Evliyalar, Alfabetik Evliyalar Listesi
Ebû Abdullah-ı Rodbârî
  30 Mart 2018 Cuma , 23:37
Evliyalar, Alfabetik Evliyalar Listesi; İsrâil evliyaları, Akka evliyaları, Ebû Abdullah-ı Rodbârî

evliyânın Büyüklerinden. Onuncu Yüzyılda Bağdât Ve Şam Diyarlarında Yaşamıştır. İsmi Ahmed Bin Atâ'dır. Büyük Velî Ebû Ali Rodbârî Hazretlerinin Kız Kardeşinin Oğludur. Ebû Abdullah Künyesiyle Ve Rodbârî Nisbesiyle Meşhur Olmuştur. Bağdât'ta Doğdu. Doğum Târihi Bilinmemektedir. 979 (h.369) Senesinde Sûr Şehri Yakınlarındaki Menvas Köyünde Vefât Etti. Kabri Sûr Şehrindedir.

bağdât'ta Doğup Büyüyen Ebû Abdullah-ı Rodbârî Küçük Yaşından Îtibâren İlim Öğrendi. Hadîs, Fıkıh Ve Tefsîr Gibi Zâhirî İlimlerde Yüksek İlim Sâhibi Oldu. Uzun Müddet Bağdât'ta Kaldıktan Sonra Şam Taraflarına Gitti. O Bölgenin Âlimlerinin İlim Meclislerinde Ve Velîlerin Sohbetlerinde Bulundu. Ebü'l-kâsım El-begâvî, Ebû Bekir Bin Ebî Dâvûd, Kâdı El-mehâmilî, Yûsuf Bin Yâkub Bin  İshak Bin Behlûl Ve Daha Pek Çok Âlimden Hadîs-i Şerîf Öğrenip, Rivâyet Etti. Tasavvuf Yolunda Yüksek Dereceye Ulaştı. Şam'ın Sâhil Tarafında Bulunan Sûr Şehrine Geldi. Buradaki Âlim Ve Velîlerle De Görüşüp, Sohbetlerinde Bulundu. Zâhirî Ve Mânevî İlimlerde Yükseldikten Sonra İnsanlara İslâmiyetin Emir Ve Yasaklarını Anlatmaya Başladı. İlim Meclislerinde Talebe Yetiştirdi. Vâz Ve Nasîhatlarda Bulunup İnsanların Dünyâ Ve Âhirette Saâdete Kavuşmaları İçin Gayret Etti. Hikmet Dolu Sözleriyle Kalplere Tesir Edip İnsanların Kurtuluşuna Vesîle Oldu.

yaşadığı Devirde Şam Bölgesinin En Büyük Velîsi Olarak Tanınan Ebû Abdullah-ı Rodbârî Bir Sohbeti Sırasında Buyurdu Ki: "sâdece İlim Öğrenmek İçin Evinden Çıkan Kimse, Öğrendiği İlimden Faydalanamaz. Öğrendikleri İle Amel Etmek İsteyerek İlim Öğrenen Kimse, İlmi Azalsa Bile Faydasını Görür. İlim Kendisiyle Amel Edilince Kıymetlidir. Amel İse, İhlâs İle Kıymetlenir. İhlâs, Bir İşi Allahü Teâlânın Rızâsı İçin Yapmaktır. Bu, Allahü Teâlânın Anlayış İhsân Etmesine Sebeb Olur."

güzel Ahlâklı Kimselerle Oturup Kalkmanın Lüzûmunu Ve Herkese Sır Verilemeyeceğini Bildiren Ebû Abdullah Rodbârî Buyurdu Ki:

"ahlâkı Ve Anlayışları Birbirine Zıt Olanlarla Oturup Görüşmek, Ruhlar İçin Kurtlardır. Bunlar İnsanın İçini Kemirirler. Huyları Ve Anlayışları İyi Olanla Oturup Kalkmak İse, Ruhların Gıdâsı, Akılların Aşısıdır. Aklın Bereketlere Kavuşarak Artmasına Bunlar Sebeb Olur."

"berâberce Oturup Kalkılan Her Kimse İle, Ülfet Ve Muhabbet Üzere Olmak Uygun Olmaz. Her Ülfet Ve Yakınlık Duyulan Kimseye De, Sırların Kapısı Açılıp Söylenemez. Yalnız Emin Olan, Sırları Saklayacak Kimseye Sırlar Açılır, Vesselâm!"

ebû Abdullah-ı Rodbârî Hazretleri Bir Vâzı Sırasında Namazın Mâhiyeti Ve Huşû İçerisinde Bulunmanın Önemini Bildirerek Şöyle Buyurdu:

"namazda Huşû, Namaz Kılanın Kurtuluşunun Alâmetidir. Nitekim Allahü Teâlâ, Mü'minûn Sûresi Başinda; "muhakkak Ki, Müminler Kurtuluşa Erdiler. O Müminler Ki, Namazlarinda Huşû(tevâzu Ve Korku) sâhipleridir." buyurmaktadir. Peygamber Efendimiz De Buyurdu Ki: "bir Müslüman Do?ru Olarak Ve Huşû İle İki Rekat Namaz Kilinca, Geçmiş Günahlari Affolur." yâni, Allahü Teâlâ Onun Küçük Günahlarinin Hepsini Affeder. Huşûu Terketmek İse, Münâfiklik Alâmetidir Ve Kalbin Harâb Olmasidir. Nitekim Allahü Teâlâ, Mü'minûn Sûresi 117. Âyetinde Meâlen; "gerçek Şudur Ki: Allah'tan Başkasina Tapinan Kâfirler, Felâha, Kurtuluşa Kavuşamazlar." buyurmaktadır."

namazda Huşû Ve Hudû: Bütün Âzâlarin Hareketsiz Kalip Tevâzu Hâlinde Bulunmasi Ve Kalbin De Allahü Teâlâdan Korku Üzere Olmasi Demektir. Hadîs-i Şerîfte; "kalbin Hazir Olmadi?i Namaza Allahü Teâlâ Bakmaz." buyruluyor. İbrâhim Aleyhisselâm Namaz Kildi?i Zaman, Kalbinin Hışırtısı Çok Uzaklardan Duyulurdu. Hazret-i Ali Namaz İçin Kalktığı Zaman, Vücûdunu Bir Titreme Alır, Yüzünün Rengi Değişirdi Ve; "yedi Kat Göklere Ve Yere Arzedilen Ve Onların Taşıyamadıkları Emânetin Zamânı Geldi." Derdi. Süfyân-ı Sevrî De; "namazi Huşû İle Kilmayanin, Namazi Do?ru Olmaz." Derdi. Bunun İçin Namazda Tumânînete Ve Tâdîl-i Erkâna Dikkat Etmelidir. Peygamberimiz Sallallahü Aleyhi Ve Sellem; "en Büyük Hirsiz, Kendi Namazindan Çalan Kimsedir." buyurdu. "yâ Resûlallah! Bir Kimse, Kendi Namazindan Nasil Çalar?" Diye Sordular. "namazin Rükûunu Ve Secdelerini Tamam Yapmamakla."buyurdu. Bir Defâ Da; "rükûda Ve Secdelerde, Belini Yerine Yerleştirip Biraz Durmayan Kimsenin Namazini, Allahü Teâlâ Kabûl Etmez." buyurdular. Peygamberimiz Sallallahü Aleyhi Ve Sellem Bir Kimseyi Namaz Kilarken, Rükûunu Ve Secdelerini Tamam Yapmadi?ini Görüp; "sen Namazlarini Böyle Kildi?in İçin, Muhammed'in (aleyhisselâtü Vesselâm) dîninden Başka Bir Dinde Olarak Ölmekten Korkmuyor Musun?" buyurdu. Yine; "sizlerden Biriniz, Namaz Kilarken, Rükûdan Sonra Tamam Kalkip, Dik Durmadikça Ve Ayakta, Her Uzuv Yerine Yerleşip Durmadikça, Namazi Tamam Olmaz." buyurdu. Bir Kere De; "iki Secde Arasinda Dik Oturmadikça, Namaziniz Tamam Olmaz." buyurdu. Bir Gün Peygamberimiz Sallallahü Aleyhi Ve Sellem Birini Namaz Kilarken, Rükûdan Kalkinca Dikilip Durmadi?ini Ve İki Secde Arasinda Oturmadi?ini Görüp; "e?er Namazlarini Böyle Kilarak Ölürsen, Kiyâmet Günü Sana, Benim Ümmetimden Demezler." buyurdu. Bir Kere De; "altmiş Sene, Bütün Namazlarini Kilip Da, Hiç Bir Namazi Kabûl Olmayan Kimse, Rükû Ve Secdelerini Tamam Yapmayan Kimsedir." buyurdu. Zeyd İbni Vehb, Birini Namaz Kilarken Rükû Ve Secdelerini Tamam Yapmadi?ini Gördü. Yanina Ça?irip; "ne Kadar Zamandır Böyle Namaz Kılıyorsun?" Dedi. "kırk Sene." Deyince; "sen Kırk Senedir Namaz Kılmamışsın. Ölürsen, Muhammed Resûlullah'ın Sallallahü Aleyhi Ve Sellem Dîni Olan İslâmiyet Üzere Ölmezsin." Dedi.

bir Mümin, Namazını Güzel Kılar, Rükû Ve Secdelerini Tamam Yaparsa, Namaz Sevinir Ve Nûrlu Olur. Melekler, O Namazı Göğe Çıkarır. O Namaz, Namazı Kılmış Olana, İyi Duâ Eder Ve Sen Beni Kusurlu Olmaktan Koruduğun Gibi, Allahü Teâlâ Da, Seni Muhâfaza Etsin, Der. Namaz Güzel Kılınmazsa, Siyah Olur. Melekler O Namazdan İğrenir. Göğe Götürmezler. O Namaz, Kılmış Olana, Fenâ Duâ Eder. "sen Beni Zâyi Eylediğin, Kötü Hâle Soktuğun Gibi, Allahü Teâlâ Da Seni Zâyi Eylesin." Der. O Halde, Namazları Tamam Kılmaya Çalışmalı, Tâdîl-i Erkânı Yapmalı, Rükûu, Secdeleri, Kavmeyi Yâni Rükûdan Kalkıp Dikilmeyi Ve Celseyi Yâni İki Secde Arasında Oturmayı İyi Yapmalıdır. Başkalarının Da Kusurlarını Görünce Söylemelidir. Din Kardeşlerinin Namazlarını Tamam Kılmalarına Yardım Etmelidir. Tumânînet Ve Tâdîl-i Erkânın Yapılmasına Çığır Açmalıdır."

yüksek İlmi, Güzel Ahlâkı Yanında Birçok Kerâmetleri De Görülen Ebû Abdullah Rodbârî Hazretleri, Hac İbâdetini Yerine Getirmek Ve Sevgili Peygamberimizin Kabr-i Şerîfini Ziyâret Etmek İçin Hicâz'a Gitti. Bu Yolculuğu Sırasında Şöyle Bir Kerâmeti Görüldü:

yolculuk Esnâsında Kervandaki Develerden Biri, Allahü Teâlânın Kudretiyle Dile Gelip Konuştu. Ebû Abdullah Rodbârî Hazretleri Kendi Kendine Develere Ağır Yükler Yüklendiğini Düşünüyordu. Bu Sırada Develerden Biri Boynunu Uzatarak; "o Yüklere Tahammül Ettiren Zâtı Tesbîh Ederim." Dedi. Bir Başka Deve De; "allahü Teâlânın Şânı Yücedir. Allahü Teâlânın Şânı Yücedir." Dedi. Bu Hal Karşısında Ebû Abdullah-ı Rodbârî Allahü Teâlâya Şükredip Secdede Bulundu.

ebû Abdullah Rodbârî Hazretleri Temizlik Hususunda Titizlik Gösterirdi. Bir Gece, Gusl, Boy Abdesti Alırken Titizliği Sebebiyle Çok Su Kullandığını Düşünerek Kalbi Daraldı. Allahü Teâlâya Yalvarıp; "yâ Rabbî! Beni Affet." Diye Duâ Etti. Bu Sırada Gâibden Bir Ses; "sen Affedildin." Dedi. Bundan Sonra Kalbindeki Sıkıntı Gidip, Şükretti.

"edebe Riâyet Etmeksizin Evliyâya Hizmet Eden Kimse Helâk Olur. Ondan İstifâde Edemez."

"sultanlara Akılsızca Hizmet Eden Kimsenin Câhilliği, Kendisini Ölüme Götürür."

"vaktini Allahü Teâlâyi Zikirle Geçiren Kimse, Belâ Ve Sikintilara Düşmez."

insanlara Söylediği Şiirleriyle De Nasihat Eden Ebû Abdullah Rodbârî'nin Bir Beytinin Mânâsı Şöyledir: İnsanlarla Arkadaşlık Yaptığın Zaman Her Arkadaş İçin, Sanki Kölesi Olan Bir Genç Ol. Susuzluktan Ciğeri Yanan Her Arkadaş İçin Tatlı Ve Serin Suyun Tadı Gibi Ol."

hayâtını, İslâm Dînini Öğrenmek, Öğretmek Ve İnsanların İki Cihanda Kurtulmalarına Sarf Etmekle Geçiren Ebû Abdullah Rodbârî Hazretleri 979 (h.369) Senesinin Zilhicce Ayında Sûr Şehri Civârındaki Menvas Adlı Köyde Vefât Etti Ve Sûr Şehrinde Defnedildi. Kabri Orada Olup, Sevenleri Tarafından Ziyâret Edilmektedir.

 

kerâmet Ve Menkîbeleri

en Çirkin Şey

bir Gün Dervişlerin Peşi Sıra Gidiyordu. Sofîleri Arkadan Tâkib Etmek Âdeti İdi. Hepsi Bir Dâvete Gidiyordu. Bunları Gören Bir Bakkal; "bunlar Halkın Malını Yemeyi Helâl Sayıyorlar." Diyerek Sofîler Hakkında İleri Geri Konuştu. Devam Ederek; "dervişlerden Biri Benden Yüz Dirhem Aldı, Fakat Getirip Vermedi. Adamı Nerede Arayacağımı Da Bilmiyorum." Dedi. Dâvet Yerine Vardıklarında, Sofîleri Seven Ev Sâhibine Ebû Abdullah Rodbârî Buyurdu Ki: "kalbim Sükûn Ve Huzur İçinde Olsun Dersen, Bana Yüz Dirhem Getir." Ev Sâhibi Derhal İstenen Parayı Getirdi. Ebû Abdullah Rodbârî Talebelerinden Birine; "bu Parayı Al, Falan Bakkala Git. Bu Parayı Arkadaşlarımızdan Biri Sizden Borç Almış, Zamânında Ödemesine Mâni Olan Bir Mâzereti Çıkmış, Parayı Ancak Şu Anda Gönderebildi. Özrünü Kabûl Et, De." Buyurdu. Talebe Hemen Gidip Ebû Abdullah Rodbârî Hazretlerinin Dediklerini Yaptı. Dâvetten Dönerken Dervişler Bakkal Dükkanının Önünden Geçtiler. Bakkal, Sofîleri Medhetmeye Başladı. "bunlar Emin, Güvenilir Ve Sâlih İnsanlardır." Diyordu. Bunun Üzerine Ebû Abdullah Rodbârî Buyurdu Ki: "bütün Çirkinliklerden Daha Çirkin Olan Bir Çirkin Şey Vardır. O Da Bir Sofînin, Velînin Cimrilik Yapmasıdır. Yâni Hem Kendisi İyilik Etmez, Hem De İyilik Edene Mâni Olur. Bu Hal Herkes İçin Çok Kötü Bir Huydur. Hele Tasavvuf Ehli İçin Fenâlıkların En Fenâsıdır. Bu Hâlin Kötülüğü Sırf Cimrilik Olsun Diye Yapıldığı Zamandır. Ancak Bir Hikmet Bir Fayda Düşünüldüğü İçin Yapılıyorsa, O Zaman İş Değişir. Çünkü Bâzı Kimselere Vermemek, Allahü Teâlânın Âdet-i İlâhiyyesindendir. Bunu İyi Anlamak Lâzımdır. Rabbimiz İşin Doğrusunu En İyi Bilendir."

 

kaynaklar

1) Tabakâtü's-sûfiyye; S.497

2) Netâicü'l-efkâr El-kudsiyye; C.2, S.131, C.4, S.555

3) Mîzânü'l-îtidâl; C.1, S.56

4) Sefînetü'l-evliyâ; S.154

5) Hazînetü'l-asfiyâ; C.2, S.204

6) Nefehâtü'l-üns; S.248

7) Hilyetü'l-evliyâ; C.10, S.383

8) Risâletü'l-kuşeyriyye; S.29

9) Câmiu Kerâmâti'l-evliyâ; C.1, S.293

10) Tabakâtü'l-kübrâ; C.1, S.123

11) Şezerâtü'z-zeheb; C.3, S.68

12) Târih-i Bağdâd; C.4, S.336

13) El-bidâye Ve'n-nihâye; C.11, S.296

14) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; C.4, S.13

Yorumlar
Kod: A7ZD7