Cafer bin Ebi Talip, Mute'de oldu şehid.
Abdullah bin Revaha, sancağı kaptı gidip.
Bir eliyle sancağı, göklere yükselterek,
Daldı düşman içine, şunları söyleyerek:
(Ey nefsim, Cafer gitti, sen hala dünyadasın.
Durma, cihad eyle ki, sen de şehid olasın.
Eğer ki seviyorsan köleni, hizmetçini,
Bilmiş ol ki, şu anda azad ettim hepsini.
Düşündürüyor ise seni bağın ve bahçen,
Onların hepsini de hibe ettim şimdi ben.
Velhasıl hiçbir şeyin kalmadı bu dünyada.
Yapacağın tek şey var, şehid olmaktır o da.
Düşün, öldürülmezsen bu savaşta eğer ki,
Hiç ölmeyecek misin ey nefsim, söyle peki?
Cafer bin Ebi Talip ve Zeyd bin Harise’nin ,
Yaptığını yaparsan, bil ki iyi edersin.
Onlar şehid oldular, sen dahi durma geri.
Sonra pişman olursun, haydi, atıl ileri.)
Abdullah bin Revaha, bunları söyleyerek,
Daldı düşman içine tekbirler getirerek.
Küffarla, amansızca mücadele ederken,
Parmağına, bir kılıç isabet etti birden.
Sallanmaya başladı elinde kesik parmak.
Sıçrayıp yere indi, attan acil olarak.
O parmağı, koyarak ayağının altına,
Koparıp, şimşek gibi tekrar bindi atına.
Zira çarpışmasına, o engel oluyordu.
Şimdi daha şiddetli, seri harbediyordu.
Çok saldırdı ise de düşmana hiç durmadan,
Şehadet nimetine erememişti o an.
Çok üzülüyordu ki şehid olmadığına,
O sırada, bir mızrak saplandı vücuduna.
Derhal kanlar içinde, yerlere serilmişti.
Şehadet şerbetini en son o da içmişti.
Yine Bedir cenginde, o Sevgili Peygamber,
Allah’ın yardımıyla, olmuş idi muzaffer.
Abdullah bin Revaha ve Zeyd bin Harise’yi,
Acele gönderdi ki, versinler bu müjdeyi.
İkisi, ayrı yerden Medine’ye girdiler.
Kapı kapı dolaşıp, zaferi bildirdiler.
Abdullah bin Revaha şairiydi Resul'ün.
Şöyle bildiriyordu müjdeyi halka o gün:
(Ey Ensar, müjde müjde, sevinin herbiriniz!
Sağ ve selamettedir Peygamber Efendimiz.
Müşrikler öldürüldü ve esir edildiler.
Var hem de içlerinde çok şöhretli kişiler.
Hem Rebia ve Haccacoğulları, bittamam,
Öldürüldü Bedir'de Ebu Cehil bin Hişam.)