Evliyalar, Alfabetik Evliyalar Listesi
Hâce Osman Hârûnî
  30 Mart 2018 Cuma , 23:42
Evliyalar, Alfabetik Evliyalar Listesi; Suudî Arabistan evliyaları, Mekke evliyaları, Hâce Osman Hârûnî

hindistan'ın Büyük Velîlerinden. On İkinci Yüzyılda Yaşadı. Künyesi Ebü'n-nûr'dur. Hâce Osman, Zamânının İmâmıydı. 1116 (h.510) Senesinde Doğdu. Ömrünün Yetmiş Senelik Bir Kısmını Riyâzet Ve Mücâhede Nefsin İstediklerini Yapmayıp İstemediklerini Yapmak İle Geçiren Hâce Osman, 1220 (h.617) Senesinde Mekke-i Mükerremede Vefât Etti. Oraya Defnedildi. Hâce Osman, İran'ın Nişâbur Şehrine Bağlı Hârûn İsimli Beldede Yaşadı.

osman Hârûnî, Hâce Hacı Şerîf Zendenî'den Edep Ve İlim Öğrendi. Osman Hârûnî, İlk Defâ Hocasının Huzûruna Gelip Tövbe Edince, Hocası Ona; "şu Dört Şeyi Terk Etmelisin: 1) Dünyâyı Ve Dünyâ Ehlini, 2) Arzularını Ve Hırslarını, 3) Nefsin Neyi Hatırlayıp İsterse Onu, 4) Allahü Teâlâyı Zikretmek İçin, Gece Uykuyu. Netice Olarak Allahü Teâlâdan Başka Her Şeyi Terk Etmelisin. Herkesi Kendinden İyi Bil Ki, Hepsinden İyi Olasın. Tevâzu Sâhibi Ve Alçak Gönüllü Ol Ki, Evliyâlık Makâmına Ulaşasın. Böyle Olmayanın Bizim Yolumuzla İlgisi Yoktur." Buyurdu.

osman Hârûnî, Hocasının Bu Nasîhatına Uyarak Çok Riyâzet Çekti. Üç Yıl Sonra, Hocası Tarafından Ona Vekil Olma İzni Verildi. İsm-i A'zama Kavuştu. Zâhirî Ve Mânevî İlimleri Öğrendi. Hocası Vefât Edince, Yerine Geçti. Hâce Osman Hârûnî'nin Dört Büyük Talebesi Vardı. Bunlar; Hâce Muînüddîn Çeştî, Hâce Necmüddîn Sugrâ, Şeyh Sa'dî Tenkuhî Ve Şeyh Muhammed Türkî'dir.

osman Hârûnî Devamlı Nefsi İle Mücâdele Ederdi. Hiçbir Zaman Doyuncaya Kadar Yiyip İçmezdi. Geceleri Çoğunlukla Uyumaz, İbâdet Ederdi.çok Acıktığı Zaman, Sâdece Bir-iki Lokma Yemek Yerdi. Duâsı Makbûldü. Âhireti Düşünerek Çok Ağlardı.

bir Gün Hâce Osman Namazdayken Gâipten Bir Ses; "ey Osman, Namazını Beğendim Ve Kabûl Ettim. Dileğini İste Vereyim." Dedi. Namazdan Sonra; "yâ Rabbî! Ben Senden Seni İstiyorum." Dedi. Yine; "ey Osman! İsteğini Kabûl Ettim. Başka Ne İstersen İste Ki Vereyim." Deyince, Osman Hârûnî; "yâ Rabbî! Muhammed Aleyhisselâmın Ümmetinden Olan Bütün Müslümanların Günahkârlarını Affet." Diye Niyazda Bulundu. Bunun Üzerine O Ses; "onlardan Otuz Bin Günahkârı Sana Bağışladım." Dedi. Osman Hârûnî Bundan Sonra Her Namazının Arkasından Hep Böyle Duâ Eder Ve Aynı Cevâbı İşitirdi. Onun Duâsı İle Affolanların Sayısını Ancak Cenâb-ı Hak Bilir.

osman Hârûnî Çok Seyâhat Ederdi. Bir Gün Halkı Mecûsî, Ateşperest Olan Bir Yerin Yakınına Geldi. Bir Ağaç Altında Namaz Kılmaya Başladı. Yemek Pişirmek İçin Fahreddîn İsimli Yardımcısı Ateş Almak İçin Mecûsi Köyüne Gitti. Köylülerden Ateş Yakabilmek İçin Kor İstedi. Fakat Halk, Ateşe Tapındıklarından, İstediğini Vermedi.ateş Almadan Geri Dönüp, Durumu Arz Edince, Osman Hârûnî Abdestini Tâzeleyip Bu Defa Kendisi Gitti Ve Halkı Ateşe Tapar Buldu. Başkanlarının Yedi Yaşındaki Oğlu Da Oradaydı.

osman Hârûnî Onlara; "allahü Teâlânın Önemsiz Bir Mahlûku Olan Ve Az Bir Su İle Sönebilecek Ateşe Tapmaktan Maksadınız Nedir? Ateş, Cenâb-ı Hakk'ın Âciz Bir Yaratığıdır. Onun Ve Her Şeyin Sâhibi Yalnız Allahü Teâlâdır. Niçin O'na Tapmıyorsunuz? O'na Taparsanız Ebedî Kurtuluşa Kavuşursunuz." Dedi.mecûsîlerin Başkanı; "ateşin, Bizim Dînimizde Yeri Büyüktür. Biz Ona Kıyâmet Günü Yakmasın Diye İbâdet Ediyoruz." Deyince, Osman Hârûnî Ona; "bu Kadar Kıymetli Yıllarını Kendisine Tapmakla Harcadığın Ateşe Bir Uzvunu Koy Da Yakmasın." Dedi.başkan; "ateşin Âdeti Yakmaktır. Buna Kim Karşı Gelebilir?" Deyince, Osman Hârûnî; "ateş De, Bütün Âlemin Yaratıcısı Olan Allahü Teâlânın Emrindedir. O'nun İzni Olmadan Bir Saç Teli Bile Yakamaz." Dedikten Sonra Yaşlı Adamın Kucağındaki Çocuğu Aldı. Besmele Çekerek; "ey Ateş! İbrâhim'in Üzerine Serin Ve Selâmet Ol." (enbiyâ Sûresi:69) Meâlindeki Âyet-i Kerîmeyi Okuyarak Ateşin İçinde Kayboldu.

bir Müddet Sonra Osman Hârûnî Kucağında Çocuk İle Ateşin İçinden Çıktı. Yaşlı Râhib Ve Etrâfındakiler Çocuğu Sağ Sâlim Görmekten Memnun Oldular Ve Ona Ateşin İçinde Ne Gördüğünü Sordular. Çocuk; "şeyhin Sâyesinde Bir Bahçede Oynadım." Diye Cevap Verdi. Mecûsilerin Hepsi Bu Duruma Hayran Kalarak, Müslüman Oldu. Başkanın İsmini Abdullah, Oğlununkini İbrâhim Koyan Osman Hârûnî Bir Süre Orada Kalarak, Onlara İslâmiyeti Öğretti. Söz Konusu Ateş Mâbedinin Yerine Bugün De Mevcûd Olan Çok Güzel Bir Câmi İnşâ Edildi.

muînüddîn Çeştî Anlatır: "bir Gün Osman Hârûnî İle Birlikte Bir Seyâhate Çıkmıştık. Dicle Kenarına Geldiğimizde, Karşıya Geçebilmek İçin Bir Kayığın Bulunmadığını Gördük. Osman Hârûnî Bana Dönerek; "gözlerini Kapa!" Buyurdu. Birkaç Sâniye Sonra; "aç!" Dedi. Gözlerimi Açtığımda Karşı Sâhile Geçmiş Olduğumuzu Gördüm. Bunun Üzerine Allahü Teâlâya Şükrettim.

yine Birgün Hocam Osman Hârûnî İle Sevastan'a Gitmiştik. Bir Müddet Sadrüddîn Ahmed Sevastânî'nin Dergâhında Kaldık. Hocama Birisi Geldiği Zaman, Görülmez Kaynaktan Allahü Teâlânın İzniyle Bir Şey Gelirdi. O Da Bunu Yeni Gelene Verir Ve Ondan Allahü Teâlâya Ve Peygamber Efendimize Olan Îmânla Mezara Gitmesi İçin Duâ Etmesini Ricâ Ederdi. Kabir Azaplarından Bahsedilince, Bir Yaprak Gibi Titrerdi. Bâzan Günlerce Ağlardı.

"bir Gün Öleceğim. Kıyâmette Yaptıklarının Hesâbını Verecek Olan Kimse, Nasıl Gülebilir Ve Günlük İşlere Dalabilir. Eğer İnsanların Akrep Ve Yılanların Kabirde Verecekleri Sıkıntıdan Birazcık Haberi Olsa, Tuz Gibi Erirler." Buyururdu."

muînüddîn Çeştî Yine Şöyle Anlatır: "bir Komşum Vardı. Osman Hârûnî'nin Talebelerindendi. Bu Komşum Vefât Etti. Cenâzesinde Bulundum. Cenâze Kabre Konunca Herkes Gitti. Ben Biraz Kalıp, Murâkabeye Daldım. O Anda Azap Melekleri Geldi. O Sırada Osman Hârûnî De Orada Hazır Oldu. Onlara; "bu Benim Talebelerimdendir. Ona Azâb Etmeyin." Dedi.melekler Gittiler, Sonra Hemen Geri Geldiler Ve Cenâb-ı Hak; "bu Şahıs Senin Hilâfına İş Görürdü." Buyurdu, Dediler. Osman Hârûnî Onlara; "evet! Fakat Bize İntisâb Edip Talebe Olmuştu." Dedi. O Anda Cenâb-ı Hak'tan Şu Emir Geldi: "ey Melekler!osman Hârûnî'nin Talebesinden Elinizi Çekiniz. Ben Onu, Osman Hârûnî'nin Dostluğuna Bağışladım." Ben De Ümîd Ederim Ki, Osman Hârûnî'nin Hürmetine Bizi De Affeder.

osman Hârûnî Buyurdu Ki: "hesaplaşma Günü Geldiğinde, Bütün Peygamberler, Velîler Ve Müslümanlar, Allahü Teâlâ Tarafından Namaz Husûsunda Sorguya Çekilecektir. Zamânında Bu Görevi Yapanlar Kurtulacaklar. Ancak Yapmayanlar Veyl Denilen Ve Azâbı Çok Ağır Olan Cehennem Kuyusuna Atılacaktır. Allahü Teâlâ Veyl Kuyusunun, Namazı Vaktinde Kılmayan İçin Olduğunu Bildirmiştir."

 

kerâmet Ve Menkîbeleri

o Sizdiniz...

bir Gün Osman Hârûnî'nin Huzûruna Bir Şahıs Gelerek; "uzun Zamandır Kayıp Oğlumdan Bir Haber Alamadım." Deyip, Fâtiha Ve Duâ Taleb Etti. Osman Hârûnî Bir Müddet Murâkabeye Daldı. Sonra Orada Bulunanlara; "niyet Edip Fâtiha Okuyun Da Bu Zâtın Oğlu Bulunsun." Buyurdu. Oradakilerin Hepsi Denileni Yaptılar.

osman Hârûnî Bir Müddet Daha Murâkabeye Daldı. Sonra O Zâta; "git, Oğlun İnşâallah Evine Gelmiştir. Onu Beni Görmeye Getir." Buyurdu. O Zât Evine Yaklaşınca, Oğlunun Döndüğü Müjdelendi. Hasret Giderdikten Sonra, Osman Hârûnî'nin Huzûruna Gittiler. Osman Hârûnî O Zâtın Oğluna Nerede Olduğunu Ve Başına Gelenleri Sordu. O Da; "bir Gemide Esir Alınıp Adalardan Birinde Zincirle Bağlı İken, Bir Zât Gelip Zincirleri Çözdü, Gözünü Kapat Ve Aç Deyince Kendimi Evde Buldum. Sonra Da O Pîr Kayboldu Ve O Sizdiniz." Diye Anlattı. Daha Sonra Bu Zâtın Oğlu, Osman Hârûnî'nin Hâlis Talebelerinden Oldu.

 

kaynaklar

1) Siyer-ül-aktâb; S.93

2) Hadîkat-ül-evliyâ; 3. Kısım, S.157

3) Sefînet-ül-evliyâ; S.93

4) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; C.9, S.218

Yorumlar
Kod: 52T81