rumeli Evliyâsının Büyüklerinden. Sınır Boylarında Yetişerek, Rumeli'de İslâmiyetin Yayılması İçin Gayret Gösteren Gâzî Dervişlerdendir. Doğum Târihi Ve Yeri Bilinmemektedir. 1575 (h.982) Senesinde Dimitrofça'da Vefât Edip, Orada Defnedildi.
muslihuddîn Efendi, İlim Tahsîlinden Sonra, Memleketinde Sanat İle Meşgûl Oldu. İnsanlara Bildiklerini Öğretir, Yanlışlıkları Düzeltir, Garib Ve Kimsesizlere Yardımda Bulunur, Herkese İyilik Ederdi. Soğuk Bir Kış Gününde, Çoluk-çocuğunun Maîşetini Temin Ettiği Dükkânında Çalışırken, Bir Kadın Ve İki Çocuğunun Yoldan Geçtiğini Gördü. Çocukların Hâline Çok Acıdı. Garîblerin Üşüdükleri, Yürüyüşlerinden Belli Oluyordu. Hemen Peşlerinden Koşup:
"bre Kadın, Bu Garibleri Bu Kış Gününde Sokağa Döküp De Nereye Gidiyorsun?" Dedi. Çâresiz Kadın, İki Gözü İki Çeşme Ağlayarak; "bu Garîblerin Babaları Vefât Etti. Yakınımızda Bulunan Bir Zâlim De, Eline Geçirdiği Sahte Hüccetle (senetle), Yetimlere Babalarından Mîrâs Kalan Çiftliği Elde Etmek İstedi. Bu Kış Günü Bizi Tâciz Ediyor." Dedi. Kadıncağız Bunları Anlatırken, Hasmı Da Geldi. Muslihuddîn Efendi, Adama Çıkışıp; "behey Adam, Bu Garîbleri Niçin İncitirsin? Senin Gibiler Bunlara Yardım Edecek Yerde, Bu Fakirleri İncitirse, Kimden Merhamet Beklenir?" Dedi. O Adam Da, Kendisini Savundu. Muslihuddîn Efendi, Onları Kâdıya Götürdü. "resûlullah Efendimizin Hürmetine Bu Kadıncağızın İşlerini Hallediverin." Dedi. Deliller, Senetler Karşılaştırıldı. Adamın Yalan Söylediği Anlaşıldı. Elindeki Hüccet, Senet Alınıp Yırtıldı. Yetimler İçin Yeniden Hüccet Yazıldı. Muslihuddîn Efendi, Yetimlerin İhtiyaçlarını Görüp Köylerine Gönderdi. Kadın Ve Çocuklar, Yana Yakıla Duâ Ettiler. O Gece Muslihuddîn Efendi Rüyâsında Resûlullah Efendimizi Görmekle Şereflenip, Hazret-i Ali'nin Terbiyesi İle Müşerref Olarak, Aynı Yola Hizmet Etmesi İşâret Edildi. Sabahleyin Yol Hazırlığı Yapıp, Yanına Bir Yol Arkadaşı Da Bularak, Çelebi Halîfe'nin Halîfesi Ve Dâmâdı Sünbül Sinân Efendinin Halîfesi, Saraylı Aynî Dede'nin Yanına Gitti. Yıllarca Onun Hizmetinde Bulunup, İlim Ve Feyzinden İstifâde Etti. Ahlâkını, Resûlullah Efendimizin Ahlâkına Uydurmak İçin Çalışıp, Yüksek Makamlara Kavuştu. Sofyalı Bâlî Efendiyi Görmek İçin Hocasından Müsâade İstedi. Ancak, Bir Başka Zâta Gitmesine Müsâade Edildi. Hocasının Bildirdiği Zât İçin İstihâreye Yattı. Rüyâda Bildirilen Usûl Dâhilinde Hazırlıklarını Yapıp, Yanına Aldığı Yol Arkadaşı İle Birlikte, Gitmesi Emredilen Zâtın Bulunduğu Dimitrofça Kasabasına Vardı. Câmi Önünde Konakladı. İki-üç Gün Orada Kalıp, İbâdet İle Meşgûl Oldu. Aradığı Zâtı Bulamadı. Câmiden Ayrılıp Çarşıya Vardı. Dükkânlardan Birinde, Ölü Gibi Duran Bir Zâta Gözü Takıldı. Âdetâ Mıknatısın Demiri Çektiği Gibi, İhtiyâr Onu Yanına Çekti. Dükkâna Varıp Selâm Verdi. O Zât Selâmını Alıp; "hoş Geldin, Muslihuddîn Efendi, Sen Gelince Bizim Gitmemiz Îcâbeder." Dedi. Muslihuddîn Efendi De; "ben, Ülfet Ve Sohbete, Sizden İstifâde Ümîdiyle Geldim. Ayrılık Arzusuyla Gelmedim." Dediyse De, O Mübârek Zât; "elbette Sizin Gelmeniz, Bizim Gitmemizi Îcâbettirir." Buyurdu. Bir-iki Gün İçinde De Oradan Ayrılıp Gitti.muslihuddîn Efendi, Dimitrofçayı Vatan Edinip, Âilesini Ve Çocuklarını Getirdi. Yıllarca Orada İnsanlara Feyz Saçtı. Çevre Kasaba Ve Köylerden Birçok Talebe Geldi. Vakitlerini Tâat Ve İbâdetle, Kıymetlendirdi. Onu Sevenler, Velî Bey Câmii Yakınlarında Bir Dergâh İnşâ Ettiler. Orada Yüzlerce İnsan İlim Öğrendi. Kalplerini Tasfiye Ve Nefslerini Tezkiye Edip, Nice Makamlara Yükseldiler. Nice Garibler, Dertliler, Muslihuddîn Efendinin Mübârek Duâları İle Dertlerinden Kurtulup Sıhhat Ve Âfiyet Üzere Yaşadılar.
şikloş Kasabasından Dervîş İsminde Bir Hattata Bir Cinnî Musallat Olmuştu. Gidip Muslihuddîn Efendiye Hâlini Arzetti. Muslihuddîn Efendi; "eğer Sen Burada İken Cinnî Gelirse Bana Göster." Buyurdu. O Kimse De, Birkaç Gün Orada Kaldı. Cinnî Hiç Gelmedi. Hâlini Muslihuddîn Efendiye Arzetti. O Da Bir Duâ Yazıp Verdi. "bunu Üzerinde Taşırsın. İnşâallah Gelmez." Buyurdu. O Kimse Şikloş'a Geri Döndü. Bir Hafta Sonra O Cinnî Kapıda Göründü. İçeri Giremiyordu. Oradan; "bre Zâlim, Ben Sana Neyledim Ki, Beni Şikâyet Ettin?" Dedi. Adamcağız, Utanç Ve Korkusundan Birşey Diyemedi. Sonra Cinnî, "âh!" Deyip Feryâd Ederek Gitti. On Beş Gün Sonra Tekrar Göründü. Daha Sonra Hiç Görülmedi.
bir Gün Muslihuddîn Efendinin Huzûruna Gâzi-levend Kılığında Bir Kimse Geldi. Bir Mikdâr Sohbetten Sonra Gitti. Muslihuddîn Efendi Talebelerine; "levendi Gördünüz Mü? O Ebdallerdendi." Dedi. Muslihuddîn Efendinin De Ebdallerin Reisi Olduğu Söylenirdi. Pâdişâhlar, Paşalar, Uç Beyleri Ondan İstimdâd Eyler, Yardım Beklerdi. O Da, Gönlü Cihâd Aşkıyla Yanan Gâzilerin Yardımına Koşardı.
bu Hâdiseyi, Muslihuddîn Efendi Daha Önce Hüseyin Dede'ye Haber Vermişti. Hüseyin Dede O Sıralarda Sâkmâr Önlerindeki İslâm Askerlerinin Hâlinin Ne Olduğunu Düşünür, Meraklanırdı. Bir Gece Rüyâsında, Muslihuddîn Efendiyi Gördü. Câminin Bahçesi Önünde Silâh Kuşanmış, Savaşa Gidecek Bir Hâldeydi. Bu Sırada Pür-silâh Bir Grup Asker Ortaya Çıktı. Hüseyin Dede; "bunları Şâkmâr'a Gönderelim. Oradaki Askerlere İmdâda Gitsinler." Dedi. Kabûl Etmedi. "onlar Rahattırlar, İstersen Bak Da Gör." Deyip İşâret Etti. O Da İşâret Ettiği Yere Dönünce, Oradaki Askerlerin Ne Kadar Rahat Olduklarını Gördü. "ama Hasan Paşaya İmdâda Gidelim." Deyip, Onu Da Yanlarında Götürdüler. Sonra Da; "kâfirin Hasan Paşa Tarafından Yenilmesi Muhakkaktır, İnşâallah." Buyurdu. Birkaç Gün Sonra Korşik'in Yenilip Esir Edildiği Haberi Geldi.
talebelerinden Dimitrofçalı Dürrî Efendi Gençliğinde Ağır Hasta Olmuştu. Yakınları Ondan Ümitlerini Kesmişlerdi. Annesi Son Çâre Olarak Gidip Muslihuddîn Efendiden Duâ İstedi. O Da Duâ Ettikten Sonra, Duâlar Yazıp Verdi. Annesi Daha Eve Gelmeden, Allahü Teâlânın İzniyle Bedenine Kuvvet Geldi. Kalktı, Abdest Alıp Namaza Durdu. Bu Sırada Annesi Geldi. Onu Namazda Görünce Aklı Başından Gitti. Allahü Teâlâya Nasıl Hamdedeceğini Şaşırdı. Muslihuddîn Efendiye İçten Duâlar Etti Ve Büyüklüğünü Yakînen Anlamış Oldu.
dimitrofçalı Gaybî Efendinin Kardeşleri Doğduktan Birkaç Ay Sonra Ölürlerdi. O Doğunca, Dedesi Muslihuddîn Efendinin Huzûruna Varıp; "kızımın Evlâdı Yaşamıyor. Şimdi De Bir Oğlancığı Oldu. Hayır Duânızı Beklerim." Dedi. Muslihuddîn Efendi Duâdan Sonra; "adını Gaybî Koy, İnşâallah Yaşar." Buyurdu. Gaybî Efendi Allahü Teâlânın İzni İle Uzun Yıllar Yaşadı Ve Muslihuddîn Efendinin Talebesi Olmakla Şereflendi.
kânûnî Sultan Süleymân Han, Zigetvar Seferi Esnâsında Kaleyi Kuşatınca, Pertev Paşa Da Küle Kalesini Kuşatıp, Topa Tuttu. Zafer Müyesser Olmadı. Muslihuddîn Efendi, Dimitrofça'dan Talebelerini Toplayıp, Küle'ye Doğru Yola Çıktı. Muslihuddîn Efendinin Oraya Ulaştığı Gün, Asker Arasında Zafer Haberi Yayıldı. Askerin Mâneviyâtı Çok Yükseldi. Askerler, Daha Kale Alınmadan Birbirlerini Tebrik Ediyorlardı. Kısa Süre Sonra İslâm Ordusu Kaleyi Fethetti. Muslihuddîn Efendi, Fetihten Sonra Hüseyin Dede'ye; "hemen Bir (atlı) Araba Bul, Öğleyin Çıkıp Zigetvar Gazâsına Yetişelim!" Diye Tenbih Etti. Hüseyin Dede, Arayıp Taradı, Münâsip Bir Şey Bulamadı. Bütün Arabacılar, Askere Erzak Ve Silâh Yetiştirmekle Meşgûldü. Gelip Muslihuddîn Efendiye Durumu Arzetti. Muslihuddîn Efendi; "ne Yapıp Yapmalı, Bir Araba Bulmalıyız. Bütün Erenler, Gazâya Çıktılar." Dedi. Hüseyin Dede, Yeniden Araba Aramaya Çıkıp, İkindiye Doğru Bir Araba Buldu. O Gece Travnik Kasabasına Vardılar. Ertesi Gün İkindi Saatine Doğru, Havâlideki Nehre Ulaştılar. Ancak Yakında Konak Yeri Olmadığından, Bir Saldırı Tehlikesi Vardı. Bunun İçin Köprüden Geçmeyip Yukarıdan Dolaştılar. Cumâ Günü Seher Vakti Kalkıp, Öğle Vaktinden Sonra Şikloş'a Yetiştiler. Oradan Da Sevenleri Yanlarına Katılıp, Akşama Doğru Pâdişâhın Ordusuna Ulaştılar. Ertesi Gün Savaş Alanına Vardılar. Çok Geçmeden Hisâr Tutuştu, Yanmaya Başladı. Bir Müddet Sonra Da İslâm Bayrağı Zigetvar Kalesi Burçlarında Dalgalandı.
gargarofça Kasabasından Koca Şâban Adlı Bir Sipâhi, Terzi Sûfî Nâmında Sâlih Bir Kimse İle Berâber Zigetvar Seferine Katıldı. Sirem Sancakbeyi, Bâlî Beyin Yanında Karakol Hizmetinde İdiler. Çevreyi Kontrol Ettikten Sonra, Sahrada Uyuya Kaldılar. Bir Müddet Sonra Uyanan Terzi Sûfî, Şâban Beyi Uyandırıp; "gel Şâban Bey, Hücûma Katılalım. İnşâallah Hisar Fetholunur." Dedi. O Da Latîfe Edip; "düşte Görmüşsen Hayrola." Dedi. Terzi Sûfî De; "inşâallah Olur. Ak Abalı Dervişler Gelip, Hisarı Ateşe Verip İçeri Girerler, Hayır Alâmetidir." Dedi. Abdest Alıp Yola Koyuldular. Kaleye Yaklaştıklarında, Sevinç Çığlıkları Atan Askerler; "muslihuddîn Efendi Geldi. Kalenin Fethini Haber Verdi." Diyorlardı. Onlar Yürüyüşe Devâm Ettiler. İşte Bu Sırada, Hisarın Alevler İçinde Yandığını Gördüler. Hep Berâber Hücûm Edip, Fetihten Ümitsiz İken, O Gün Kaleyi Ele Geçirdiler.
hoca Paşa Adlı Bir Talebesi Günahlar İçerisinde Yuvarlanıp, Kötülerle Düşüp Kalktığı Günlerden Birinde Rüyâsında, Muslihuddîn Efendi Yanına Geldi. Tabanına Öyle Bir Değnek Vurdu Ki, Acısı Tepesine Çıktı. Sabah Olunca, Tabanının Acısıyla Bir Merkebe Binip, Dimitrofça'ya Muslihuddîn Efendinin Huzûruna Vardı. Onu Görür Görmez; "ey Zavallı! Seni Döven Ben Değildim. Başka Bir Kimseydi." Deyince, Hayretinden Dona Kaldı. Aklı Başına Gelince, Tövbe Edip, Muslihuddîn Efendinin Talebesi Oldu.
muslihuddîn Efendi, Her Sene Kurban Bayramından Önce Öksüzleri Toplar, Kimisine Ayakkabı, Kimisine Elbise Alıverir, Onları Gözetirdi. Vefât Ettiği Senenin Zilhicce Ayının Sekizinci Günü, Öksüzlere Alacaklarını Alıp, Topluca Hamama Götürdü. Hamamda, Üstâd Oruc Nâmında Bir Tellak Vardı. Aynı Zamanda Berberlik Yapardı. Muslihuddîn Efendi; "üstâd Oruc, Şu Oğlancıkların Da Gönüllerini Hoş Et Ki, Son Bir İşimizi Daha Görmüş Olasın." Dedi. Çocukların Traş İşi Bitince, Hepsini Yanına Alıp Gitti. Ertesi Gün Sabah Namazını Kıldıktan Sonra, Gün Doğarken Hakk'ın Rahmetine Kavuştu. 1575 (h.982) Yılı Zilhiccenin Dokuzuncu (arefe) Günü İdi. Talebelerinden Dimitrofça'da Hatîblik Yapan Gaybî Efendi, Vefâtına Târih Düşürüp, Şu Kıt'ayı Söyledi:
kutb-i Âlem Cihânı Terk Etti,
müddet-i Ömrü Çünkim Oldu Tamam.
oldu Bu Gaybiyâ Ona Târih,
yâ İlâhî, Ola Behişt (cennet) Makâmı (982).
muslihuddîn Efendinin Birçok Talebesi Vardı. İcâzet Verdiklerinin En Meşhûrları; Timeşvarlı Veli Dede, Muslihuddîn Dede, Bâlî Dede, Hasan Hoca, Hüseyin Dede Ve Bir Başka Hasan Hoca İdi. Bu Mübârek Kimseler, Timeşvar Ve Belgrat Gibi Serhat Boylarında Gâzilere Yardım Ederler, Ahâlinin Müslüman Olması İçin Gayret Gösterirlerdi. Onlardan Birinin Asker Arasında Mevcudiyetinin Hissedilmesi, Gâzilerin Mâneviyatlarını Yükseltir, Zaferin Kazanılmasına Sebeb Olurdu.
gazâlardan Sonra Ganîmet Mallarından Muslihuddîn Efendiye De Gönderilir, Talebelerinin İhtiyaçları Görülür, Duâları Alınırdı. Serhadde Vukû Bulan Her Savaşta, Böyle Mübârek Kimselerin Bulundurulmasına Gayret Edilirdi. Onların Ordu İçinde Mevcudiyeti, Askerin Cesâret Ve Mâneviyâtının Yükselmesine Sebeb Olurdu.
medrese Tahsîli Yapmış Biri, Dimitrofça'ya Hatîb Olarak Geldi. Orada Yerleşmeye Karar Verip, İsteğini Bildirdi. Kasabalı, İlim Ehline Rağbetlerinin Çokluğundan, Dul Ve Bir Çocuğu Olan Bu Zâta Bir Kız Bulup, Düğün İçin Zaman Tesbit Ettiler. Muslihuddîn Efendi, Hatîbin İşleriyle İlgilenen Hacı Hasan Efendinin Dükkanına Uğradı. Düğünü Ne Zaman Yapacaklarını Sordu. O Da; "falan Cumâya Kadar Zaman Verildi." Dedi. Muslihuddîn Efendi; "hayır, Bu İş Bu Cumâya Tamamlanmalı, Değilse Müyesser Olmaz." Buyurdu. Bu Söze Uyup, Düğünü Yaptılar. Öbür Hafta İçinde, Hatîbin Önceki Hanımından Olan Kızı Vefât Etti. Muslihuddîn Efendinin Kıymetini Anlayamamış Olan Hatîb Efendi; "eğer O Gün Düğünüm Olmayıp, Kızım Vefât Etmiş Olsaydı; Burada Kalmaya Gönlüm Râzı Olmaz Ve Evlenmezdim. Hakk'ın Takdîri Böyle Oldu." Dedi. Daha Sonraları Hatîb, Muslihuddîn Efendiyi Bir Hâdise İçin Üzüp Kalbini Kırdı. O Anda Yere Düşen Hatîbi Sedyeyle Götürdüler. Kırk Gün Zahmet Çekti. Tövbe Ettikten Sonra, Muslihuddîn Efendinin Hayır Duâsı İle Yatağından Kalkabildi.
muslihuddîn Efendinin Vefâtından Yıllar Sonra, İbrâhim Paşa, 1600 Senesinde Kanije Kalesini Kuşattı. Muslihuddîn Efendiyi Sevenlerden Dimitrofçalı Gaybî Ve Belgratlı Münîrî Efendiler, Dimitrofça'da Muslihuddîn Efendinin Kabrine Vardılar. Selâm Verip, Kabrini Ziyâret Ettiler. Sonra Da; "şeyh Efendi, Nice Üstünlüklerini Duyduk, Nice Hâllerine Şâhid Olduk. Tahkîkim Neticesinde Meydanların Arslanının Sen Olduğunu Anladım. Kanije'nin De Allahü Teâlânın Yardımı, Enbiyâ Ve Evliyânın Himmetiyle Fetholması Murâdımızdır." Dedikten Sonra, Muslihuddîn Efendinin Rûhu İçin Fetih Sûresini Okumaya Başladılar. Sûre-i Şerîfin Yarısına Doğru, Münîrî Efendi; "elhamdülillah, Kalenin Fethine Dâir İşâret Verildi." Deyip, Sûre-i Şerîfin Tamâmını Okuyup Ruhûna Bağışladı. O Haftanın Cumâ Günü, Kanije'yi Koruyan Düşman Kuvvetlerine Yardım Geldi. Bir Hafta Savaş Oldu. Kalenin Barut Deposuna Ateş Düşmesi Netîcesi Meydana Gelen Patlamada, Kale Muhâfızlarının Mâneviyâtı İyice Bozulup, Cumâ Gecesi Bir Kısmı Firâr Etti. Kalede Kalanlar, Cumartesi Günü Aman Taleb Edip, 8 Kasım Pazar Günü Kale Teslim Alındı.burçlara Osmanlı Sancağı Dikildi.
1) Kitâb-ı Silsilet-il-mukarrebîn Vemenâkıb-il-müttekîn (münîrî), Süleymâniye Kütüphânesi, Şehid Ali Paşa Kısmı, No: 2819, Vr. 82a
2) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; C.4, S.272