Evliyalar, Alfabetik Evliyalar Listesi
Alevî Bin Muhammed
  30 Mart 2018 Cuma , 23:34
Evliyalar, Alfabetik Evliyalar Listesi; Hindistan evliyaları, Milibar evliyaları, Alevî Bin Muhammed

evliyânın Büyüklerinden. Neseb-i Şerîfleri; Alevî Bin Muhammed Bin Sehl Bin Muhammed Bin Ahmed Bin Süleymân Bin Ömer Bin Muhammed Bin Sehl Bin Abdurrahmân Bin Abdullah Bin Alevî Bin Muhammed Bin Ali Bin Alevî Bin Muhammed Bin Ali Bin Muhammed Bin Ali Bin Alevî Bin Muhammed Bin Alevî Bin Abdullah Bin Ahmed Bin Muhammed Bin Ali Bin Mûsâ Bin Câfer Bin Muhammed Bâkır Bin Zeynelâbidîn Bin Hüseyin Bin Fâtıma (radıyallahü Anhâ) Şeklinde Olup Seyyiddir. 1752 (h.1116) Senesi Zilhicce Ayının Yirmi Üçüncü Cumartesi Gecesiyemen'in Terîm Şehrinde Doğdu. On Beş Yaşında Âilesiyle Birlikte Hindistan'ın Güneybatı Sâhil Beldelerinden Milibar'a Hicret Etti. Orasını Vatan Edinip Zâhirî Ve Bâtınî (kalb) İlimlerinde Olgunlaştı. Hindistan Halkını Senelerce İrşâd Etti. Hak Olan Doğru Yolu Gösterdi, Îmân Bilgilerini Aşıladı. Çok Kerâmetleri Görüldü. 1844 (h.1260) Senesinde Milibar'da Vefât Etti. Tirnehali Şehrinde Defnedildi. Kabri Üzerine Büyük Bir Türbe Binâ Edilmiştir. Kabri Başında Gece Gündüz Devamlı Kur'ân-ı Kerîm Okunur. Vefâtından Sonra Da Çok Kerâmetleri Görülmüştür.

seyyidler Âilesinin İleri Gelenlerinden Bâzıları Daha Önce Hindistan'ın Milibar Beldesine Hicret Etmişlerdi. Bunlar İçinde Alevî Bin Muhammed'in Dayısı Şeyh Hasan El-cifrî De Vardı. Âlim Ve Velî Olan Dayıları Milibar Halkını Başta Hükümdârları Olmak Üzere Tatlı Dil, Güzel Ahlâk Ve Nihâyetsiz Sabır İle İrşâd Edip Doğru Yolu Göstermişti. Daha Sonra Hindistan'ın Müslüman Vâlilerinden Yetibu, Milibar'ı Fethedince, İslâmiyet Buraya İyice Yerleşti. Böylece Seyyidler Âilesi, İlim Ve İrşâd Hizmetlerine Daha Çok Yer Verdiler.

alevî Bin Muhammed'in Dayısı Habib Hasan El-cifrî, Vefâtlarına Yakın, Kerîmesi İçinyemen'in Terîm Şehrinden Gelecek Birinin, Zevc Olacağını Bildirdi. Buyurduğu Gibi Alevî Bin Muhammed, Milibar'a Gelerek Dayılarının Kerîmesiyle Evlendi.

alevî Bin Muhammed Dayısının Mânevî Terbiyesinde Büyük Mücâhede Ve Riyâzetlerde Bulunup Olgunlaştı. Kırlarda Gezer Vahşî Hayvanlarla Dolu Ormanlarda İbâdetle Meşgûl Olurdu. Bu Hâlleri Bir Müddet Devâm Etti. Sonra İnsanlar Arasına Karıştı. Onlara Îmân Ve İslâmı Anlattı. Güzel Ahlâkı Öğretti. Çok Kerâmetler Gösterdi. Herkes Onun Bu Fazîlet Ve İrfânını Anlayıp Kendisine Zamânın Kutbu Dediler.

bir Ara Milibar Civârındaki Putperest Ve Hıristiyanlar, Hindistan'daki Bir Takım İdârecilerden Ve Krallardan Gördükleri Yardımlarla Milibar'ı Ele Geçirdiler. Daha Önce Müslüman Olmuş Bâzı Kimseler De İrtidâd Edip, Hak Yoldan Döndüler. Bu Sebeple Milibar Beldesinde Hak Yoldan Dönenlerle, Hak Yolun Temsilcisi Alevî Bin Muhammed Hazretleri Ve Talebeleri Arasında Bir Takım Münâzaralar Başladı. Neticede Bu Büyük Velînin Gayret Ve Çalışmalarıyla, İslâmiyet Güneşi Milibar'da Tekrar Parladı.

birgün Seyyid Alevî Hazretleri, Milibar Beldesinin Kalküta Şehrinde Arabayla Giderken, Şehrin Hıristiyan Hâkimi, Seyyid Alevî Hazretlerinin Oradan Geçtiğini Gördü. Ama Görmemiş Gibi Davrandı Ve Bindiği Arabayı Seyyid Hazretlerinin Arabasına Doğru Sürerek Çarpmasına Sebeb Olunca, Seyyid Hazretleri Ona, Kim Olduğunu Sordu. O, Kibirli Bir Şekilde;

"ben Bu Şehrin Hâkimiyim. İsmim Şems'dir." Dedi. Bunun Üzerine Seyyid Alevî Hazretleri;

"sen Şems (güneş) İsen Biz De Âteşiz." Cevâbını Verdi Ve Oradan Ayrıldı. Hıristiyan Hâkim Evine Döndü. Fakat İçeri Girince Eviyle Berâber Yanıp Kül Oldu. Bu Âteşin Nereden Geldiği Anlaşılamadı.

okyanusta Gitmekte Olan Birinin Bulunduğu Gemi Fırtınadan Parçalanmak Ve Batmak Üzere İdi. O Kişi Seyyid Alevî Hazretlerine Sığınıp Kendisine Yardım Etmesini Ricâ Etti. Derhal Bir El Belinden Tutup Sâhile Varıncaya Kadar Çekip Götürdü. Böylece Boğulmaktan Kurtuldu. Hemen Seyyid Hazretlerinin Hânelerine Giderek Elini Öptü Ve;

"işte Beni Boğulmaktan Kurtaran El Budur." Diyerek Tekrar Öptü. O Zaman Seyyid Alevî;"yardım, Allahü Teâlâdandır." Buyurdu.

müslüman Olmayan Biri Fevkalâde Mâli Sıkıntıya Düşmüştü. Bu Sebeple Seyyid Alevî Hazretlerine Gelip Hâlini Arz Etti. Seyyid Hazretleri Ona;

"şu Hindistan Cevizini Al!" Buyurunca, Alıp Hürmeten Evine Götürdü. Özel Bir Yere Koydu. Sonra Her Alıp Sattığından Kâr Etti. Netîcede Çok Mal Sâhibi Bir Zengin Oldu. Bu Zengin Ticâret İçin Başka Yerlere Gönderdiği Malın Üzerine Teberrüken Seyyid Alevî Hazretlerinin İsimlerini Yazmayı Âdet Edindi. Bir Gemide Bu Kişinin Yine Çok Malı Vardı. Bir Kısmının Üzerine Seyyid Hazretlerinin İsmi Yazılmış, Diğerlerinin Üzerine Yazılmamıştı. Bu Sırada Gemi Battı. İçindeki Mallardan Seyyid Alevî Hazretlerinin İsmi Yazılı Olanlar Dışında Hepsi Telef Oldu. İsmi Yazılı Olanlar İse, Su Üzerinde Yüzerek Sâhile Gitti.

seyyid Alevî Hazretlerinin Bulundukları Milibar'da Tâûn Hastalığı Görülmüştü. Halk, Seyyid Hazretlerine Gelip Hallerini Bildirince;

"inşâallah Selâmet Buluruz." Diyerek Duâ Ettiler. Allahü Teâlânın İzniyle Hastalık O Beldeden Kalktı.

birgün Seyyid Alevî Hazretleri İkindi Namazını Edâ İçin Mescide Gitmişti. Orada Başka Fazîletli Kimseler De Vardı. Namazdan Sonra Câmiden Çıkarken Milibar Köylerinden Olan Dört Kişi, Memleketlerindeki Bir Hastalıktan Bahsedince, Seyyid Hazretleri;

"memleketlerinize Dönün. İnşâallah Şifâ Bulursunuz." Diyerek Hastalığın Kalkacağını Söylediler. Buyurdukları Gibi Oldu.

birgün Seyyid Alevî Hazretlerine Birisi Geldi. "fakirim, Muhtâcım Bana Yardım Edin." Deyip Yardım İstedi. Seyyid Hazretleri Ona;

"falan Tüccara Git İstediğin Kadar Parayı Vermesini Ricâ Et!" Dedi. Fakir, Tüccara Gidip İstediğini Söyledi Ve Kendisini Seyyid Hazretlerinin Gönderdiğini Bildirdi. Tüccar O Fakire İstediği Parayı Vermekten Kaçındı. Fakir Mahzun Olarak Geri Döndü. Bir Zaman Sonra Aynı Tüccar, İşlerini İdâre Eden Bir Adamından Bir Kese Altın Getirmesini İstedi. Adam, Altın Dolu Keseyi Götürüp Teslim Etti. Tüccar Keseyi Açtığında Kesedeki Altınların Bakıra Dönmüş Değersiz Şeyler Olduğunu Gördü. Çok Üzüldü. Sebebini Düşünüp Hatâsını Anladı Ve Koşup Seyyid Alevî Hazretlerinden Özür Diledi.

seyyid Hazretleri Bir Öğle Namazı Vaktinde Bir Câmi-i Şerîfe Gitmişti. Câmide Büyük Bir Kalabalık Vardı. Daha Sonra Kâmet Okunup Namaza Kalkıldı. Herkes İmâma Uydu. Seyyid Hazretleri İse Saftan Çıkıp Dışarıda Yalnız Başına Namazını Kıldı. Halk, Namazı Bitirince, Seyyid Alevî Hazretlerinin Bu Davranışından Hayrette Kalıp, Sebebini Birbirlerine Sormağa Başladılar. İçlerinde Şehrin Hâkimi İle Âlimler Ve Eşraf Da Vardı. Bunlar Seyyid Hazretlerinin Namazı Yalnız Kılmasının Sebebini Sorunca, Onlara Tebessümle;

"namazda, Sütü Çok Olan İneğin Arkasına Düşmüş Bir İmâma Uymak İstemediğimden Yalnız Kıldım." Buyurdu. Sonra Herkes Câmiden Dışarı Çıktı. Seyyid Hazretlerinin Bu Cevâbını Öğrenenler, İmâma Gelip Seyyid Hazretlerinin Sözlerini Naklettiler. İmâm Da;

"doğrudur, Zevcem Hastadır. Tedâvîsi İçin Hergün Süt İçmesi Lâzım. Cemâat İçinde Sütü Çok Bir İneğin Sâhibini Gördüm. Namaz Sonunda Kendisinden İstemeye Karar Verdim. Zihnim Bunlarla Meşgul Oldu." Dedi. Bunun Üzerine Oradakiler Seyyid Alevî Hazretlerine Hüsn-i Zan Edip, Onun Büyük Bir Zât Olduğuna Daha Çok İnandılar.

paraya İhtiyâcı Olan Birisi Seyyid Alevî Hazretlerine Gelerek Yardım İstedi Ve Sonradan Zengin Olan Bir Kâfire Havâle Edilmesini İstirhâm Etti. Seyyid Hazretleri Onu İstediği Parayı Ödünç Almak Üzere O Zengin Kâfire Gönderdi. Zengin Bu İsteği Kabul Etti. Lâkin Gece Olduğundan İsteğini Ertesi Güne Bıraktı. Borç İstiyen Kişi Evine Döndü. Bir Takım Düşüncelere Daldı. Neticede Kâfirin Vereceği Parayı Ödememeyi Niyet Etti. Ertesi Gün Parayı Almak İçin Gidip Kâfirin Kapısına Vardığında Arkasından İki Kişi Gelerek, Para İsteyenin Hâin Olduğunu, Kendisine Para Verilmemesini Tembihleyerek, Bunun Seyyid Hazretlerinin Emri Olduğunu Bildirdiler. Borç İsteyen Kişi Şaşkınlıkla Oradan Ayrılıp Doğruca Seyyid Hazretlerinin Huzuruna Vardı Ve Durumunu Anlattı. O Zaman Seyyid Alevî Hazretleri;

"biz Hâinlerle Alış Veriş Yapmayız." Buyurdu. Bunun Üzerine O Kişi Yaptığı Niyete Pişman Olup, Özür Diledi.

seyyid Alevî Hazretleri Sebebiyle Müslüman Olup, Seâdete Kavuşmuş Bir Hanım, Seyyid Hazretlerinin Talebelerinden Biriyle Evlenmişti. Zevciyle Berâber Memleketlerine Döndüler. Orada Hâmile Kaldı. Doğacak Çocuk İçin Bir Şeyleri Bulunmamasından Üzüntü İçinde İdiler. Tam Bu Sırada Seyyid Alevî Hazretlerinin Gönderdiği Her Türlü İhtiyaçlarını Giderecek Bir Kayık Dolusu Eşyâ Geldi. Kadıncağız Bir Erkek Evlâd Dünyâya Getirdi. Yaptığı Yardımlardan Dolayı Allahü Teâlâya Şükür Ettiler Ve Seyyid Hazretlerine Bağlılıkları Daha Da Fazlalaştı.

seyyid Alevî Hazretlerinin Sevdiği Bir Talebesi Bir Kış Günü Yağışlı Bir Havada Vefât Etmişti. Defnedilmek İçin Hangi Kabir Kazıldıysa Su Çıktı Ve Susuz Bir Yer Bulunamadı. Mezarcı Gelip Durumu Seyyid Hazretlerine Arzedince;

"evvelce Kazdığın Yerlerden Birini Tekrar Kaz!" Buyurdu. O Da Emre Uyarak O Yerlerden Birini Açtı. Sudan Eser Yoktu. Merhumu Buraya Defnettiler.

bir Defâsında Denizde Şiddetli Fırtına Oldu. Deniz Kabarıp Şehrin Kenar Mahallelerine Taştı. Tüccarlar Ve Halk Bundan Büyük Zararlara Uğrayacaklarını Anlayıp Seyyid Hazretlerinden Yardım İstediler. O Da Deniz Kenarına Gidip Duâ Ederek;

"sâkin Ol Ey Deniz, Sâkin Ol!" Diye Seslendi. Çok Geçmeden Denizin Sâkinleştiği, Sularının Çekildiği Görüldü. Herkes Sevinçten Bayram Yaptı.

müslüman Olmayanlardan Biri, Şiddetli Bir Hastalığa Tutulmuştu. Tabipler Çâre Bulamadılar. Hasta, Seyyid Hazretleriyle İstigâseye (onu Yardıma Çağırmaya) Başladı. Bütün Gönlüyle Onu Düşünüyor, Yardım Bekliyordu. Birgün Birisi Hasta Kişinin Kapısını Çalıp İçeri Girdi Ve Kendisini Seyyid Alevî Hazretlerinin Gönderdiğini Söyleyip Ona Bir Muz Verdi. Hastalığı İçin Devâ Olduğunu Ve Yemesini Bildirdi. Hasta Kendisine Verilen Muzu Yiyince, Allahü Teâlânın İzniyle Şifâ Buldu. Durum Seyyid Hazretlerine Haber Verildiğinde;

"evet O Kişi Bizi Çok Hatırlayıp Yardım İstedi. Allahü Teâlânın İzniyle Biz De İmdâdına Yetiştik." Buyurdu.

milibar Bölgesinde Bir Çeşit Sinek, Zuhur Edip İnsanın Kulağına Girer Girmez Rahatsızlığa Sebeb Oluyordu. Pekçok İlaç Kullanılmasına Rağmen Sinekleri Kovmak Mümkün Olmadı. İnsanlar Kulaklarını Pamukla Tıkamağa Başladılar. Bu Da Çâre Olmadı. Sineklerin Çocuklara Verdiği Zarar Daha Büyük Olup Anne Ve Babalar, Korumak İçin Başlarında Bulunmak Ve Uyumamak Mecbûriyetinde Kalıyorlardı. Nihâyet Durumu Seyyid Alevî Hazretlerine Arzettiler. Seyyid Hazretleri Ellerini Açıp;

"yâ Rabbî! Şu Dertli Kullarına Selâmet İhsân Eyle." Diye Duâ Edince O Bölgede Bu Çeşit Sinek Bir Daha Görülmedi.

bir Kadın Akşama Doğru Kölesiyle Birlikte Bir Köyden Diğer Bir Köye Gidiyordu.yolun Tenhalaştığı Bir Sırada Köle Haddi Aşıp, Sâhibesi Olan Kadına Tecavüz Etmek İstedi. Kadıncağız Da Büyük Bir Korkuya Kapıldı. Köleye Yalvarıp, Üzerindeki Mücevherleri Vermek İstedi. Köle Niyetinden Dönmedi Ve Kadına El Uzatmak İstedi. Kadıncağız Kurtuluş Olmayacağını Anlayınca;

"yâ Rabbî! Seyyid Alevî Muhammed'i Bana Yardımcı Eyle!" Dedi Ve Onu Vesîle Edip Allahü Teâlâya Yalvardı. O An Koca Bir Yılan Çıktı Ve Köleye Hücum Ederek Sokup Öldürdü. Kadıncağız Korku İçerisinde Oradan Uzaklaştı. Lâkin Bu Karanlık Yerlerde Yalnız Kalmış Olmasından Dolayı ızdırabı Bir Kat Daha Artmıştı. Tekrar Seyyid Hazretlerinden Yardım İstedi. O Anda Yanında Bir At Belirdi, Binip Uzaklaştı. At Onu Köyüne Kadar Götürdü. Kadın Başından Geçenleri Yakınlarına Anlattı. Gidip Baktıklarında Kölenin Zehir Tesiri İle Simsiyah Kesildiğini Gördüler.

çiftçinin Biri İki Muz Ağacı Dikerek Birinin Meyvesini Seyyid Alevî Hazretlerine Diğerinin Meyvesini De Kandûtî Adında Birine Vermeyi Nezretmişti. Seyyid Alevî Hazretlerine Nezr Ettiği Ağacın Küçük, Kandûtî'ye Nezrettiği Ağacın İse Büyük Bir Salkımı Oldu. Çiftçi, Seyyid Hazretlerinin Huzûruna Çıktığında Durumu Arzetti. Seyyid Hazretlerinin;

"doğrudur. Lâkin Bize Nezrettiğin Ağacın İki Salkımı Olmalı." Buyurdu. Bunun Üzerine Çiftçi Derhal Ağaçların Bulunduğu Yere Koştu. Hakikaten Seyyid Hazretleri İçin Olan Ağaçta İki Salkım Gördü. Muz Ağaçları Tabiaten Bir Salkımdan Fazla Meyve Vermezlerdi. Bunu Duyanlar Oraya Gelip, Seyyid Hazretlerinin Ağacını Hayretle Seyrettiler.

birgün Seyyid Alevî Hazretlerinin Benizlerinin Sarardığı Ve Hallerinin Değiştiği Görüldü. Merakla Sebebini Kendilerinden Sordular. O Zaman;

"okyanusta Sefer Eden Bir Gemideki Sevdiklerimiz, Büyük Bir Fırtınaya Tutuldular. Helak Olmak Üzere İdiler. Bizi Vesîle Edip, Yardım İstediler. Biz De Biiznillahî Teâlâ İmdâdlarına Yetiştik." Buyurdu. Hakîkaten Birkaç Gün Sonra Limana Bir Gemi Gelerek Bunların Seyyid Hazretlerinin Haber Verdiği Kişiler Olduğu Anlaşıldı.sonra Bu Kişiler Nezr Ettikleri Malları Seyyid Hazretlerine Getirip Duâlarına Kavuştular. O Da Malları Fakirlere Dağıttı.

seyyid Hazretlerinin Hadramut'ta Oturan İlim Sâhibi Muhterem Bir Amcazâdesi Vardı. Birgün Derste Birçok Talebe Ve Âlim Kişilerle Berâberken, Milibar'dan Seyyidalevî Hazretleri Tarafından Kendisine Hitâben Bir Mektup Geliverdi. Âlim Zât Mektubu Alıp Açtı, Mektupta;

"büyük Susuzluk Çeken Hadramut Beldesine Rahmet Bulutları Yaklaşmaktadır." Haberini Veriyordu. Hakîkaten Çok Geçmeden Yağmur Dolu Bulutlar Belirdi Ve Bol Bol Rahmet Yağdı. Hadramut Beldesi, Seyyid Alevî Hazretlerinin Duâsı Bereketiyle Kuraklıktan Kurtuldu.

 

kerâmet Ve Menkîbeleri

az  Daha  Gözlerim  Çıkacaktı

"râsi' Bin Derviş Adındaki Bir Sultânın Adamları, Alevî Bin Muhammed'in Yakınlarından Birisinin Mahsûlünden Zorla Alıp, Sâhibine Zulümde Bulundular. O Mazlum Kişi Gelip, Durumu Alevî Bin Muhammed'e Arzetti. Alevî Bin Muhammed Derhâl Sultâna Çıkıp, Öteden Beri Yapmakta Olduğu Bu Zulümden Vazgeçmesini Tenbih Ederek, İki Parmağı İle Sultâna İşâret Etti. Sultan Râsi' Bin Derviş;

"peki Efendim!" Diyerek Teslimiyet Gösterdi. Alevî Bin Muhammed Oradan Ayrılınca, Sultanın Yanındakiler;

"niye Korktunuz? Onun Dediğini Niye Tuttunuz?" Diye Sorduklarında, Sultan;

"onun Uzattığı İki Parmağını, Gözlerime Saplanmak Üzere Olan İki Mızrak Olarak Gördüm. Az Daha Gözlerim Çıkacaktı." Dedi Ve Bir Daha Zulüm Yapmadı."

 

kaynaklar

1) Menâkıb-ı Alevî Bin Muhammed

Yorumlar
Kod: 31S7Z