Evliyalar, Alfabetik Evliyalar Listesi
Ebû Saîd-i Fârûkî
  30 Mart 2018 Cuma , 23:33
Evliyalar, Alfabetik Evliyalar Listesi; Hindistan evliyaları, Delhi evliyaları, Ebû Saîd-i Fârûkî

hindistan'da Yetişen Meşhûr Velîlerden. İmâm-ı Rabbânî Hazretlerinin Torunlarındandır. Babasının İsmi Sâfî'dir. 1782 (h.1196) Senesinde Râmpûr'da Doğdu. Ebû Saîd Fârûkî, Daha Çocuk İken, Sâlih Ve Kıymetli Bir Zât Olacağının Alâmetleri Yüzünden Okunuyordu. Çocukluğunda, Çocukların Düşkün Oldukları Oyun Ve Eğlenceler İle Hiç Meşgûl Olmadı. On Yaşında Kur'ân-ı Kerîmi Ezberledi. Kur'ân-ı Kerîmi Tertîl Üzere O Kadar Güzel Okurdu Ki, Dinleyenler Kendilerinden Geçerdi. Tecvîd İlmini, Kırâat Âlimlerinden Olan Kârî Nesîn'den Öğrendi. Kur'ân-ı Kerîmi Ezberledikten Sonra, Aklî Ve Naklî İlimleri Öğrenmeye Başladı. Önemli Ders Kitaplarını Müftî Şerefüddîn'den Okudu. Şâh Veliyyullah Dehlevî'nin Oğlu Mevlânâ Refîüddîn'den Hadîs İlminde Ders Aldı. kâdı Beydâvî Tefsîri'ni, sahîh-i Müslim şerhini De Ondan Okudu. sahîh-i Buhârî'yi İse Yine Mevlânâ Refîuddîn'den, Hocası Abdullah-ı Dehlevî Hazretlerinden Ve Kendi Dayısı Sirâc Ahmed'den Okuyup Rivâyet Ve Nakletme İcâzeti Aldı.

ebû Saîd Fârûkî Hazretleri, Aklî Ve Naklî İlimleri Öğrendikten Sonra, Tasavvuf İlmini Öğrenip Bu Yolda Yetişti. Tasavvufta, Önce Babasından Feyz Aldı. Babası Onu Tasavvufda Bir Müddet Yetiştirdikten Sonra; "ey Oğlum! Senin Himmet Kuşun Çok Yükseklere Uçmaktadır." Dedi. Bundan Sonra Kâdirî Yolunun O Zamanki Meşhûr Şeyhi Şâh Dergâhî'nin Hizmetine Gidip, On İki Sene, Derslerine Ve Sohbetlerine Devâm Etti. Nefsini Ve Kalbini ıslâh İçin Çok Gayret Göstererek Nefsin İsteklerini Yapmayıp, Nefsin İstemediklerini Yaptı. Dünyâdan Yüz Çevirdi. Çok Oruç Tuttu. Yetişmek İçin Ne Lâzımsa Yaptı. Nihâyet Hocası Şah Dergâhî Ona Kâdirî Yolundan İcâzet Ve Hilâfet Verdi.

ebû Saîd Fârûkî, Bundan Sonraki Hâlini Şöyle Anlatmıştır: "imâm-ı Rabbânî Hazretlerininmektûbât'ını Okurken Anladım Ki, Tasavvufta Bu Derecelere Ulaşmama Rağmen, Henüz Kemâlât-ı Nisbet-i Ahmedî'ye Kavuşamamışım. Bu Sebeple Dehli'ye Gidip Oradan, Pâni-püt Şehrinde Bulunan Senâullah-ı Pâni-pütî'ye Bir Mektup Gönderip, Bu Nisbete Kavuşma Arzumu Bildirdim. Buna Cevâben Gönderdiği Mektupta, Şâh Gulâm Ali'nin Yâni Abdullah-ı Dehlevî Hazretlerinin Sohbetine Gitmemi Yazmıştı."

1810 (h.1225) Senesinde Muharrem Ayının Yedinci Günü Abdullah-ı Dehlevî Hazretlerinin Sohbetine Kavuştu. Fevkalâde İzzet Ve İkrâm Gördü. Abdullah-ı Dehlevî Hazretleri, Ondan Talebe Yetiştirmesini İsteyince; "efendim Ben Buraya İstifâde Etmek İçin Geldim." Cevâbını Verdi. Bunun Üzerine Daha Ziyâde İltifât Ve Teveccühe Kavuşup, Abdullah-ı Dehlevî'nin Meşhûr Talebelerinden Oldu. Birkaç Ay Sohbetlerinde Bulunduktan Sonra, Müceddidiyye, Çeştiyye, Kâdiriyye Yollarından İcâzet Verip Mezun Eyledi. Talebelerinin Çoğunu Ona Havâle Etti. Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî Ve Seyyid İsmâil Medenî Gibi Âlim Zâtlar, Ondan İstifâde Ettiler. Hocası Abdullah-ı Dehlevî Hazretleri Talebelerine Hitâben; "talebenin İrâdesi (kendi Arzu Ve İsteği), Ebû Saîd'in İrâdesi Gibi Olmalı. Zîrâ Hocalığı Bırakıp Talebeliği Tercih Etti." Buyurdu.

ebû Saîd-i Fârûkî Hazretleri, Tam On Beş Sene Abdullah-ı Dehlevî Hazretlerinin Sohbetine Devâm Etti. Onun Vefâtından Sonra, Yerine Geçerek Talebe Yetiştirmeye Başladı. Hak Âşıklarının, Susamışların Kalblerini Allahü Teâlânın Mârifeti İle Doldurdu. Bütün Ecdâdı Gibi İslâm Dînini Yaymağa Çalıştı. Bâzı Talebelerinin Ricâsı Üzerine Yazdığı, hidâyet-üt-tâlibîn kitabı Fârisî Olup, Pek Kıymetlidir. Ebû Saîd-i Fârûkî Hazretleri, Daha Önce Yaşamış İnsanların Din Ve Dünyâ Seâdetleri İçin Her Şeylerini Fedâ Etmiş Olan Büyüklerin Yaşayış Ve Ahlâkı İle Ahlâklanmıştı.

ebû Saîd Fârûkî Hazretlerinin Talebelerinden Birinin Karşısına Bir Gün Bir Arslan Çıktı, Hemen Hocasını Hatırlayıp İmdâdına Yetişmesini İstedi. Ebû Saîd Fârûkî Hazretleri Birdenbire Gözüküp Elinde Tuttuğu Bir Sopa İle Arslana Vurup Oradan Uzaklaştırdı.

nevvâb Ahmed Yâr Hân'ın Hanımının Hiç Çocuğu Olmazdı. Çocuğu Olması İçin Ebû Saîd Fârûkî Hazretlerinden Duâ İstedi. Duâsı Bereketiyle Birçok Çocuğu Oldu.

ebû Saîd Fârûkî Hazretleri, Bir  Kimseye Evinin Yanacağını İşâret Etmişti. Gerçekten Evi Yandı.

ebû Saîd Fârûkî Hazretleri Bir Defâsında Râmpûr'dan Sünbül'e Gidiyordu. Yolu Gece Vakti Sâhile Ulaştı. Karşıya Geçmek İçin Gemi Kalmamıştı. Kendisini Oraya Kadar Bir Arabacı Götürmüştü. Kirâladığı Arabanın Sâhibi Gayr-i Müslim İdi. Sâhile Gelip Durduklarında Arabacıya; "arabayı Suya Sür!" Buyurdu. O Da Heybeti Karşısında Korkup Arabayı Suya Sürdü. Ebû Saîd Fârûkî Hazretlerinin Kerâmetiyle Araba Suya Batmadı. Normal Bir Yolda Gibi Sürüp Karşıya Geçtiler. Gayr-i Müslim Arabacı Onun Bu Kerâmeti Karşısında Hayret Edip, Müslüman Oldu.

meyân Ahmed Asgar Anlatır: "bâzan Uyuyup Kalır, Teheccüd Namazı Kılamazdım. Bu Hâlimi Ebû Saîd Fârûkî Hazretlerine Arz Ettim. Buyurdu Ki: "bizim Hizmetçiye Söyleyin, Teheccüd Zamânında Bize Hatırlatsın, Sizi Kaldıralım. Bu Kadarı Bize, Diğeri Size Âid Olsun." Bundan Sonra Teheccüd Saati Gelince, Sanki Birisi Gelip Beni Kaldırırdı. Böylece Bir Daha Teheccüd Namazımı Kaçırmadım."

1833 (h. 1249) Senesinde Hacca Gitti. Oğlu Şâh Ahmed Saîd'i Kendi Yerine Bıraktı. Her Uğradığı Şehir Halkı, Gelişini Şeref, Nîmet Ve Bereket Bilip, Huzur Ve Sohbetine Koştu. Ramazân-ı Şerîfte Bander Münebbî'de İdiler. Burada Terâvih Namazında Bir Hatim Okudu. Şevval'in Başında Gemiye Binip Zilhicce'nin Başında Cidde'ye Ulaştılar. Mevlânâ Muhammed Cân (r.aleyh)  O Zaman Sanki Harem'in En Büyük Âlimi İdi. Karşılamaya Geldi. Zilhicce'nin İkisi Veyâ Üçünde Mekke'ye Gitti.

haremeyn Halkı, Kâdıları, Müftîleri, Ümerâ Ve Ulemâsı İle Birlikte Son Derece Tâzim Ve Hürmetle Huzûruna Geldiler. Şeyh Abdullah Sirâc, Şâfiî Müftîsi Şeyh Ömer, Müftî Seyyid Abdullah Mirgânî Hanefî, Amcası Şeyh Yâsîn Hanefî, Şeyh Muhammed Âbid Sindî Ve Diğer Meşhûr Zâtlar Onunla Görüşmeye Geldiler.

haremeyn-i Şerîfeyni Ziyâretten Sonra, Vatanına Dönmek Üzere Yola Çıktı. Yolda Hastalığı Gitgide Şiddetlendi. Ramazân-ı Şerîfin İlk Günü Oruç Tutup, Zarar Vermezse Hepsini Tutarım Buyurdu. Ramazanın Yirmi İkisinde Tunk Beldesine Geldi. Nevvab Vezîrüddevle Çok Hürmet Ve İkram Gösterdi. Bayram Günü Sekarât Ve Ölüm Hâli Görüldü. Öğle Namazından Sonra, Hâfızın Yâsîn-i Şerîf Okumasını Emretti. Üç Defâ Dinledi. Sonra "yeter." Buyurdu. Az Kaldı Dedi Ve; "bugün Nevvâb Eve Gelmesin. Ümerânın Gelmesinden Zulmet Hâsıl Oluyor" Buyurdu. 1834 (h.1250) Senesinde Elli Üç Yaşında İken Ramazan Bayramı Günü Öğle İle İkindi Arası Vefât Eyledi. Günlerden Cumartesi İdi. Nevvâb Ve Şehir Halkı Gelip Toplandılar.

mevlevî Habîbullah Sâhib Ve Kâfilede Olan Diğerleri Gasl İşi İle Meşgûl Oldular. Şehrin Kâdısı Mevlevî Halîlurrahmân İmâm Oldu. Cenâze Namazını Kıldırdı. Cenâzesini Dehli'ye Naklettiler. Hocası Abdullah-ı Dehlevî Hazretlerinin Batı Tarafına Defnedildi.

vefâtında, "mâte Kutb-ul-vera'" (insanların Kutbu, Allahü Teâlânın Emri İle Vefât Etti) Mânâsında Bir Cümle, Ebced Hesabına Göre Vefât Târihi Olarak Düşürüldü.

ebû Saîd Hazretlerinin Üç Oğlu Vardı. Birincisi Ahmed Saîd'dir. İkincisi Abdülganî Müceddidî, Üçüncüsü De Abdülmugnî'dir.

şâh Ebû Saîd Fârûkî Hazretleri Buyurdu Ki: "allahü Teâlânın Sonsuz İhsânı, Kullarından Birine Eriştiği Zaman, O Kulunu Kendi Dostlarından Birinin Hizmetine Ulaştırır. O Da Nefsinin İsteklerine Uymamağı Ve Ona Ağır Gelen Şeyleri Yapmayı, Yâni İslâmiyete Uymağı Emir Buyurur. Böylece Onun Bâtınını Yâni Kalbini Ve Nefsini Temizler. Bu Zamanda Talebenin Hizmetleri Kusurlu Ve Dağınık Olduğu İçin, Bu Yolun Büyükleri Önce Talebeye Zikretmeyi, Yâni Allahü Teâlâyı Kalbi İle Anmayı Emrederler. Amel Ve İbâdetlerde Ve Her İşte Orta Yolda Olmayı Emredip Nice Kırk Günlük Çilelere Bedel Olan Teveccühlerini Dâimâ Talebeleri Üzerinde Bulundururlar. Talebelerine, Ehl-i Sünnet Îtikâdına Göre İnanmayı, Sünnet-i Seniyyeye Uymayı, Bütün Bid'atlerden Sakınmayı Emrederler. Mümkün Oldukça Azîmetle Amel Edip Ruhsatlara Kapılmamalarını Tenbih Ederler."

 

kerâmet Ve Menkîbeleri

ağır Hastayım

abdullah-ı Dehlevî Hazretleri Vefâtı Hastalığında, Luknov'da Bulunan Ebû Saîd Müceddidî'yi Dehli'ye Çağırmak İçin Birkaç Mektup Yazdı. Maksatları Onu Kendi Makam Ve Yerlerine Oturtmak İdi. Bu Mektuplardan Biri Şöyledir:

"sâhibzâde, Nesebi Ve Hasebi Yüksek, Şâh Ebû Saîd Sâhib Hazretleri: Allahü Teâlâ Size Selâmet Versin. Esselâmü Aleyküm Ve Rahmetullah! Bugünlerde Kaşıntım, Zaîfliğim Ve Nefes Darlığım Arttı. Oturmak Ve Kalkmak Çok Güçleşti. Ayrıca Bel Ağrıları Da Bunlara Eklendi. Namazları Ayakta Kılamıyorum. Şu Anda Ağır Hastayım. Oturmaya Bile Tâkatim Yoktur. Sizin Gelmeniz Çok Uygun Olur. Mevlevî Beşâretullah Sâhib, Evindekiler Hasta Olduğu İçin, Evine Gitti. Gelip Gelmeyeceği Belli Olmaz. Bundan Önce, Yine Sizi Buraya Çağıran Birkaç Mektup Yazıp Göndermiştim. Buraya Gelmeyi Düşünmediğinize Hayret Ettim. Fakîrin Görünüşe Göre Düzelmesi, Sıhhat Bulması İmkânsız Gibidir. Çok Yazık Ki, Siz Bu Kadar Gecikebiliyorsunuz.

mısra':

"bu İşte Güzeller Naza Çekerler."

görüyorum Ki, Bu Yüksek Hânedânın Makâmına Oturmak Bizden Sonra Size Verildi. Önceki Hastalığım Esnâsında Sizin, Bizim Makâmımızda Oturduğunuzu Ve Kayyumluğun Size Verildiğini Gördüm. Bu Garib Teveccühlere Kâbiliyetli Sizden Başka Biri Yoktur. Bu Mektubumu Alır Almaz Bu Tarafa Hareket Ediniz Ve Olgun Oğlumuz Ahmed Sâîd'i, Orada Kendi Yerinize Bırakınız."

ebû Saîd Fârûkî Hazretleri, Hocasının Bu Emri Üzerine Kendi Yerine Oğlu Ahmed Saîd Fârûkî'yi Bırakıp Delhi'ye Gitti. Hocası Abdullah-ı Dehlevî'nin Vefâtından Sonra Yerine Geçip İrşâd, İnsanlara Hak Ve Hakikatları Bildirme Makâmına Oturdu. Dokuz Yıl Kadar Tâliblerin İrşâd Ve Hidâyeti İle Meşgûl Oldu. Güzel Yollarının Îcâbı Olan Acıları, Şiddetleri, Yoksulluk Ve Darlıkları Hep Çekti.

 

kaynaklar

1) Tam İlmihâl Seâdet-i Ebediyye (49. Baskı), S.1072

2) Makâmât-ı Mazhariyye; S.167

3) Makâmât-ı Ahyâr; S.64

4) Hadîkat-ül-evliyâ; S.134

5) Rehber Ansiklopedisi; C.4, S.314

6) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; C.18, S.8

Yorumlar
Kod: TPIWP