Abdullah-ı Bosnevi, büyük âlim ve veli.
Sözleri, herkes için olurdu faideli.
Bir gün ölüm hakkında kendisinden sordular.
Cevabında şöyle bir izahta bulundular:
Peygamber Efendimiz hadis-i şerifinde,
Buyurdu ki: Bir mümin vefat eylediğinde,
Yerde ve gökte olan sayısız çok melekler,
Onun için, çok tövbe ve istiğfar ederler.
Melekler, o ruh ile yükselirken göklere,
Bütün gök kapıları açılır birden bire.
Sonra, Rabbil izzete varır ve arz ederler:
(Filan kulun ruhunu getirdik şimdi) derler.
Hak teâlâ buyurur: (Götürün onu geri!
Gösterin vadettiğim sayısız nimetleri.)
Döndürürler kabrine bir anda kendisini.
Dağılan cemaatin, duyar ayak sesini.
Sonra sual ederler ona Münker ve Nekir,
Bi iznillah hepsine, dosdoğru cevap verir.
O an nurlu birini görüverir önünde.
Böyle güzel bir kişi görmemiştir ömründe.
Der ki: (Sen kimsin acep, çok sevdi ruhum seni.
Görmedim senden güzel, sevimli birisini.)
O der: (Senin yaptığın ihlaslı amellerim.
Geldim, sonsuz Cenneti sana müjdeleyeyim.)
O an kabri genişler, bir harman yeri kadar.
Cennet kokularıyla bir anda kabri dolar.
Kabrine bir pencere açılarak Cennetten,
Cennet yaygılarıyla döşenir içi hemen.
O der ki: (Ya ilahi, bu ne nimet, saadet.
Cennete girmem için, çabuk kopsa kıyamet.)
Ölen, kâfir biriyse, yer ve gökte melekler,
O ruhtan iğrenir ve ona lanet ederler.
Cümle gök kapıları, kapanırlar yüzüne.
Ve razı olmazlar ki yükselsin gökyüzüne.
Hak teâlâ buyurur: (Onu geri çevirin!
Ona da, vadettiğim azabı haber verin.)
Döndürürler kabrine bir anda kendisini.
Dağılan cemaatin duyar ayak sesini.
Münker ile Nekir’e veremez doğru cevap.
Onlar dahi derler ki: (Hak oldu sana azap.)
O anda pis kokulu, çok çirkin biri gelir.
O, onu görür görmez, feci halde iğrenir.
Der ki: (Sen nerden çıktın ve dikildin önümde?
Görmedim senden çirkin bir kişi ben ömrümde.)
O der: (Senin dünyada yaptığın amellerim.
Geldim, sonsuz azabı sana haber vereyim.)
Sonra da, azap ile vazifeli bir melek,
Azab eder o kula, kıyamet gününe dek.