Evliyalar, Alfabetik Evliyalar Listesi
Dâvûd-i İskenderî
  30 Mart 2018 Cuma , 23:38
Evliyalar, Alfabetik Evliyalar Listesi; Mısır evliyaları, İskenderiyye evliyaları, Dâvûd-i İskenderî

iskenderiyye'de Yetişen Büyük Velîlerden. Mâlikî Mezhebi Fıkıh Âlimi. İsmi Dâvûd Olup, Babasınınki Ömer'dir. Dâvûd-ul-kebîr Diye De Bilinir. Künyesi Ebû Süleymân'dır. Kayanklarda Doğum Târihine Rastlanamayan Ebû Süleymân, 1333 (h.733) Senesinde İskenderiyye'de Vefât Etti. Vefâtı İçin Kayanklarda Başka Târihler De Bildirilmiştir. Tasavvufta Şâzilî Tarîkatına Mensûb İdi. Bu Yolun Büyüklerinden Ebü'l-abbâs-ı Mürsî Ve Onun Halîfesi Olan Tâcüddîn İbn-i Atâullahiskenderî Hazretlerinin Sohbetlerinde Yetişerek Kemâle Geldi. Mâlikî Mezhebi Âlimlerinin Önde Gelenlerinden Ve Kur'ân-ı Kerîmde Medhedilen Râsih İlimli Âlimlerin İmâmlarından Ve Büyüklerinden Oldu. Bilhassa Fıkıh, Tefsîr, Hadîs, Nahiv, Beyân Ve Diğer İlimlerde Ve Evliyâlık Yolunda Derecesi Çok Yüksek İdi. Çeşitli İlimlere Dâir Çok Kıymetli Eserler Yazdı.

îzâh-ul-mesâlik, Er-risâlet-ül-merdiyye Fî Şerhi Düâ-iş-şâziliyye, Şerh-ut-telkîn, Uyûn-ül-hakâik, Keşf-ül-belâga Ve Şerh-ül-cümel Liz-zücâcî bunlarin Belli Başlilaridir.

ebû Süleymân Dâvûd-i İskenderî Hazretleri, "ameller (in Kiymeti) ancak Niyetlere Göredir. Herkesin Niyet Etti?i Ne İse, Eline Geçecek Olan Ancak Odur." hadîs-i şerîfinde Geçen Niyet Hakkında Buyurdu Ki: "bâtındaki Derecenin Yüksekliği, Niyetin Yüksekliği Nisbetindedir. Yâni Niyetindeki Üstünlüğün Ne Kadar İse, Bâtınî Âlemdeki Derece Ve Yüksekliğin De O Nisbette Üstündür."

dâvûd-i İskenderî'nin Buyurduğu Kıymetli Sözlerinden Bâzıları Şunlardır:

"mürşid, Yol Gösterici, Rehber; Sana İlâcı, Tedâvî Olmak Yolunu Gösteren Değil, Tedâvî Eden, Mânevî Olarak Terbiye Edip, Yetiştiren Zâttır. Böyle Olmıyana Mürşid Denmez."

"allahü Teâlânın Muhabbetinden Bir Zerreyi, Bin Yillik İbâdete De?işme! Çünkü; Hadîs-i Şerîfte"kişi Sevdi?i İle Berâberdir" buyrulmuştur.

"şehvetler, Bitmeyen Arzu Ve İhtiraslar, Üstü Örtülü Azaplardır."

"bir Velîde, İki Çeşit Nûr Bulunur. Birincisi; Rahmet Ve Şefkat Nûru Olup, Bu Nûrla, Evliyâlık Yolunda Bulunmaya Müsâid Olanları Kendisine Cezbeder, Çeker. İkincisi İse; Feyz, İzzet Ve Kahr Nûru Olup, Bu Nûrla Da, Allah Yolunda Bulunmaktan Uzak, Taşkın Kimseleri Kendisinden Uzaklaştırır."

"kulun İlmi Arttıkça, İlim Talebi, Daha Çok Öğrenmek Arzu Ve İhtiyâcı Da Artar. Himmeti De Yükselir. Çünkü Kişi, Cehâlet Hâlinde, Sâdece İlim Öğrenmeyi, Daha Çok İlim Sâhibi Olmayı İster Ve Buna Kendisini Çok Muhtaç Hisseder. İlmin Çok Dereceleri Vardır. Onun Sonu Yoktur."

"âlimler, Zâhirî Ve Bâtınî Âlimler Olarak İkiye Ayrılır. Zâhirî Âlim; İlmi Arttıkça, Zuhûru, Ortaya Çıkması, Tanınması Artan Kimsedir. Fakat Bâtınî Âlim Bunun Zıddıdır. O Gizlidir. Mânâlar Âleminde İlerledikçe, Kendisi, Kendisini Ve İlmini Anlamaktan, İdrâk Etmekten Âciz Kalır. İlmi De Kendisi İle Birlikte Gizlidir. Zâhirde, Görünüşte Onun İlminin Ve Kendi Hâlinin Bir Belirtisi Olmaz. Ancak Ehli Olanlar Tarafından Tanınabilirler."

"insanlar İki Kısımdır. Birinci Kısım, Dünyâ İle Uğraşanlar Olup, Onu Îmâr Etmeye Çalışır. Onun Yolunun Esâsı Dünyâ İle Uğraşmaktır. İkinci Kısım İnsanlar İse, Mânâ Âlemi İle, Mânevî İşlerle Uğraşan Kimseler Olup, Bunlar, Matlûba (allahü Teâlâya) Kavuşmak, O'nu İstemek Arzusuyla Yanarlar. Bütün Gayretleri Bunun İçindir."

"kalbin Tam Bir İhlâs İle "lâ İlâhe İllallah (allahü Teâlâdan Başka Hiçbir İlâh Yoktur)" Diyerek Bir Defâ Allahü Teâlâya Yönelmesi, Allahü Teâlâdan Gâfil Olarak Yapılan Yer Dolusu İbâdetten Hayırlıdır."

"mümin Kulların Kalbleri, Evliyânın Kalblerinin Gölgeleri Altındadır. Evliyânın Kalbleri, Enbiyânın Kalblerinin Gölgesi Altındadır. Enbiyânın Kalbleri De, Allahü Teâlânın İnâyet Ve Yardım Nûrları Altındadır."

"gönül Kapılarının Açılmasında Elde Edilebilecek En Büyük Nasîb, Gaflet Hâlinden Kurtulabilmektir."

"bir Kimse, Sâhibi Olan Allahü Teâlâyı Bırakır, O'ndan Başka Birine Kalb Gözünü Çevirip, Ona Bakar Ve Ona Gönül Verirse, Başına Şu Üç Şey Gelir: 1. Kalbinde, İlâhî Nûrları Müşâhede Etmesine, Hakkı Ve Hakîkati Görmesine Mâni Olan Perde Hâsıl Olur. 2. Kalbini Hangi Sebeple Mahlûklara Kaptırdığına Dâir Hesâba Çekilir. 3. Allahü Teâlâdan Başka Bir Şeye Gönül Verdiği Ve Niyeti Bozuk Olduğu İçin Azap Görür."

"bir Kimsenin Dünyâ Ve Âhiretine Faydalı Olan Bir Hâli Yoksa, O Kimse, Cansız Maddelerden Farksızdır. Şâyet Bir Kimsenin İşi Gücü Şer, Kötü İşler Ve Mâsiyet, Günah Olursa, Bu Durumda O, Bir Şeytandan Farksız Olur. Bir Kimse Hem Dünyâ Ve Hem De Âhiret İşlerini Birlikte Yürütmeye Çalışıp, Dünyâlık İşlere Daha Fazla Önem Verirse, O Kimsenin Hayvandan Farkı Kalmaz. Düşüncesi, İşi, Meşgûliyeti Yalnız Allahü Teâlâ İçin Olan Kimse İse, Bir Melek Gibidir."

"eğer, İnsanlar Velî Zâtların Kadrini, Kıymetini Bilip İyice Anlayacak Derecede Olsalardı, Herkes Karşılaştığı Bütün İnsanlara Karşı Edebli Olurdu. Çünkü, Görünüş Îtibâriyle Velî De Bizim Gibi Bir İnsandır Ve Karşılaştığımız Bir Kimse De, Allahü Teâlânın Bir Velî Kulu Olabilir. Velî, Şekil Ve Şemâil Bakımından, Giyinip Kuşanma Bakımından Ve Diğer Birçok Beşerî Sıfatlarla, Öteki İnsanlardan Farklı Olmayan Bir Kimse Gibi Görünür. Hâlbuki, Haddizâtında O, Diğer İnsanlardan Tamâmen Farklı, Apayrı Bir İnsandır. Her Ân Gönlü Allahü Teâlâ İledir Ve O'nun Muhabbeti İle Yanmaktadır. İşte Velînin Asıl Hâlini Bildiren Bu Husûsiyetini, Ancak Onun Gibi Olanlar Anlar. Diğer İnsanlar İse, Onu Kendileri Gibi Bir Kimse Zannederler."

"âbidde (allahü Teâlâya Çok İbâdet Edende) Ve Ârifde Nefse Düşmanlık Vardır. Fakat İkisinin Düşmanlıkları Farklıdır. Âbid, Nefsinin Yaptıklarının Kendisi İçin Zararlı Olduğunu Bildiği İçin, Nefsin Yaptığı İşlere Düşmandır. Ârif İse, İşleriyle Birlikte, Nefsin Kendisine De Düşmandır. Çünkü Nefs, Allahü Teâlâya Düşmandır."

"bir Kimse Birini Severse, Onun Bu Sevgisi, Bu Sevgiye Kavuşmasına Sebeb Olanı Da Sevmeyi Gerektirir."

"insanoğlu Dünyâya Etten Bir Kanat İle Gelir. Üstünde Çeşit Çeşit Nîmetlerin Bulunduğu Yükseklikler, Altta İse Cehennem Ateşi Vardır. İnsanoğlu Bu Kanadını İyi Besleyip, Damarlarını İyi Kuvvetlendirmeli Ki, Kanat Zayıf Olup, Vazîfesini Yapamayacak Hâle Gelmesin Ve Sâhibini Ateşe Düşürmesin."

"allahü Teâlâ Bir Kulu İçin Hayır Murâd Edince, Onun Kalbine Hakîkî İlimleri Yerleştirir."

"kur'ân-ı Kerîmi Hakîkî Olarak Dinleyebilmenin, Böylece Onun Mânevî Lezzetinden Haz Alabilmenin İlk Mertebelerinden Birisi, Fânî Olan Mahlûkların Hepsini, Gözünden Ve Gönlünden Silmektir."

"bir Talebe, Kendisine İlim Ve Edeb Öğreten Ve Hakîkî Âlim Olan Hocasına Edep Ve Muhabbetle Nazar Edip Bakınca, Hak Yoluna Girmiş Olur."

"mahlûklar Arasinda Hîlekârlik, Düzenbazlik Olmadi?i Zaman, Allahü Teâlânin Tevfîk, Yardim Ve Başari İhsânlari Ya?mur Misâli Ya?ma?a Başlar."

"bir Kul, Kalbini Allahü Teâlâya Tevcih Edip Döndürdüğü Müddetçe, Allahü Teâlâ Onun Bütün Dağınık İşlerini Toparlar, Bir Araya Getirir.fakat Kul, Allah Korusun, Kalbini Bir Kula Tevcih Eder, Kendisi Gibi Âciz Bir Mahlûktan Meded Umarsa, Bütün İşleri Darmadağınık Olur."

"allahü Teâlâyı Tanıyan Âriflerin, Dünyâya Düşkün Olanlardan Kaçıp, Onlardan Uzaklaşmaları, Onların Üzerinde Dünyâ Cîfesinin Pis Kokusu Duyulup, Etrâfı Rahatsız Ettiği İçindir."

"bakış Durumlarına Göre Gözler Dört Kısımdır. Birincisi; Peygamberlerin Gözleridir Ki, Görüşü Kuvvetli Ve Keskindir. Tesirini İlk Bakışta Gösterir. Bu Gözlerin Sıhhati Tamdır. İkincisi; Velî Zâtların Gözü Olup, Bunların Da Sıhhatleri Tam Olmakla Berâber Görüşleri Birinci Kısımdakiler Kadar Kuvvetli Değildir. Üçüncüsü; Müminlerden Gâfil Olanların Gözüdür Ki, Görünüşte Var Olduğu Hissedilir Ve Görülür. Fakat Görüşü Zayıftır, Tesir Etmez. Yâni Perdelidir. Dördüncüsü İse; Kâfirlerin Gözü Olup, Kördür Ve Hiçbir Hakîkati Göremezler."

"evliyâ, Bütün Gizliliğine Ve Tanınmamasına Rağmen Bir Lamba Gibidir. Etrâfını Aydınlatır. İnsanlar, Kendilerine Gelen Birçok Faydalı Şeyin Onun Sebebi Ve Hürmetine Geldiğini Anlayamazlar. Bunun Böyle Olduğunu, Çoğu Zaman Velînin Kendisi Bile Bilmez."

"peygamberler, Peygamberlere Tâbi Olup İzlerinde Yürüyenler, Muhabbet Ehli Olup, Allahü Teâlâyı Ve O'nun "seviniz" Buyurduklarını Sevenler, Ziyandan Kurtulup, Nîmetlere Kavuşmuşlardır."

"velîlerden Bir Zât, Şarkta Allahü Teâlânın Dînine Âit Bir Şey Konuşsa, Garbda Bir Kimse O Velînin Sözlerini Duyup Kabûl Etse Ve Bunlara Tâbi Olup, Uysa, Nasîbi Kadar O Velînin Nûrundan İstifâde Eder. Aradaki Uzaklık İstifâdeye Mâni Olmaz."

"senin, Az Amel, Nûrlu Ve Parlak Bir Kalb İle Allahü Teâlânin Huzûruna Çikman; Çok Amel, Fakat Nûrsuz Bir Kalb İle Çikmandan Daha Hayirlidir."

"âlimler Ve Velîler, Dünyâ Hayâtında Hakîkî Hâlleri İle Zuhûr Eyleyip Meydana Çıkmazlar. Ancak İlmî Hüviyeti İle Zuhûr Eyler. Ama Allahü Teâlâ, Âhirette Onları Hakîkî Hâllerinde Gösterecektir."

"kendisinden İlim Ve Edeb Öğrendiğin Üstâda Hizmet, Babaya Hizmetten Önce Gelir. Çünkü Baba, Senin, Bu Birkaç Günlük Keder Ve Sıkıntı Âlemine Gelmene Vesîle Oldu. O Kıymetli Üstâd İse, Seni Safâ Âlemine, Yüce Âleme Yükseltmekte, Ebedî Saâdetine Vesîle Olmaktadır."

"dünyâya Gelip, Kâmil Bir Mürşidin (yol Göstericinin) Mânevî Terbiyesi İle Yetişmeden Ölen Bir Kimse, Kirli, Pis Olarak Ölür. İsterse, İnsanların Ve Cinlerin Sayısı Kadar İbâdet Yapmış Olsun."

"allahü Teâlânın, Kullarına İhsân Ettiği Nîmetlerin En Büyüklerinden Birisi, Aralarında İrfân Sâhibi Velî Bir Zâtı Bulundurmasıdır. İsterse İnsanlar Onu Tanımasınlar Ve Bilmesinler."

"âriflerden Bir Zâtın Yanında Ve Sohbetinde Bir An Bulunmanın Faydası, Babanın Terbiyesinden, Öğretmenin Zâhirî Meseleleri Öğretmesinden Çok Daha Fazladır. Onun Bir Anlık Terbiyesi, Öbürlerinin Yirmi Yıllık Terbiyesinden Daha Fazla Ve Daha Tesirlidir. Çünkü Onlar Dış Görünüşü Terbiye Etmeye Uğraşırlar. Ârif Zât İse, İnsanın Bâtınını, Rûh Yapısını Terbiye Eder, Yetiştirir."

"cehennem Ehli İçin Azapların En Şiddetlisi, Cennet Nîmetlerinden Mahrum Olmaktır. Bu Mahrum Olmanın Sıkıntısı, Onlara Azapların Hepsinden Daha Acı Gelir."

"kadir Gecesi, O Senenin Kalbidir. Îmân Dolu Bir Kalb De, İçinde Bulunduğu Cesedin Kadir Gecesidir."

 

kerâmet Ve Menkîbeleri

öyle Bir Kimseyle Arkadaş Ol Ki...

sohbetlerinde Şöyle Nasîhat Ederdi:

"ey Âdemoğlu! Kendi Kendine Ne Kadar İnsafsız Davranıyorsun. Hayâtın Boyunca, Her Gün Dünyâ İle Meşgûl Olursun, Onun Geçici Ve Aldatıcı Güzellikleri İle Oyalanırsın. Fakat Her Gün Bâkî Olan, Hakîkî Saâdet Ve Sonsuz Nîmetler Yeri Olan Cennet'e Dâvet Olunursun. Cennet'e Hiç Îtibâr Etmezsin. Dünyâyı Bir Tarafa İtip, Âhirete Yönelmedin. Hiç Olmazsa İkisini Aynı Seviyede Tutup Ona Göre Hareket Etseydin. Sen İse Âhireti Sanki Unutmuş Gibisin."

"yaptığın Bütün İbâdetlerde Gâyen, Sâdece Kendisine İbâdet Ettiğin Allahü Teâlâya Yakınlık Olsun. Hattâ Bu Gâye, Ecir Ve Sevaptan Daha Önce Olmalı. Allahü Teâlâya Yakın Olmak Nîmeti Ele Geçince, Öyle Sevaplar, Öyle Ecirler Gelir Ki, Anlamak, Hesâb Etmek Mümkün Olmaz."

"amelin Ve İlmin Hâlis Olanını İste! Hâlis Niyetle Allahü Teâlâya İbâdet Ederken, İnsanlık Hâli Bâzı Kusûrların Olursa, Onlar İçin De Derhâl Tövbe Et!"

"sen, Şu Anda Bulunduğun Dünyâda Ebedî Kalacak Değilsin. Bâkî, Sonsuz Olan Âhiret Yurduna Da Henüz Ulaşmış Değilsin. Bu Hâl Karşısında Sana Düşen, Kendisine Çok Yakın Olduğun, Senin Her Hâlini Gören, Duyan Ve Bilen Zâta (allahü Teâlâya) Yönelmektir."

"hakîkî İrfân Sâhibi Makbûl Bir Zâta Tâbi Olarak Peşinden Bir Adım Gitmen, Kendi Boş Arzunla, Nefsine Uyarak Ve Güyâ Hak Yol Zannederek, Kendine Göre Tuttuğun Yolda Yüz Bin Fersah Yürümenden Daha Faydalı Ve Daha Hayırlıdır."

"öyle Bir Kimse İle Arkadaş Ol Ki, Onda Maddeye Temâyül Edecek Onu Sevecek Bir Kalb Bulunmasın."

"bir Kimse Sana, Nefsânî Hazînesinden Bir Şeyler Vermek İsterse, Onu Sakın Kabûl Etme! Bir Kimse Ki, Sana Akıl Hazînesinden Bir Şey Vermek İsterse, Bunu, İçindeki Hikmet Nûru İle Mukâyese Et! Arzuna Göre İster Kabûl Et, İstersen Reddet! Bir Kimse De, Sana Kalb Hazînesinden Bir Şey Vermek Dilerse, Sakın Onu Reddetme! Hemen Kabûl Et! Hattâ Fazla Vermesini, Arttırmasını İste! Şâyet Bir Gün Gayb Âlemi Hazînesinden Bir Şey Dağıtana Rastlarsan, Sakın Onu Kaçırma! İyi Bil Ki, En Büyük Hazîne Odur."

 

kaynaklar

1) Câmiu Kerâmât-il-evliyâ; C.2, S.8

2) Tabakât-ül-kübrâ; C.1, S.188

3) Bugyet-ül-vuât; C.1, S.562

4) Mu'cem-ül-müellifîn; C.4, S.140

5) El-a'lâm; C.2, S.333

6) Ed-dürer-ül-kâmine; C.2, S.100

7) Esmâ-ül-müellifîn; C.1, S.360

8) Îzâh-ul-meknûn; C.1, S.557, 569; C.2, S.133

9) Keşf-üz-zünûn, S.481, 661, 890

10) Neyl-ül-ibtihâc; S.116

11) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; C.10, S.76

Yorumlar
Kod: GD6JD