Bir talebesi vardı (Ebu Abdullah) diye.
Aşırı muhabbeti var idi bu veliye.
Kendisi anlatır ki: Bu mübarek büyüğün,
Şerefli hizmetinde bulunuyordum her gün.
Zevkle hizmet ederdim gerçi bu evliyaya.
Ve lakin memleketim, çok uzaktı buraya.
Dokuz ay olmuştu ki, ayrı idim evimden.
Bir hayli özlemiştim herkesi ailemden.
Diyordum ki: (Hocama eylesem de bunu arz,
Müsadesini alıp, sılaya gitsem biraz.)
Ben, böyle düşünceler içinde idim ki tam,
O ara, huzuruna çağırdı beni hocam.
Yanlarına gidince, buyurdular ki bana:
(İştiyakın çok mudur gitmek için yurduna?)
(Evet efendim) diye edince hâlimi arz,
O zaman buyurdu ki: (Gözlerini yum biraz.)
Kapadım, biraz sonra (Aç!) dedi, ben de açtım.
Kendimi, evimizin önünde görüp, şaştım.
Halbuki iki şehir arasında, o zaman,
Onbeş günlük mesafe var idi en azından.
Çoluk çocuğum ile görüşüp, kaldım gece.
Aileme hasretim, zail oldu böylece.
Maddi ihtiyaçları karşılamak için hem,
Verdim para olarak anneme yirmi dirhem.
O gün akşamdan sonra, veda edip evime,
Yatsı vakti olmadan, vasıl oldum yerime.
Hocam beni görünce, eyledi çok iltifat.
Buyurdu ki: (Hasretin gitti mi şimdi evlat?)
(Evet efendim) dedim, buyurdu ki o zaman:
(Ben hayatta oldukça, kimseye etme beyan.)
Şöyle anlatıyor ki talebeden biri de:
Hocamla otururduk, bir deniz sahilinde.
Sonra, başkaları da geldiler bir aralık.
O gün, deniz sahili oldu çok kalabalık.
Hocam ile birlikte otururken biz fakat,
Bir kargaşalık olup, işittik bazı feryat.
Merak edip sorunca, dediler ki halk bize:
(Bir timsah, bir adamı tutup çekti denize.)
Biz de bakıp, gördük ki bu olan hadiseyi,
Timsah, götürüyordu gerçekten bir kimseyi.
Çaresizlik içinde bağırırken cümle halk,
Üstadım seslendi ki: (Ey timsah, onu bırak!)
Ben, bütün dikkatimle bakıyordum timsaha.
Bıraktı o kimseyi duyarken sesi daha.
Daha sonra, denizin üzerinden, üstadım,
Onların yanlarına yürüdü adım adım.
Gayet sert bir şekilde buyurdu ki timsaha:
(Uzaklaş buralardan ve görünme bir daha!)
Hayvan, emri dinleyip, gaib oldu ortadan.
İnsanlar, bir sevince gark oldular o zaman.
Üstadım, o kimseye buyurdu ki o vakit:
(Haydi, su üzerinden yürü de, sahile git.)
O tereddüt edince, bir koluna girerek,
Ulaştılar sahile, denizden yürüyerek.