Şerh-ıl-îzâh Lil-kazvînî Adlı Eserleri, İlminin Üstünlüğüne, Derecesinin Yüksekliğine En Büyük Senettir.
kaynaklar
1) Şakâyık-ı Nu'mâniyye Tercümesi (mecdî Efendi); S. 29
2) Kâmûs-ul-a'lâm; C.4, S.3168
3) Mu'cem-ül-müellifîn; C.7, S.158
4) Keşf-üz-zünûn; S.211, 1749, 2021
5) El-a'lâm; C.4, S.316
6) Hediyyet-ül-ârifîn; C.1, S.726
7) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; C.9, S.363
8) Âşıkpaşazâde; S.204
9) Tâcü't-tevârih Tercümesi; C.5, S.7