konya'da Yetişen Evliyâ Hanımlardan. Mevleviye Tarîkatının Büyüklerinden. On Yedinci Yüzyılda Yaşadı. Babası, Mevleviye Tarîkatının İleri Gelenlerinden Şeyh Muhammed'dir. Doğmadan Önce Annesi Rüyâsında Şeyh Dîvânî'nin Kendisine Süslü Bir Bilezik Taktığını, Ayrıca Bir Bilezik Daha Verip; "bu Da Doğacak Kızınızın." Dediklerini Gördü. Rüyâsını Ertesi Gün Beyine Anlatınca, Doğacak Çocuğun Kız Olacağına, Ona Destîne İsmi Konmasına İşâret Vardır, Diye Yorumladı. Doğum Târihi Belli Değildir.
destîne Hâtun Küçük Yaştan Îtibâren İbâdet Etmek, Allahü Teâlânın Be?endi?i İşleri Yapmak, Nefsinin İstedi?i Şeyleri Yapmamakta Çok Gayretli Olup, Dünyâ Süsüne Ve Lezzetlerine Kiymet Vermezdi. Babasindan; Tefsîr, Hadîs Ve Medreselerde Okutulan Bütün İlimleri Ö?rendi Ve mesnevî'yi İncelikleri İle Okudu. Zamâninin Büyük Bir Kismini, Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî Hazretlerinin Türbesinde Sâlihâ Hanimlar İçin Yapilan Kafeste İbâdet, Zikir Ve Murâkabe İle Geçirirdi. Babasinin Vefâtindan Sonra Dergâhi İdâre Etmek Kendisine Kaldi. Fakat mesnevî okutmak Ve Ders Vermeye Babasinin Yetişmiş Talebelerinden Birisini Tâyin Etti. Herhangi Bir Müşkil Ortaya Çıktığında Ve Bir Husus Hakkında Görüşü Alınmak İstendiğinde, Yazılı Olarak Kendisine Arz Edilir, O Da Cevap Gönderirdi.
karahisar Mevlevî Dergâhına Âit Vakıflar Vardı Ve Dergâha Mensup Kimseler Tarafından İşletiliyordu. Devlet, Mevlevîleri Bâzı Yükümlülüklerden Muaf Tutmuştu. O Sırada Karahisar Sancağı Vâlisi Bâzı Kötü Kimselerin Teşviki İle Devletin Mevlevîlere Tanıdığı Muâfiyet Hakkına Riâyet Etmeyip, Sırf Onların Mallarını Müsâdere Etmek İçin İftirâ İle Zengin Olanları Yakalatıp Hapsettirerek, Mallarına El Koydu. Bunların Çoluk-çocuğu Gelip Durumlarını Destîne Hâtuna Anlattılar. O Da; "eğer Vâli Onları Hapisten Çıkarmazsa Yakalanacağı Hastalıktan Kurtulamaz." Diyerek Gelenleri Teselli Etti. O Sırada Vâli Çeşitli Yerlerinden Rahatsızlandı. Doktorlara Gidip İlaç Kullandıkça Hastalığı Daha Da Arttı. Vâlinin Hanımı, Destîne Hâtunu Sever Ve Ona Hürmet Gösterirdi. Kocasının Rahatsızlığına Çâre Bulunamayınca, Destîne Hâtundan Duâ İstemeye Gitti. Destîne Hâtun; "sevdiklerimiz Hapisten Ve Ayakları Zincirden Kurtulmadıkça Murâd Hâsıl Olmaz." Dedi. Vâlinin Hanımı Bunları İşitince Kocasının Hastalık Sebebini Ve O Kadar Tedâvî Görmesine Rağmen Niçin İyileşmediğini Anladı. Durumu Kocasına Bildirince, Derhal Hapsettiği O Şahısları Serbest Bıraktı. O Anda İyileşti Ve Yaptığına Pişmân Oldu. Allahü Teâlânın Lütfu İle Hastalıktan Kurtulmasının Şükrânesi Olarak Dergâhta Bulunanlara İkrâmda Bulundu.
destîne Hâtun, Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî Hazretlerinin Türbesi Yakınlarında Dar Ve Karanlık Bir Odada Yaşardı. Gündüzleri Oruç Tutar, Vakitlerini Allahü Teâlâyı Anmakla Geçirirdi. Allah Korkusu İle Göz Yaşları Dökerdi. Onun Bu Hallerini Görüp, Gönülleri Râzı Olmayan Sâlihâ Hanımlar; "kendinize Çok Eziyet Ediyorsunuz. Birazcık Bedeninizin Rahatını Düşünseniz Olmaz Mı?" Dediklerinde, Onlara; "bunlarsız Olmaz. Binicinin Serkeş, Dikbaşlı, İtâatsız Ata Yumuşaklık Yapması Onun Serkeşliğini Arttırır." Diye Cevap Verirdi.
destîne Hâtun'un Bedeni Zayıf İdi. Bir Kerre Yanına Gelenler Bir Tek Post Üzerine Oturduğunu Ve Üzerinde Eski Bir Elbise Olduğunu Gördüler. "bedeninizi Rahat Tutacak Birkaç Elbise İle Birkaç Yaygı Alsak." Dediklerinde; "biz Postu, Allahü Teâlânın Yolunda Ayağımızın Altına Koyduk. Üstelik Bu, Allah Yolunda Kurban Olan Koyunun Postudur. O Binlerce Güzel Elbiseden Daha İyidir." Buyurarak Dervişlerin Post Üzerine Oturmalarının Sırrını Da Beyân Etmişlerdir.
küçük Muhammed Efendinin Annesi Vefât Edince, Destîne Hâtun Onu Yanına Alarak, Bizzat Terbiyesi İle Meşgul Oldu Ve Yetiştirdi. Maddî Ve Mânevî Her Şeyini Ona Teslim Etti. Dergâh İşlerini Ona Bırakıp, Kendisi Bütün Dünyevî Alâka Ve Düşüncelerden Sıyrılıp, Odasında Ömrünün Sonuna Kadar Uzlet Ve Yalnızlık Hâlinde Kaldı. Seksen Senelik Ömrünü Hep Allahü Teâlâ İle Berâber Bulunarak, Âhireti Düşünüp Hazırlık Yaparak Geçirdi. Bu Halde İken Vefât Etti.
1) Sefîne-i Nefîse-i Mevleviyân; C.1, S.246