Evliyalar, Alfabetik Evliyalar Listesi
Câfer-i Sâdık
  30 Mart 2018 Cuma , 23:42
Evliyalar, Alfabetik Evliyalar Listesi; Suudî Arabistan evliyaları, Mekke evliyaları, Câfer-i Sâdık

ehl-i Beytten Ve Meşhûr Velîlerden. İslâm Âlimlerinin Gözbebeklerinden Olup, Seyyid Ve Oniki İmâmın Altıncısı. Hazret-i Ali'nin Torunlarından.

eshâb-ı Kirâmı Görmekle Şereflenen Tâbiîn Devrinin Yükseklerinden Ve Evliyânın Büyüklerinden Olup, Tasavvufda Büyük Rehberlerden Olan Ve Kendilerine Silsile-i Aliyye Denilen Nakşibendiyye Yolu Âlimlerinin Dördüncüsüdür. İsmi Câfer-i Sâdık Bin Muhammed Bâkır Bin Ali Zeynelâbidîn Bin Hüseyin Bin Ali Bin Ebî Tâlib, Künyesi Ebû Abdullah'dır. Tâhir, Fâdıl Gibi Lakabları Vardır. En Meşhûr Lakabı, "sâdık"tır. Babası Muhammed Bâkır, Annesi Ümmü Ferve'dir. Annesinin Babası Kâsım, Onun Babası Muhammed Ve Onun Babası Da Hazret-i Ebû Bekr-i Sıddîk'tır. Annesinin Annesi, Abdurrahmân Bin Ebû Bekr'in Kızı Esmâ'dır. 702 (h.83) Senesinin Rebîul-evvel Ayının On Yedisinde Pazartesi Günü Medîne-i Münevverede Doğdu. 765 (h.148) Senesi Recep Ayının On Beşinde Pazartesi Günü Mekke'de Vefât Etti. Kabri, Cennet-ül-bâkî'de Olup, Babası Ve Dedesi Yanındadır.

imâmlığı, Yâni Tasavvufta, Kur'ân-ı Kerîmin Mânevî Hükümlerini Kalblere Yerleştirme Vazîfesi, Feyz Vermesi Otuz Dört Sene Sürmüştür.

câfer-i Sâdık Hazretleri, Temiz Ve Yüksek Bir Neseb Ve Soya Sâhip Olduğu Gibi, Güzel Yüzlü Ve Tatlı Dilliydi. Bedeni Sanki Nûr Saçıyordu. Yüzünün Renginde Beyaz Ve Kırmızı Karışmış Olup, Tatlı Bir Çehresi Vardı. Kuvvetli Ve Orta Boylu İdi. Kısa Ve Şişman Değildi, Saçı Kumrala Yakındı. Hazret-i Ali'ye Çok Benzerdi. On Evlâdı Olup, Yedisi Erkek, Üçü Kız İdi. Oğulları: Mûsâ Kâzım, İshak, Muhammed, İsmâil, Abdullah, Abbâs Ve Ali'dir. Evlâtlarının Hepsi Zamânının Süsü, Âlimi Ve Üstünlerinden Olup, Evliyânın Rehberiydiler. Mûsâ Kâzım, Oniki İmâmın Yedincisidir.

imâm-ı Câfer, İlmi, Oniki İmâmdan Beşincisi Olan Babası Muhammed Bâkır'dan Öğrendi. İlim Ve Fazîlette Zamânının Bir Tânesi Oldu. Bütün Din Bilgilerinde Olduğu Gibi, Zamânının Bütün Fen İlimlerinde De Söz Sâhibiydi. Yetiştirdiği Talebeler, Cebir Ve Kimyâ İlimlerinde Çeşitli Keşifler Yapmışlar, Bu İlimlerin Temel Sistematiğini Kurmuşlardır. Fizik Ve Kimyâ İlimlerinin Konusunu Teşkil Eden Madde Ve Onlar Üzerindeki Bilgisi, O Kadar Çoktu Ki, Bu Hususlarda Zamânında Yaşayan Herkese Akıl-ilim Hocalığı Yapardı. Kimyânın Babası Sayılan Câbir De, Câfer-i Sâdık'ın Talebesidir. İmâm-ı Câfer'in En Meşhûr Talebesi, Hanefî Mezhebinin Kurucusu Ve Ehl-i Sünnetin Reisi Olan İmâm-ı A'zâm Ebû Hanife Nu'man Bin Sâbit'tir. İmâm-ı A'zâm, Câfer-i Sâdık'ın Derslerine Ve Sohbetlerine İki Sene Devâm Ederek, O Gizli Ve Âşikâr Mârifet Kaynağından İlim Ve Evliyâlık Yolunda Çok İstifâde Etti. İmâm-ı A'zâm, Onun Huzûrunda Kavuştuğu Yüksek Mertebeleri Anlatmak İçin; "o İki Sene Olmasaydı, Nûman Helâk Olmuştu." Buyurmuştur. İmâm-ı A'zâm Bu Sözü İle Hocası Câfer-i Sâdık Hazretlerinin Büyüklüğünü, Kıymetini, Kavuştuğu Yüksek Dereceleri Anlatmak İstemiştir.

kalbi, Bütün Kötü Huylardan Temizleyip, Allahü Teâlâya Kavuşmak İçin Lâzım Gelen Mârifetleri, İbâdet Ve İşleri Öğreten Tasavvuf Yollarının Çeşitli İsimler Alması, Başka Başka Olduklarını Göstermez. Aynı Mürşidin Yol Göstericinin Talebeleri, Birbirlerini Tanımak Ve Hocaları, Mürşidleri İle Öğünmek İçin Bulundukları Yola, Onların İsimlerini Vermişlerdir. Hazret-i Ebû Bekir Vâsıtası İle Gelen Yolda Zikr-i Hafî Yâni Sessiz Zikir Yapılmış Olup, Hazret-i Ali Vâsıtası İle Gelen Yolda Da Zikr-i Cehrî Yâni Yüksek Sesle Zikir Yapilmiştir. Bütün Tasavvuf Yollari, İmâm-i Câfer-i Sâdik Hazretlerinde Birleşmektedir. İmâm-icâfer-i Sâdik, İki Yoldan Resûlullah'a Ba?lidir. Birisi Babalarinin Yolu Olup, Hazret-i Ali Vâsitasi İle Resûlullah'a Ba?lidir. Bu Yola vilâyet Yolu denir. İkincisi Anasinin Babalarinin Yolu Olup Hazret-i Ebû Bekir Vâsitasi İle Resûlullah'a Ba?lanmaktadir. Bu Yola Da nübüvvet Yolu denir. İmâm-i Câfer-i Sâdik, Hem Ana Tarafindan Ebû Bekr-i Siddîk Soyundan, Hem De, Onun Vâsitasi İle Resûlullah'tan Feyiz almış Olduğu İçin; "ebû Bekr-i Sıddîk, Beni İki Hayâta Kavuşturmuştur." Buyurdu. Câfer-i Sâdık Hazretleri, Resûlullah'tan Gelen Peygamberlik, Nübüvvet Üstünlüklerine Hazret-i Ebû Bekir, Selmân-ı Fârisî Ve Kâsım Bin Muhammed Bin Ebû Bekir Silsilesi İle Kavuşmuştur. Evliyâlık, Vilâyet Üstünlüklerine De, Hazret-i Ali, Hazret-i Hasan Ve Hüseyin, Zeynelâbidîn Ve Babası Muhammed Bâkır Yolu İle Kavuşmuştur. İmâm-ı Câfer-i Sâdık'ta Bulunan Bu İki Feyiz Ve Mârifet Yolu, Birbirleri İle Karışmış Değildir. İmâm Hazretlerinden, Ahrâriyye Büyüklerine, Hazret-i Ebû Bekir Yolu İle, Öteki Silsilelere İse, Hazret-i Ali Yolu İle Feyz Gelmektedir.

imâm-ı Câfer-i Sâdık'ın İlimde, Mârifette, Zühd, Takvâ, Kanâat Ve Bütün Güzel Ahlâktaki Üstünlüğünü, Büyüklüğünü Duymayan Kalmamıştır. Büyükler Gibi Çocuklar Arasında Da Meşhûr Olmuştur. Hikmetli Sözleri Ve Menkıbeleri İle İbret Dolu Hayat Olayları Her Yere Yayılmış, Kitaplara Yazılmıştır. Onun Büyüklüğü Bâzı Eserlerde Şöyle Anlatılmaktadır.

câfer-i Sâdık; Muhammed Aleyhisselâmın Milletinin, Dîninin Sultanı, Peygamberlik Kemâlâtının, Üstünlüklerinin Bürhânı, Delili, Senedi, Hakîkatların Âlimi, Evliyânın Gönüllerinin Meyvası, Resûlullah'ın Sallallahü Aleyhi Ve Sellem Vârisi, Âriflerin, Hak Âşıklarının Serveri, Önderi İdi. Zevk, Aşk Sâhiplerinin Rehberiydi. Tefsîr İlminde Eşi Yoktu. Namazda Kendinden Geçip Düştüğü Olurdu. Mütevâzi Yâni Çok Alçak Gönüllü İdi. Kimseyi İncitmezdi. Her Mümini Kendisinden Daha Kıymetli Bilirdi. Bir Gün Kölelerini Çağırdı. Onlara Dedi Ki:

"geliniz, Sizinle Sözleşelim. Kıyâmet Günü İçinizden Hanginiz Kurtulursa, Onun Diğerlerine Şefâatçı Olması İçin Birbirimize Söz Verelim!"

onlar; "ey Allahü Teâlânın Resûlünün Evlâdı! Sizin Bizim Şefâatımıza İhtiyâcınız Yoktur. Dedeniz Muhammed Aleyhisselâm, Bütün İnsanların Ve Cinlerin Şefâatçısıdır." Dediler. "ben Bu Amellerimle, İşlerimle Yarın Kıyâmet Gününde Ceddimin Yüzüne Bakmaya Utanırım." Buyurdu.

tasavvuf İlimlerinde Yüksek Mârifetlere Kavuşmuş Olan Ve Bu Bilgileri Arzu Edenlere Öğreterek Onlara Mürşidlik, Rehberlik Yapan Câfer-i Sâdık, Kelâm, Tefsîr, Hadîs Ve Diğer Din İlimlerinde De Yüksek Derecelere Ulaşmıştır. Bu İlimlerde Kendisinin Olduğu Bildirilen Eserler, Risâleler Sonradan Yazılmıştır. Din Bilgisi Üzerinde Hiç Kitap Yazmadı. Kelâm İlminde, Sapık Îtikâd, İnanç Sâhibi Olan Ehl-i Bid'ate Ve Felsefecilere Karşı Verdiği Sağlam, Vesikalı Cevaplar, Bu Hususta Yazılan Ehl-i Sünnetin Kelâm Kitaplarında Yer Aldı.

imâm-ı Câfer-i Sâdık, Hadîs İlminde Sika Güvenilir Bir Râvi Olup, Kendisinden Pek Çok Hadîs-i Şerîf Rivâyet Edilmiştir. Bu Hadîs-i Şerîfleri, Babasından, O Da Kendi Babasından Ve Annesinden, Atâ Bin Ebî Rebâh'dan Ve Zührî Gibi Birçok Râviden Alıp Öğrenmiş Ve Kendisinden De Süfyân-ı Sevrî, Süfyân Bin Uyeyne, İmâm-ı A'zâm Ebû Hanîfe, Mâlik Bin Enes, Ebû Eyyûb-i Sahtiyânî Gibi Büyükler Hadîs-i Şerîf Bildirmişlerdir. Hadîs-i Şerîfler, Sahîh-i Buhârî'nin Dışında Kalan Kütüb-i Sitte'nin Hepsinde Yer Alır. Hadîs İlminde, İmâm-ı Şâfiî Ve Yahyâ Bin Muîn, Onun Sika, Güvenilir Olduğunu Bildirmişlerdir. İmâm-ı A'zâm Ebû Hanîfe, Onun Hakkında; "ondan Daha Fakih, Fıkıh İlmini Bilen Kimse Görmedim." Buyurdu. Ebû Hâtem De, Onun Sika Bir Râvi Olduğunu Söylüyor. Sâlih Bin Ebil-esved, İmâm-ı Câfer'in; "beni Kaybetmeden Önce, Her İlimden Sorunuz. Benden Sonra, Size, Benim Gibi Söyleyen Birisini Bulamazsınız." Buyurduğunu Haber Verdi. Her İlimde Üstâd, Her Mârifette Mâhirdi. Doğruluğu Ve Sadâkatı O Kadar Çoktur Ki, Bundan Dolayı Kendisine "sâdık" Lakabı Verildi.

resûlullah'ın Sallallahü Aleyhi Ve Sellem Nûrlu Yolunu, Hiç Değiştirmeden, Apaçık Ve Tam Doğru Olarak Bugüne Kadar Ulaştırmada, Ehl-i Sünnet Âlimlerinin Hizmeti Çok Büyüktür. Bu Büyük Hizmet İçin, Aralarında Vazîfe Taksimi Yapan Bu Âlimlerden Îmân, İnanç Bilgilerini Anlatıp Öğretenlere "mütekellimîn" Denildi. İbâdetlerin Ve İşlerin Nasıl Olacağı, Haram Ve Helâlı, Farzı, Vâcibi Öğreten Âlimlere De "fukahâ" Dendi. Kalp İle Yapılacak Ve Sakınılacak Şeyleri Öğreten İlme "tasavvuf" Ve Bu İlmin Âlimlerine De "mutasavvifîn" Denildi. İşte İmâm-ı Câfer Hazretleri, Bu Üçüncü İlmi Anlattı, Öğretti. Kelâm Ve Fıkıh Âlimlerinin Uğraştığı Sâhada Ayrıca Kitap Yazmadı. Yoksa Bu Bilgilerde De, Bütün Âlimlerin Ve Evliyânın Üstâdı İdi.

üstün Hallerinden Ve Menkıbelerinden Bir Kısmı Şöyledir:

imâm-ı Câfer Hazretleri Bir Müddet Halvet, Yalnızlık Hâlinde Kalmış, Evinden İnsanlar Arasına Çıkmamıştı. Evliyânın Büyüklerinden Süfyân-ı Sevrî Evine Gelip:

"ey Resûlullah'ın Torunu! İnsanlar Bereketli Nefesinizden, Faydalı Sohbetinizden Mahrum Kaldı. Niçin Uzlete Çekildiniz?" Deyince, Buyurdu Ki: "şimdi Böyle Gerekiyor. (zaman Bozuldu Ve Dostlar Değişti). Sözümüzün Hakîkatı Meydana Çıktı." Ve Şu İki Beyti Okudu:

 

geçen Gün Gibi Geçip Gitti, Vefâ Da,

insanların Kimi Hayâl, Kimi Ümit Peşinde.

dostluk, Vefâ Görünüşte Kaldı Aralarında,

fakat Kalbleri Akreplerle Dolu Gerçekte.

 

zamânın Hükümdarı Bir Gece Vezirine Dedi Ki: "hemen Git, İmâm-ı Câfer'i Buraya Getir. Onu Hemen Öldürmek İstiyorum."

vezir: "evinde Oturmuş, Gece-gündüz İbâdetle Meşgûl Olan, Devlet İşlerine Karışmayan Bu Kimseyi Öldürmekten Vazgeç!" Dedi.

hükümdârı Bundan Vazgeçirmek İçin Epey Dil Döktü. Fakat İknâ Edemedi. Mecbûren Çağırmaya Gitti. Vezir Çağırmaya Gidince, Hükümdâr Cellâtlara Emir Verdi.

"imâm-ı Câfer İçeri Girince, Ben Başımdan Külâhımı Çıkardığım Zaman Hemen Başını Vuracaksınız!"

bir Müddet Sonra, İmâm-ı Câfer-i Sâdık Hazretleri İçeri Girdi. Hükümdâr Bunu Görünce, Derhal Ayağa Kalktı. Büyük Bir Tevâzu İle Onu Karşıladı. Koltuğuna Oturttu. Kendisi Edeple Karşısına Diz Çöküp Oturdu. Cellâtlar Ve Hizmetçiler Şaşırıp Kaldılar. Hükümdar, Câfer-i Sâdık'a:

"efendim, Benden Bir Emriniz, İsteğiniz Olursa Hemen Emredin, Yapayım." Dedi.

câfer-i Sâdık Hazretleri; "senden Bir Ricâm Yok. Beni Bir Daha Yanına Çağırma! Rabbime İbâdetten Beni Alıkoyma, Başka Bir Şey İstemem." Buyurup, Gitmek Üzere Ayağa Kalktı. Hükümdar, İzzet Ve İkrâmla Onu Uğurladı. Gittikten Sonra Vücûdunda Bir Titreme Oldu, Bayılıp Düştü. Kendine Gelince, Veziri Sordu: "bu Ne Hâldir. Hani O Zâtı Öldürtecektiniz?"

hükümdar; "o İçeri Girince, Yanında Büyük Bir Arslan Gördüm. Lisân-ı Hâl İle Bana; "onu İncitirsen Seni Parça Parça Ederim." Diyordu. Bunu Görünce Ne Yapacağımı Şaşırdım." Dedi.

süfyân-ı Sevrî Hazretleri, Bir Gün Câfer-i Sâdık'ın Evine Gitti. Câfer-i Sâdık:

"ey Süfyân! Sen, Zaman Zaman Sultân İle Görüşüyorsun. O Seni Arıyor, Sen De Ona Gidiyorsun. Ben İse, Mümkün Mertebe Sultandan Uzak Duruyorum. Zamânın Hâli Bunu Îcâb Ettiriyor. Yanımdan Hemen Çık, Git!"

süfyân-ı Sevrî; "bana Bir Hadîs-i Şerîf Nakletmedikçe Buradan Ayrılmayacağım, Ey İmâm! Senden Nasihat Alacak Bir Şey İşitip Gideyim." Dedi.

câfer-i Sâdık; "çok Sözün Sana Faydası Yoktur. Ben Atalarımdan Rivâyetle Resûlullah'tan Bildirilen Şu Üç Şeyi Sana Anlatayım." Dedi. Bu Üç Şey Şudur:

allahü Teâlânın Nîmetine Kavuşan Ve Bu Nîmetin Devamlı Olmasını İsteyen Kimse, Allah'a Hamd Ve Şükrünü Çoğaltsın! Zîrâ Allahü Teâlâ Kur'ân-ı Kerîmde İbrâhim Sûresi Onuncu Âyetinde Meâlen;"nîmetlerimin Kiymetini Bilir, Emretti?im Gibi Kullanirsaniz, Onlari Arttiririm. Kiymetini Bilmez, Bunlari Be?enmezseniz, Elinizden Alir, Şiddetli Azâb Ederim." buyurdu.

bir Kimse, Rızkı Azaldığı Zaman Çok Tövbe Ve İstigfâr Etsin! Zîrâ Allahü Teâlâ Nuh Sûresinde Tövbe Ve İstigfâr Edenlerin, Günâhlarını Bağışlayacağını Ve Rızıklarını Arttıracağını Vâd Ediyor.

bir Kimse Sultandan Veya Herhangi Şeyden Sıkıntı Görür Ve Bir Belâya U?rarsa; "lâ Havle Velâ Kuvvete İllâ Billâhil-aliyyil-azîm." desin!

bunun Üzerine Süfyân-ı Sevrî, İmâm-ı Câfer'in Elini Tuttu Ve Ona Dedi Ki: "hepsi, Bu Üçü Müdür?" Câfer-i Sâdık; "bunları İyi Anla! Allahü Teâlâya Yemin Ederek Söylüyorum Ki, Bunları Yaparsan Çok İhsânlara, İyiliklere Kavuşursun." Buyurdu.

bir Gün Câfer-i Sâdık'a Sordular: "allahü Teâlâ, Fâizi Niçin Haram Kılmıştır?"

buyurdu Ki: "insanların Birbirine İyilik Yapmaları, İhsânda Bulunmaları İçin, Allahü Teâlâ Onu Haram Etti. Fâiz Haram Olmasaydı, Birbirine Karşılıksız İyilik Yapan Kalmazdı. Yapılan Her İyiliğin Karşılığı Olarak Dünyâda Menfaat Bekleyen Çok Olurdu."

imâm-ı Câfer-i Sâdık Hazretleri Duâsı Makbûl Olanlardandı. Allahü Teâlâdan Birşey İstediğinde Daha Sözü Bitmeden İsteği Verilirdi. Bir Gün Yalnız Başına Yolda Gidiyordu. Kendisini Sevenlerden Biri De Arkasından Yürüyordu. Bir Ara Câfer-i Sâdık Hazretleri; "yâ Rabbî! Elbisem Yoktur, Bana Elbise Gönder." Buyurdu. Âniden Bir Paket İçinde Elbise Geldi. Arkadan Tâkip Eden Zât Evlerine Kadar Geldi. Hazret-i İmâma; "yâ Efendim Siz Duâ Ederken Ben De Âmin Dedim. Eski Elbiselerinizi Bana Verin." Dedi. Bu Söz Câfer-i Sâdık Hazretlerinin Hoşuna Gitti Ve Elbiselerini Ona Verdi.

bir Şahıs, İmâm-ı Câfer Hazretlerinden, Allahü Teâlânın Kendisine Çok Mal Verip, Çok Hac Yapması İçin Duâ Buyurmasını İstedi. O Da; "yâ Rabbî! Buna Elli Hac Yapacak Kadar Mal Ver!" Diye Duâ Etti. O Şahıs Elli Hac Yaptı. Elli Birinci Hac İçin Cühfe Denilen Yerde Gusül Edecekti. Sel Geldi Ve Orada Vefât Etti.

hakem Bin Abbâs-ı Kelbî Buyuruyor Ki; "benim Zeyd İsminde Bir Amcam Var İdi. O, Câfer-i Sâdık Hazretlerine Çok Îtirâzda Bulunurdu. Bir Gün Bir Hurma Mevzuu Açıldı. Yine Çok Îtirâzda Bulundu Ve; Câfer-i Sâdık Nerede, Böyle İşler Nerede?" Dedi. Câfer-i Sâdık'ın Bu Sözden Haberi Oldu Ve Şöyle Buyurdu: "yâ Zeyd-i Kelbî, Eğer Böyle Bir Şey Varsa, Allahü Teâlâ Sana, Kelb Büyüklüğünde Bir Hayvan Musallat Etsin Ki O Hayvan Seni Helâk Etsin."

bir Gün Zeyd Bir Yere Giderken, Yolda Köpek Büyüklüğünde Bir Arslan Saldırdı Ve Onu Öldürüp Ciğerlerini Söktü. Bu Olaydan Sonra Kimse Câfer-i Sâdık'a Îtirâzda Bulunmadı.

imâm-ı Câfer-i Sâdık Hazretleri, Ehl-i Beytin En Büyüklerindendir. Nûrlu Kalbine Akıp Gelen İlmin Ve Feyzin Çokluğu, Akıl Ve Dil İle Anlatılamaz. İnce Mârifetleri Bildiren Sözleri, Nükte Ve Latîfeleri Çok Meşhûrdur. Sayılamayacak Kadar Hikmetli Sözleri Vardır.

buyurdular Ki: "beş Kimsenin Sohbetinden, Yâni Beş Kimse İle Berâber Bulunmaktan Sakın: Birincisi, Yalan Söyleyenden Sakın. Çünkü Ona Dâimâ Aldanırsın. Sana İyilik Yapayım Derken, Kötülük Yapar. İkincisi, Cimriden Sakın. Üçüncüsü, Ahmaktan Yâni Aklı Az Olandan Sakın. Çünkü En Çok İşine Yarıyacağı Zaman, Seni Bırakır. Dördüncüsü, Kötü Kalbli Kimseden Sakın. Çünkü İşi Bozulunca, Seni Harcar. Beşincisi, Fâsıktan Yâni Günâh İşlemekten Utanmayan Kimseden Sakın! Çünkü, Seni Bir Lokma Ekmeğe Satar."

"bir Mümin Kardeşine Âit Hoş Olmayan Bir İş Duyarsan, Birden Yetmişe Kadar Özür Kapısını Araştır. Bulamazsan Belki Benim Anlamadığım Bir Özür Kapısı Vardır De Ve Kapa."

"müslüman Kardeşinizden Mânâsını Anlamadığınız Bir Söz Duyarsanız, İyiye Yorunuz. Daha İyisi Kâbil Olmayacak Kadar İyiye Yorumlayınız. Anlayamamaktan Dolayı Kendinizi Ayıplayın."

"bir Hatâ İşlediğiniz Zaman İstigfâr Edin, Hatâda ısrâr Helâk Olmaya Sebeptir. Bir Kimse Geçim Darlığı Çekiyorsa İstigfâra Devam Etsin."

"mihnete Şükretmeyen, Nîmete Şükretmez."

"perşembe Günü İkindi Vakti Olunca, Allahü Teâlâ, Meleklerini Gökten Yere İndirir. Meleklerin Yanında Gümüşten Sahifeler Ve Altından Kalemler Vardır. Ertesi Gün Güneş Batıncaya Kadar Resûlullah'a Okunan Salevâtı Yazarlar."

allahü Teâlâ, Dünyâya Emretti Ki: "ey Dünyâ, Bana Hizmet Edene, Sen De Hizmetçi Ol! Senin Peşinden Koşana Da Zahmet, Sıkıntı Ver!"

"bu Dört Şeyi, Her Şerefli Kimsenin Yapması Gerekir. Yapmaması Ona Yakışmaz:

1. Bulunduğu Meclise Babası Gelirse Ayağa Kalkmak,

2. Misâfire Hizmet Etmek.

3. Yüz Tâne Hizmetçisi Olsa, Muhtâc Olmadığı Zaman Bineğine Yardım İstemeden Binmek.

4. İlim Öğrendiği Hocasına Hizmet Etmek."

"bir Kimse, Sevdiği Bir Malının Elinde Devamlı Kalmasını İsterse, Ona Baktıkça, "mâşâallah, Lâ Havle Velâ Kuvvete İllâ Billâh (yâni, Allah'ın Dilediği Olur, Kuvvet O'nundur) Desin!"

"malı Ve Evlâdı Çok Olmasını İsteyen, Nebâtî, Sebze Yemek Çok Yesin!"

"din Âlimleri Fakihler, Sultanların, Devlet Adamlarının Kapısına Gidip, Onlara Yaltaklanmadıkça Peygamberlerin Vekilleridir."

"namaz, Her Takvâ Sâhibi İçin Yakınlıktır. Hac, Her Güçsüzün Cihâdıdır. Bedenin Zekâtı Oruçtur. Amel, İbâdet, Hayırlı İş Yapmadan Karşılık Bekleyen, Yaysız Ok Atana Benzer."

"sadaka Vererek Rizkinizi Ço?altiniz. Zekât Vererek Mallarinizi Koruyunuz. İktisâd Eden, Tasarrufa Riâyet Eden Aldanmaz. Tedbirli, Düzenli Yaşamak, Geçimin Yarisidir. İnsanlarla İyi Geçinmek, Aklin Yarisidir."

"ana-babasını Üzen, Onlara İsyân Etmiş Olur. Musîbet Zamânında Dizini Döven, Sevâbından Mahrûm Olur. Allahü Teâlâ Sabrı, Musîbet Mikdârınca İndirir."

"takvâdan, Allahü Teâlâdan Korkup Haramlardan Sakınmaktan Daha Üstün Azık Yoktur. Susmaktan Güzel Şey Yoktur. Bilgisizlikten Zararlı Düşman Yoktur. Yalandan Büyük Hastalık Yoktur."

"iyilik Üç Şeyle Tamam Olur:

1. O İyiliği Yapmakta Acele Etmek.

2. Yaptığı İyiliği Gözünde Büyütmemek, Dâimâ Küçük Görmek.

3. İyiliği Yaparken, Gizlice Yapmak."

"günâhlara Tövbe Etmeyi Geciktirmek, Allahü Teâlâya Karşı Mağrûr Olmak, Kibirli Olmaktır."

"uzun Emel Sâhibi Olmak Ve Her Şeyi Sonraya Bırakmak, Perişanlık Ve Düşüncesizliktir."

"allahü Teâlânın Yarattığı İşlere Karışmak, Felâketine Sebeb Olur. Meselâ, Allah Bana Mal Verseydi, Hacca Giderdim. Sıhhat Verseydi İbâdet Ederdim... Gibi Sözler Söylemek, Kişinin Helâkidir."

"dört Şey Vardır Ki, Onların Azı Da Çoktur: 1. Ateş, 2. Düşmanlık, 3. Fakirlik, 4. Hastalık."

"kız Evlâtlar, Ana-babası İçin Hayır Ve Hasenâttırlar. Oğlanlar İse, Nîmettirler. Hasenât Sâhibi Olanlar Sevap Kazanır. Nîmetlerden İse Hesâba Çekilir, Suâl Sorulur."

"bir Kimse, Kusûr, Günah İşlediği Zaman Utanmıyorsa, Yaşlandığı Zaman Pişmanlık Duyup Kötü İşlerinden Vazgeçmezse Ve Tenhâ Bir Yerde Olduğu Zaman Allahü Teâlâdan Korkmazsa, Onda Hayır Yoktur."

"üç Şey Vardır Ki, Müslümanları Çok Aziz, Şerefli Eder:

1. Kendisine Zulüm Edeni Affetmek.

2. Kendisine Bir Şey Vermeyene İyilikte Bulunmak.

3. Kendisini Aramayanları, Arayıp Hâllerini Sormak."

imâm-ı Câfer-i Sâdık Hazretlerinin, Rivâyet Ettiği Hadîs-i Şerîflerden Bâzıları Şunlardır: Peygamber Efendimiz Buyurdu Ki:

"allahü Teâlânın Hidâyete Kavuşturduğunu Kimse Saptıramaz. Allahü Teâlânın Hidâyet Vermediğini, Kimse Hidâyete Erdiremez. Sözlerin En İyisi, Allahü Teâlânın Kitâbıdır. Yolların En İyisi, Muhammed Aleyhisselâmın Gösterdiği Yoldur. İşlerin En Kötüsü, Bu Yolda Yapılan Değişikliklerdir. Bid'atlerin Hepsi, Dalâlettir, Sapıklıktır."

"ilim, Hazînedir. Anahtarı, Sorup Öğrenmektir. İlmi İsteyiniz Ki, Allahü Teâlâ Size Merhamet Etsin. İlim Öğrenmekte Dört Kişiye Sevap Vardır. Talebeye, Hocaya, Dinleyenlere Ve Onlara İcâbet Edenlere."

rivâyet Ettiği Hadîs-i Kudsî'de: "lâ İlâhe İllallah Kal'amdir. Bunu Okuyan, Kal'aya Girmiş Olur. Kal'ama Giren De, Azâbimdan Kurtulur." buyruldu.

imâm-ı Ahmed Bin Hanbel Hazretleri müsned'inde Buyuruyor Ki: Cebrâilin Allahü Teâlâdan Naklen, Peygamber Efendimize; "lâ İlâhe İllallah Hisnî, Men Kâlehâ, Dehale Hisnî Ve Men Dehale Hisnî, Emine Min Azâbî" şeklindeki duâyı Her Kim Rivâyet Edenlerin İsimleriyle, İnanarak İhlâsla Bir Deliye Veya Hastaya Okursa Şifâ Bulur.

 

kerâmet Ve Menkîbeleri

niçin Hakkıyla Yapmadın?

bir Gün Devrin Meşhûr Âlim Ve Zâhidlerinden Dâvûd-i Tâî, Câfer-i Sâdık'ın Yanına Gelmişti. Ona Dedi Ki:

"ey Peygamber Efendimizin Torunu! Bana Bir Nasîhat Ver. Çünkü Kalbim Karardı. O Da Buyurdu Ki: "ey Dâvûd! Sen, Zamanımızın En Zâhidi, Allah'tan En Çok Korkanısın. Benim Nasîhatıma Ne İhtiyâcın Var?"

"ey Resûlullah'ın Torunu. Sizin Bütün Yaratılmışlara Üstünlüğünüz Var. O Büyük Peygamberin Kanı Damarlarınızda Dolaşmaktadır. Onun İçin Herkese Nasîhat Vermeniz, Üzerinize Vâciptir, Borçtur."

"ey Dâvûd! Ben Kıyâmet Günü Gelince, Ceddim Muhammed Aleyhisselâmın Elimden Yakalayıp;

"niçin Bana Hakkıyla Uymadın?" Demesinden Korkuyorum. Bu İşler, Nesep, Soy İşi Değil, İbâdet Ve Amel İşidir. Dâvûd-i Tâî Bu Sözleri Duyunca Ağlamaya Başladı Ve Dedi Ki:

"yâ Rabbî! Onun Varlığı Peygamberlik Soyundan Meydana Gelmiştir. Sözleri Yaşayışı Herkese Senettir, Delildir. Dedesi Resûl Aleyhisselâm, Annesi Betûl (hazret-i Fâtıma) Olduğu Halde, Böyle Düşünürse, Dâvûd Da Kim Oluyor Ki, Yaptıklarının Bir Kıymeti Olsun!"

 

ahmaklar Arasında Bulunan

câfer-i Sâdık Hazretlerinin, Oğlu Mûsâ Kâzım İçin Olan Nasîhatı Pek Meşhûrdur. Oğluna Buyurdu Ki:

"ey Oğlum, Kendi Rızkına Râzı Ol! Kendi Rızkına Râzı Olan, Kimseye Muhtâc Olmaz. Gözü Başkasının Malında Olan, Fakir Olarak Ölür. Allahü Teâlânın Taksim Ettiği Rızka Râzı Olmayan, O'nu Kazâ Ve Kaderinde, Dilediğini Yaratmakta Töhmet Altında Tutmuştur. Kendi Kusurlarını Küçük Gören, Başkasınınkilerini Büyütmüş Olur. Her Zaman Kendi Kusurlarını Büyük Gör. Başkasının Gizli Bir Şeyini Açığa Vuranın, Evindeki Gizli Şeyler Herkesçe Bilinir. Kardeşi İçin Kuyu Kazan, O Kuyuya Kendisi Düşer. Ahmaklar Arasında Bulunan Horlanır, Âlimler Arasında Bulunan Hürmet Görür.

"ey Oğlum, İnsanlara Kızmaktan Çok Sakın, Yoksa Sana Da Kızarlar. Boş İş Ve Söze Karışmaktan Sakın, Sonra Aşağılanırsın."

"ey Oğlum, Lehinde Veya Aleyhinde De Olsa, Hakkı, Doğruyu Söyle! Böyle Yaparsan Herkes Seninle İstişâre Eder Danışır, Fikrini Alır."

"ey Oğlum, Arkadaşlık Yaptığın, Ziyâretine Gittiğin Kimse, İyi Ahlâk Sâhibi Olsun, Kötü Ahlâkı Olanlarla Arkadaşlık Etme, Onlarla Görüşme! Çünkü Onlar, Suyu Olmayan Çöl, Dalları Yeşermeyen Ağaç, Ot Bitmeyen Topraktırlar."

"ey Oğlum, Allahü Teâlânın Kitâbını Okuyucu, İyilikleri Emredici, Kötülüğü Nehyedici, Sana Gelmeyene Sen Gidici, Seninle Konuşmayanla Konuşucu Ol! İsteyene Ver. Gıybetten, Koğuculuktan Sakın. Çünkü Söz Taşımak, İnsanların Kalbinde Düşmanlığı Arttırır. İnsanların Ayıplarını Görme, İnsanların Ayıplarını Gören, Onların Hedefi Olur."

 

kaynaklar

1) Hilyet-ül-evliyâ; C.3, S.192

2) Tezkiret-ül-huffâz; C.1, S.166

3) Kâmûs-ul-a'lâm; C.3, S.820

4) Tabakât-ı İbn-i Sa'd, C.5, S.187

5) Vefeyât-ül-a'yân; C.1, S.327

6) Şezerât-üz-zeheb; C.1, S.220

7) Mu'cem-ül-müellifîn; C.3, S.145

8) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; C.2, S.145

9) Miftâh-us-seâde; C.1, S.343, C.2, S.39, 202, 538, 549, C.3, S.94, 138, 140, 154, 300

10) El-a'lâm; C.2, S.126

11) Tam İlmihâl Se'âdet-i Ebediyye; (48. Baskı) S.1046

12) Fâideli Bilgiler; (3. Baskı) S.42, 72, 156

13) Eshâb-ı Kirâm; (7. Baskı) S.111, 114, 319

14) Şevâhid-un-nübüvve, Cüz 7, S.11

15) Tabakât-ı Şa'rânî; C.1, S.111

16) Sıfat-üs-safve; C.2, S.114, 117

17) Sefînet-ül-evliyâ (fârisî); S.25

18) Nûr-ul-ebsâr; S.145

19) İslâm Târihi Ansiklopedisi; C.3, S.139

Yorumlar
Kod: B81E8