büyük Velîlerden. İsmi Saîd Bin Sâlim Mağribî, Künyesi Ebû Osman'dır. Mağrib Memleketinde Kayravân'ın Kevkeb Köyünde Doğdu. Doğum Târihi Bilinmemektedir. 983 (h.373) Senesinde Yüz Otuz Yaşlarında İken Nişâbur'da Vefât Etti. tabakât-ı Ensârî kitabında Seyyid Olduğu Yazılmıştır. Vasiyeti Üzerine, Cenâze Namazını Ebû Bekr Bin Fûrek Kıldırdı. Kerâmetleri Meşhûrdur. Bağdât'a Geldi. Bir Müddet İkâmetten Sonra Nişâbûr'a Geçti Ve Buraya Yerleşti. Ebû Ali Kâtib, Ebû Ali Rodbârî, Habîb-i Magribî, Ebû Amr-ı Zücâcî, Ebû Yâkûb Nehrecûrî, Ebü'l-hasan Bin Sâig Dînûrî Ve Başkalarıyla Görüşüp Sohbet Etti Ve Kendilerinden İlim Öğrendi. Zâhirî Ve Bâtınî İlimlerde Âlim İdi. Haram Ve Şüphelilerden Sakınmakta, Dünyâya Düşkün Olmamakta, Sıhhatli Hüküm Vermekte Fevkalâde Olup, Heybetli Ve Firâset Sâhibiydi.
tasavvuf Yoluna Girmesine Ve Bu Yolda İlerlemesine Sebeb Olan Hâdise Şöyle Nakledilir: Ebû Osman Hazretleri Önceleri Zengin İdi. Ava Çok Meraklıydı. Bunun İçin Kendisine Çok İyi Alışmış Olan Köpekleri İle Ağaçtan Yapılmış Bir Süt Kabı Vardı. Geceleri Süt İçmek Âdetiydi. Bir Gece Yine Süt İçecekti. Fakat Süt Çok Sıcak Olduğundan, Soğuması İçin Başucuna Koydu. Beklerken Uyuyuverdi. Kendisine Çok Bağlı Olan Av Köpeği De Orada İdi. Uyandığında Sütü İçmek İçin Kaba Uzandı. Fakat Köpek Üzerine Saldırıp Sütü İçmesine Mâni Oldu. Buna Bir Mânâ Veremeyip, Süt Kabına Tekrar Uzandı. Köpek Hırlayıp Yeniden Saldırdı. Bu Hâl Üç Defâ Tekrar Etti. Nihâyet Köpek Fırlayıp, Süt Kabının İçine Başını Sokup Bir Miktar İçip Çekildi. O, Hayretler İçerisinde Bakarken, Köpek Birden Şişmeye Başladı Ve Biraz Sonra Da Öldü. Meğer Ebû Osman Hazretleri Uyurken, Büyük Bir Yılan Süt Kabının İçine Başını Sokup Zehirini Akıtmıştı. Köpek De Sâhibinin Sütü İçmesine Bunun İçin Mâni Olmak İstemiş, Mâni Olamayınca Da Efendisine Sadâkatından Dolayı Sütü Kendisi İçmişti. Böylece Efendisi İçin Kendisini Fedâ Etmişti. Ebû Osman Mağribî Bu Durumu Anlayınca, Kendisinde Bâzı Değişiklikler Olup Çok Ağladı Ve Tövbe Etti. Bu Hâdiseden Sonra Bütün Malını Allah Rızâsı İçin Muhtaçlara Dağıtıp, Allahü Teâlânın Sevdiklerinden Olmaya Çalıştı.
başlangıçta Yirmi Yıl Müddetle, İnsanlardan Uzaklaşıp Kendi Hâlinde Yaşadı. Allahü Teâlâ Tarafından Kalbine Gelen İlhâm Üzerine, İnsanlar Arasına Karışıp Nasîhat Etmeye Başladı. Mekke-i Mükerremeye Gidip Harem-i Şerîfin İmamlığında Bulundu. Edebe Riâyetinin Çokluğundan, Hiçbir Zaman Harem-i Şerîfe Dâhil Sayılan Çevrede Abdest Bozmadı. Böyle Bir İhtiyaç Hâsıl Olursa, Çok Uzaklara Giderdi. Sözleri, Sohbetleri Çok Bereketli Ve Tesirli Olup, Dinliyenler İstifâde Ederlerdi. Bu Şekilde Otuz Sene Vazife Yapıp, Sonra Nişâbûr'a Döndü. Nişâbûr'da Bulunduğu Sırada Karâmita Sapıklarının Mekke'de Müslümanlara Yaptıkları Mezâlimi Ânında Haber Verip; "onların Önlerinde Siyah Bir Köle, Başlarında Kırmızı Sarık Vardır. Din Bilgisi Olan Kimselerle Konuşmaktan Çekinirler, Müslümanları Aldatmak İçin Önce Herkesin İnandığı Şeyleri Müdâfaa Edip, Sonra Da İbâdetlere Lüzûm Yoktur, İş, Kalbin Temiz Olmasıdır Derler." Buyurdu. Yine Önceden Kerâmet Olarak; "vefât Ettiğim Gün Melekler Kabrimin Üzerine Toprak Serperler." Buyurdu. Hakîkaten Vefât Ettiği Gün Bir Fırtına Çıkıp, Tozdan Hiçbir Taraf Görünemez Oldu. Defin İşi Tamamlandığı Sırada Fırtına Durdu.
kendisi Şöyle Anlattı: "bir Zaman Mısır'a Gidecektim. Bineceğim Gemi Sâhilden Ayrılmıştı. Gemiye Giden Bir Sandal Vardı. Başka Çârem Olmadığı İçin, Su Üzerinden Yürüyerek Sandala Ulaştım. Sonra Gemiye Binip Yolumuza Devam Ettik. Herkes Benim Su Üzerinde Yürüdüğümü Görmüştü. Ama Bana; "bu Yaptığın Âdet Dışı Bir Şeydir." Demediler. O Zaman Velîlerin Meşhûr Olsalar Da, Mestûr, Örtülü Ve Gizli Olduğunu Anladım.
bir Gün Bir Kimse Ebû Osman Mağribî'nin Yanında Bulunuyordu. Kendi Kendine; "acabâ Ebû Osman'ın Arzu Ettiği Bir Şey Var Mıdır?" Diye Düşündü. Bu Anda Ebû Osman Hazretleri; "ihsân Edilenler Yetmiyormuş Gibi, Bir De Başka Şeyler Mi Arzu Edeyim." Buyurdu.
bir Gün Huzûrunda, İmâm-ı Şâfiî'nin; "ilim İki Kısımdır. İlm-i Edyân Ve İlm-i Ebdân." Sözü Zikredildi. Buyurdu Ki: "allahü Teâlâ, İmâm-ı Şâfiî'ye Rahmet Eylesin, Ne Güzel Söylemiş. İlm-i Edyân, Hakîkatler Ve Mârifetler İlmidir. İlm-i Ebdân, Siyâset, Riyâzet Ve Mücâhede İlmidir." Buyurdu.
ebû Osman Mağribî Hazretleri Buyurdu Ki:
"şükür, Nîmete Hakkıyla Şükretmekten Âciz Olduğunu Bilmektir."
"güzel Ahlâk, Allahü Teâlânın Takdirine Râzı Olmaktır."
"tasavvuf Yolunda Bulunanın Yapacağı Ve Dikkat Edeceği En Makbul Şey; Nefsini Hesâba Çekmektir."
"verânın, Şüpheli Şeylerden Sakınmanın Faydası, Âhirette Hesâbın Kolay Olmasıdır."
"bir Kimse Zenginlerle Sohbeti, Fakirlerle Bulunmaya Tercih Ederse, Kalbi Ölür."
"başkalarının Halleriyle Meşgul Olan, Kendi Hâlini Kaybeder."
"her Şey Zıddı İle Bilinir. Bir Şeyin Zıddı Bilinmezse, O Şeyi Tanımak Mümkün Değildir. İhlâs Sâhipleri De, İhlâsın Zıddı Olan Riyâyı Tanıyıp Onu Terkettikten Sonra İhlâsı Bilebilirler."
"mecbûriyet Gibi Özür Hâli Müstesnâ, Aç Gözlülük Ve İştahla Zenginlerin Yemeğine El Uzatan Kimse, Ebediyyen İflâh Olmaz."
"mahlûkâtı İbret Almak, Kendi Nefsini Nasîhat Almak, Kur'ân-ı Kerîmi Onun Hakîkatine Ermek İçin Düşün."
"zühd; Harama Düşmek Korkusuyla Mübahların Fazlasını Terketmek, Sonra Da Dünyâlıklar Kimin Eline Geçerse Geçsin Aldırmamaktır."
"şüphesiz Ki Allahü Teâlâ, Dünyâya Düşkün Olmayan Zâhide İstediğinden Fazla, Dünyâya Rağbet Edene, Düşkün Olana İstediğinden Az Verir. İstikâmet Sâhibine İse İstediği Kadar Verir."
"nefsini Recâ Ve Ümid İle Meşgul Eden Tembelleşir, Amelsiz Kalır. Kendini Havf Korku İle Meşgul Eden Ümitsizliğe Düşer. Bu Sebeple İnsan Hem Recâ Hem Havf İle Meşgul Olmalıdır."
"avam, Yiyecek Ve Giyecek Şeyler Nevinden Nîmetlere Şükreder. Havâs, Seçilmişler İse, Kalplerine Gelen Feyze Şükrederler."
"sabır Allahü Teâlânın Emirlerini Yerine Getirirken Sebâtlı Olmak. O'ndan Gelen Musîbetleri Sükûnet İçinde Ve Gönül Hoşluğu İle Karşılamaktır."
"ilmin Nûrları Ârife ışık Tutar. Ârif Bu ışık İle Gaybın Acâib Ve Garib Cihetlerini Görür."
ebû Amr Bin Nüceyd Tasavvuf Yolunda Yetişmek Üzere Ebû Osman Hazretlerinin Sohbetlerine Devâm Ederdi. Sohbetinin Tesiriyle Günahlarına Tövbe Edip Kendini Toparladı. Bir Ara İşi Gevşetip, Sohbetlerden Uzak Kaldı. Ebû Osman Hazretlerini Gördükçe Ondan Kaçıyor Ve Sohbetlere Gitmiyordu. Bir Gün Yine Karşılaştılar. Onu Görünce Yolunu Değiştirip Uzaklaşmaya Başladı. Ebû Osman Hazretleri Tâkib Edip, Yanına Yaklaştı Ve; "evlâdım Sâdece Günahsız Olduğun Zaman Seni Sevenlerle Arkadaşlık Etme! Biz Sana Asıl Bu Kendini Suçlu, Günâhkâr Halde Bulduğun Zaman Faydalı Oluruz." Dedi. Bunun Üzerine Ebû Amr Bin Nüceyd Tekrar Tövbe Edip, Talebeliğindeki Gibi Önceki Hâline Döndü. Bu Hocasının Sohbetlerinde Olgunlaşıp Yetişti.
1) Târih-i Bağdâd; C.9, S.112
2) Tezkiret-ül-evliyâ; C.2, S.256
3) Risâle-i Kuşeyrî; C.1, S.179
4) Tabakât-ül-kübrâ; C.1, S.122
5) Câmiu Kerâmât-il-evliyâ; C.1, S.281
6) Tabakât-üs-sûfiyye; S.479
7) Nefehât-ül-üns; S.266
8) Tabakât-ül-evliyâ; S.337
9) Sefînet-ül-evliyâ; S.74
10) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; C.4, S.91