Evliyalar, Alfabetik Evliyalar Listesi
Ebû Abdullah-ı Turuğbâdî
  30 Mart 2018 Cuma , 23:37
Evliyalar, Alfabetik Evliyalar Listesi; İran evliyaları, Tûs (meşhed) evliyaları, Ebû Abdullah-ı Turuğbâdî

evliyânın Büyüklerinden. Onuncu Yüzyılda İran'ın Tûs Şehrinde Yetişti. İsmi, Muhammed Bin Muhammed Bin Hüseyin Veya Hasan'dır. Künyesi Ebû Abdullah'tır. Tûs'un Turuğbad Köyünden Olduğu İçin Turuğbâdî Nisbesiyle Şöhret Bulmuştur. Doğum Târihi Belli Değildir. 961 (h.350) Senesinde Tûs'da Vefât Etti.

zamânında Bulunan Âlim Ve Velîlerin İlim Meclislerinde Ve Sohbetlerinde Bulunan Ebû Abdullah-ı Turuğbadî İlimde Derece Sâhibi Oldu. Tasavvufa Karşı Büyük Alâka Duydu. Onun Tasavvuf Yoluna Bağlanması Şöyle Olmuştur: Ebû Abdullah'ın Yaşadığı Tûs Şehrinde Büyük Bir Kıtlık Oldu. Bu Sırada İnsanlar Açlıktan Ot, Çöp Yiyorlardı. Bir Gün Evine Geldi. Anbarında İki Ölçek Buğday Olduğunu Gördü. İnsanlara Merhametinin Çokluğundan İçine Bir Ateş Düştü Ve Kendi Kendine; "ey Ebû Abdullah! Müslümanlara Şefkat Ve Merhametin Bu Mudur? Onlar Açlıktan Kırılıp Geçerken, Sen Anbarında Buğday Saklıyorsun. Yazıklar Olsun Sana!.." Dedi. Bu Durum Kendisine Çok Tesir Etti, Üzüntüsünden Aklı Başından Gitti. Evinden Ayrılıp, Sahralara Düştü. Uzun Zaman Açlık Çekerek Riyâzetlere Başladı. Nefsinin Kötü Arzularından Kurtulmak İçin Çok Mücâhede Etti. Sonunda Kendisini Düşünecek Hâli Kalmadı. Sâdece Rabbini Zikrediyor Ve O'nun Kullarına Merhamet Ve Şefkat Gösteriyordu. Bu Hâl Üzere Devâm Ederken, İslâm Âlimlerinin Ve Evliyânın Büyüklerinden Ebû Osman Hîrî Hazretlerinin Hizmetinde Bulunmaya Başladı. Onun Sohbet Meclislerinde Yetişip Tasavvuf Yolunda İlerledi. Başka Velîlerle De Görüşüp Sohbetlerinde Bulunan Ebû Abdullah-ı Turuğbadî, Ebû Osman Hîrî Hazretlerinin Önde Gelen Talebelerinden Oldu. Zâhirî İlimlerde Yükseldiği Gibi, Tasavvufî Hakîkatlarda Da Üstün Mârifetlere Kavuştu. Nefsinin İsteklerine Karşı Çıkıp, Riyâzetler Çekerek Üstün Haller Ve Kerâmetler Sâhibi Bir Velî Oldu.

hocası Ebû Osman Hîrî Hazretleri, Ebû Abdullah-ı Turuğbâdî'ye İnsanlara İslâmiyetin Emir Ve Yasaklarını Anlatmak Ve Talebe Yetiştirmek Husûsunda Vazîfe Verdi. O Da İnsanlara İslâm Dîninin Emir Ve Yasaklarını Anlatarak Onların Dünyâ Ve Âhirette Saâdet Ve Kurtuluşa Kavuşmaları İçin Çalıştı. Birçok Talebe Yetiştirdi. Hallâc-ı Mensûr Hazretleriyle Görüşüp Sohbet Etti. Bir Gün Talebeleriyle Birlikte Yolculuğa Çıkmıştı. Yolda Yemek Yemek İçin Bir Yere Oturdular. O Sırada Keşmîr'de Bulunan Hallâc-ı Mensûr Da Yola Çıkmıştı. Aralarında Çok Uzun Bir Mesâfe Vardı. Bir Aralık Talebelerine; "şimdi Bir Genç Yola Çıktı. Şu Şu Vasıflardadır. Derhal Onu Karşılayınız! O, Yüksek Bir Velî Ve Anlaşılmaz Bir Hâl Sâhibidir." Dedi. Talebeleri Gidip Onu Karşıladılar. Bir Müddet Sonra Hallâc-ı Mensûr, Yanında İki Köpeği Olduğu Halde Ebû Abdullah'ın Yanına Geldi. Yemeğini Bırakıp Ayağa Kalktı. Yerine Hallâc-ı Mensûr'u Oturttu. Ona Çok İzzet Ve İkrâm Etti. Talebeler Bu İşe Şaşıp Kalmışlardı. Hallâc-ı Mensûr'un Elbiseleri, Üstü Başı Dağınık İdi. O, Ayrılıp Gittikten Sonra Talebelerine, "siz, Onun Dışına Bakmayınız! O Nefsi İle Mücâhede Hâlinde Bir Gençtir Ve Bütün Kötü Arzulardan Kurtulmuştur. Velîlik Âleminin Pâdişâhı Olmaya Namzettir. Bu Devlet Kuşu, Onun Başına Konacaktır." Buyurdu.

bir Gün Kendisine; "allah Yolunda Bulunup, O'nun Rızâsını Kazanmak İsteyen Talebenin Vasfı Nasıldır?" Diye Sorulduğunda; "talebe, Bu Yolda Meşakkat Ve Sıkıntı İçindedir. Fakat Karşılaştığı Zorluklar, Kendisine Neşe Ve Huzur Vermektedir. Hakîkî Talebe Böyle Olur!" Cevâbını Verdi.

kendisine; "sofî Ve Zâhid Kime Denir?" Diye Suâl Edilince De;

"sofî, Her An Rabbi İle Berâber Olandır. Zâhid İse, Daha O Makâma Kavuşamayıp, Nefsi İle Uğraşan, Onun Kötü İsteklerinden Kurtulmaya Çalışandır." Dedi.

ebû Abdullah-ı Turuğbâdî Zühd Sâhibi Olup, Dünyâya Ve Onun İçindekilere Meyletmezdi.

takvâ Ve Verâda Kemâl Derecesindeydi. Haramlardan Ve Şüphelilerden Şiddetle Kaçınır, Her Sözünün Ve Her İşinin Allahü Teâlânın Rızâsına Uygun Olmasına Çalışırdı Ve Buyururdu Ki:

"gençliğini, Allahü Teâlânın Emirlerine Ve Yasaklarına Uymayarak Geçiren Kimseyi, Allahü Teâlâ Da İhtiyarladığında Zelîl Eder."

"allahü Teâlânin Rizâsina Kavuşmak İçin, O'nun Be?endi?i Şeylerden Başkasini Vesîle Yapmayan Kimselere Müjdeler Olsun! çünkü O'na kavuşmak İçin, O'nun Râzi Oldu?u Şeylerden Başka Bir Vesile Yoktur."

insanlara Karşı Çok Şefkat Ve Merhamet Sâhibiydi. Onlara Hizmet Etmeyi Kendine Şiâr Edinmişti Ve Hizmette İnsanlar Arasında Fark Gözetmezdi. Buyurdu Ki:

"insanlara Hizmet Ederken, Aralarında Fark Gözetmekten Sakının! Çünkü, Kendisine Hizmet Etmek İçin Fark Gözetilecek Olanlar, Geçip Gitmişlerdir. Şimdi Öyle Birisini Bulmak Çok Zordur. Murâdına Kavuşmak İstiyorsan Ve Maksadının Da Elinden Kaçıp Gitmemesini Diliyorsan, Herkese Hizmet Et!"

"bir Kimse, Ömrünün Tamâmından Sâdece Bir Gününü, Fütüvvet Sâhibi Olan Allah Dostlarından Birine Hizmet Etmekle Geçirirse, Bu Hizmetinin Bereketine Ve Feyzine Kavuşur. Bütün Ömrünü, Böyle Kimselere Hizmet Ederek Geçiren Kimsenin Hâli Nasıl Olur? Varın Bir Mukâyese Edin!"

kendisi Tevâzu Sâhibi Olup, Kibirlenenleri Sevmezdi. Bu Hususta Buyurdu Ki:

"kibir, Yâni Büyüklenmek, Çok Defâ Zenginlerde Bulunur. Tevâzu Yâni Alçak Gönüllülük İse, Fakirlerin Ahlâkındandır."

müminlere Gelen Dert Ve Belâların Allahü Teâlânın Onlara İhsânı Olduğunu Bildirerek Buyurdu Ki:

"allahü Teâlâ, Kendisinin Bilinip Tanınmasına Yarayan Mârifetlerden Bir Mikdârını Her Kuluna Vermiştir. Ayrıca Her Kuluna İhsân Etmiş Olduğu Mârifetin Karşılığı Kadar Da, Dert Ve Sıkıntı Vermektedir. Nîmet Olarak Bahşedilen Bu Mârifet, Sıkıntılara Tahammül Etmesinde Ona Yardımcı Olur."

ilim Sâhibi Olduğu İçin Allahü Teâlâdan Çok Korkardı. Bu Hususta;

"ilim, İnsana Allah Korkusunu Kazandırır. İlim Sâhibi Olan Kimsenin Başkalarından Korkusu Gidip, Kalbinde Yalnız Allah Sevgisinden Hâsıl Olan Bağlılık Duygusunun Artması İle Huzur Ve Sükûna Kavuşur. Bu Haller İse, Herkesin İlimdeki Derecesine Göredir." Buyurdu.

bir Sohbetinde Buyurdu Ki:

"resûlullah Efendimiz, Sallallahü Aleyhi Ve Sellem Her Zaman Allahü Teâlâdan Ümmetini İstemiş, Onlar İçin Allah'a Yalvarıp Yakardığı Kadar, Kimse İçin Yalvarmamıştır. Çünkü O, Âlemlere Rahmet Olarak Gönderilmişti. Ümmetine Şefkat Ve Merhameti Çoktu. Ümmetinden Birinin Günah İşleyerek, Allahü Teâlânın Gazâbina U?rayabilece?ini Düşünerek Çok Üzülürdü. Nitekim Cenâb-i Hak, Tevbe Sûresi Yüz Yirmi Sekizinci Âyetinde Meâlen; "size, İçinizden Öyle Bir Peygamber Geldi Ki, Zahmet Çekmeniz O'nu İncitir Ve Üzer. Size Çok Düşkündür, Müminlere Çok Merhametlidir. Onlara Hep Hayir Diler." buyurmaktadır."

ömrünü İslâm Dîninin Emir Ve Yasaklarını Öğrenmek, Öğretmek, Allahü Teâlânın Rızâsına Uygun Olarak Yaşamak İçin Sarfeden Ve Birçok Kerâmetleri Görülen Ebû Adullah-ı Turuğbadî 961 (h.350) Senesinde Tûs'da Vefât Etti. Orada Defnedildi.

 

kaynaklar

1) Tezkiret-ül-evliyâ; C.2, S.832

2) Nefehâtü'l-üns; S.307 (fârisî247)

3) Tabakâtü's-sûfiyye; S.489

4) Tabakâtü'l-kübrâ; C.1, S.146

5) Tabakâtü'l-evliyâ; S.242

6) Tabakât-ı Ensârî; S.469

7) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; C.4, S.15

Yorumlar
Kod: FC5IC