Süheyb, Resulullaha halini arz edince,
Gelip Hifa Hatuna söylediler hemence.
O zaman Hifa Hatun şöyle dedi cevaben:
(Filanca konağımı hibe ettim ona ben.
Şu bir kese dolusu altın da, onun olsun.
Gelip beni alarak, evimize götürsün.)
Allah’ın Sevgilisi, çok memnun oldu buna.
Dua etti o zaman hem Süheyb’e, hem ona.
Süheyb’le Hifa Hatun sonra veda ederek,
Geldiler o konağa Allah’a hamd ederek.
Akşam yemek yiyip de, gelince yatma vakti,
Hifa Hatun, Süheyb’e şu fikri teklif etti:
(Ey Süheyb, bilirsin ki bir nimetim ben sana.
Lakin buna mukabil, bir mihnetsin sen bana.
Şükretmen lazım gelir senin işbu nimete.
Benim dahi sabretmem gerekir bu mihnete.
İşte bu ikisini ifa için ey Süheyb!
Gel, seninle bu gece ibadet edelim hep.
Sana, şükredenlerin sevapları verilsin.
Bana da, sabredenler ecri ihsan edilsin.)
Hazret-i Süheyb dahi, onun bu teklifini,
Gayet münasip görüp, kabul etti fikrini.
İkisi de o gece, ibadet yaptılar hep.
Ve sabah namazında, mescide gitti Süheyb.
Ve lakin ondan evvel, gökten Cibril gelerek,
Onların bu halini haber verdi tek be tek.
Dedi: (Ya Resulallah, müjde ver ikisine.
Kavuştular Cennetin yüksek derecesine.)
Resulullah, Süheyb’e sual etti bu şeyi:
(Ya Süheyb, ne şekilde geçirdiniz geceyi?)
(Siz söyleyin) diyerek başını eğdi öne.
Anlattı Resul dahi ahvali kendisine.
Sonra da buyurdu ki: (Sizler Cennetliksiniz.
Rabbimizi Cennette mutlak göreceksiniz.)
Süheyb çok sevinmişti Resul'ün müjdesine.
Derhal yere kapandı, şükrane secdesine.
Dedi ki: (Ya ilahi, beni bağışladıysan,
Şu anda al ruhumu, günaha bulaşmadan.)
Kabul oldu duası bu mümtaz sahabinin.
Ruhu, secdede iken kabzolundu Süheyb’in.
Eshap bunu görünce, pek çok duygulandılar.
Onun bu durumunu görerek ağladılar.
Resulullah buyurdu: (Bu vefat etti, ancak,
Bir haberim yine var, daha çok şaşılacak.
Cebrail, şimdi gelip haber verdi ki şunu,
Hifa dahi evinde teslim etti ruhunu.)
Techiz ve tekfin gibi hizmetleri gördüler.
Sonra, ikisini de yan yana defnettiler.