Evliyalar, Alfabetik Evliyalar Listesi
Behâeddînzâde (muhyiddîn Muhammed Bin Behâeddîn)
  30 Mart 2018 Cuma , 23:30
Evliyalar, Alfabetik Evliyalar Listesi; Türkiye evliyaları, Kayseri evliyaları, Behâeddînzâde (muhyiddîn Muhammed Bin Behâeddîn)

osmanlılar Zamânında Anadolu'da Yetişen Evliyânın Büyüklerinden. Tefsîr, Hadîs Ve Hanefî Mezhebi Fıkıh Âlimi. İsmi, Muhammed Bin Behâeddîn Bin Lütfullah, Lakabı Muhyiddîn'dir. Behâeddînzâde Ve Behâî Diye Tanınır. Doğum Târihi Ve Yeri Bilinmemektedir. 1545 (h.952) Senesinde Kayseri'de Vefât Edip, Hocasının Hocası Şeyh İbrâhim-i Kayserî Hazretlerinin Yanına Defn Olundu.

çocukluğundan Îtibâren Tam Bir Edeb Ve Terbiye İle Yetiştirilen Muhyiddîn Efendi, İlim Öğrenmek Çağına Geldiğinde, İlk Tahsîlini Zamânının Âlimlerinden Olan Babası Behâeddîn Bin Lütfullah'ın Huzûrunda Yaptı. Ayrıca; Mevlânâ Hatîbzâde, Müslihuddîn Kastalanî Ve Sultan Bâyezîd Han Gâzinin Hocası Mârûfzâde Gibi Devrin Meşhûr Âimlerinden İlim Öğrendi. Bu Mübârek Zâtların Bereketli Sohbetlerinde Bulunmakla, Kısa Zamanda Yetişip İlim Ve Fazîlette Emsâl Ve Akrânından İleri Geçti. Zâhirî İlimlerin Tahsîlini Tamamladıktan Sonra, Tasavvuf Yoluna Yönelerek, Büyük Âlim Ve Evliyâ Şeyh Muhammed İskilibî'nin Huzûr Ve Hizmetlerine Vâsıl Oldu. Bu Yolda İlerlemek İçin Çok Gayret Etti. Hocasının Bereketli Nazarlarına Kavuşmak İçin Bir An Yanından Ayrılmadı. Verdiği Her Emre; "baş Üstüne." Deyip Sarıldı. Bu İhlâs Ve Samîmî Gayretlerinin Mükâfatı Olarak, Tasavvuf Yolunda Da Kemâle Gelip, Parlayan Sabah Güneşi Misâli Etrafı Aydınlatmaya, Feyz Ve Nûr Saçmaya Başladı. Evliyâlık Derecelerinin Yüksekliklerine, Mânevî Kemâlâta Kavuştu. Talebeleri Yetiştirmek Üzere Hocasından İcâzet Aldı. Bundan Sonra Asıl Vatanı Olan Balıkesir'e Yerleşti Ve Orada Bir Mikdâr İnsanlara Doğru Yolu Göstermekle Meşgûl Oldu. Talebe Yetiştirdi.

bu Arada, Muhammed İskilibî'nin Talebelerinin En Yükseği Ve Halîfesi Olan Abdürrahîm Müeyyedî De, Hocasının İstanbul'daki Zâviyesinde Talebe Yetiştirmekle Meşgûl İdi. Onun Vefâtından Sonra Behâeddînzâde, Hocasının Mânevî İşâreti Üzerine İstanbul'a Geldi. Hocasının Zâviyesine Yerleşerek Ders Vermeye Başladı.

behâeddînzâde Hazretlerinin Sohbetleri Gâyet Tatlı İdi. Dinleyenlerin Gönlünü Çeker, Bağlananların Kalplerini Mânevî Kirlerden Temizlerdi. Allahü Teâlânın Nîmetlerinin Kendisinde Tecellî Ettiği Bir Kimse İdi. Mübârek Sînesi İlim Hazînesi İdi. Dili Hep Hakkı Söylerdi. Her Sözü Hikmet Dolu İdi. Mübârek Vücûdu Mutlak Nûr İdi. İslâmiyetin Emir Ve Yasaklarını Gözetmekte Gâyet Titiz Ve Gayretli İdi. Bunun İçin Çok Çalışırdı. Hakkı, Doğruyu Söylemekten Çekinmezdi. Hakkı Ve Bâtılı Ayırmakta Keskin Kılıç Gibi İdi. Kimseden Korkmazdı. Bu Hususta Başkalarının Ayıplamalarından Çekinmezdi.

fen Ve Din İlimleri İle Arap Dili Üzerinde Çok Geniş Ve Tam Bilgiye Sâhip İdi. Tefsîr Ve Hadîs İlimleri Üzerinde De Çok Geniş İhtisâsi Vardi. Kelâm İlmi İle Tasavvuf İlmini Cemedip, Kendisinde Topladi, Birleştirdi. Görünüşte Bu İki İlim, Birbirinden Ayri Gibi İdi. Bu Ayrilik, Tasavvuf Âlimleri İle Kelâm Âlimlerinin Bir Meseleyi İfâde Etmekte Kullandiklari Kelimelerin Çeşitli Ve De?işik Olmasindan Meydana Geliyordu. İmâm-i A'zam Ebû Hanîfe Hazretlerinin fikh-i Ekber'ini Şerh ederek, Kelâm Ve Tasavvufun Ayrı Gibi Görünen Kısımlarını En İyi Şekilde Îzâh Edip Açıkladı. Ayrı Zannedilen Yerleri Ortadan Kaldırdı.

şüpheli Olmak Korkusu İle Mübah, İzin Verilen Şeylerin Çoğundan Sakınır, Dünyâdan Ve Dünyalık Şeylerden Uzak Dururdu. İslâmiyetin Emirlerine Tam Uyardı. Tasavvuf Yolunun İnceliklerine, Edeplerine Çok Riâyet Ederdi. Devrin Âlimleri Onun Kutbü'l-aktâb Denilen Yüksek Evliyâdan Olduğunu Belirtmişlerdir. Şeyh Behâeddînzâde Tasavvufa Dâir Çok Risâle Yazmıştır. Allahü Teâlânın Emirlerini, Resûlullah Efendimizin Sünnetini Yaymak Ve Bu Kıymetli Bilgileri İnsanların Öğrenerek İki Cihân Saâdetine Kavuşmaları Yolunda Çok Gayretli Ve Fedâkâr Olup, Kendisini Bu Yolda Adamış, Vakfetmiş İdi. Hakkı Ve Bâtılı Ayırd Etmekte Ve Bildirmekte Pervâsız Ve Korkusuz İdi.

osmanlı Âlimlerinin En Büyüklerinden Müftü Zenbilli Ali Cemâlî Efendi, Ömrünün Sonlarına Doğru Hastalanıp Gücü Kuvveti Kalmamıştı. Uzun Zaman Hasta Yattı. Fetvâ Yazmakta Zorluk Çekiyordu. Pâdişâh Ve Âlimler Kendisine Bu İşte Yardımcı Olmak Üzere Birini Nâib, Vekil Seçmesini İstediler. Zenbilli Ali Efendi, Verâ Ve Takvâsından Dînin Emirlerini Hakkıyla Gözetmesinden Ötürü Bu İşe Behâeddînzâde'yi Münâsip Gördü. Şeyh Behâeddînzâde, Zenbilli Ali Efendinin 1526 Yılında Vefâtına Kadar Bu Görevde Kaldı.

rivâyet Edilir Ki, Behâeddînzâde Muhammed Muhyiddîn Efendi Zamânında Bâzı Uygunsuz Hâller Zuhûr Etmişti. Bu Hâllere Devlet İleri Gelenlerinden De Bulaşanlar Oluyordu. Behâeddînzâde Hazretleri Sohbet Meclislerinde Meydana Çıkan Bu Uygunsuz Hâllerin, Resûlullah Efendimizin Bildirdiği Hükümlere Uygun Olmadığını Ve Bunların Derhâl Yok Edilmesini, Bâzı Densiz Kimselerin Dînimize Uymayan İşler Yapmalarına Müsâade Edilmeyip, Bunlara Mâni Olunması Gerektiğini Söyledi. Onun Bu Sözleri, O Uygunsuz Kimselerin Kulağına Gidince, Onlar Bu Zâta Sinirlendiler. Hattâ Öyle Oldu Ki, Behâeddînzâde'nin Talebeleri, O Uygunsuz Kimselerin, Hocalarına Bir Zarar Vermelerinden Endişelenmeye Başladılar. Bu Endişelerini Kendisine Arzettiklerinde, Dil Anahtarı İle Söz Kilidini Açarak, Şu Mühim Ve Açık Cevâbı Verdi:

"dostlarım! Sizin Korku Ve Endişeniz Bende Yoktur. Allahü Teâlânın İzni Ve Koruması İle Onların Zararından Korkmam. Eğer Beni Öldürecek Olurlarsa Şehîd Olurum. Hapsederlerse, Benim İçin Uzlet Ve Halvet Olur. Yâni Orada Yalnız Başıma İbâdet Ve Tâat İle Meşgûl Olurum. Eğer Beni Bu Beldeden Uzaklaştırırlarsa, Hicret Etmiş Olurum. Bunların Hepsi, Hakk'ı Taleb Edenler İçin Saâdettir. Hepsinin Karşılığında Nihâyetsiz Sevaplar Ve Sayısız Faydalar Vardır." Onun Bu Sözlerini Dinleyenler, Dînimizin Emirlerine Ne Kadar Bağlı Olduğunu, Din Gayretinin Çokluğunu Ve Allahü Teâlânın Rızâsını Başka Her Şeyden Üstün Tuttuğunu Böylece Daha İyi Anladılar.

behâeddînzâde Muhammed Muhyiddîn Efendi 1544 (h.951) Senesinde Hacca Gitti. Ertesi Sene Dönüşünde Kayseri'de Vefât Edip, Hocasının Hocası Olan İbrâhim Kayserî'nin Yanına Defnolundu.

behâeddînzâde'nin Yazdi?i Eserlerden Bâzilari Şunlardir: 1) Şerhu-esmâ-il-hüsnâ, 2) Şerhu Fikh-i Ekber Li Ebî Hanîfe, 3) Tefsîr-ul-kur'ân. bunlardan Başka Tasavvufa dâir Birçok Risâle De Yazmıştır.

 

kerâmet Ve Menkîbeleri

rüyânın Tâbiri Budur

şakâyık-ı Nu'mâniyye İsimli Meşhûr Eserin Sâhibi Olan Ve Taşköprüzâde Diye Tanınan Ahmed Bin Mustafa Efendi, İstanbul'da Sahn-ı Semân Medreselerinden Birinde Müderrislik Yapmakta İken, Başından Geçen Bir Hâdiseyi Şöyle Anlatır:

"fâtih Medreselerinde Müderris İdim. Bir Gece, Gecenin Üçtebiri Geçtikten Sonra Teheccüd Namazını Kıldım. Bundan Sonra Uyumuşum. Rüyâmda Kendimi Medîne-i Münevverede Resûlullah Efendimizin Huzûrunda Gördüm. Başıma Bir Taç Giydirdi. Bu Rüyânın Tesiri Ve Heyecânı İle Büyük Bir Sevinç İçerisinde Yattığım Yerden Doğruldum. Abdest Alıp, Âdetim Üzere Kâdı Beydâvî Hazretlerinin Tefsîrini Mütâlaaya Başladım. Bu Mübârek Ve Saâdet Dolu Gecenin Sabahında Gördüğüm Rüyâyı Hiç Kimseye Anlatmadım. Sabah Namazından Sonra Behâeddînzâde Hazretleri Bir Haberci Göndermiş. Gelen Haberci Selâm Verdikten Sonra Dedi Ki:

"behâeddînzâde Efendi Size Selâm Ediyor. İnşâallah Pek Yakın Bir Zamanda Zât-ı Âlileri Kâdılık Makâmına Getirilecektir. Bu Gece Gördüğü Rüyânın Tâbiri Budur Dedi." Hâlbuki Rüyâyı Kimseye Anlatmamıştım. Behâeddînzâde Muhyiddîn Efendi, Gayb Âleminden Keşf Yolu İle Rüyâmı Anlamıştı. Bu Vak'adan Kısa Bir Zaman Sonra Kendisini Ziyârete Gittim. Gördüğüm Rüyâyı Ve Kendisi Tarafından Gelen Habercinin Naklettiği Tâbiri Anlattım. Rüyâmın Tâbirinin Aynen Öyle Olduğunu Bildirip, Yakın Zamanda Kâdı Olacağımı Müjdeledi. Bu Sohbet Esnâsında, Kâdılığı Taleb Etmediğimi, Mesûliyetinden Korktuğumu Söyledim. Bunun Üzerine:

"kâdılık Mesleğini Taleb Etme. Bu Mesleğe İstekli Ve Hırslı Olmak Uygun Değildir. Ama Talep Ve Rağbet Etmediğin Hâlde Bu Vazîfe Verilirse, O Zaman Da Reddetmeyip Kabûl Etmen Gerekir." Buyurdu. Bu Çok Güzel Ve Tesirli Sözler Gönlüme Rahatlık Verdi. Aradan Çok Zaman Geçmemişti Ki, Bana Bursa Kâdılığı Verildi. Behâeddînzâde'nin Sözlerini Hatırlayıp, Bu Vazîfeyi Kabûl Ettim."

 

kaynaklar

1) Şakâyık-ı Nu'mâniyye; C.1, S.483

2) Şakâyık-ı Nu'mâniyye Tercümesi (mecdî Efendi); S.427

3) Sicilli Osmânî; C.4, S.344

4) Şezerât-üz-zeheb; C.8, S.293

5) Mu'cem-ül-müellifîn; C.9, S.120

6) Esmâ-ül-müellifîn; C.2, S.238

7) El-a'lâm; C.6, S.60

8) Kevâkib-üs-sâire; C.2, S.29

9) Keşf-üz-zünûn; S.1034, 1287

10) Câmiu Kerâmât-il-evliyâ; C.1, S.181

11) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; C.13, S.317

12) İslâm Meşhûrları Ansiklopedisi; C.3, S.1556

Yorumlar
Kod: EB4HB