Bütün hayvanat dahi bilirdi istisnasız.
Uçmadıkları gibi kuşlar Kâbe üstünden,
Onun üzerinden de uçmazlardı edebten.
Yine Peygamberimiz, Mirac'ta hem o gece,
Allahü teâlâya sual etti şöylece:
(Ya rabbi, Cebrail'e altıyüz kanat verdin.
Bunun mukabilinde bana ne ihsan ettin?)
Hak teâlâ cevaben Sevgili Peygambere,
Buyurdu: (Senin bir tek saç kılın, bana göre,
Cebrail’in altıyüz kanadına nazaran,
Daha çok kıymetli ve sevgilidir her zaman.)
Yine Halid bin Velid hazretlerinin dahi,
Bir başlığı var idi, pek çok değer verdiği.
Onu, hangi savaşta örtse idi o eğer,
Düşmanlarına karşı olurdu hep muzaffer.
Ve lakin o başlığı kaybedince o bir gün,
Oldu bunun yüzünden çok mükedder ve üzgün.
Dediler: (Kaybettiğin, bir başlık değil midir?
Öyle ise, bu kadar üzülmek peki nedir?)
Dedi ki: (Bu üzülmem, çok azdır bunun için.
Zira siz bilmezsiniz hikmetini bu işin.
O başlığın içinde, o Server’in saçından,
Bir mübarek kıl vardı, üzülmem işte bundan.
O başlık, hangi harpte bulunsaydı başımda,
Muzaffer oluyordum mutlak o savaşımda.
Bütün başarılarım, bundandır işte benim.
Kaybettim şimdi onu, nasıl üzülmeyeyim?)
Yine Resulullah'ın o mübarek cemali,
Nurluydu ondördüncü bir dolunay misali.
Hazret-i Aişe’nin evine geldi bir gün.
Bakıp güldü Aişe yüzüne o Resulün.
Ne için güldüğünü sual etti o Server.
Aişe validemiz izah etti bu sefer.
Dedi: (Ya Resulallah, bu gün bir elbiseyi,
Dikerken, düşürmüştüm elimdeki iyneyi.
Çok aradım ise de, bulamamıştım yine.
Sen içeri girince, bulundu şimdi iyne.
Öyle aydınlandı ki nurundan zira evim,
İyneyi, rahatlıkla gördüm ve alıverdim.)
Bunları arz edince Aişe validemiz,
Ağlamaya başladı Peygamber Efendimiz.
Sebebini sorunca, buyurdu ki o zaman:
(Ya Aişe, mahşeri hatırladım ben şu an.
Şöyle ki, ümmetimden o gün bazı kimseler,
Benim bu cemalimi hiç göremeyecekler.
İşte o ümmetimin halini hatırladım.
Onların durumuna üzüldüm de ağladım.)