Evliyalar, Alfabetik Evliyalar Listesi
Ebü‘l-hasan-ı Şâzilî
  30 Mart 2018 Cuma , 23:42
Evliyalar, Alfabetik Evliyalar Listesi; Tunus evliyaları, Hamisre evliyaları, Ebü‘l-hasan-ı Şâzilî

on İkinci Yüzyılda Kuzey Afrika'da Yetişen Büyük Velîlerden. Şâziliyye Adı Verilen Tasavvuf Yolunun Kurucusudur. İsmi, Ali Bin Abdullah Bin Abdülcebbâr, Künyesi, Ebü'l-hasan, Lakabı Nûreddîn'dir. Peygamber Efendimizin Sallallahü Aleyhi Ve Sellem Torunu Hazret-i Hasan'ın Soyundan Olup Şeriftir. 1196 (h.592) Senesinde Tunus'un Şâzile Kasabasında Doğduğu İçin Şâzilî Nisbesiyle Meşhûr Olmuştur. 1256 (h.654) Senesinde Hac Yolculuğu Sırasında Hamisre'de Vefât Etti. Kabri, Hamisre Mevkiindeki Ayzâb Sahrâsındadır.

küçük Yaştan Îtibâren Doğduğu Şâzile Kasabasında İlim Öğrenmeye Başlayan Ebü'l-hasan-ı Şâzilî, Önceleri Kimyâ İlminde Uzun Çalışmalar Ve Araştırmalarda Bulundu. Bu İlimde İyi Yetişmesi İçin Cenâb-ı Hakk'a Yalvararak Duâ Ediyordu. Bu Esnâda, Aldığı Mânevî Bir İşâretle, Tasavvuf Yoluna Yöneldi. Din İlimlerinin Hepsinde Mütehassıs Ve Derin Âlim Oldu. Hepsinin İnceliklerine Ve Sırlarına Kavuştu. Tefsîr, Hadîs, Fıkıh, Usûl, Nahiv, Sarf, Lügat İlimleri Yanında, Zamânın Fen İlimlerinde De Yüksek Âlim Oldu. Zamânındaki Âlimler Ve Diğer İnsanlar Onun İlimdeki Bu Yüksek Derecesi Karşısında Üstünlüğünü Kabûl Ettiler.

zâhirî İlimlerde Bu Derece Yüksek Olan Ebü'l-hasan-ı Şâzilî Hazretleri, Tasavvufa Karşı Alâka, İlgi Duydu. Birçok Velînin Sohbetinde Bulunup, Onlardan İstifâde Etmeye Çalıştı. Bu Sebeple Pek Çok Seyâhat Yaptı. Bir Defâsında ırak'a Giderek Buradaki Âlimlerden Ebü'l-feth Vâsıtî'nin Sohbetlerinde Bulundu. O Sıralarda Zamânın En Büyük Velîsini Arıyordu. Bir Gün, Ebü'l-feth Vâsıtî Hazretleri Ona Dönerek; "sen Onu ırak'ta Arıyorsun. Halbuki Aradığın Kimse, Senin Memleketindedir. Oraya Dön, Orada Bulacaksın." Buyurunca, Geri Memleketine Döndü.

büyük Velîlerden Olan Şerîf Ebû Muhammed Abdüsselâm İbn-i Meşîş-i Hasenî Hazretlerinin, Aradığı Zât Olduğunu Anladı. İbn-i Meşîş Hazretleri, Rabat (ribâte)' Deki Bir Dağda Mağarada Yaşamaktaydı. Ebü'l-hasan-ı Şâzilî, Onun Huzûruna Çıkmak İçin, Dağ Eteğinde Bulunan Çeşmeden Gusl Abdesti Aldı. Kendindeki Bütün Meziyetleri Ve Üstünlükleri Unutarak, Yâni Tam Bir Boş Kalb Ve İhtiyaç İle Huzûrlarına Doğru Yürüdü. İbn-i Meşîş Hazretleri De Mağaradan Çıkmış, Aynı Şekilde Ona Doğru Yürüyordu. Karşılaştıklarında Hocası Selâm Verip, Resûlullah Efendimize Kadar Uzanan Nesebini Tek Tek Saydıktan Sonra Ona: "yâ Ali, Bütün İlim Ve Amelinizden Soyunarak Tam Bir İhtiyaç İle Buraya Çıktınız Ve Bizdeki Dünyâ Ve Âhiret Servet Ve Zenginliğini Aldınız." Buyurdu. Ebü'l-hasan-ı Şâzilî Diyor Ki: "onun Bu Hitâbından Sonra, Bende Fevkalâde Bir Korku Hâsıl Oldu. Hak Teâlâ Kalb Gözümü Açıncaya Kadar Mübârek Huzûrlarında Oturdum. Sohbetlerine Devâm Ettim." Ebü'l-hasan-ı Şâzilî, Hocasının Yüksek Derecesini Bildirirken Şöyle Buyurdu: "bir Gün Hocamın Huzûrunda Oturuyordum. Kendi Kendime; "acaba Hocam İsm-i Âzamı Biliyor Mu?" Dedim. Bu Düşünce İle Meşgûl İken Dış Kapıda Bulunan Oğulları, Bana Bakıp; "ey Ebü'l-hasan-ı Şâzilî, Şeref Ve Îtibâr, İsm-i Âzamı Bilmekle Değil, Belki İsm-i Âzama Mazhâr Olmakladır." Dedi.

kendisi Anlattı Ki: "bir Arkadaşımla Bir Mağarada Bulunuyor Ve Allahü Teâlânın Muhabbetiyle Yanmayı Ve O'na Kavuşmağı İstiyorduk. Yarın Kalbimiz Açılır, Velîlik Makamlarına Kavuşuruz Derdik, Yarın Olunca Da, Yine Yarın Açılır Derdik. Yarınlar Gelip Geçiyor Ve Bir Türlü Bitmiyordu. Bir Gün Birden Heybetli Bir Zât Yanımıza Girdi. Ona; "kimsin?" Dedik. Abdülmelik'im, Yâni Melik Olan Rabbimizin Kuluyum Dedi. Velîlerden Olduğunu Anladık. "nasılsınız?" Dedik. "yarın Olmazsa, Öbür Yarın Kalbim Açılır Diyenin Hâli Nasıl Olur? Allahü Teâlâya, Sırf Allah İçin İbâdet Etmedikçe, Vilâyet Ve Kurtuluş Yoktur." Dedi. Bu Söz Üzerine Gafletten Uyandık. Tövbe Ve İstigfâr Ettik. Bunun Üzerine Kalblerimiz Allahü Teâlânın Muhabbetiyle Doldu."

ebü'l-hasan-ı Şâzilî'nin Hocasına Olan Teslimiyeti Tam Ve Mükemmel Bir Hâle Gelince, Karşılaşacağı Birçok Sıkıntıları, Hocası Kendisine Haber Verdi. Şöyle Vasiyet Etti: "hak Teâlâyı Bir An Unutup Gaflette Olma. Dilini Halkın Diline Ve Kalbini Halkın Kalbine Benzetmekten Sakın, Bütün Uzuvların İle İslâmiyete Uy. İslâma Uygun Olmıyan Şeylerden Sakın. Farzları Yerine Getirmeye Devâm Et. İşte O Vakit Allahü Teâlânın Velîliği Sende Tamâm Olur. Allahü Teâlânın Haklarını Yerine Getirmekten Başka Hiçbir Şeyi Halka Hatırlatma. İşte O Zaman Verâ Ve Takvâya Yâni Haram Ve Şüphelilerden Kaçmaya Tam Uymuş Olursun.

ebü'l-hasan-ı Şâzilî Hazretleri Şâzile Kasabasında Yerleştikten Sonra, Gerçekten Birçok Mihnet Ve Sıkıntılara Mâruz Kaldı. Hocalarının Haber Verdiği Sıkıntılar Açıkça Meydana Geldi. Sonra İskenderiyye'ye Yerleşti. Doğudan Ve Batıdan Binlerce Âlim Ve Hak Âşığı Ziyâret Ve Sohbetlerine Akın Etti. Meselâ Devrin Büyük Âlimlerinden İzzeddîn Bin Abdüsselâm. Takıyyüddîn Bin İbn-i Dakîk-ül-ıyd, Abdülazîm Münzirî, İbn-üs-salâh, İbn-ül-hâcib, Celâleddîn Bin Usfûr, Nebîhüddîn İbni Avf, Muhyiddîn Bin Sürâka Ve Muhyiddîn-i Arabî'nin Talebesi El-âlem Yâsîn Bunlar Arasındaydı. Ayrıca Kâdı'l-kudât Bedreddîn İbni Cemâ'a Da Sohbetlerine Kavuşmakla İftihâr Ederlerdi. Ebü'l-hasan-ı Şâzilî Hazretleri, Ebü'l-abbâs-ı Mürsî Gibi Evliyânın Büyüklerinden Olan Birini Yetiştirmiştir.

ibn-i Hâcib, İbn-i Abdüsselâm İzzeddîn, İbn-i Dakîk-ül-iyd, Abdülazîm Münzirî, İbn-i Sâlih Ve İbn-i Usfûr Gibi Büyük Âlimler, Ebü'l-hasan-ı Şâzilî'nin Meclisinde Bulunmak Arzusuyla, Kâhire'deki Kemâliye Medresesinde, Muayyen Vakitlerde Hazır Bulunarak şifâ ve ibn-i Atiyye kitaplarını Okurlardı. Dersten Çıktıktan Sonra Da Onunla Berâber Yaya Yürürlerdi.

ebü'l-hasan-ı Şâzilî; "izzeddîn Bin Abdüsselâm'ın Fıkıh Meclisi, Abdülazîm Münzirî'nin Hadîs Meclisi, Senin Tasavvuf Meclisinden Daha Kıymetli Bir Meclis Yoktur Diye Bana Müjde Verildi." Buyurdu.

hızır Aleyhisselâm Bir Gün Kendisine; "ey Ebü'l-hasan! Allahü Teâlâ, Seni Kendisine Dost Edinmiştir. Kalsan Da, Gitsen De, O Seninle Berâberdir." Dedi.

bir Gün Ebü'l-hasan-ı Şâzilî, Zühdden, Dünyâya Rağbet Etmemekten Bahsediyordu. Fakat Üzerinde Yeni Ve Güzel Bir Elbise Vardı. O Mecliste Üzerinde Eski Elbiseler Olan Bir Fakir; Kalbinden; "ebü'l-hasan, Hem Zühdden Anlatıyor, Hem De Üzerinde Yeni Elbiseler Var. Bu Nasıl Zâhidliktir? Hâlbuki Asıl Zâhid Benim." Diye Geçirdi. Bu Kimsenin Kalbinden Geçenleri Anlıyan Ebü'l-hasan-ı Şâzilî, Onu Yanına Çağırarak; "senin Üzerindeki Elbiseyi Görenler, Seni Zâhid Sanarak Hürmet Ederler. Bundan Dolayı Sende Bir Gurur, Kibir Hâsıl Olabilir. Hâlbuki Benim Üzerimdeki Elbiseyi Görenler, Zâhid Olduğumu Anlayamazlar. Böylece Ben, Hâsıl Olacak Gururdan Kurtulurum." Buyurdu. Bunu Dinleyen Fakir, Yüksek Bir Yere Çıkarak Oradaki İnsanlara; "ey İnsanlar!yemîn Ederim Ki, Biraz Önce Kalbimden Ebü'l-hasan Hazretleri Hakkında Uygun Olmayan Şeyler Düşünmüştüm. Kalbimden Geçeni Anlıyarak, Beni Huzûrlarına Çağırıp Nasîhat Ettiler. Şimdi Hakîkatı Anlamış Bulunuyorum. Şâhid Olunuz Ki, Huzûrunuzda Tövbe İstigfâr Ediyorum." Dedi. Bunun Üzerine Ebü'l-hasan-ı Şâzilî O Kimseye Yeni Bir Elbise Giydirip; "allahü Teâlâ Sana Seçilmişlerin Muhabbetini Versin. Sana Hayırlar, Bereketler İhsân Eylesin." Diye Duâ Eyledi.

ebü'l-hasan-ı Şâzilî Hazretleri; "mısır'da Muhammed Hanefî İsminde Birisi Ortaya Çıkacak. Bizim Yolumuzda Yürüyüp, Meşhûr Ve Büyük Şân Sâhibi Olacaktır. Kırmızıya Yakın Beyaz Benizlidir. Sağ Yanağında Bir Ben Bulunur. Gözünün Beyazı Çok Beyaz, Siyahı Da Tam Siyahtır. Yetim Ve Fakir Olarak Yetişir. Benden Îtibâren Beşinci Sıradaki Halîfemiz Olur." Buyurdu. Gerçekten Öyle Olmuştur. Vasıfları Anlatılan Muhammed Hanefî, Bu Büyüklerin Yolunu Nâsırüddîn İbni Melik'ten, O, Dedesi Şehâbüddîn Bin Melik'ten, O, Yâkut Arşî'den, O, Mürsî'den, O Da, Şâzilî'den Almıştır.

ebü'l-hasan-ı Şâzilî, Allahü Teâlânın Nihâyetsiz İhsân Ve İkrâmlarına Kavuşmuş, Görünen Ve Görünmeyen Bütün Olgunluklara Erişmişti. Bir Gün Seyâhate Çıkmıştı. Kendi Kendine; "yâ Rabbî! Sana Ne Zaman Şükür Edici Bir Kul Olabilirim?" Dedi. Bu Sırada Gâibden Bir Ses; "bana Şükür Edici Bir Kul Olabilmen İçin, Yeryüzünde Senden Fazla Nîmet Verilmiş Bir Kulun Olmadığını Düşünmelisin." Diyordu. Bu Sözleri İşitince; "yâ Rabbî! Kendimden Fazla Nîmet Verilmiş Bir Kimsenin Olmadığını Nasıl Düşünebilirim? Zîrâ Sen, Peygamberlere, Âlimlere, Pâdişâhlara Herkesten Fazla Nîmet Verdin." Dedi. Bu Defâ; "eğer Peygamberlere (aleyhimüsselâm) Nîmet Verilmeseydi, Sen Doğru Yolu Bulamazdın. Âlimler Olmasaydı, Dinden Çıkıp Küfre Girerdin. Pâdişâhlar Olmasa, Evinde Emin Bir Hâlde Rahat Oturabilir Miydin? Bunların Hepsi, Sana İhsân Ettiğim Nîmetlerden Değil Midir?" Buyruldu.

ebü'l-hasan-ı Şâzilî Hazretleri Resûlullah Efendimizi Sallallahü Aleyhi Ve Sellem Rüyâda Gördü. Peygamber Efendimiz Ona; "yâ Ali! Elbiselerini Kirden Temizle Ki, Her Nefesinde Allahü Teâlânın İmdâdına Mazhâr Olasın." Buyurdu. "yâ Resûlallah! Benim Elbisem Hangisidir?" Dedim. Buyurdu Ki: "allahü Teâlâ Sana Beş Hil'at Giydirmiştir. Muhabbet, Tevhîd, Mârifet, Îmân Ve İslâm Hil'atlarıdır. Allahü Teâlâya Muhabbet Edene, Sevene Her Şey Kolay Olur. Allahü Teâlâyı Tanıyanın Gözünde Dünyâdan Bir Şey Kalmaz. Allahü Teâlâyı Vahdâniyetle Bilen, O'na Hiçbir Şeyi Ortak Koşmaz. Allahü Teâlâya İnanan, Her Şeyde Emin Olur. İslâmla Sıfatlanan, Hak Teâlâya Âsî Olmaz. Eğer Âsî Olursa, Af Diler. Af Dilerse, Kabûl Edilir. Ebü'l-hasan Der Ki: Bu Îzâhtan, Allahü Teâlanın Kur'ân-ı Kerîmde Meâlen; "ve Elbiseni Temizle." Âyetinin Mânâsını Anladım."

ebü'l-hasan-ı Şâzilî Hazretleri Talebelerine Nasihat Ederek Buyurdu Ki:

"yolumuzun Esâsı Beş Şeydir: 1) Gizli Ve Âşikâr, Her Hâlükârda Allahü Teâlâdan Korku Hâlinde Olmak. 2) Her Hal Ve İbâdetinde, Peygamberimizin Sallallahü Aleyhi Ve Sellem Ve Eshâbının (radıyallahü Anhüm) Gösterdiği Doğru Yola Uyup, Bid'at Ve Sapıklıklardan Sakınmak. 3) Bollukta Ve Darlıkta, İnsanlardan Bir Şey Beklememek. 4) Aza Ve Çoğa Râzı Olmak. 5) Sevinçli Veya Kederli Günlerde Cenâb-ı Hakk'a Sığınmak."

"bizim Yolumuzda Olan Talebe, Din Kardeşlerini, Arkadaşlarını, Son Derece Merhametle Gözetmeli, Onlara Son Derece Hürmet Etmelidir. İçlerinden Birini Kendisine Sohbet Arkadaşı Seçmeli, Bu Arkadaş, Gaflete Düştüğünde, Seni Uyandırmalı, İbâdette Tenbelliğe Düştüğünde Seni Heveslendirmeli, Âciz Kaldığın Yerde Sana Yardım Etmeli Ve Sen Doğru Yoldan Kaydıkça Seni Doğru Yola Çekmeli. Sana Nasihat Vermeli, Kötü Harekette Bulunduğunda Veya Bir Günah İşlediğinde Sana Uymayıp Vaz Geçirebilecek Vasıflarda Olmalıdır. Arkadaşlarına Gelebilecek Eziyetlere Mâni Olmalısın. Güzel Ahlâk Edinip, Şefkat Ve Merhamet Üzere Bulunmalısın. Hak Teâlâya, İtâat Ve İbâdeti, Bu Yola Hizmeti Gözetmeli Ve Buna Sımsıkı Sarılmalısın. Lüzumsuz Şeylerle Gözü Meşgûl Edip, Gönlü Dağıtmamalısın. Zîrâ Bu, İnsandaki Şehvet Kuvvetini Arttırır."

tasavvufta En Yüksek Derecelere Kavuşmuş Olan Ve Allahü Teâlâdan Başkasına Gönül Vermeyen, Dünyâdan Uzak Olan Ebü'l-hasan-ı Şâzilî Hazretleri Bir Sohbeti Esnâsında Buyurdu Ki:

"biz Hak'la Olunca, Mahlûktan Hiçbirini Görmeyiz. İnsanlık Îcâbı Baksak Bile, Onlar Güneş ışığında Dalgalanan Havadaki İnce Toz Gibi Görünür. Dikkatle Baksan Bir Şey Bulamazsın."

"en Büyük Günahlar İkidir: Biri Dünyâ Sevgisi, Diğeri Bilmediği Bir İşin Başına İsteyerek Geçmek."

"dünyâdan Ve Dünyâ Ehlinden Tamâmen Uzaklaşmaz İsen, Velîlik Kokusunu Alamazsın."

"şu Üç Şey Bir İnsanda Mevcut Olursa, Ona İlmin Aslâ Bir Faydası Olmaz: 1) Dünyânın Faydasız Şeylerine Aşırı Bağlılık. 2) Âhireti Hatırdan Çıkarmak. 3) Fakir Olmaktan Korkmak."

günahlardan Kaçınmak Ve İyiliklere Devâm Etmek Husûsunda Da Şöyle Buyurdu:

"kalp Huzursuzluğuna Tutulmamak, Eleme Uğramamak Ve Günahlardan Temizlenmek İstersen, İyi Ve Hayırlı İşlerini Çoğalt."

"günahların Bağışlanması Ve Başa Gelen Belâlardan Korunmak İçin En Güzel Sığınak, İstiğfârdır, Tövbe Etmekdir."

"ilmi Arttıkça Günâhı Artan Kimse, Şüphesiz Ki Helak İçindedir."

"allahü Teâlâya Hakkıyla Îmân Ve Resûlüne Tâbi Olmaktan Daha Büyük Kerâmet Yoktur."

"iki İyilik Vardır Ki, Onlar Bulunduğu Sürece, Çok Da Olsa Kötülüklerin Zarârı Dokunmaz. Biri Cenâb-ı Hakk'ın Kazâ Ve Kaderine Râzı Olmak, Diğeri Allahü Teâlânın Kullarına İyi Muâmele Etmek."

ebü'l-hasan Şâzilî Hazretleri Bir Sohbetinde De Buyurdu Ki: "bizim Bildiğimiz Ve Bildirdiğimiz Bilgilerden Haberi Olmayan Zavallılar, Büyük Günahlarda ısrar Ederek Devâm Ettikleri Halde Vefât Ederler. Çünkü Onlar İyiliğin Kıymetini, Kötülüğün Zarârını, Yâni Bunları Anlamaya Yarayan Bilgileri Öğrenmemişlerdir. Böylece Nefislerinin Hevâ Ve Arzularına Tâbi Olarak Günahlara Dalmışlar Ve Ömürleri Bu Gaflet Ve Câhillik İçinde Geçip Gitmiştir."

ebü'l-hasan-ı Şâzilî Hazretlerine; "zâhirde Senin Öyle Büyük Bir Kemâlin, Olgunluğun, Bir İbâdetin Olmadığı Halde Bu İnsanlar Neden Sana Bu Derece Hürmet Gösteriyorlar? Bunun Sebebi Nedir?" Diye Sorduklarında, Ebü'l-hasan-ı Şâzilî Hazretleri Buyurdu Ki: "yalnız Bir Sebeple İnsanlar Böyle Yapıyor. O Da Allahü Teâlâ Onu Her Kimseye Farz Kılmıştır. Ben O Farzı Yerine Getirince, İnsanlar Bana Böyle Yapıyorlar. O Da Dünyâ Ehlini Terk Etmektir. Dünyâ Ve Ehlini Terk Etmek, İşimizi Gücümüzü Terk Etmek Değil, Yalnız Dünyâ Ve Dünyâ Ehlinin Sevgisini Gönülden Çıkarmaktır. Bu Mahlûkâtı Gönlümüze Sokmamak, Dünyâyı Ve Mahlûku Cenâb-ı Hakk'ın Muhabbetine Ortak Ettirmemektir. Bu İnsanlar Acâibdir. Onlar Dâimâ Dış Görünüşe Bakarlar Ve Adamın Zâhid, Dünyâya Düşkün Olmadığını Görürler. Âbid, Çok İbâdet Eden İse, Büyük Kimse Derler. Şüphesiz Bu Büyüklük İse De Asıl Büyüklük Ve Olgunluk Kalpteki Olgunluktur. Zâhir, Görünen İşlerimiz Mâlumdur. Yemek, İçmek, Yatmak, Uyumak, İbâdet Ve Tâat Etmek, Haramlardan Sakınmak, Vesâiredir. Bâtının İşi İse, Allahü Teâlâ İle Huzur Bulmaktır. Ahlâk-ı İlâhiyye İle Ahlâklanmaktır. İnsanın Esas Olgunluğu Bâtınladır. Zâhirde Her İşi Yerli Yerine Yapsak Fakat Kalbimizde Kötü Ahlâktan Kurtulamasak, Gâfil Ve Câhil Kalarak, Cenâb-ı Hakk'ın Rızâsına Kavuşabilir Miyiz?"

kendisi Anlatır: "bir Gece Rüyâmda Hazret-i Ebû Bekr-i Sıddîk'ı Gördüm. Bana; "dünyâ Sevgisinin Kalpten Çıktığının Alâmeti Nedir, Biliyor Musun?" Diye Sordu. Bilmediğimi Söyleyince; "dünyâ Sevgisinin Kalpten Çıktığının Alâmeti; Bulunca Vermek, Olmayınca Kalben Rahat Olmaktır." Buyurdu.

ebü'l-hasan-ı Şâzilî Hazretleri İnsanlara Nasihattan, İslâmiyetin Emir Ve Yasaklarını Anlattıktan Sonra Kalan Zamanlarında Allahü Teâlâya İbâdet Eder, O'nun İsmini Zikrederdi. hizbü'l-bahr adlı Kitabındaki Tesbihleri Ve Duâları Okur Ve Okuturdu. hizbü'l-bahr okumanın Dertlerden, Sıkıntılardan Kurtulmaya Vesîle Olduğunu Bildirirdi. Okunmasını İstediği hizbü'l-bahr hakkında Şöyle Buyurdu:

dârimî'nin müsned'inde Abdullah İbni Mes'ûd (radıyallahü Anh) Diyor Ki: "evde Bekara Sûresi Başından Müflihûn'a Kadar Beş Âyet Okunduğu Gece, Şeytan O Eve Girmez." Peygamber Efendimiz Sallallahü Aleyhi Ve Sellem Buyurdular Ki: "bir Evde, Şu Otuz Üç Âyet Okunduğu Gece, Yırtıcı Hayvan Ve Eşkıyâ, Düşman, Sabaha Kadar Canına Ve Malına Zarar Yapamaz: Bekara Sûresi Başından Beş Âyet, Âyet-el-kürsî Başından "hâlidûn"a Kadar Üç Âyet, Bekara Sonunda "lillâhi"den Sûre Sonuna Kadar Üç Âyet, A'râf Sûresinde, "inne Rabbeküm"den "muhsinîn"e Kadar, Elli Beşten Îtibâren Üç Âyet, İsrâ Sûresi Sonundaki "kul"den İki Âyet, Sâffât Sûresi Başından "lazib"e Kadar On Bir Âyet, Rahmân Sûresinde "yâ Ma'şerelcin"den "feizâ"ya Kadar İki Âyet, Haşr Sûresi Sonunda "lev Enzelnâ"dan Sûre Sonuna Kadar, Cin Sûresi Başından "şatatâ"ya Kadar Dört Âyet."

yedi Defâ Fâtiha Okuyup, Dert Ve Ağrı Olan Uzva Üflenirse, Şifâ Hâsıl Olur. Âyet-i Kerîmenin Ve Duânın Tesir Etmesi İçin, Okuyanın Ve Okutanın Ehl-i Sünnet Îtikâdında Olması, Haram İşlemekten, Kul Hakkından Sakınması, Haram Ve Habis Şey Yiyip İçmemesi Ve Karşılık Olarak Ücret İstememesi Şarttır.

bâzıları Bu Kitaba Îtirâz Edince; "yemin Ederim Ki, Bu Kitabı Harf Be Harf, Harfi Harfine Resûlullah'ın Mübârek Ağzından, Rüyâda İşitip Yazdım." Buyurdu.

ebû Abdullah Anlattı: "ben, Ebü'l-hasan-ı Şâzilî Hazretlerini Çok Sever Ve Her Sıkıntımda Allahü Teâlâya Onu Vesîle Ederek Duâ Ederdim. Cenâb-ı Hak Da Bütün İstek Ve İhtiyaçlarımı Onun Hürmetine İhsân Eder, Verirdi. Bir Gün Resûlullah Efendimize Rüyâda, "yâ Resûlallah! Siz Ebü'l-hasan-ı Şâzilî'den Râzı Mısınız? Ben, Her Ne İhtiyâcım Olursa, Onu Vesîle Ederek Allahü Teâlâdan İsterim Ve Bütün İhtiyaçlarım Yerine Gelir." Dedim. Bunun Üzerine Peygamber Efendimiz; "ebü'l-hasan Benim Evlâdımdır. Bütün Evlâdlarda, Babalarının Bir Cüz'ü Bulunur. Her Kim Ki Benim Bir Cüz'üme Temessük Ederse, Onu Vesîle Ederse, Benim Bütünüm İle Temessük Etmiş Olur. Sen, Ebü'l-hasan'ı Vesîle Ederek Allahü Teâlâdan Bir Şey İstediğin Zaman, Beni Vesîle Ederek Allahü Teâlâdan İstemiş Olursun." Buyurdu.

ebü'l-abbâs-ı Mürsî Şöyle Anlattı: "cenâb-ı Hakk'a Yemîn Ederim Ki, Her Ne Zaman Bir Felâketle Karşılaştım Ve Müşkilâta Uğradımsa, Hocam Ebü'l-hasan-ı Şâzilî'yi İmdâda Çağırıp, Kurtuldum. Ey Kardeşim! Sen De Bir Sıkıntıya Düşersen, Hemen Onun İsmini An Ve Kurtul. Allahü Teâlâ Bilir Ki, Sana Doğru Bir Nasihat Veriyorum."

yine Ebü'l-abbâs Anlattı: "bir Gün Hocam Ebü'l-hasan Hazretlerinin Arkasında Namaz Kılıyordum. Beni Hayretlere Düşüren Hallere Şâhid Olup, Şunları Gördüm. Hocamın Vücûdundan O Kadar Çok Ve Parlak Nûrlar Çıkıyordu Ki, Onlara Bakamıyordum."

ebü'l-hasan-ı Şâzilî Rahmetullahi Aleyh Şöyle Anlattı: "ayzâd Sahrâsında Yolculuk Yapıyordum. Hızır Aleyhisselâm İle Karşılaştım. Bana; "ey Ebü'l-hasan! Allahü Teâlâ Sana Lütufta Bulundu. Hazerde De Seferde De Senin Arkadaşın Var. Ben Hep Senin Yanında Bulunuyorum." Dedi.

ebü'l-hasan-ı Şâzilî Hazretleri Hemen Her Sene Hac İbâdetini Yerine Getirmek Üzere Mekke-i Mükerremeye Giderdi. Aynı Zamanda Medîne-i Münevvereye Giderek Sevgili Peygamberimizin Kabr-i Şerîfini Ziyâret Ederdi. Bir Sene Talebelerinden Ebü'l-abbâs-ı Mürsî Onunla Bulunduğu Sıradaki Bir Hâdiseyi Şöyle Anlattı:

hocam Ebü'l-hasan İle Birlikte Medînetürresûl'de Yâni Medîne-i Münevverede Bulunuyorduk. Bu Arada Ben, Hazret-i Hamza'nın Kabrini Ziyâret Etmek İstedim. Medîne-i Münevvereden Ayrıldım. Benimle Berâber Birisi De Oraya Gidiyordu. Hazret-i Hamza'nın Kabrine Vardık. Kapısı Kapalı İdi. Fakat Resûlullah'ın Sallallahü Aleyhi Ve Sellem Bereketiyle Kapı Açıldı. İçeri Girdik. İçeride Velîlerden Biri Vardı. Benimle Beraber Gelen Şahsa; "allahü Teâlâdan Ne Dileğin Varsa İste, Çünkü Şu Anda Yapılan Duâ Kabûl Olur." Dedim. Ancak Bu Şahıs, Duâsında Allahü Teâlâdan Bin Dirhem İstedi. Medîne'ye Dönünce Biri Kendisine Bin Dirhem Verdi. Bu Şahıs, Ebü'l-hasan'ın Huzûruna Girince, Hazret-i Hamza'nın Kabrine Berâber Gittiğimiz Zâta; "ey Batlâ! İcâbet Vaktine, Duânın Kabûl Olacağı Vakte Rastladın. Fakat Allahü Teâlâdan Bin Dinâr İstedin. Keşke, Allahü Teâlâdan Ebü'l-abbâs'ın İstediği Gibi İsteseydin. O, Allahü Teâlâdan; Kendisini Dünyâ Düşüncesinden Muhâfaza Buyurmasını Ve Âhiret Azâbından Kurtarmasını Diledi Ve Bu Dilekleri Kabûl Oldu." Buyurdu.

arabistan'daki Hicaz Halkı Gibi Buğday Tenli Ve Uzunca Boylu Olan Ebü'l-hasan-ı Şâzilî Hazretleri, Konuşmalarındaki Fesâhat Ve Tatlılık, Açıklık Ve Vecizlik Bakımından, Hicazlı Olmamasına Rağmen, Hicazlı Zannedilirdi. Tasavvufta Sırrî-yi Sekatî Ve Seyyid Ahmed Rıfâî'nin Rahmetullahi Aleyhimâ Yollarından Feyz Aldı. İbn-i Meşîş-i Hasenî'nin Hizmetinde Ve Sohbetinde Bulunarak Velîlik Derecesine Kavuştu. Tefsîr, Hadîs, Fıkıh, Usûl, Nahiv, Sarf, Lügat Ve Zamânın Fen İlimlerinde De Son Derece Yüksek Olan Ebü'l-hasan-ı Şâzilî Hazretleri; "her İstediğim Zaman, Resûlullah Efendimizi, Baş Gözümle Görmezsem, Kendimi O'nun Ümmeti Saymam." Buyurarak Tasavvuftaki Derecesini İfâde Etmiştir.

insanlara Bir Sohbeti Sırasında; "allahü Teâlâ Sözlerinde Doğru Ve İşlerinde İhlâslı Olana Dünyâda Yağmur Gibi Rızık Verir. Onu Kötülüklerden Korur. Âhirette De Günahlarını Affedip, Bağışlar. Ona Yakın Olur. Cennet'ine Koyar Ve Yüksek Derecelere Kavuşturur. Kendi Kusurlarını ıslâh Etmek İstersen, İnsanların Kusûrlarını Araştırma. Çünkü Hüsn-i Zân, Îmân Şûbelerinden Olduğu Gibi, İnsanların Ayıplarını Araştırmak Da Münâfıklıktandır. Kıyâmet Günü, Yol Gösteren Nûr İçinde Haşrolunup Karanlıktan Korunmak İstersen Allahü Teâlânın Hiç Bir Mahlûkuna Zulmetme." Buyuran Ebü'l-hasan-ı Şâzilî Hazretleri, Sonuncu Defâ Hac Yolculuğuna Çıktı. Bu Seyâhatinde Talebesine, Yanına Bir Kazma, Bir İbrik Ve Bir De Kâfur Almasını Emretti. Bunları Niçin Aldırdığını Soran Talebesine; "hamisre'ye Varınca Anlarsın." Buyurdu. Talebesi Bilâhare Şöyle Anlattı: Sahrâ-i Ayzâb'da Hamisre'ye Vardık. Ebü'l-hasan-ı Şâzilî Hazretleri, Gusl Ederek İki Rekat Namaz Kıldı. Sonra Seccâdede Rûhunu Teslim Etti. Yanlarına Aldıkları Kazma İle Mezar Kazılıp, İbrikle Su Taşınıp Yıkandıktan Sonra, Kâfur Konup Hemen Oraya Defnedildi. Vefât Ettiği Yerin Suyu Tuzlu Olduğundan Bir Şey Yetişmezdi. Oraya Definlerinden Sonra, Vücûdlarının Bereketiyle O Yerin Suyu Tatlılaştı Ve Münbit Bir Yer Hâline Geldi."

ebü'l-hasan-ı Şâzilî Hazretlerinin Şu Eserleri Vardır: 1) Hizbü'l-bahr: kıymetli Bir Duâ Kitabıdır.2) El-ihtisâs Min-el-kavâidi'l-kur'âniyye Vel-havâs, 3) Risâletü'l-emîn Li-yencezibe Li-rabbi'l-âlemîn, 4) El-cevâhirü'l-masûne, 5) El-leâli'l-meknûne, 6) Kıyâfetü't-tâlibi'r-rabbânî Li-risâleti Ebû Zeyd El-kayravânî, 7) El-mukaddimetü'l-izziyye Lil-cemâati'l-ezheriyye.

 

kerâmet Ve Menkîbeleri

altın Olan Taş

ebü'l-hasan-ı Şâzilî, Memleketinden İskenderiyye'ye Geldiğinde, O Zamânın Sultânı Bir Mektup Yazarak Kendisini Dâvet Etti. Sultan, Dâveti Kabûl Edip Gelen Ebü'l-hasan'a Çok İzzet Ve İkrâm Gösterip Hürmette Bulundu. Sonra İskenderiyye'ye, Büyük Bir Saygıyla Uğurladı. Sultâna, Bir Müddet Sonra Ebü'l-hasan-ı Şâzilî Aleyhinde İftirâlarda Bulundular. Öyle Ki, Sultan Çok Kızıp, Muhâfızına, Onu Öldürme Emrini Verdi. Muhâfız, İskenderiyye'ye, Ebü'l-hasan'ın Huzûruna Gelip Sultânın Emrini Bildirdi Ve; "efendim, Benim Size Çok Hürmetim Ve Muhabbetim Vardır. Sizin, Allahü Teâlânın Sevgili Kullarından Olduğunuza İnanıyorum. Öyle Bir Şey Yapınız Ve Söyleyiniz Ki, Sultan Bu Kararından Vazgeçsin." Dedi. Bu Sözleri Dinleyen Ebü'l-hasan-ı Şâzilî Dışarı Çıktı. Muhâfız Da Onu Tâkib Etti. Muhâfıza Dedi Ki: "şu Taşa Bakınız!" Muhâfız, Biraz Önce Taş Olarak Gördüğü Cismin, Şimdi Altın Olduğunu Görerek Hayret Etti. Taş, Allahü Teâlânın İzniyle Ebü'l-hasan-ı Şâzilî'nin Teveccühleri İle Altın Olmuştu. Muhâfıza; "bu Taşı Alıp Sultana Götürünüz. Beyt-ül-mâl Hazînesine Koysun." Buyurdu. Muhâfız Altını Alıp Sultânın Huzûruna Gitti Ve İftirâ Durumunu Anlattı. Bu Hâdise Üzerine Sultan, İskenderiyye'ye Kadar Gelip Ebü'l-hasan-ı Şâzilî'yi Ziyâret Etti. Özür Diledi Ve Ona Pekçok Mal Ve Erzak Gönderip, İhsânlarda Bulundu. Fakat Şâzilî Hazretleri Hiçbir Şey Kabûl Etmeyip; "biz Rabbimizden Başka Hiç Kimseden Bir Şey İstemeyiz." Buyurdu.

 

sohbetin Ehemmiyeti

ebü'l-hasan-ı Şâzilî Hazretlerinin Talebelerinden Birisi, Tasavvuf Yolundaki Dereceleri Geçerken Kendini Hocası Gibi Görmeye Başladı. Neye Baksa Şeyhini Görüyordu. Bu Sebeple Ebü'l-hasan-ı Şâzilî'nin Sohbetlerine Gelmemeye Başladı. Bir Gün İmâm-ı Şâzilî Hazretleri Yolda Giderken Talebesiyle Karşılaştı Ve; "canım Sen Nerede Kaldın. Sohbetlere Gelmiyorsun!" Buyurdu. Talebe; "efendim, Sizinle Sözden Müstağnî Oldum. Yâni Her An Sizi Karşımda Görüyorum Ve Kendimi Sizin Sûretinizde Görüyorum. Sohbetinize Gelmeye İhtiyaç Duymuyorum." Dedi. Bu Cevap Üzerine Ebü'l-hasan-ı Şâzilî Hazretleri Buyurdu Ki: "çok Garib. Eğer İş Senin Söylediğin Gibi Olsaydı, Hazret-i Ebû Bekr'in Resûlullah Efendimizin Sohbetlerine Gitmemeleri Gerekirdi. Eğer Sohbetten Müstağnî Olsaydı, Hazret-i Ebû Bekr Efendimiz Müstağnî Olurdu."

 

kaynaklar

1) Menâkıb-ı Ebi'l-hasan Şâzilî Lil-fâsî

2) Ebü'l-hasan-ı Şâzilî (ali Sâlim Ammar)

3) Tabakâtü'l-evliyâ; S.458

4) Tabakâtü'l-kübrâ; C.2, S.4

5) Mu'cemü'l-müellifîn; C.7, S.137

6) Şezerâtü'z-zeheb; C.5, S.278

7) Kevâkibü'd-düriyye

8) Esmâü'l-müellifîn; C.1, S.79

9) Hüsnü'l-muhâdara; C.1, S.298

10) Câmiu Kerâmâti'l-evliyâ; C.2, S.175

11) Ebü'l-hasan-ı Şâzilî (dr. Abdulhalîm Mahmûd)

12) Ravdü'r-reyyâhîn; S.177, 272

13) Tam İlmihâl Seâdet-i Ebediyye (49. Baskı) ; S.1071

14) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; C.8, S.226, C.11, S.76, 177, C.17, S.175, 195

15) Letâifü'l-minen

16) The Müslim World Sene 12, Sayı; 179, 257

17) Sohbetnâme; C.1, S.88, 123

Yorumlar
Kod: SOHVO