Evliyalar, Alfabetik Evliyalar Listesi
Ferîdüddîn-i Attâr
  30 Mart 2018 Cuma , 23:32
Evliyalar, Alfabetik Evliyalar Listesi; Afganistan evliyaları, Belh evliyaları, Ferîdüddîn-i Attâr

evliyânın Büyüklerinden. İsmi, Muhammed Bin İbrâhim El-attâr En-nişâbûrî El-hemedânî, Lakabı Ferîdüddîn'dir. Ferîdüddîn-i Attâr Diye Meşhur Oldu. 1119 (h.513) Senesinde Nişâbûr'da Doğdu. Babası Attâr İdi, Yâni İlâç, Esans, Parfüm Satardı. Ferîdüddîn-i Attâr, Zühd Ve Takvâ Sâhibi Olup Haramlardan Sakınıp İbâdetle Uğraşırdı. Ferîdüddîn-i Attâr, 1229 (h.627) Senesinde Cengiz'in İstilâsında Bir Moğol Askerinin Eline Esir Düştü. Çok Para Vererek Kurtarılmak İstendi. Ancak, Kurtulamayıp, Cengiz Askeri Tarafından Şehîd Edildi. Şehîd Edildiğinde 114 Yaşındaydı. Kabri Şadbah Kasabasına Yakın Olup, Ziyâretgâhdır.

ferîdüddîn-i Attâr, Küçüklüğünde Şadbah Kasabasında Bir Yandan Babasının Yanında Attârlık Mesleğini Öğreniyor, Bir Yandan Da Kutbüddîn Haydar İsimli Büyük Bir Zâtın Sohbetlerine Devâm Ediyordu. Babasının Vefâtı Üzerine Onun Yerine Geçip, Attârlık Mesleğini Bir Süre Devâm Ettirdi. Attârlıkla Uğraşırken, Bir Taraftan Da Kıymetli Dînî Kitapları, Velîlerin Hayatlarını Ve Menkıbelerini Okuyordu.

bir Gün Bir Derviş Dükkânının Önüne Gelip, Kapıdan İçeriye Bakmaya Başladı. Gözleri Dolarak Bir Âh Çekti. Ferîdüddîn Attâr Ona; "neden Öyle Abdal Abdal Bakınıp Duruyorsun? Yürü Git İşine Senin İçin Hayırlısı Budur." Dedi.

derviş; "ben Yükü Hafif Bir Adamım. Dünyâda Bu Hırkadan Başka Bir Şeyim Yok. Böyle Olunca, Bu Dünyâ Pazarından Çabuk Ve Kolaylıkla Geçip Giderim. Fakat Sen Bu Ağır Yükleri Derleyip Topla Kendi Başının Çâresine Bak!" Deyince, Ferîdüddîn-i Attâr; "sen Bu Dünyâdan Nasıl Geçip Gidersin?" Dedi. O Zât Da; "bu Hırkayı Sırtımdan Çıkarır, Başımın Altına Yastık Yapar, Canımı Hakk'a Teslim Ederim." Dedi Ve Hırkasını Başının Altına Koyarak; "allah." Deyip Rûhunu Teslim Etti.

bu Durum Karşısında Evliyâya Olan Bağlılığı, Dînini Öğrenme İstek Ve Arzusu Dayanılmaz Hâle Gelince, Attârlığı Terk Etti. Dükkanında Bulunan Eşyâyı Allah Yolunda Sadaka Olarak Dağıttı. Rükneddîn-i Ekaf İsminde Büyük Bir Zâtın Dergâhına Giderek, Talebelerinden Oldu.

bir Ara Hacca Giden Ferîdüddîn-i Attâr, Yolculuk Esnâsında Tasavvuf Ehli Ve Âriflerden Birçoklarıyla Görüştü. Bundan Sonra Tasavvufa Dâir Kitapların Mütâlaası, Nasîhat, Tasavvuf Ve Hakîkate Âit Şiirlerle Meşgûl Oldu. Ferîdüddîn-i Attâr, Zühd Ve Takvâyı Seçip, Vakitlerini İbâdetle Geçirirdi.

ferîdüddîn-i Attâr, Bir Sohbet Esnâsında Amel Yaparken Riyânın, Korkunç Bir Âfet Olduğunu, Allahü Teâlânın Rızasına Uygun Olmayan İşlerin, Amellerin Beyhûde Olduğunu Söyledikten Sonra Şöyle Bir Menkıbe Anlattı:

sâlihlerden Biri Bir Mescide Sabaha Kadar İbâdet Etmek İçin Girmişti. Geceleyin Bir Ses Duydu. Sanki Mescidde Biri Vardı. O Zât, Kemâl Sâhibi Birisinin Geldiğini Zannetti Ve Aklından; "böyle Yere Büyük Zâtlar Ancak Allahü Teâlâya İbâdet Etmek Üzere Gelir. Bu Zât Beni Görür, Hâlime Nazar Kılar." Diye Düşündükten Sonra, Bütün Geceyi Seher Vaktine Kadar İbâdetle Geçirdi. Duâda Bulundu. Kendini Nasıl Göstermek İstiyorsa Öyle Yaptı.

seher Vakti Etraf Ağarınca Geriye Dönüp Baktığında Bir Köpeğin Yattığını Gördü. Kalbi Utanç Ateşi İle Yandı Ve Kendi Kendine; "ey Edepsiz Herif! Allahü Teâlâ Seni Şu Köpekle Terbiye Etti. Bütün Gece Köpek Görsün Diye Ve Köpek İçin İbâdette Bulundun. Ne Olurdu Bir Gececik De Allahü Teâlâ İçin Uyanık Kalsaydın. Ey Nefsim! Senin Bir Gece Bile Allahü Teâlâ İçin Riyâsızca İbâdet Ettiğini Görmedim. Sen, Allahü Teâlâdan Utanmaz Mısın? Kendi Kadrini Mevkî Ve Dereceni Şimdi Gördün. Âlemde Elinden Bir İş Gelmez. Gelse Bile Ancak Köpeklere Lâyık Olur." Dedi.

ferîdüddîn Attâr Buyurdu Ki:

"ey Gâfil! Sen Nefs Sâhibisin. Bu Dünyâda Kendini Hesâba Çek. Kalbindeki Pislikleri Temizlemek İçin Mücâhede Et. Büyükleri De Kendine Kıyas Etme. Zîrâ Bir Velî, Zehir De Yese O Zehir Bal Olur."

bir Gün Allahü Teâlâya Şöyle Münâcâtta Bulundu:

"ey Rabbim! Gönlümüze Senin Hamd Bahçende Yücelik Sıfatlarını Öğrenmek Nasîb Oldu. Kıyâmet Günü Ümidim Sende. Dert Ve Nedâmetten, Pişmanlıktan Başka Bir Şeyim Yok Ama, Keremini Ummaktayım. Sırat Köprüsünde Cehennem'e Düşmekten, Kereminle Ancak Sen Kurtarabilirsin. Mîzanda Ancak Sen, Lütfunla Günahlarımı Af Ve Mağfiret Edersin. Nefsimin Eline Öyle Düşmüşüm Ki, Doğanın Eline Düşmüş Topal Serçe Gibiyim.

ey Allah'ım! Bu Attâr Kulun, Senin Sevgi Ateşinde Yanmaktadır. Bana Yol Göster De Sana Kavuşayım."

moğol İstilâsında, Ferîdüddîn-i Attâr Bir Moğol Askerinin Eline Esir Düştü. O Asker Onu Öldürmek İstediğinde, Askere Halk; "bu İhtiyarı Öldürmekten Vazgeçersen, Kanına Bedel Olarak Bin Altın Akçe Veririz." Dediler. Moğol Askeri Onu Bu Fiata Satmak İstedi. Fakat Ferîdüddîn-i Attâr Ona; "sakın Beni Bu Fiata Satma. Çünkü Sana Kanım İçin Daha Fazla Fiat Verirler." Deyince, Asker Satmaktan Vazgeçti.

bir Süre Sonra Başka Bir Şahıs Gelerek Askere; "bu Yaşlı Zâtı Öldürmekten Vazgeç. Onun Kanına Karşılık Sana Bir Torba Saman Vereyim." Deyince, Ferîdüddîn-i Attâr; "işte Beni Şimdi Sat. Çünkü Esas Fiatımı, Ve Kanımın Değerini Buldum. Bundan Fazla Para Etmem." Dedi.

bunun Üzerine Sinirlenen Moğol Askeri Onu Şehîd Etti. Şehâdet Şerbetini İçen Ferîdüddîn-i Attâr, Kesik Başını Elleri Arasına Alarak Yarım Fersahlık (3 Km'lik) Bir Mesâfeyi Koşarak Kat Etti. Şimdi Türbesinin Bulunduğu Yere Varınca, Rûhunu Teslim Etti Ve Oraya Düştü.

kâdı'l-kudât Yahyâ Bin Saîd'in Oğlu Vefât Edince, Oranın Ahâlisi, Ferîdüddîn-i Attâr'ın Ayak Ucuna Başı Gelecek Şekilde Defnedilmesini İstediler. Fakat Yahyâ Bin Saîd Buna Îtirâz Ederek; "oğlumun, Efsâne Anlatan, Hurâfeci Bir İhtiyarın Yanına Bu Şekilde Gömülmesi Doğru Olmaz." Dedi. Kâdı, O Gece Rüyâsında Kendini Ferîdüddîn-i Attâr'ın Kabri Başında Gördü. Kabri Başında Velîler, Erenler Ve Kutublar Toplanmış, Hürmet Ve Tâzimle Duruyorlardı. Bu Durumu Gören Kâdı, Tanıdıklarından Utandığı İçin Derhal Uzaklaştı. Fakat Ağlayan Oğlu Babasına; "babacığım, Yanlış Bir İş Yaptın. Beni Allahü Teâlânın Velî Kullarının Bereketinden Mahrûm Bıraktın. Çabuk İmdâdıma Yetiş!" Dedi. Bu Rüyâyı Gören Kâdı, Ertesi Gün Hemen Ferîdüddîn-iattâr'ın Kabrinin Ayak Ucuna Oğlunun Defnedilmesi İçin İzin Verdi. Daha Önce Söylediklerine Tövbe Etti. Ferîdüddîn-i Attâr'ın Kabrinin Üstüne Bir Türbe İle Yanına Bir İmârethâne Yaptırdı."

ferîdüddîn-i Attâr'ın Yazdi?i Şiirlerinde Üstün Bir Akicilik, İncelik, Nasîhatlerinde Büyük Bir Tesir, Ârifâne Sözlerinde Akillari Hayrette Birakacak Bir Hâl Vardir. Celâleddîn-i Rûmî Gibi Büyükler Onun Eserlerinin Tesiri Altinda Kalmişlardir. Yazdi?i Eserlerden tezkiret-ül-evliyâ hâriç, Hepsi Manzumdur. Manzum Eserleri Şöyle Sıralanabilir:

1) Musîbetnâme: mesnevî Türünde Yazilmiş Olan Eserde Pekçok Küçük Hikâyeler Vardir. Eser,tarîkatnâme ismiyle Türkçeye Tercüme Edilmiştir. 2) Esrârnâme: tasavvuf Hakkinda Olan Bu Eser, 26 Makâleden İbâret Bir Mesnevîdir. Bu Eser De Ahmedî İsimli Bir Zât Tarafindan Türkçeye Tercüme Edilmiştir. 3) Mantik-ut-tayr Ve Makâmât-i Tuyûr: bu Eserde, Tasavvufu Kuşlarin A?ziyla Anlatan Ferîdüddîn-i Attâr, Konuyu Küçük Hikâyelerle Süslemiştir. Esas Konu, Ahmed-i Gazâlî'nin risâlet-üt-tayr'indan Alinmiştir. Bu Eser Manzum Ve Nesir Olarak Birkaç Defâ Türkçeye Tercüme Edilmiştir. Bunlarin En Meşhuru Gülşehrî'nin Ayni Adla Yapti?i Manzûm Tercümedir. 4) Muhtârnâme: konulara Göre Tertib Edilmiş Bir Rubâiler Mecmuasidir. Elli Bâbdan Meydana Gelen Eser, İkinci Selîm Zamâninda Türkçeye Tercüme Edilmiştir. 5) Cevher-üz-zât: allahü Teâlâdan Başka Her Şeyin Fânî Oldu?unu Konu Alan Bir Eserdir. 6) Üştürnâme, 7) Bülbülnâme, 8) Bisernâme, 9) Haydarnâme, 10) Deryânâme, 11) Leylâ Ve Mecnûn, 12) Mahmûd-u Ayaz, 13) Mahzen-ül-esrâr, 14) Mazhâr-üs-sifât, 15) Miftâh-ül-fütûh, 16) Vuslâtnâme, 17) İrşâd-i Beyân, 18) Velednâme, 19) Hirâdnâme, 20) Hayâtnâme, 21) Şifâ-ül-kulûb, 22) Uşşaknâme, 23) Kenz-ül-esrâr, 24) Kenz-ül-hakâik, 25) Mazhar-ül-âsâr, 26) Mîracnâme, 27) Misbahnâme, 28) Hüdhüdnâme, 29) Mahfinâme, 30) Kemâlnâme, 31) Tercümet-ül-ehâdîs, 32) Zühdnâme, 33) Tezkiret-ül-evliyâ: bu Eserde Seksen Civarinda Velinin Hâl Tercümesi İle Menkibeleri Ve Veciz Sözlerini Yazmiştir. Feridüddîn-i Attâr Bu Eseri Yazarken, şerh-ül-kalb, Keşf-ül-esrâr, Ma'rifet-ün-nefs, Tabakât-üs-sûfiyye, Hilyet-ül-evliyâ ve keşf-ül-mahcûb'dan Faydalanmıştır. Aslı Fârisî Olan Bu Eser, Türkçeye, Fransızcaya, Arabçaya Çeşitli Zamanlarda Çevrilmiştir. Eser Tasavvuf Târihi Bakımından Çok Önemli, Tasavvufî Hayâtın Gelişmesini Tesbit Yönünden De Çok Değerlidir.

ferîdüddîn-i Attâr'ın Fârisî Bir Şiirinin Tercümesi:

 

"sırlar Âlemine Uçan Kuş İdim.

alçaktan Yükseğe Çıkmak İstedim.

sırra Mahrem Kimseyi Bulamayınca,

girdiğim Kapıdan Ben Yine Çıktım."

 

kaynaklar

1) Mu'cem-ül-müellifîn; C.8, S.209

2) Keşf-üz-zünûn; C.1, S.616

3) Tezkiretü'l-evliyâ Mukaddimesi

4) Nefehât-ül-üns; S.668

5) Tam İlmihâl Seâdet-i Ebediyye (49. Baskı); S.1079, 1149

6) Rehber Ansiklopedisi; C.5, S.337

7) Eshâb-ı Kirâm (6. Baskı); S.84, 140

8) Vehhâbiyye Nasîhat; S.191

9) A Literary History Of Persia; C.2, S.507

10) Persian Literature; C.2, S.930

11) Esmâ-ül-müellifin; C.2, S.112

12) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; C.8, S.290

13) Tezkiretü'l-evliyâ; Dr. Orhan Yavuz 1990

Yorumlar
Kod: 2YP5X