yemen'in Büyük Velîlerinden Ve Şâfiî Mezhebi Fıkıh Âlimlerinden. İsmi, Ebû Bekr Bin Ahmed Bin Ebû Bekr'dir. meşreü'r-revî kitabının Müellifi Olan Muhammed Bin Ebû Bekir'in Babasıdır. Hazret-i Hüseyin'in Neslinden Olup, Seyyiddir. Hazret-i Ali'nin Soyuna Mensûb Olanlar Mânâsına Kullanılan Benî Alevî Ve Hazret-i Hüseyin'in Soyuna Mensûb Olanlar İçin Kullanılan Benî Hüseyin Nisbeleriyle Anıldı. Bu Terkipler Daha Sonra Mahallî Olarak Ba'levî Ve Bâ-hüseyin Şeklinde Değiştirilerek De Kullanılmıştır. 1582 (h.990) Senesinde Yemen'in Terîm Beldesinde Doğdu. 1643 (h.1053) Senesinde Aynı Yerde Vefât Etti. Kabri, Zenbel Kabristanındadır.
asîl, Temiz Ve Âlim Bir Âileye Mensûb Olan Ebû Bekr Eş-şelî, Küçük Yaştan Îtibâren İlim Tahsîline Başladı. Kısa Zamanda Kur'ân-ı Kerîmin Tamâmını Ezberledi. Babası Seyyid Ahmed Bin Ebû Bekr Onun Terbiyesine Özel Îtinâ Gösterdi. Fakat Büluğ, Ergenlik Çağına Ulaşmadan Önce Babası Seyyid Ahmed Bin Ebû Bekr Vefât Etti. Babasının Vefâtından Sonra Hocası Ömer Bin Abdullah El-hatîb Onun Tahsîl Ve Terbiyesiyle İlgili Her Türlü Mesûliyetini Üzerine Aldı. Onu Çok İyi Terbiye Edip Yetiştirdi. Sonra Şeyhülislâm Abdurrahmân Bin Şihâbüddîn'in Yanında Tahsîline Devâm Eden Ebû Bekr Eş-şelî, Temel Dînî İlimleri Tahsîl Etti. Fıkıh, Hadîs, Tefsîr Ve Tasavvuf İlimlerini Ondan Okudu. Arapça Lisânıyla İlgili Sarf, Nahiv, Meâni Ve Belâgat İlimlerini Öğrendi. Hocası Şeyhülislâm Abdurrahmân Bin Şihâbüddîn Ve Zamânının Diğer Âlimlerinden, Abdurrahmân Bin Muhammed Es-sekkâf, Ebû Bekr Bin Ali El-muallim, Muhammed Bin Ali Bin Ukayl Gibi Zâtların İlim Meclislerinde Ve Sohbetlerinde Bulundu. Bunlar Onun İlim Ve Fazîletteki Yüksekliğini Görüp İcâzet Verdiler. Büyük Velî Abdullah Ayderûs'un Sohbetlerinde, Ders Halkasında Ve Hizmetinde De Bulundu. Onun Huzûrunda Yüzden Fazla Meşhûr Kitabı Okudu. Şeyh Abdullah Ona Tasavvuf Yolunda Hırka Giydirdi Ve Diğer İlimlerde İcâzet Verdi.
ebû Bekr Eş-şelî, İcâzetini, Diplomasını Aldıktan Sonra Çeşitli Beldelere Seyahat Ederek, Âbid Ve Velîlerle Görüşüp Sohbet Etti. İlimdeki Ve Tasavvuf Yolundaki Derecesi Pek Yüksek Oldu. Daha Sonra Kendi Memleketi Terîm'e Döndü.
terîm'e Geldikten Kısa Bir Zaman Sonra Bir Gece Rüyâsında Peygamber Efendimizi Gördü. Peygamber Efendimiz Ona Kendisini Ziyârete Gelmesini İşâret Buyurdu. Bu Mânevî İşâret Üzerine Mekke-i Mükerremeye Giderek Hac İbâdetini Yerine Getiren Ebû Bekr Eş-şelî, Orada Da Pekçok Âlim Ve Velî İle Görüşüp Sohbette Bulundu. Sonra Medîne-i Münevvereye Giderek Cedd-i Muhteremi Olan Sevgili Peygamberimizin Mübârek Kabr-i Şerîflerini Ziyâret Etti. Medîne-i Münevverede Dört Yıl Mücâvir Olarak Kaldı. Başta Uhud Şehitleri Olmak Üzere Cennetü'l-bakî' Kabristanında Bulunan Eshâb-ı Kirâmın Ve Diğer Âlim Ve Velîlerin Kabirlerini Ziyâret Etti.
gerek Mekke-i Mükerremede, Gerekse Medîne-i Münevverede Bulunduğu Sırada Seyyid Ömer Bin Abdürrahîm, Ahmed Bin Allân, Ahmed El-hatîb, Abdülkâdir Et-taberî, Muhammed Menûfî, Ebü'l-feth Bin Hacer, Abdülmelik El-islâmî Ve Daha Birçok Âlimin Sohbetlerinde Bulundu. Onlardan İlim, Edep Ve Fazilet Bakımından İstifâde Edip Yüksek Mânevî Derecelere Kavuştu. Sonra Hicaz'dan Ayrılıp Yemen'deki Aden Limanına Ulaştı. Oradan Hindistan Diyârına Gitmeye Niyet Etti. Hocası Ahmed Bin Ömer El-ayderûs İle İstişâre Etti. O Gitmemesini Söyleyince, Önceki Niyetinden Vazgeçti Ve Terîm'e Doğru Yola Çıktı. 1605 (h.1014) Senesinde, Terîm'e Gelişinden Bir Müddet Sonra Evlendi.
hocalarından Olan Ebû Bekr Bin Ali El-mu'allim'in Vefâtından Sonra, Âlimler Ebû Bekr Eş-şelî'ye Gelerek, Ebû Bekr Bin Ali'nin Yerine Geçmesini Ve Onun Yerine Talebe Okutmasını Söylediler. O Da Kabûl Ederek Yatsıdan Sonra Mahallenin Mescidinde Ders Okutmaya Başladı. Derslerine İlim Ve Fazîlet Sâhibi, Büyük Zâtlar Da Gelip Hazır Bulunurlardı. Sohbetine Gelenlerin Sayısı Günden Güne Çoğaldı. Bu Hâli Haber Alan Şeyh-ul-velî Abdullah Bâ'levî (rahmetullahi Aleyh) İlim Meclisini Genişletmesini, Kalbindeki Yüksek İlimleri Etrâfa Yaymasını Emretti. O Da Meclisini Genişletti. Hemen Her Sene İmâm-ı Gazâlî Hazretlerinin İhyâ-ül-ulûm İsimli Meşhur Eserini Baştan Sona Okuturdu. İnsanlar Ondan Çok İstifâde Ettiler. Yüzlerce Talebe Yetiştirdi. Seyyid Abdullah Bin Akîl Bin Abdullah, Seyyid Abdurrahmân Bin Ahmed Bin Abdullah, Câfer-i Sâdık Bin Zeynüddîn Ayderûs, Seyyid Abdullah Bin Hüseyin Ondan İlim Öğrenenlerden Birkaçıdır.
yemen'de Bulunan Büyük İslâm Âlimlerinin En Önde Gelenlerinden Olan Seyyid Ebû Bekr Eş-şelî; Aklı, Zekâsı, Hâfızası Kuvvetli, Dikkatli Ve Çok Uyanık Bir Zât İdi. Sîmâ Olarak Yüksek Dedelerine Benzerdi. Gayet Nûrlu, Çok Güzel Bir Zât Olup, Kendisini Görenin Kalbinde Ona Karşı Muhabbet Hâsıl Olurdu. Her Hâlinde İstikâmet Üzere Olup, Resûlullah'ın Sallallahü Aleyhi Ve Sellem Sünnet-i Seniyyesine Tam Bağlı İdi. Selef-i Sâlihîn Denilen İlk İki Asrın Âlimleri İle Halef-i Sâdıkîn Denilen Sonra Gelen Âlimlere Tâbi Olmak Esas Olduğu İçin, Onların Ve Onlardan Sonra Gelen Büyük Âlimlerin Hallerini Çok Anlatırdı.
rivâyet Edilir Ki: Seyyid Ebû Bekr Bâzan Dostlarıyla Birlikte Oturur, Binlerce Tesbih Çeker, Sevâbını Mevtâlara Hediye Ederlerdi.
talebelerine Ve Sevenlerine Şöyle Buyurdu: "abdullah İbni Abbâs'ın (r.anhümâ) Rivâyet Ettiği Bir Hadîs-i Şerîfte Buyruldu Ki: "bir Kimse Sabaha Çıktığında Bin Defâ "sübhânellahi Ve Bi-hamdihî" Derse, Nefsini Allahü Teâlâdan Satın Almış Olur." bir Çok Velî De; "bunu Söylemeye Devâm Etmelidir." Buyurmuşlar, Kendileri Söyledikleri Gibi Talebeleri İle Sevenlerine De Söylemeyi Emir Buyurmuşlardır."
seyyid Ebû Bekr Eş-şelî, Sık Sık Zikreder Ve Kur'ân-ı Kerîm Okurdu. Teheccüd, Uyanıklık Namazını Hiç Kaçırmaz, Vitr Namazını Teheccüd İçin, Gecenin Üçte İkisi Geçtikten Sonra Kalktığında Kılardı. Talebelerine Teheccüde Kalkmalarını, Bunu İhmâl Etmemelerini Tenbih Ederdi.
kendisi Herkesle Birlikte Bulunmak Yerine Yalnızlığı Tercih Ederdi. Talebelerine Olan Şefkat Ve Yakınlığı, Âlimler Ve Velîlere Olan Hürmet Ve Tâzimi Pekçok İdi. Sohbet Esnâsında Olsun, Çeşitli Yazışmalarda Olsun, Kendisinin Medhedilmesini Katiyyen İstemezdi. Kerâmet Göstermeyi Sevmez, Kendisinden Fevkalâde Bir Hal Sâdır Olup Kerâmet Meydana Gelirse Bundan Üzülüp Mahcûb Olurdu. Bir Şey İçin Bir Kimseye Duâ Etse, Allahü Teâlâ Duâsını Kabûl Ederdi. Bir Kimse Seyyid Ebû Bekr'in Büyüklüğünü, Üstünlüğünü Bilip, Kabûl Ederek, İnanarak Ve Onu Vesîle Ederek, Onun Hürmetine Duâ Etse, Allahü Teâlânın İzni İle Murâdına Kavuşurdu. Bir Kimse Seyyid Ebû Bekr'e Düşmanlık Edecek Olsa, Sonunda Pişman Olur, Düşmanlığından Vazgeçerek, Gelip Özür Dilerdi. Yine Birisi Ona Hîle Etmeyi Düşünse, Sonunda Pişman Olur, Hîlesinden Vazgeçerdi. Bu Hâl Defâlarca Vâki Olmuştur.
seyyid Ebû Bekr'in Oğlu Şöyle Anlatır: "bir Zaman Hindistan Memleketine Gitmek İçin Babamdan İzin İstedim. Babam; "öyle Anlıyorum Ki, Müddet Tamam Oldu. Vefâtım Yaklaştı. Vefâtımda Yanımda Bulunmanı İsterdim." Dedi. "yâni Hindistan'a Gitmemi İstemiyor Musunuz?" Dedim. Bir Nevî Gitmekte ısrar Etmiş Gibi Oldum. Bunun Üzerine; "sefere Git! Allahü Teâlânın Emânında (emniyeti Altında, Korumasında) Ol. Allahü Teâlâ Ne Dilerse O Olur." Dedi. Ben Sefere Gitmekten Vazgeçtim. Hakîkaten De Dediği Gibi Oldu. Bundan Az Bir Zaman Sonra 1643 (h.1053) Senesi Safer Ayının Yirmi Beşinde İkindi Vaktine Yakın Bir Sırada Vefât Etti. Vefâtı Sırasında Herhangi Bir Rahatsızlığı Görülmedi. Terîm'deki Bâ'levî Mescidinin Yakınındaki Evinde Gece-gündüz Kavuşmayı Arzu Ettiği Rabbine Kavuştu. O Gece Defin İçin Gerekli Hazırlıklar Yapıldı, Kefenlendi. Talebeleri Ve Sevenleri O Gün Sabaha Kadar Rûhu İçin Kur'ân-ı Kerîm Ve Hatm-i Tehlîl Okudular. Ertesi Günü Sabah Namazından Sonra Cenâze Namazı Kılınıp, Seyyidlerin, Şerîflerin Ve Pekçok Mübârek Velînin Medfûn Bulunduğu Zenbel Kabristanına Defnedildi. Kabri Ziyâret Edilmektedir.
seyyid Ebû Bekr Hazretlerinin Oğlu Anlatır: "henüz Çocuk Yaşta İdim Ve Babamın Kerâmetlerini Görmeyi Arzu Ettim. Bundan Sonra Ben Ne Zaman İbâdetlerimi Yerine Getirdikten Sonra Babamın Huzûruna Girseydim, Benim Hâlimi Bilir, Güzel Muâmelede Bulunurdu. Eğer İbâdetlerimi Yerine Getirmeden Onun Huzûruna Girseydim, Hemen Kerâmet Olarak Hâlimi Anlar Ve Beni Azarlardı. Ne Zaman Oyun İle Meşgul Olup Ondan Sonra Huzûruna Varsam, Beni Oyun Oynarken Görmediği Halde Yine Kerâmet Olarak Hâlimi Anlar; Üzüntülü, Mahzûn Görünürdü."
ebû Bekr Eş-şelî Hazretleri Hatm-i Tehlîlin Fazîletiyle İlgili Olarak Buyurdu Ki: "âlimler, Tasavvuf Büyükleri Bu Hatm-i Tehlîl Okunmasına Çok Ehemmiyet Verirlerdi. Bu Güzel Ve Mühim Âdeti Devâm Ettirmeleri Ve İhmâl Etmemeleri İçin De Dostlarına, Tanıdıklarına Tavsiyelerde Bulunurlardı. Âlimlerimiz, Bir Mevtânın Rûhuna Hatm-i Tehlîl Sevâbı Hediye Edilince, O Mevtâ Îmân İle Vefât Etmiş İse, Allahü Teâlânın O Mevtânın Günahlarını Affedip, Cehennem'den Âzâd Edeceğini Bildirmişlerdir. Bu Hususta İmâm-ı Râfi'î'nin Bildirdiği Bir Hâdise Şöyledir: "keşf Sâhibi Bir Genç Vardı. Bir Gün Bu Gencin Annesi Vefât Etti. O Genç Ağlayıp Sızlamaya, Büyük Üzüntü İle Gözyaşları Dökmeye Başladı. Bu Hâlin Sebebini Soranlara Da; "annemi Cehennem'e Götürdüler. Elemim Bunun İçindir." Dedi. Gencin Orada Bulunan Dostlarından Birisi Ellerini Açarak Dedi Ki: "yâ Rabbî! Ben Yetmiş Bin Kelime-i Tevhîd Okumuştum. Sen Şâhid Ol Ki, O Hatm-i Tehlîlin Sevâbını (bu Gencin Annesi Olan O Mevtâya Hediye Ettim." Genç Keşf Yoluyla Annesinin Durumunu Murâkabe Edip Anladı Ve Sevinçle; "bu Hediye Hürmetine Annemi Cehennem'den Çıkardılar Ve Cennet'e Koydular." Dedi. Bâzı Büyük Âlimler, Bu Hâdisenin Ve Gencin Keşfinin Doğru Olduğunu Haber Vermişlerdir."
ebû Bekr Eş-şelî'nin Bu Teşvik Ve Nasihatlarını Dinleyen Terîm Ahâlisi, Fecr Ve Tan Yerinin Ağarması İle Güneşin Doğması Arasında, Hatm-i Tehlîl Yâni Yetmiş Bin Kelime-i Tevhîd Okuyup, Sevâbını Ölmüş Kimselerin Ruhlarına Hediye Ederlerdi. Terîm Ahâlisi Bu Kadar Tesbih Ve Hatm-i Tehlîli Bu Kadar Kısa Zamanda Nasıl Okuduklarına Hayret Ederlerdi. Bunu, Ebû Bekr Eş-şelî Hazretlerinin Kerâmeti Bilirlerdi.
1) Câmiu Kerâmâti'l-evliyâ; C.1, S.266
2) Hulâsâtü'l-eser; C.1, S.71
3) Meşreu'r-revî; C.2, S.20
4) El-a'lâm; C.2, S.61
5) Mu'cemü'l-müellifîn; C.3, S.56
6) Esmâü'l-müellifîn; C.1, S.240
7) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; C.15, S.233