Evliyalar, Alfabetik Evliyalar Listesi
Alvarlı Muhammed Lütfi (efe)
  30 Mart 2018 Cuma , 23:28
Evliyalar, Alfabetik Evliyalar Listesi; Türkiye evliyaları, Erzurum evliyaları, Alvarlı Muhammed Lütfi (efe)

nakşibendî Büyüklerinden. 1868 (h.1285) Târihinde Erzurum'un Hasankale İlçesine Bağlı Kındığı Köyünde Doğdu. Babası Hâce Hüseyin Efendi, Annesi, Seyyide Hadîce Hanımdır. İlk Tahsîlini Babasından Aldı. Sonra Erzurum'daki Tanınmış Bâzı Âlimlerin Derslerine Devâm Etti. 1890 Yılında Hasankale'nin Sivaslı Câmiine İmâm Oldu. Aynı Yıl Babasıyla Bitlis'e Giderek Muhammed Küfrevî Hazretlerine Talebe Oldu. Bâtınî İlimlerde İlerledi. Her Gün İki Saat Hocasının Sohbetinde Bulunurdu.

efe Hazretleri Anlatır: Bir Gün Sohbetten Sonra Hazret-i Pir Dışarıya Çıkmışlardı. Ben De Kendimde Olmaksızın Kapıya Yöneldim. Odadan Dışarı Çıktığımda Hazret-i Pir'i Bir Kolunda Büyük Oğlu Şeyh Abdülhâdî, Diğer Kolunda Şeyh Abdülbâkî Hazretleri Olduğu Halde Sofada Ayakta Bekler Gördüm. Elleriyle Yaklaşmamı Emrettiler. Yanına Vardığımda Mübârek Ellerini Şakaklarıma Koyup Öyle Bir Nazar Ettiler Ki, Başımarşa Değdi Sandım."

muhammed Lütfi Efendi, Bu Nazarla Bilinmeyen, Anlaşılmayan Derecelere Kavuştu. Ertesi Sabah Pîr-i Küfrevî Hazretleri Kendisini Halîfe Seçtiğini Ve Halkı İrşâda Memur Ettiğini Bildirdi. Böylece İcâzetini (diploma) Aldıktan Sonra Bir Müddet Daha Sivaslı Câmiinde Göreve Devâm Etti.

sonra Tâyini Erzurum'un Dinarkom Köyüne Çıktı. Burada İken 1916'da Rusların Doğuda Van, Muş Ve Bitlis'i Ele Geçirmeleri Üzerine Erzurum'a Geldi. Rus İstilâsının Devâm Etmesi İle Tercan'ın Yavi Köyüne Gitti. Burada Bir Taraftan İmâmlık Yaparken Diğer Taraftan Gönlüne Girdiği Herkesi Rus Zâlimlerine Karşı Silahlandırdı.

1917'de Rusya'da Bolşevik İhtilâlinin Vukû Bulmasından Sonra Ruslar, Osmanlı Topraklarından Çekilirken Silahlarınıermenilere Vererek Onları Mâsum Ve Savunmasız Türkler Üzerine Kışkırttılar. Ermenilerin Hedefi, Doğu Anadolu'yu Da İçine Alan Büyük Ermenistan Devletini Kurmaktı. Bunun İçin Türk Ve Müslüman Olan Halkın Bölgeyi Terketmesini İstiyorlardı. Bu Gâyeleri Tahakkuk Ettirmek Üzere Görülmemiş Bir Kıyım Ve İmhâ Hareketine Başladılar. Beşikteki Bebeklere Ve Yatalak Hastalara Varıncaya Kadar Öldürdüler. Bâzılarını Câmi, Ev Ve Ahırlara Toplayarak Sonra Ateşe Verdiler. Bu Mezâlim, Doğudan Batıya Doğru Büyük Bir Göç Dalgasının Başlamasına Sebep Oldu.

ermenilerin Bu İnsanlık Dışı Fiillerine Karşı, Muhammed Lütfî Efendi, Yavi Ve Komşu Köylerden Topladığı Altmış Kişilik Bir Müfrezeyle Harekete Geçti. Önce Oyuklu Köyü Yakınındarusların Karargâh Deposu Olan Ve Ermenilerin Elinde Bulunan Bir Silah Deposunu Bastı. Bu Silah Ve Malzemeleri Haydari Boğazı'ndaki Zergide Köyünde Bulunan Türk Ordusuna Ulaştırdı. 12 Mart 1918'de Türk Ordusu İle Birlikte Erzurum'a Girdi. Ancak Aynı Gün Babası Hâce Hüseyin Efendi Şehîd Düştü.

doğu'nun Ermeni Mezâliminden Kurtarılmasından Sonra Tekrar Hasankale'ye Döndü. Kendisine Hasankale Müftülüğü Teklif Edildi İse De Kabûl Etmedi. Bu Sırada Alvar Köyü İnsanlarının ısrarlı İstekleri Üzerine Oraya Yerleşti. Bundan Sonra Halk Arasında"alvar İmâmı" Ve "efe Hazretleri" Ünvanıyla Tanındı. Bir Nakşibendî-hâlidî Şeyhi Olarak 1939'a Kadar Bu Köyde, Bu Târihten Sonra Da Erzurum'da Halkı İrşâd İle Meşgûl Oldu. 1947, 1949 Ve 1950 Yıllarında Olmak Üzere Üç Defâ Hacca Gitti. 12 Mart 1956'da Vefât Etti. Cenâzesi Alvar Köyüne Götürülerek Oraya Defnedildi.

efe Hazretleri, İslâmiyetin Aleyhine Cereyanların Geliştiği Ve Pekçok Müslümanın Perişan Olduğu O Günlerde Dertlerini Daha Çok Şiirle Dile Getirdi. Onun Arapça, Farsça Ve Türkçe Yazdığı Bu Şiirleri Ölümünden Sonra Oğlu Seyfeddîn Mazlumoğlu Tarafından Derlenerek hulâsâtü'l-hakâyık adıyla Yayınlandı. Şiirleri Ve Gazelleri İncelendiğinde, Allahü Teâlânın Aşkı Ve Resûlullah'ın Sallallahü Aleyhi Vesellem Sevgisiyle Dolu Olduğu Görülmektedir. Hac Ettiği Günlerden Birinde Rabbine Şöyle Yakarmaktadır:

 

alîl, Zelîl Bu Yollara Düzüldük

hakîr Fakîr Denî Râha Süzüldük

hâlimiz Ne Olur Ya Rab Üzüldük

 

ey Keremler Kânı Huccâcı Affet

rahmet-i Rahmân'a Muhtâcı Affet!

 

gönderdin Habîb'in Âleme Rahmet

sen Eyledin Bizi Habîb'e Ümmet

senden Özge Kimden Görek Merhamet

 

ey Keremler Kânı Huccâcı Affet,

rahmet-i Rahmân'a Muhtacı Affet.

 

hürmet-i Ahmed'e Bağışla Bizi

âl-i Muhammed'e Bağışla Bizi

vüs'at-i Rahmete Bağışla Bizi

 

ey Keremler Kânı Huccâcı Affet,

rahmet-i Rahmân'a Muhtâcı Affet.

 

efe Hazretlerinin Huzûruna Girenler Büyük Bir Ferahlık Duyarlar Ve Mânevî Bir Lezzete Kavuşurlardı. Onu Görmek İçin; İçlerinde Paşalar, Bürokratlar, Müftüler De Dâhil Olmak Üzere, Türkiye'nin Dört Bir Yanından İnsanlar Gelirdi. Onu Gören, Tanıyan Herkes Kendisinin Peygamber Efendimizin Ahlâkı İle Ahlâklandığını Ve Her Hâlini O'na Uydurduğunu Söylerlerdi.

talebelerine Dâimâ Kalp Kırmamak Husûsunda Telkinde Bulunurdu:

 

ol Fakîr Ki, Yüzen Bakar

gözlerinin Yaşı Akar

mümin Olan Kalb Mi Yıkar

boynuna La'net Mi Takar

 

sakın İncitme Bir Cânı

yıkarsın Arş-ı Rahmân'ı

 

bilirsin Haram Helâli

bilirsin Sevab Vebâli

aman Olma Lâ-übâli

terk Eyle Boş Kîl-u-kâli

 

sakın İncitme Bir Cânı

yıkarsın Arş-ı Rahmân'ı

 

bu Dünya Seni Terk Eder

devletin Hep Elden Gider

ölüm Bir Gün Kabre Güder

biri Sürer Biri Yeder

 

sakın İncitme Bir Cânı

yıkarsın Arş-ı Rahmân'ı.

 

misâfirperverdi. Herkesi Severdi.zâviyesinde Her Gün En Az Yirmi Misâfir Bulunurdu. Misâfirleri Uzaktan Geldiyse, Gece Evinde Ağırlar, Sabah Kahvaltılarını Verir, Dertlerini Dinler Ve Uğurlardı. Altmış Sekiz Sene Misâfirsiz Bir Sofraya El Uzatmadı.

dünyâyı Hiç Sevmezdi. Dünyâ Malıyla Hiç İlgilenmedi. Doksan Senelik Hayâtında Taş Taş Üstüne Koymadı. Bir Evi Yoktu. Cenâb-ı Hakka Hamdederek; "elhamdülillah, Tapuda Kaydım Dünyâlık Bir Şeyim Yok. Babam Bu Dünyâya Bir Çivi Çakmamıştı. Benim De Bir Çivim Yok." Derdi.

şenper-i Zenburi Değmez Bu Cihan Kâşânesi" (bu Cihanın Saltanatı Bir Sinek Kanadına Bile Değmez) Sözü Dikkate Şâyandır. Yine Dünyânın Boş Olduğunu Şu Mısrâları İle Dile Getirmektedir.

 

ister Allan Güller Gibi Her Seher

âhiri Ölümdür Hayâldesin

ister Olsun Hazinende Dür, Güher

âhiri Ölümdür Ne Hayâldesin.

 

ister Emirâne Kur Taht-ı Revân

şâhâne Üstünde Kurul Nev-civân

hüsrev Gibi Her Gün Eyle Bir Dîvân

âhiri Ölümdür Ne Hayaldesin

 

isterse Bu Dünyâ Hep Senin Olsun

şân Ü Şöhret Şerâfetinle Dolsun.

halk-ı Zemân Hep Emrinde Bulunsun

âhiri Ölümdür Ne Hayaldesin.

 

herkese, Bilhassa Hasta Ve Düşkünlere Karşı Çok Merhamet Ve Şefkatli İdi. Fakir Ve Yoksullara Hiç Beklemedikleri Anda Yardım Eder Onların Ne Halde Olduklarını Kendilerinden İyi Bilirdi. Birçok Fakire Fırınlardan Ekmek Göndererek Günlük İhtiyaçlarını Karşılardı. İhtiyacından Dolayı Huzûruna Gelenler, Derdini Söylemeden, Kendisi Allahü Teâlânın İzniyle Onların İsteğinin Ne Olduğunu Anlar Ve İhtiyaçlarını Giderirdi.

çok Cömert İdi. Herkes Ve Bilhassa Varlıklı Kimseler Kendisine Hediyeler Gönderirdi. Fakat O Bunlara Hiç Elini Sürmezdi. Bunları Minderin Altına Kor, Evlenmek İsteyenler, Borcunu Ödeyemeyenler Ve Cenâze Masrafları Vs. Gibi Sebeplerle Kendisine Gelenlere Dağıtırdı. En Büyük Zevki Hediyeleri Lâyık Olduğu Yere Ulaştırmaktı. Bâzan Sohbetleri Esnâsında Üzerindeki En Büyük Parayı Ortaya Çıkardıktan Sonra, Çevresinde Bulunanlara Da; "şuraya Biraz Para Koyun!" Derdi. Etrafındakiler De Paralarını Koyduktan Sonra Bunları Toplatır, Mahallin İleri Gelenlerine Veya Muhtarına İhtiyaç Sâhiplerine Ulaştırmaları İçin Gönderirdi.

efe Hazretlerinin Pek Çok Gazellerinde Bu Duygularını Görmek Mümkündür.

 

hasislikten Elin Çek Sen Cömerd Ol Kân-ı İhsân Ol

konuşma Câhil-ü Nâdân İle Gel Ehl-i İrfân Ol

hakîr Ol Âlem-i Zâhirde Sen Mânâda Sultân Ol

karıncanın Dahi Hâlin Gözet Dehre Süleymân Ol

 

felekte Hâsılı İnsân İsen Bir Canı İncitme

günahkâr Olma Fahr-i Âlem-i Zî-şânı İncitme.

 

efe Hazretlerinin En Çok Sevdiği İşlerden Biri De İlim Talebelerine Yardım Etmekti. İlme, İrfâna Çok Önem Verir, Erzurum'da Medreselerde Okuyan Talebelere Maddî Mânevî Yardımlarda Bulunurdu. Alvar'da Bir Medrese Kurarak Gelenlere kur'ân-ı Kerîm ve Fıkıh Dersleri Verdi.bir Zamanlar Dindarlara, kur'ân-ı Kerîm okuyanlara Ve Okutanlara Karşı Düşmanlık Gösterilmesi Sebebiyle, Efe Hazretleri De İslâmiyetin Emirlerinin Unutulmaması İçin Fevkalâde Gayret Gösterdi. Onun Emri Ve İzni İle Köylerde kur'ân-ı Kerîmokutan Hocalara En Ufak Bir Zarar Erişmedi.

erzurum Eski Müftülerinden Solakzâde Sâdık Efendi, Efe Hazretlerine Muhâlif Hareket Ederdi. Sâdık Efendi Bir Gece Rüyâda Efe Hazretleri Etrâfında Talebeleri İle Zikir Ve Sohbet Ediyorlardı.yalnız Etrâfında Bir Kişilik Boşluğun Bulunması Dikkatini Çekti. Sabahı Zor Etti. Acele İle Efe Hazretlerine Gelerek Rüyâsını Anlattı Ve Ondan Tâbirini İstedi. Efe Hazretleri Gülümseyerek:

"siz Daha İyi Bilirsiniz, Müftüsünüz." Dedi.

sâdık Efendi Daha Fazla Bekleyemedi. "beni Bendeliğe Kabûl Ediniz, Efendim!" Diyerek Efe Hazretlerinin Ellerine Yapıştı. Bu Bağlılık Ve Seâdet Günleri Uzun Sürmedi. Ancak Efe Hazretleri Kısa Zaman Sonra Vefât Etti. Cenâzesinde Solakzâde'nin Ağlamaları Erzurum'da Bir Destân Oldu.

eski Çat Müftüsü Hâlis Hoca, Efe Hazretlerinin Yanına İlk Defâ Geliyordu. Bir Ara Efe Hazretleri Şerbet İçerlerken; "eğer Efe İçtiği Şerbetin Yarısını Bana Verirse, Yanında Kalacağım." Diye İçinden Geçirdi. Bu Sırada Efe Hazretleri De Bardağı Yarılamıştı. Durdu Ve; "yarısı Oldu Mu?" Diye Sorduktan Sonra Bardağı Kendisine Uzattı. Hâlis Hoca Bundan Sonra 15 Yıl Devâmlı Efe Hazretlerinin Yanına Gidip Geldi.

efe Hazretleri Bir Defâ Hacdan Dönüşte Yolu İstanbul'a Uğradı. Yakınlarından Birisine De Erzurum'a Birinci Mevkîden Bilet Almasını Tenbih Etti. Bileti Alacak Kimse Unutup Gecikti.trenin Hareketine Az Bir Zaman Kala İstasyona Gelen Yakını Birinci Mevkiin Tamâmen Dolu Olduğunu Öğrenince Büyük Bir Üzüntüye Düştü. Sonra Birinci Mevkî Vagonuna Binerek Dolaşmaya Başladı. Kompartımanın Birisinde İki Kişi Oturuyordu. Onlara; "siz İki Kişisiniz, Muhterem Ve Yaşlı Bir Zât Da Erzurum'a Gidecek. O Da Yanınıza Oturabilir Mi?" Diye Sordu. "kim O?" Dediklerinde; "alvarlı Hoca, Muhammed Lütfi Hazretleri." Cevâbını Verince, Onlardan; "zâten Biz Bu Yeri Ona Ayırdık, Onu Bekliyoruz." Cevâbını Aldı.

mübârek Ramazan Bayramı, Erzurum Mes'ûd Ve Bahtiyar Günlerinden Birini Yaşamaktadır. Herkes Birbirinin Bayramını Tebrik Etmekte, Hastalar Ziyâret Edilmekte, Çocuklar Sevindirilmektedir. Efe Hazretlerinin Dergâhının Önü De Sanki Ana Baba Günü. Elini Öpüp, Hayır Duâsını Almak İsteyenler Yarış Hâlindeler. Bu Sırada Efe Hazretlerinin, Bayramını Tebrik Edenlere Karşı Söylediği Sözler Yıllar Yılı Herkesin Dilinde Tatlı Bir Nağme Gibi Söylene Geldi.

 

mevlâ Bizi Affede

bayram O Bayram Olur

cürm Ü Hatâlar Gide

gör Ne Güzel ıyd Olur.

 

kerâmet Ve Menkîbeleri

bu Lokma Senindir

efe Hazretleri Erzurum'da Talebelerinin Birinin Evinde, Sohbet Sonunda Duâ Ediyordu. Öylesine Cânu Gönülden Bir İstek Ve Arzu İle Yakarışı Var İdi Ki, Etrafındakiler Sanki Allahü Teâlâyı Görür Gibi Duâ Ettiğini Zannediyorlardı. Yürekler Yerinden Fırlayacak Gibi Çarpmada, Gönüller Arşa Açılmada İdi. Duânın Bitimi İle Ortalığı Sessiz Bir Sükût Kapladı. Ev Sâhibi Fırsattan İstifâde, Hazırlattığı Tatlıları Getirdi. Bu Sırada Evin Çocuğu, Kapının Arkasında; "efe'ye Büyük Zât Diyorlar, Güyâ Böyleleri Kerâmet De Gösterirmiş, Eğer Aslı Varsa Tabakta İlk Lokmayı Bana Uzatsın Da Göreyim Onun Kerâmetini? Yoksa Beni İnandıramaz." Diye Düşünüyordu.

bu Sırada Lokmayı Alan Efe, Ağzına Götürecek Yerde Birdenbire;

"kapı Arkasındaki Genç! Buraya Gelir Misin?" Diye Seslendi. İkinci Defâ Tatlı Bir Sesle Tekrar;

"buraya Gel, Bu Lokma Senindir, Başkası Alamaz!" Buyurdu.

utanarak Yanına Gelen Gence Bismillah Diyerek İlk Lokmayı Verdi.

 

kaynaklar

1) Alvarlı Efe Hazretleri (ahmed Ersöz; İzmir 1991)

Yorumlar
Kod: SOGVN