Ebu Bekr bin Hüvara, büyük bir evliyadır.
Hal ehli kimse olup, kerametleri vardır.
Bir gün, bir kadın gelip arz etti ki şöylece:
(Oğlum, filan nehirde boğuldu biraz önce.
Bu oğlumdan başka da, hiç kimsem yoktur benim.
O da suda boğuldu, şimdi ben ne ederim?
Aziz ve Celil olan, her şeye gücü yeten,
Allahü teâlâya yemin ederim ki ben,
O, sana vermiştir ki öyle kuvvet ve izin,
Oğlumu, bana geri sen getirebilirsin.
Şimdi bu iyiliği yapmazsan bana şayet,
Seni, Hak teâlâya ederim bak şikayet.
Derim ki: Ya ilahi, o gün, içim yanarak,
Gidip, ona derdimi arz ettim yalvararak.
Lakin o, yanaşmadı oğlumu kurtarmaya.
Halbuki muktedirdi o bu işi yapmaya.)
Bu veli zat, hayretle o kadını dinledi.
Başını öne eğip, murakabe eyledi.
Sonra, ona dönerek buyurdu ki: (Ey kadın!
Nerede, hangi suda boğuldu o evladın?)
Kadın ile birlikte, o nehire vardılar.
Gördü ki, ileride, su üstünde biri var.
O çocuğun cesedi, boğulduğu mahalde,
Su üstünde dururdu, boğulmuş, ölü halde.
Su üstünden yürüyüp, hemen İbni Hüvara,
Çocuğu omuzlayıp, çıkardı bir kenara.
Annesine götürüp, buyurdu: (Al oğlunu!)
Kadın, gördü oğlunun ölmemiş olduğunu.
Bir gün de, çok kuvvetli olmuştu bir zelzele.
Her taraf sallanmıştı, o deprem tesiriyle.
O zaman buyurdu ki zelzeleye hitaben:
(Ey Allah’ın mahluku, sakin ol şimdi hemen!)
Allah’ın izni ile, dile gelip zelzele,
Konuşmaya başladı gayet açık dil ile.
Dedi: (Ey Eba Bekr bin Hüvara hazretleri!
Sana itaat ile emr olundum ben dahi.)
İşittiler bu sesi orada olanlar da.
Peşinden, zelzele de sakin oldu o anda.
Bir gün de, huzuruna biri geldi bir zaman.
Ve gördü ki, önünde durur koca bir arslan.
Ve sanki bir derdini ona arz ediyordu.
O dahi bu arslana bir şeyler söylüyordu.
Biraz sonra o arslan, geri geri giderek,
Edep ile ayrılıp, o yeri eyledi terk.
O kimse merak edip, yaklaştı bu veliye.
Sordu: (O hayvan ile ne konuştunuz?) diye.
Buyurdu ki: (O arslan, şimdi bana gelerek,
Dedi ki: Üç gün oldu, yemedim hiç yiyecek.
O böyle arz edince, gayet aç olduğunu,
Hamamiye köyüne gönderdim ben de onu.
Dedim ki: Senin rızkın, Hamamiye köyünde.
Bulunan bir inektir, git onu ye bu gün de.)
O kimse merak edip, o köye gitti hemen.
Gördü ki, vuku bulmuş aynısı hakikaten.