Evliyalar, Alfabetik Evliyalar Listesi
Ebü‘l-berekât Emevî Hakkârî
  30 Mart 2018 Cuma , 23:28
Evliyalar, Alfabetik Evliyalar Listesi; Türkiye evliyaları, Hakkari evliyaları, Ebü‘l-berekât Emevî Hakkârî

ırak Ve Doğu Anadolu'da Yaşayan Büyük Velîlerden. İsmi Sahr Olup Babasınınki De Sahr'dır. Künyesi Ebü'l-berekât'tır. Hocası, Adiy Bin Müsâfir'in Kardeşinin Oğludur. Emevî Ve Hakkârî Nisbet Edildi. Aslen Lübnan'da Ba'lebek Yakınlarında Beyt-i Fâr Beldesinde Doğdu. On Üçüncü Asrın Sonlarında Hakkâri'de Vefât Etti. Amcasının İnşâ Ettirdiği Ve Kendisinin Ders Verdiği Zâviyeye Defnedildi.

her Ferdi, Allah Aşkıyla Yanıp Tutuşan Bir Âilenin Evlâdı Olan Ebü'l-berekât Emevî Hazretleri, Küçük Yaşta Yüksek İlim Sâhibi Âlimlerin Meclislerine Devâm Etti. Gençliğinin Baharında İlimle Doldu. Kalbi Allah Aşkı İle Yandı. Tasavvufta En Üstün Makamlar, İlimde Yüksek Dereceler Sâhibi, Abdülkâdir-i Geylânî Hazretlerinin Halîfelerinden Olan Amcası Adiy Bin Müsâfir, O Sırada Hakkâri Civârında Bıkıp Usanmadan İnsanları Allah Yoluna Çağırmaktaydı. Ona Olan Sevgisi, Ebü'l-berekât Hazretlerinin Ana Ve Babasını, Akrabâ Ve Yakınlarını Bırakıp, Hakkâri Gibi Dağlık Ve Sert Kış Şartlarına Sâhip Bir Memlekete Gitmesine Sebeb Oldu. O, Orada Amcasının Elinde Kısa Zamanda Yüksek Makamlara Ulaştı. Üstünlükleri Dillere Destan Oldu. Sevgisi Gönüllerde Yeşermeye, Allah Aşkı İle Terennüm Ettiği Şiirler Dillerde Dolaşmaya Başladı. Üstâdı Ve Amcası Adiy Bin Müsâfir Hazretleri Onun İçin; "ebü'l-berekât Gerçek Bir Velîdir." Buyurup, Hakkâri Dağlarındaki Talebelerinin Yetiştirilmesi İle Vazîfelendirdi.

doğu Evliyâsının Birçokları İle Görüştü. Yüce Makamlara, Üstün Ahlâk Ve Davranışlara Sâhib Oldu. Allahü Teâlâya Yakın Olmaktan Bahsedilince, Sözü O Alır, Vilâyetin Üstünlük Ve Hükümleri Onun Dilinden Dinlenirdi. O, Allahü Teâlânın Ölü Kalpleri Diriltmek, Karanlık Gönülleri Aydınlatmak, Hikmetli Sözleri Söylemek, Allah Adamlarını Yetiştirmekle Vazîfelendirdiği Bir Mübârek Kimseydi. O, Zühd Ve Takvâda Eşsiz, Dünyâya Kıymet Vermez, Allahü Teâlânın Rızâsına Muhâlif Hiçbir Söz Ve Harekette Bulunmazdı. Tevâzu Ve Kerâmetler Sâhibi, Akıl Ve Zekâda Üstün Bir Kimse İdi. O, Değil Haram Ve Şüphelilerin Yanından Geçmek, Helâlden Kullandığı Şeylerin Hesâbını Nasıl Vereceğini Düşünürdü. Mübahları, Yaşamak İçin Zarûrî Olduğu Mikdârda Kullanırdı.

amcası Şerefüddîn Adiy Bin Müsâfir'in Vefâtından Sonra, Ondan Aldığı İlim Ve Feyzi İnsanlara Yayan Ebü'l-berekât Emevî Hazretleri, Birçok Talebe Yetiştirdi. Doğu Evliyâ Ve Ulemâsının Birçoğu Onun İlim Ve Feyzlerinden İstifâde Etti. Sâlih Kimseler, Gelip Onun Meclisinde Bulundular. Onun Yetiştirdiği Evliyâdan Biri De, Oğlu Ebü'l-mefâhir Adiy Bin Ebi'l-berekât Hazretleriydi.

dostlarından Ebü'l-feth Nasr Bin Rıdvân Anlatır: "bir İlkbahar Günü Ebü'l-berekât Hakkârî, Talebeleri Ve Birçok Allah Dostu Da Olduğu Hâlde, Zâviyeden Çıkıp Dağa Doğru Tırmandılar. İçlerinden Biri, "bugün Canımız Ne Kadar Da Nar İstiyor. Acı Tatlı Farketmez." Dedi. Daha Sözünü Bitirmeye Fırsat Kalmadan, Etraftaki Meşe Ağaçları Narla Doldu. Ebü'l-berekât Hazretleri, Narları Toplayıp Yemelerini Söyledi. Toplayıp Yediler. Sonra Zâviyeye Döndüler. Bir Saat Sonra Hocalarından Ayrılan Bir Grup Talebe Biraz Önce Nar Yedikleri Yere Gittiler. Ağaçlarda Narın Eseri Bile Yoktu."

talebelerinden Nasrullah Bin Ali Humeydî, Bir Gün Yüksekçe Bir Dağın Tepesine Yakın Bir Yerinde Yürüyordu. Ebü'l-berekât Hazretleri De Dağın Eteğinde Oturuyordu. Birden Bir Rüzgâr Çıktı. Nasrullah Bin Ali'yi Rüzgâr Önüne Katıp, Dengesini Kaybettirdi. Yuvarlanmaya Başladı. Ebü'l-berekât Hazretleri Rüzgârın Dinmesi İçin Duâ Etti. O Anda Rüzgâr Dindi Ve Nasrullah Da Bulunduğu Vaziyette Kıpırdayamadan Durdu. Ebü'l-berekât Hazretleri Rüzgâra Emredip, Nasrullah'ı Aldığı Yere Bırakmasını Söyledi. Allahü Teâlânın İzni İle Rüzgâr Onun Bu Emrini Hemen Yerine Getirdi.

ebü'l-berekât Emevî Buyurdu Ki:

"muhabbet Sarhoşluğu İle Mest Olan Bir Kimse, Ancak Mahbûbunu, Sevdiğini Görmekle Ayılabilir."

"muhabbetin Esâsı Üç Şeydedir. Bunlar; Vefâ, Edeb, Mürüvvettir."

"vefâ; Kalbin, Ezeliyetin Nûru İle Ünsiyet Yakınlık Peyda Edip, Allahtan Başkasına Muhabbeti Bırakarak, O'na Yakîninde ısrârlı Olmasıdır.

"edeb; Kulun, Allahü Teâlâya Karşı Vazifelerini, Vakitlerini Nasıl Ayarlayacağını, Kendini O'ndan Uzaklaştıran Şeylerden Nasıl Korunacağını Bilmesidir."

"mürüvvet İse; Allahü Teâlâdan Başka Hiçbir Şeyi Hatırlamayan Kalble Zikre Devâm Etmek, Sözlerinde Ve İşlerinde Allahü Teâlânın Emrine Uymak, İçte Ve Dışta Allah'tan Başka Her Şeyden Uzak Durmak, Kendisine Bir Sermâye Olan Vaktini İyi Değerlendirmekten İbârettir."

bir Kulda Bu Üç Haslet; Vefâ, Edeb Ve Mürüvvet Bulunursa, Allahü Teâlâya Yakîn Olmanın Tadını Tatmış Olur. Onun Gönlüne O'ndan Ayrı Kalmanın Korkusundan Bir Kor Düşmüş Olur. O'na Kavuşmak Ateşiyle Yanmaktan Kurtulamaz.

 

kerâmet Ve Menkîbeleri

istediğin Bir Şey Var Mı?

ebü'l-fadl Meâli Bin Temîmî Mûsulî Anlatır: "yedi Sene Ebü'l-berekât Hazretlerine Hizmet Ettim. Bir Gün Yemek Yedikten Sonra Elini Yıkıyor, Ben De Su Döküyordum. Bana, "istediğin Bir Şey Var Mı?" Diye Buyurunca; "evet, Duânız Bereketiyle Kur'ân-ı Kerîmi Ezberlemek İsterim." Dedim. O Da; "allahü Teâlâ Sana Kolaylık Versin, Her Uzağı Yakın Etsin. Kur'ân-ı Kerîmi Ezberlemekte Yardımcın Olsun." Diye Duâ Etti. Ondan Sonra Kur'ân-ı Kerîmi Kısa Zamanda Hıfzettim. Allahü Teâlâ Onun Duâsı Bereketiyle, Bana Uzak Olan Yerleri Yakın, Güç Olan Şeyleri De Kolay Eyledi."

 

istek Böyle Olur

âriflerden Cârullah Ebû Hafs Ömer Bin Muhammed Magribî Anlatır: "ebü'l-berekât Bin Sahr Hazretlerinin Tasarrufları Açık, Kerâmetleri Çok, Devamlı Allahü Teâlâ İle Berâber, Halka Karşı Çok Merhametli, İnsanları Kırmayan Bir Hâli Vardı. Bu Hâller Onun Huyu Olmuştu. Bir Gün Laliş Köyündeki Zâviyesinde, Sohbetiyle Şereflenmekteyim. Yufka İçinde, Kızarmış Koyun Eti Yemek Hatırımdan Geçti. Çok Geçmeden Bir Arslan Ağzında Dürülmüş Yufka Ekmekle Kapıdan Girdi. Ebü'l-berekât Hazretlerine Doğru Yürüdü. Ebü'l-berekât Hazretleri Beni Gösterince; Arslan Getirip Ekmeği Benim Önüme Koyup Gitti. Ekmeğin İçinde Kızarmış Koyun Eti Vardı. O Sırada Yukarıdan Bir Adam İndi. Onun İnmesi Ve Ekmeği Görmesiyle, Benim Biraz Önceki Et Yeme Arzum Tamâmen Kayboldu. Ona İkrâm Ettik. Hepsini Yedi. Ebü'l-berekât Hazretleriyle Bir Müddet Sohbet Ettikten Sonra, Geldiği Gibi Gitti. Ebü'l-berekât Hazretleri Bana, "yâ Ömer! İstek Dediğin Bu Adamın Arzusu Gibi Olur. Onun İsteği Öyle Şiddetlidir Ki, Başkalarının İsteğini Yok Eder Ve Arzu Ettiği Anda Onu Yapması Gerekir. Şu Anda O, Tâ Çin'e Gitti." Buyurdu.

 

kaynaklar

1) Kalâid-ül-cevâhir; S.109

2) Câmiu Kerâmât-il-evliyâ; C.1, S.253

3) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; C.6, S.178

Yorumlar
Kod: JG9MG