Amr bin As, Necaşi’ye arz etti ki: (Ey melik!
Onlar ve biz, bir dinde ve bir mezhep’te idik.
Lakin terk eylediler dinimizi hep onlar.
Muhammed’in dinine gidip tâbi oldular.)
Melik dedi: (Ey Cafer, sizler, bulunduğunuz,
Dini niçin terk edip, başkasına uydunuz?
Benim dinimde dahi olmadığınız belli.
Peki, bu dininizin nedir aslı, temeli?)
Cafer bin ebi Talip, arz etti ki: (Ey melik!
Biz daha önceleri, cahil bir millet idik.
Puta tapar ve yerdik ölmüş hayvan etleri.
Ve işlerdik malesef türlü rezaletleri.
Kuvvetliler, daima zayıfları ezerdik.
Merhamet nedir bilmez, güçsüze zulmederdik.
Akrabalarımızla kesmiş idik ilgiyi.
Komşularımıza da davranmazdık pek iyi.
Allah, bize Peygamber gönderinceye kadar,
Bu kötü vaziyette kaldık hep aynı karar.
Bize Resul gönderdi Hak teâlâ nihayet.
Allah’ın birliğine, O etti bizi davet.
Dedi: Babadan görme taptığınız putların,
Size, mahşer yerinde faydası olmaz yarın.
Onlara ibadeti bırakın ki muhakkak,
Zira onlar, değildir ibadete müstehak.
Asla el uzatmayın yetimlerin malına.
Ve iftira atmayın iffetli bir kadına.
Allahü teâlâya, koşmadan eş ve ortak,
Ona ibadet yapın, halisane olarak.
Biz de, Ona kalp ile inandık, iman ettik.
Her ne emretti ise, tam yerine getirdik.
Ve o Resul, her neyi kıldıysa yasak, haram,
İman edip, hepsinden ictinab eyledik tam.
Bu sebepten, kavmimiz bize düşman oldular.
Ve bizi, dinimizden dönmeye zorladılar.
Puta taptırmak için yaptılar çok eziyet.
Ve bize eylediler işkence, türlü mihnet.
Bizi sıkıştırdıkça sıkıştırdılar daha.
Asla göstermediler az bile müsamaha.
Bizimle dinimizin arasına girdiler.
Ve bizi, dinimizden ayırmak istediler.
Biz dahi, bu sebeple yurdumuzu terk ettik.
O Resul'ün izniyle, senin yanına geldik.
Ey melik, şimdi bizim şöyledir ki zannımız,
Sizin bu yurdunuzda bir zulme uğramayız.
Selam verme işine gelince de, ey melik!
Resul'ün selamiyle biz sana selam verdik.
Biz, birbirimize de veririz böyle selam.
Bize böyle öğretti Resul aleyhisselam.)