büyük Velîlerden. Lakabı Ahmed Nasihuddîn'dir. Tasavvufta İcâzeti, Diplomayı Babasından Almıştır. Babası Vefât Ettikten Sonra Onun Yerine Geçti. Babasının Yerine Geçtiği Zaman, Henüz Yirmi Dört Yaşındaydı. Hâce Muhammed, Zühd Ve Verâ Sâhibi İdi. 1020 (h.411) Yılında Çeşt Şehrinde Vefât Etti.
annesi, Hâce Muhammed'e Hâmileyken, Karnından "lâ İlâhe İllallah" Zikrini İşitirdi. Babası Bunu Öğrenince, Ona:"sana Müjdeler Olsun; Sâlih Bir Çocuk Dünyâya Getireceksin." Dedi. Bir Gün Otururken Babası, Ana Rahminde Olan Bu Oğluna, "esselâmüaleyke Yâ Velîyullah." Diye Hitâb Ettiği Zaman, Allahü Teâlânın Kudreti İle "ve Aleykesselâm Ey Babam!" Sesini Duydu. Dünyâya Geldiği Gece, Babası Rüyâsında Peygamber Efendimizi Gördü Ve Kendisine: "ey Ebû Ahmed, Oğluna Benim İsmimi Koy." Buyurdu. Bunun Üzerine Babası Adını Muhammed Koydu.
hâce Muhammed Doğar Doğmaz, Daha Ebenin Elindeyken, Yedi Defa "lâ İlâhe İllallah Muhammedün Resûlullah." Dedi. Muharrem Ayının İlk On Gününde Hiç Süt İçmeyip, Oruç Tuttu. İki Buçuk Yaşına Geldiği Zaman, Az Yiyip Az Uyumaya, Dört Buçuk Yaşına Geldiği Zaman, Mektebe Gitmeye Başladı. Kısa Zamanda Kur'ân-ı Kerîmi Öğrendi Ve Tamâmını Okudu. Yedi Yaşına Gelince, Babasının Sohbetlerine Gitmeye Başladı. Çoğu Zaman Namaz Kılınan Yerden Dışarı Çıkmaz, İbâdetle Meşgûl Olurdu. Uyumak İçin Sırtını Yere Koymaz, Bir Yere Dayanmazdı. Yedi Günde Sâdece Bir Hurma Yerdi. Zâhirî Ve Bâtınî İlimleri Hızır Aleyhisselâmdan Öğrendi.
bir Gün Mahmûd Sebûk Tekin Gazâya Gitmişti. Hâce Muhammed'e Gelmesi İçin Haber Gönderdi. O Zaman Yetmiş Yaşındaydı. Talebelerinden Birkaçı İle Yola Çıktı. Mahmûd Sebûk Tekin'in Ordusuna Yetişince, Müşrik Ve Putperestlerle Savaştı. Harb Esnâsında Bir An Müşrikler Gâlipti. Hâce Muhammed'in Çeşt'te Değirmenci Bir Talebesi Vardı. Adı Muhammed Kâkû İdi. Müşriklerin Gâlib Geldikleri Anda, Hâce Muhammed, "muhammed Kâkû Yetiş!" Diye Seslendi. Oradakiler Derhal Kâkû'nün Muharebe Ettiğini Gördüler. İslâm Askerleri Gâlib Gelinceye Kadar Kâkû Savaştı. Kâfirler Hezimete Uğradı. Aynı Anda Muhammed Kâkû'yü, Çeşt'te Değirmenin Kapı Ve Duvarını Döğerken Gördüklerini Söylediler.
hâce Muhammed Hazretlerinin, Merdân İsminde Çok Sâdık Bir Talebesi Vardı. Senelerce Hocasının Hizmetinde Ve Sohbet Meclisinde Bulundu. Diploma Almaya Hak Kazanınca, Hocası Tarafından Ders Verip İnsanlara Doğru Yolu Gösterme Vazifesi İle Memleketine Gitmesi İstendi.merdân, Bu Ayrılık Haberine Çok Üzülerek, Ağlar Bir Hâlde Hocasına; "bu Tâkatsız Vücûdumda Can Kaldıkça, Size Hizmet Şerefinden Ayrılmam." Dedi. Hocası; "ben Allahü Teâlâya Münâcaatta Bulundum. O Da Kabûl Buyurdu. Ne Zaman Beni Görmek İstersen, Bütün Perdeler Aradan Kalkıp, Vâsıtasız Olarak Benimle Görüşebilirsin." Buyurdu. Merdân, Bu Sözü Duyduktan Sonra Oradan Ayrıldı. Aynen Hocasının Buyurduğu Gibi, Ne Zaman Hocasını Görmek İstese, Aradaki Bütün Perdeler Kalkar, Hocasıyla Görüşürdü.
hâce Muhammed Hazretlerinin Üç Kâmil Talebesi Vardı. Bunlar, Hâce Yûsuf, Hâce Muhammed Kâkû Ve Hâce Merdân'dı.
kaynaklar
1) Nefehât-ül-üns; S.363
2) Hadîkat-ül-evliyâ; İkinci Kısım; S.132
3) Sefînet-ül-evliyâ; S.90
4) Nesâyim-ül-mehabbe; S.205
5) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; C.5, S.98