Evliyalar, Alfabetik Evliyalar Listesi
Dârendeli Ömer Rızâî
  30 Mart 2018 Cuma , 23:41
Evliyalar, Alfabetik Evliyalar Listesi; Suudî Arabistan evliyaları, Medîne evliyaları, Dârendeli Ömer Rızâî

evliyânın Meşhurlarından. Dârende'de 1757 (h. 1170) De Doğdu. İlk Tahsîline Burada Başladı Ve Arap Fars Dillerini Öğrendi. Yirmi Beş Yaşlarında Hâdim'e Varıp Müftü Yeğen Efendiden Zâhir Ve Bâtın İlimlerinde Dersler Aldı. Sonra Tasavvufa Yönelip Bursa'da Mürşid-i Kâmil Seyyid Münzevî Abdullah Nasreddîn Hazretlerinin Sohbet Ve Derslerine Katıldı. Hocasının Kalp Aynasını Parlatması İçin Koyduğu Şartları Aynen Yerine Getirdi. Nefsinin İsteklerine Sırt Çevirdi. Az Yemek, Az Konuşmak, Az Uyumak Ve Çok İbâdet Etmekle Tasavvuf Yolunda İleri Derecelere Kavuştu. Hocasından İcâzet, Diploma Aldı.

ömer Rızâî Hazretleri Bundan Sonra Yürüyerek Hac Etmeyi Murâd Ettiler. Ancak Bu Sırada Osmanlı Devleti Rusya İle Harp İçerisine Girmişti. Ulemâ Ve Şeyhler Cihâda Katılmaya Başlayınca, Seyyid Abdullah Efendi, Ömer Rızâî'den Cihâda İştirak Etmesini İstedi. Bunun Üzerine Ömer Rızâî Hazretleri Asker İle İstanbul'a Geldi. Ebû Eyyûb El-ensârî Hazretlerinin Kabr-i Şerîfini Ziyâret Ederek Duâ Ve Niyâzda Bulundu. Sonra Avusturya Cephesine Hareket Ettiler. Avusturya Kuvvetleri 30 Bin Asker Ve 70 Topla Yergöği'ni Muhâsara Altına Almışlardı. Osmanlı Yardımcı Kuvvetlerinin Gelmesiyle Kale Önünde Kanlı Bir Savaş Oldu. Osmanlı Askerinin Zaferi İle Netîcelenen Savaşta Ömer Rızaî Efendi Kılıcı Ve Duâsı İle Yardımcı Oldu.

gazâdan Dönünce Tekrar Bursa'ya Hocası Seyyid Abdullah Hazretlerinin Huzûruna Geldi. Şeyh Hazretleri Ona Pekçok Duâ Ettikten Sonra; "şeyh Ömer! Yavrum Şimdi Bedeninizde Kuvvet Var İken Beytullah'ı Hac Etmeniz Gerekir." Dedi. Bundan Sonra Ona Bizzat Hazırladığı Hacı Elbiselerini Giydirdi. Eline Bir Koyun Postu İle Bir Abdest İbriği Ve On Para Da Harçlık Verdikten Sonra; "var Yavrum Mevlâm Muînin, Yardımcın Olsun." Diye Duâ Edip Fâtiha Okudular Ve Uğurladılar.

ömer Rızâî Efendi Köy Ve Kasabalara Vardıkça Câmilerde İbâdet Ediyor, Halka Vâz Ve Nasihatlarda Bulunuyordu. Varsa O Beldenin Mübârek Zâtlarını Da Ziyâretten Sonra Yoluna Devâm Ediyordu. Bu Şekilde Rodos'a Vardı. Bu Sırada O Havâlide Birbirlerine Hasım Ve Düşman İki Derebeyi Tâifesi Vardı. Bunlardan Birinin Adamları Ömer Rızâî Efendiyi Karşı Tarafın Câsusu Diye Tutup Hapse Attılar. Konuşturmak İçin Çok Sıkıştırdılar. Bu Sırada Yine Karşı Gruptan Yakaladıkları Bir Adamı İşkence İle Öldürdüler. Ömer Rızâî Efendiye; "şâyet Yarın Da Konuşmazsan Seni De Bu Şekilde Öldürürüz." Diye Tehdid Ettiler. O Gece Reisleri Birkaç Defâ Korkunç Bir Rüyâ İle Uyandı. Ne Zaman Uykuya Dalsa Büyük Bir Felâket Ve Azap İle Karşı Karşıya Kalmakta İdi. Sabah Erkenden Adamlarını Toplayıp; "bu Ne Haldir Bir Günahsıza Zulüm Mü Yaptık?" Diye Sordu. Adamlarından Bir Tânesi Dün Bir Kişi Yakalamıştık. Devamlı Hapishânede Namaz Kılıyor Ve Duâ Ediyor Diye Bildirdi. Reis Onun Derhal Huzûruna Getirilmesini Bildirdi. Böylece Ömer Rızâî Hazretlerini Reisin Huzûruna Getirdiler. Reis, Şeyhin Ayaklarına Kapanıp Affedilmesi İçin Yalvardı, Ne Dilerse Vereceğini Söyledi. Ömer Rızâî Efendi Hakkını Helâl Ettiğini Bildirip Serbest Bırakılmasını İstedi.

rodos'ta Kırk Gün Kadar Kalan Şeyh Hazretleri, Hasan Kapudan İsmindeki Bir Şahsın Yardımıyla Gemi İle Kâhire'ye Geldi. Burada Câmiü'l-ezher'deki Ulemâ İle Sohbet Etti. Câmilerde Vâzlar Verdi.

hac Mevsimi Geldiği Zaman Mısır Huccâcıyla Süveyş'ten Yenbua'ya, Oradan Da Medîne-i Münevvereye Vâsıl Olup, Peygamber Efendimizin Mübârek Kabr-i Şerîflerini Ziyâretten Sonra Mekke'ye Vardılar.

ömer Rızâî Hazretleri Hac Vazîfesini Îfâdan Sonra İki Sene Mekke'de Mücâvir Olarak Kaldı. Bu Zaman İçinde Geceleri Harem-i Şerîfi Tavâf Etti, Namaz Kıldı, Allahü Teâlâyı Zikirle Meşgul Oldu. Mekke Tüccarından Bir Kimse Kendisine Her Gün Bir Tas Çorba Hazırlar Ve Onunla İdâre Ederdi.

iki Sene Sonraki Hacılarla Tekrar Medîne'ye Geldi Ve Peygamber Efendimizin Kabrini Ziyâretten Sonra Mukaddes Beldelere Vedâ Etti. Dönüşte Kâhire'ye Vâsıl Olduklarında Bir Câmide Vâz Ü Nasîhatla Meşgûl İken Mısır Vâlisi İzzet Mehmet Paşanın Dikkatini Çekti. Paşa, Ömer Efendinin İlim Ve İhlâstaki Yüksek Derecesini Görerek Onu İlim Meclislerine Dâvet Etti. Bunu Duyan Mısır'ın En Değerli Âlimleri Meclisine Gelerek Ömer Efendinin Sohbetine Katıldılar.

diğer Taraftan İzzet Paşa Sadâret Emeli Ve Arzusu İle De Dolu İdi. Nitekim O Bu Maksadla Ömer Efendiden Duâ Buyurmasını İstedi. Bunun Üzerine Ömer Rızâî Efendi; "bizim Elimizde Bir Şey Yoktur. Allahü Teâlâ Ne Dilerse O Olur. Duâ Edelim Haklarında Hayırlısı Olsun." Buyurdular. Sonra Bir Câmide Kırk Gün İbâdet Ve Zikirle Meşgul Oldu. Kırk Günün Sonunda Murâkabeye Daldığı Bir Sırada Peygamber Efendimizi Gördü. Resûlullah Efendimiz İzzet Paşayı Kır Bir Atın Üzerine Bindirip; "var Allahü Teâlânın Kullarının Hizmetini Güzelce Gör." Diye Emir Buyurdular.

ömer Rızâî Efendi Ertesi Gün Huzûruna Gelen İzzet Paşanın Adamlarına; "paşanızın Murâdları Hâsıl Oldu." Diye Müjde Verdi. Nitekim İzzet Paşanın Bu Müjdeyi Aldığı Gün Çok Geçmeden İstanbul'dan Dâvetçi Tatar, Postacılar Gelerek Kendisine Sadâret Verildiğini Bildirdiler. İzzet Paşa Müjdenin Tahakkuk Etmesi Üzerine Ömer Rızâî Efendiye Pekçok Teşekkür Ettikten Sonra Onu İstanbul'a Dâvet Edip Nerede İsterlerse O Mahalde Bir Tekke Veya Medrese İnşâ Ettireceğini Bildirdi. İzzet Paşaya Muvaffak Olması İçin Duâ Eden Ömer Rızâî Hazretleri; "inşâallahü Teâlâ Mübârek Beldeleri Bir Kez Daha Ziyâret Ve Sıla-i Rahmden Sonra Saâdet Kapısına, İstanbul'a Geliriz." Buyurdu.

izzet Paşa, 1794 Senesi Rebîülevvel Ayında İstanbul'a Geldi. Ömer Rızâî Efendi İse Kudüs-i Şerîf, Şam Ve Halep'ten Sonra Doğum Yeri Olan Dârende'yi De Ziyâret Etmek İstedi. Dârende'ye Üç Saat Mesâfedeki Bir Köyde Namaz Esnâsında Bir Şahıs Kendisini Tanıyıp Süratle Dârende'ye Geldi Ve Ömer Efendinin Geldiğini Bildirdi. Şehir Halkı Bu Mübârek Velîye Hürmet İçin Bir Saat Mesâfeye Kadar Yürüyüp Kendisini Karşıladı. Kardeşi Ebû Bekr'in Hânesinde Bir Gece Misâfir Kalan Ömer Rızâî Efendi, Daha Sonra İstanbul'a Gelerek Eyyûb'da Yazılı Medreseye Teşrîf Buyurdular.

izzet Paşa, Şeyh Hazretlerinin Geldiğini Haber Alınca, Sâdık Dostu, Müderris Abdülhalîm Efendiye; "halîm Mollamız! Mısır'da Bir Zât-ı Şerîfle Tanıştık. Hicaz Ve Rum'u Gezdim Böyle İçi Ve Dışı Mâmur, Mücâhid, Keşf Ve Kerâmet Sâhibi Bir Mürşid-i Kâmil Görmedim. Bu Tarafa Teşrîf Etmelerini Arzuluyordum. Şimdi Eyyûb'a Gelmişler. Yarın Selâmımızı Tebliğ Edip Ve Görüşüp Hatır-ı Şerîflerini Suâl Ediniz. Şâyet İstanbul'a Gelirlerse Kendilerine Ya Bir Tekke Veya Bir Medrese Yaptırmayı Vâd Eylemiş İdim. İnşâallahü Teâlâ Muvaffak Olup Binâ Ederim. Bu Hususları Size ısmarlıyorum. Gerek Tekke, Gerekse Sâir Hususları İyice Gör Diyerek Tenbih Etti. Ertesi Gün Ömer Rızâî Efendinin Yanına Gelen Abdülhalîm Efendi, Kendisine İzzet Paşanın Selâmlarını Ve Arzularını Bildirdi.

ömer Rızâî Efendi İse; "azîzim! Efendim Münzevî Abdullah Nasırüddîn Hazretlerinin Âhir Vakitleridir. Kendilerini Ziyâret Etmedikçe Cevap Vermeye Cesâret Edemem." Buyurdu. Bunun Üzerine İzzet Paşa Bereketlenmek Ve Duâlarına Kavuşmak İçin Ömer Rızâî Efendiye, Münzevî Abdullah Efendi Hazretlerinin Dergâhlarına Verilmek Üzere Bir Çalar Saat Ve Talebelere Dağıtılmak Üzere 500 Kuruş Gönderdi.

ömer Rızâî Efendi Bursa'ya Gelerek Hocasını Ziyâret İle Başından Geçenleri Naklettikten Sonra; "efendim Emriniz Olur İse Yine Hicaz'a Gideyim." Diye Sordu. Abdullah Efendi İse; "yok Yok Şeyh Ömer, Mâdem Ki İzzet Paşa Vâd Eylemişler. Hayra Mâni Olmayalım. Hayra Delâlet Eden, Yol Gösteren, Yapan Gibidir, Sözü Gereğince Bir Fukarâ Meskeni İhyâ Olsun, Yapılsın. Sonunda Yine Hicaz'a Gidersiniz." Buyurdular. Bunun Üzerine Bir Müddet Daha Bursa'da Kalan Ömer Rızâî Efendi, Sonra Eyyûb'a Gelerek Görüştükleri Abdülhalîm Efendiye İstanbul'da İkâmet Edeceğini Haber Verdi. Bunun Üzerine Abdülhalîm Efendi, İzzet Paşa İle Görüşerek Eyyûb'da Ömer Rızâî Efendi İçin Bir Bahçe Satın Aldı. İçerisinde Bir Tekke Ve Hâne Yapılması İçin Emirler Verdi Ve Her Türlü İhtiyaçlarını Gördü. Abdülhalîm Efendi Bu Arada Ömer Rızâî Efendinin Sohbet Ve Nasihatlarıyla Tasavvuf Yolunda İlerledi. O, Nûr-ı Osmâniye Ve Bâyezîd Câmilerinde Sarf, Nahiv, Mantık, Meânî, Akâid Ve Usûl-i Fıkıh Dersleri De Veriyordu. Bir Gün Ömer Rızâî Efendi Kendisine; "halîm Efendi! Allahü Teâlânın Kerem-i İnâyeti Olarak Çok Hizmetlerimizde Bulundunuz. İnşâallah Zâyi Olmaz." Diye Duâlar Ettikten Sonra Kendisinden Bir İstediği, Bir Murâdı Olup Olmadığını Sordu. Bunun Üzerine Abdülhalîm Efendi; "efendim Bir Murâdım Vardır. 1778 Senesinde Hacc-ı Şerîfte İken Medîne-i Münevverede Medreseler Gördüm. Onlardan Birine Gitmek Mevlâya Niyâzımdır." Dedi. Ömer Rızâî Hazretleri Bir Müddet Düşünceye Daldıktan Sonra; "medîne-i Münevverede Ağa Medresesi Müderrisi Hâdîmîzâdemehmed Saîd Efendi İhtiyar Olmuşlardır. Âhirete Göçtükleri Zaman Nasîb Sizindir." Buyurdular. Bu Konuşmanın Üzerinden Üç Ay Geçtikten Sonra Şeyhü'l-haremden Gelen Bir Yazıda Müderris Saîd Efendinin Vefâtı Bildiriliyordu. Bunu Haber Alan Müderris Abdülhalîm Efendi Derhal Ömer Rızâî Hazretlerine Koşarak; "aman Efendim, Sözleriniz Gerçekleşti. Benim İçin Paşaya İstekte Bulunur Musunuz?" Diye Ricâ Etti. Bunun Üzerine Ömer Rızâî Efendi Medîne'deki Ağa Medresesi Müderrisliğine Abdülhalîm Efendinin Uygun Olduğunu Bildiren Bir Yazı Gönderdi.

izzet Paşa Bu Teklifi Derhal Kabûl Ederek Abdülhalîm Efendiyi Medîne-i Münevveredeki Ağa Medresesine Müderris Tâyin Etti. Ömer Rızâî Efendi, Abdülhalîm Efendiye; "halîm Efendi Siz Gayri İşlerinizle Meşgul Olunuz. Mevlâ Selâmet Versin. Lâkin Bizim İşlerimizi Görecek Ve Paşa İle Aramızda İrtibâtı Sağlayacak Bir Kimsemiz Yoktur. Sizin Mîzâcınıza Uygun Bir Kimseyi Bu İşle Görevlendiresiniz." Dedi. Bunun Üzerine Abdülhalîm Efendi Talebelerinden Şeyh Efendiyi, İzzet Paşaya Götürerek Durumu Arzetti. İzzet Paşa, Şeyh Efendiye; "göreyim Seni Güzelce Hizmet Eyleyüp Duâlarını Alırsanız İki Cihânda Selâmet Bulursunuz. Zîrâ Hicaz'ı Ve Rum'u Gezdim Böyle Keşfi Açık Bir Mürşid, Rehber Görmedim. Her Ne İsteği Olursa Gelip Derhal Bize Haber Ver." Buyurdu.

bundan Sonrasını Şeyh Efendi Şöyle Nakletmektedir:

1795 Senesinde Tekkenin İnşâsını Tamamladık. Ancak Mîmar, İşi İyi Tutmadığından Binâ Pek Muhkem Olmadı. O Seneki Kış Da Çok Şiddetli Geçiyordu. Pekçok Eziyetlere Mârûz Kaldık. Bir Gün İzzet Paşa Tebdil-i Kıyâfetle Eyyüb'deki Dergâha Geldi. Şeyh Hazretlerinin Sohbeti İle Şereflendi. Şeyh Hazretleri Hiç Bir Sıkıntısından Bahsetmeyip Hayır Duâda Bulundu. Bu Sırada Rusya Çariçesikaterina'nın İslâm Düşmanlığından Ve Kabul Edilemeyecek Tekliflerinden Bahsedip Duâlarını İstedi. Şeyh Hazretleri İse; "gönlünü Ferah Tut. İnşâallahü Teâlâ Kısa Bir Zaman Sonra Habisin Ölüm Haberini Alırsın." Buyurdu. Öte Yandan Binânın Hâline Vâkıf Olan İzzet Paşa, Saraya Döndükten Sonra İlk Olarak Mîmar Ağayı Azledip Yerine Başkasını Tâyin Etti.

bu Sırada Katerina'nın Ölüm Haberini De Alan İzzet Paşa Çok Memnun Oldu. Bunun Şükrânesi Olarak Daha Önce Yaptırdığı Tekkesine Bitişik Yan Bahçeyi Satın Aldı Ve Oraya Şeyh İçin Bir Ev Yaptırdı.

yine O Târihlerde Bir Gün İzzet Paşa Tebdîl-i Kıyâfetle Eğrikapı Dışında Savaklar Denilen Mahaldeki Bir Dergâha Gelmişti. Şeyh Efendimize De Haber Göndererek Oraya Getirttirdi. Sohbet Esnâsında Bir Ara İzzet Paşa Kaptan-ı Deryâ Küçük Hüseyinpaşanın Uygunsuz Hareketlerinden Ve Beytülmâli Lüzumsuz Yere Sarfetmesinden Bahsederek Kendisinin Uygun Bir Şekilde Defedilmesi Arzusunda Olduklarını Bildirince Şeyh Hazretleri; "bu Fakir Cellâd Olmak İçin Gelmedik. Bizlerden O Şekilde Bir İş Meydana Gelmez Ve Gelmesine Dahi İhtimal Yoktur. Zîrâ Hüseyinpaşanın Pekçok Fakir, Fukara, Çâresiz Ve Kimsesizi Vardır. Onların Geçimlerine Cenâb-ı Hak Onu Vesîle Kılmaktadır. Şâyet Bir Tekke Binâ Eyledim Diye Yüzüme Kakarsanız Bana Tekke Lâzım Değildir." Diyerek Üzüntülü Bir Halde Dergâhı Terk Etti. O Gün Hicaz'a Gitmeye Niyet Eyledi. Ancak O Gece Rüyâsında Peygamber Efendimizi Gördü. Peygamber Efendimiz Dergâha Gelerek; "şeyh Ömer Bu Dergâh Allahü Teâlânın Ve Benim Rızâm İle Binâ Edilmiştir. Kırka Kadar (hicri 1240 Yılına Kadar) Burada Otur, Sonra Gelirsin." Buyurdular. Bu Emir Üzerine Ömer Rızâî Hazretleri 1824 (h.1240) Yılına Kadar Dergâhta İkâmet Etti. Bu Müddet Zarfında Nice Fukara, Dervişân, Mürşidler, Mücâhidler, Devlet Adamları Gelerek Sohbetine Erdiler. Nasihatlarından İstifâde Ettiler. Duâları İle Bereketlendiler.

şeyh Hazretleri Zaman Zaman Mahalleleri, Kahveleri Dolaşır, Garip, Kimsesiz, Yetim Ve Yoksulları Bulur, İhtiyaçlarını Görürdü. Dergâhta Kaldığı 30 Yıl Boyunca Hükümet Kapısına Bir Defâ Bile Gitmedi. Dâimâ Sünnet-i Seniyye Üzere Hareket Edip Dünyâ İşlerini Dahi Niyetini Hâlis Kılmayınca, Allah Rızâsı İçin Düşünmeyince İşlemezdi. Devlet İleri Gelenlerinden Kimsenin Konağına Gitmezdi. Bâzan Gitmeleri Îcâb Ettiğinde Çok Az Kalırlar, Nasihatlarda Bulunurlar, Yemeğe Kalmazlardı. Çok ısrar Ettiklerinde, Ancak Birkaç Lokma Alırlardı. Sebebini Sorduklarında; "şöhrete Sebeb Olur. Şöhret İse Âfettir." Buyururlardı.

hâfız İsmâil Paşa, Ömer Rızâî Hazretlerinin Zaman Zaman Ziyâretine Gider Ve Duâlarını İstirham Ederlerdi. 1805 Yılında Sadâret Makâmına Geldikleri Zaman Bir Gün Sultan Üçüncü Selîm Han; "seksen Bin Asker Hazır Eyledim. Tuna Boyuna Göndermek Murâdımdır." Diye Emir Buyurdular. Bu Emri Alan İsmâil Paşa Derhal Şeyh Hazretlerine Gelerek Durumu Bildirdi Ve Teveccühleri İle Hayır Duâlarına Mazhar Olmak İstedi. Lâkin Ömer Rızâî Hazretleri Hiç Bir Söz Beyan Etmedi. O Gece Rüyâlarında Hazret-i Ebû Eyyûb El-ensârî Hazretlerinin Türbe-i Şerîflerine Dâvet Olundu. Vardıklarında Kıbleyi Şerîfe Karşı Oturan İki Muhterem Zât Gördü. Onlar Da Ömer Rızâî Efendiyi Gördüklerinde; "gel Yâ Şeyh Ömer! Bizleri Bilir Misin? Ben Fâtih Sultan Mehmed'im Bu Da Oğlum Bâyezîd'dir. Sultan Selîm Oğlum Tuna Cihetine Asker Göndermek İster. Ancak Şimdi Vakti Değildir. Terk Eylesün. Fesâda Sebeb Olur, Haber Ver." Diye Emir Buyurdu. Ömer Rızâî Hazretleri Bu Vakayı Derhal İsmâil Paşaya Yazarak Haber Verdi. Bunun Üzerine Harp İlânından Vazgeçildi. Ancak 1806'da Sadârete Getirilen İbrâhim Hilmi Paşa Döneminde Rusya'ya Harp İlânı İle Çıkan Savaş Ülke İçinde Fitne Çıkarmak İsteyen Nizâm-ı Cedid Düşmanlarını Harekete Geçirdi. Kabakçı Mustafa Adındaki Bir Âsinin Liderliğinde Kısa Zamanda Büyüyen İsyan, Üçüncü Selîm Han'ın Tahttan İndirilmesine Ve Nihâyet Şehid Edilmesine Kadar Vardı.

ömer Rızâî Efendi, 1824 Yılı Olduğunda, O Senenin Surre-i Hümâyûn Emîni Veliyyüddîn Paşa İle Birlikte Mekke-i Mükerremeye Doğru Yola Çıktı. Şam'da Sürre Alayından Ayrılarak Mısır'a Geldi. Burada Ulemâdan Tayyibizâde Hâfız Ali Ve Derviş Mehmed Efendilerle Tanıştı. Onların İçinde Bulunduğu Hacılar Kâfilesi İle Yola Devâm Etti. Üç Yüz Civârında Olan Hacı Tâifesi Dört Kâfile Hâlinde Hareket Ediyordu. Ömer Rızâî Efendinin Kâfile Başısı Bedevî Şeyhlerinden Şeyh Hasan Nâmında Birisi İdi. Şeyh Hazretlerine Derin Bir Muhabbet Ve Saygı Duyuyor Ve İtâatta Kusur Etmiyordu. Dört Kâfile Çölde İlerlerken Bir Dağ Arasına Geldiklerinde Burada Durmak Hiç Âdet Olmadığı Halde Şeyh Hazretlerinin Emri Üzerine Mola Verdiler. O Gece Hâfız Ali Şiddetli Bir Hastalığa Yakalandı. Şeyh Hazretlerine; "perişan Bir Haldeyim Korkarım Sizden Ayrılacağım." Dedi. Şeyh Hazretleri İse; "korkmayın Siz Sâlimen Hac İdüp İslâmbol'da Evlâd-ı İyâlinize Kavuşursunuz. Lâkin Benim Kendimden Ümidim Yoktur. Gelin Vasiyet Edeyim." Dedikten Sonra, Vefât Ettiğinde Kendisini Çölde Bırakmayıp Medîne-i Münevvereye Götürmelerini İstedi.

nitekim Tekrar Yola Koyulduklarından Bir Müddet Sonra Şeyh Hazretleri Hastalandılar. Güçlükle Yola Devâm Ediyorlardı. Yine Bir Konak Yerinde Hâfız Ali Efendiye; "bizim Vaktimiz Tamamdır. Heybedeki Emânetleri Al İslâmbol'da Evlatlarımdan Kalan Kimseye Götür." Diye Ricâ Etti. Sonra Şeyh Hasan'ı Yanına Çağırıp, Mûtâd Üzere Saat Sekizde Yola Çıkmak Gerekirken Öğle Sırası Hareket Etmesini Söylediler. Şeyh Hasan Bütün ısrarlara Rağmen O Sabah Kâfileyi Hareket Ettirmedi. Hattâ Kâfilenin Biri Kendisini Dinlemeyip Hareket Etti.

şeyh Hasan Birkaç Saat Sonra Hareket Emrini Verdi. Bir Müddet Gittikten Sonra Ömer Rızâî Hazretlerinin; "allah!" Diyen Sesi Duyuldu Ve Ömer Rızâî Hazretleri, (1824 (h.1240) Yılında Hakk'ın Rahmetine Kavuştu.  Az Daha Gittikten Sonra Şeyhin Hareketi Tehir Ettirmekteki Gâyesi Ortaya Çıkmıştı. Söz Dinlemeyip Hareket Eden Hacı Kâfilesi İse, Eşkıyânın Hücûmuna Uğramış, İçlerinden On Bir Kişi Öldürülmüş Ve Hepsinin Malları Gasb Edilmişti.

bundan Sonra Şeyh Hasan, Hâfız Ali Efendiye Dönerek; "kâidemiz Budur Ki Kâfile İçinde Bir Cenâze Olduğu Zaman Bulunduğu Mahalle Defnolunur. Merhum Efendimizin İse Medîne-i Münevvereye Defnedilmeleri Husûsunda Vasiyeti Var. Bizim Develer Geç Giderler Bu Sebeple Güzel Bir Hecin Devesi Alıp Önden Gönderelim." Diye Teklif Etti. Bunun Üzerine Hâfız Ali Efendi Yirmi Üç Buçuk Riyale Bir Deve Kirâladı, Deveciye De Durumu Îzâh Ettiği Bir Tezkire Yazıp Teslim Ederek Gönderdi. Bulundukları Yer Medîne-i Münevvereye 16 Saatlik Bir Mesâfede İdi. Devecibaşı Da Nasıl Olduğunu Anlayamadan Bir Saat İçinde Medîne'ye Girdi. Gördü Ki Cemâat Da Hazır Beklemektedir. Ömer Rızâî Efendi, Bâbü's-selâm Tarafında Üç Sıra Kabir Sağda Ve Üç Sıra Kabir Solda Kalmak Üzere Orta Sıraya Bâb-ı Şerîften Kırk Adım Mesâfeye Defnolundu. Vefâtında Yetmiş Yaşında İdi. On Kadar Evlâdı Olup, Vefât Ettiğinde Sâdece Abdülkâdir Ve Muhammed Kadri İsimlerindeki Evlatları Hayatta Bulunuyordu.

 

kaynaklar

1) Menâkıb-ı Dârendeli Ömerrızâî (millet Kütüphânesi) Ali Emirî Şeriyye No: 1096/1

Yorumlar
Kod: FC4IB