evliyânın Büyüklerinden. Doğum Târihi Bilinmemektedir. Şam'a Yakın Ya'fûr Köyünde Yaşadı. 1294 (h.693) Senesinde Vefât Etti. Hayâtı Hakkında Fazla Bir Bilgi Yoktur. Açık Hâlleri Ve Kerâmetleri Vardır. Zühd, Takvâ Ve Verâ Sâhibi Bir Zât İdi.
kalabalık Bir Cemâat, Haçlıların Akka'da Yaptıkları Zulümden Ona Şikâyette Bulundu. Bunun Üzerine Ebû Bekr Ya'fûrî Onlara; "inşâallah Orayı Ve Sâhildeki Diğer Yerleri Yakında Fethederiz." Buyurdular. Bir Müddet Sonra Sultan Selâhaddîn Tarafından Fethedilecek Şehirlerin İsimlerini Saydılar. Zamanla Haçlılar İle Müslümanlar Arasındaki Savaş Çok Şiddetlendi. Akka Muhâsara Edilmişti. Düşman Ordusu Kalenin Dışına Çıkarak, İslâm Ordusu İle Şiddetli Bir Çarpışmaya Girdi. Sonra Tekrar Kaleye Geri Çekilerek Kuvvetlerini Takviye Ettiler Ve Büyük Bir Sebât Gösterdiler. Kalenin Fethi Bir Gün Gecikti. Şemseddîn Bin Sel'ûs, Orada Bulunan Ebû Bekr Ya'fûrî'nin Talebelerinden Bir Cemâate; "hocanızın Bir Va'di Olduğunu Biliyoruz. Ona Gidip Hatırlatınız. Artık Bu Harbin Şiddeti Son Haddine Ulaştı." Dedi. Benî Mibşere Dağındaki Keferkânâ Köyünde Bulunan, Ebû Bekr Ya'fûrî'nin Yanına Gittiler Ve Durumu Haber Verdiler. Ebû Bekr Ya'fûrî Atına Bindi, Ümm-ül-kerûm Denilen Akka'nın Dört Saat Mesâfede Doğusuna Düşen Bir Köye Varıncaya Kadar Yol Aldı. Oradan, Akka'nın ışıkları Ve Dumanları Görünüyordu. Yanındakilerden Birine; "ey Oğlum! Bana Üç Taş Getir." Buyurdu. Birinci Ve İkinci Taşı, "allahü Ekber! Yâ Muhammed!" Diyerek Attı. Sonra Onlara: "haydi Dönünüz. İnşâallah Yarın Kale Fethedilir." Buyurdu. Günlerden Perşembe İdi. Muhâsarada Bulunan Bir Grup Kimse, Durumu Şöyle Anlattılar: "iki Taşın Atıldığı Gün, Her Atışta Büyük Bir Ses Vukûa Geldi. Surlar Parça Parça Oldu. Büyük Bir Toz Bulutu Yükseldi. İnsanlar, Gökten Belâ İndi Diye Bağırıştılar." Ebû Bekr Ya'fûrî'nin Yanında Bulunanlar, Niçin Üçüncü Taşı Atmadın? Diye Sorduklarında; "eğer Onu Da Atsa İdim, Bütünüyle Deniz Altüst Olurdu. Bu Hususta Bize İzin Yok." Buyurdu. 1291 (h.690) Senesinde Akka Fethedildi. Bunu Tâkiben, Şam Sâhilindeki Haçlıların Elinde Bulunan; Beyrut, Sayda, Sûr, Hayfa Ve Usleys Alındı. Buralar, Ebû Bekr Ya'fûrî'nin İsimlerini Tek Tek Saydığı Yerler İdi.
ebû Bekr Ya'fûrî, Şam'dan Bir Gün Uzaklıktaki Banyas Ehline; "benî Kantûra Oğulları! Burada Niçin Oturuyorsunuz? Bu Toprak Kayar." Dedi. Onlar Orada Bir Süre Oturdular. Oraya Kamıştan Evler Yaptılar. Câhiller, Ebû Bekr Ya'fûrî'nin Sözüyle Alay Ettiler. Dört Ay Gibi Kısa Bir Zaman Sonra Ebû Bekr Ya'fûrî Hazretlerinin Dediği Gibi Oldu. Benî Kantûra Oğulları Oradan Ayrılmak Zorunda Kaldılar.
ebû Bekr Ya'fûrî, Vefâtından Önce Nemr Köyü Yakınında Bir Yere Geldi. Defnedileceği Yeri Tâyin Etti. Bu Yerin Vasıfları Kabir İçin Uygun İdi. Bir Müddet Sonra Nemr Köyüne Üç Saat Mesâfedeki Telciyat'a Geldi Ve Orada Vefât Etti. Vefât Etmeden Önce Bir Talebesine; "ben Ölünce, Beni Atım Üzerinde Gizlice Nemr Köyüne Götürün. Bunu Kimse Bilmesin Ve Hiç Kimse Benim İçin Bir Şey Yapmasın. Sahrâdan Bir Kişi Gelir. Benim Gaslimi Yapar Ve Cenâzemi Kabre İndirir." Buyurdu. Buyurduğu Gibi, Onu Alıp Nemr Köyüne Götürdüler. Nemr'e Vardıklarında, Civâr Yerlerden Onu Sevenler Geldiler. Gelenlerin Önünde Birisi Vardı. Önünden Herkesin Görebileceği Bir Şekilde Büyük Bir Nûr Yükseliyordu. O Şahıs; "velîsi Kimdir?" Diye Sordu. Ona; "sensin." Dediler. O Da Gasl, Techîz Ve Tekfîn İşlerini Yaptı. Tâbûtu Kabre Koyduktan Sonra, O Kişiyi Kimse Bir Daha Göremedi. Orada Bulunanlar, O Zâtın Hızır Aleyhisselâm Olduğunu Söylediler. Sonra Telciyat Ve Diğer Köylerden Onu Sevenler Geldi. Her Biri Ebû Bekr Ya'fûrî'yi Kendi Köylerine Defnetmek İstiyorlardı. Bu Durum, Banyas Kalesindeki Sultânın Nâibi, Emîr İzzeddîn Eydemir'e Bildirildi. Emîr İzzeddîn, Yanına Askerlerini Alarak Oraya Gitti. Emîr Onlara; "eğer Ebû Bekr Ya'fûrî'nin Bu Şekilde Defnine Muhâlefet Ederseniz, Size Kılıçla Karşılık Veririm." Dedi. Talciyat'ın İleri Gelenleri: "biz, Bizden İki Ve Sâlihlerden De İki Kişinin Kabrin Yanında Gecelemesini İstiyoruz. Şüphesiz Allahü Teâlânın İzniyle Ebû Bekr Ya'fûrî Hangi Tarafa Îtimâd Ettiğini Söyliyecektir." Dediler. Emîr İzzeddîn; "biliyorum Ki, Ebû Bekr Ya'fûrî Sizin Düşündüğünüzden Daha Büyüktür." Dedi Ve Gece Kendisi De Nemr Köyünde Kaldı. İstenildiği Gibi Dört Kişi Kabrin Başında Sabahladılar. Sabah Olunca, Sâlihlerden Olan İki Kişi; "kabirden Yırtıcı Bir Hayvanın Çıktığını Gördük. O Arada Bir Sesin: "beni Kabrimden Çıkaranı Allahü Teâlâ Parçalasın Dediğini Duyduk." Dediler. Telciyatlı Diğer İki Kişi De: "biz De Yırtıcı Hayvanı Gördük Ve Bir Sesin Öyle Söylediğini Duyduk." Dediler. Böylece Aralarındaki İhtilâf Hayırlı Bir Şekilde Halledildi.
bir Gün, Ebû Bekr Ya'fûrî Bir Mecliste Bulundu. O Mecliste Birçok Sâlih Ve Velî Var İdi. Bu Meclisin Toplanmasından Maksad, Kalblerde İtminân Hâsıl Eden Delîllerin Açıklanması İdi. Herkes Bir Delîl İleri Sürdü. Sonra Ebû Bekr Ya'fûrî'ye Döndüler. O Da; "delîl Göstermek Lâzım Mıdır?" Deyince, Onlar Evet Dediler. Ev Sâhibi, Küçük Çocuklarını Gürültü Yapmasınlar Diye Başka Odaya Koymuştu. Ebû Bekr Ya'fûrî, Eliyle Çocukların Bulunduğu Odayı İşâret Etti. Kapı Ortadan Yarılarak Açıldı. Orada Bulunan Çocuklar, Tövbe Ve İstigfâr Ediyorlardı. Meclis, Titredi Ve Dalgalandı. Sonra Tekrar Eliyle İşâret Etti. Duvar Yarıldı Ve Tavan Açıldı. Orada Bulunanlar Yıldızları Gördüler. Bu Durum Onları Korkuttu. Ebû Bekr Ya'fûrî; "ey Sâlihler Bunu Eski Hâline Getirin!" Buyurdu. Onlar: "allahü Ekber! Buna Gücümüz Yetmez." Dediklerinde; O, İki Elini Birbirine Vurdu. Her Şey Eski Hâline Döndü.
1) Câmiu Kerâmât-il-evliyâ; C.1, S.258
2) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; C.8, S.197