Evliyalar, Alfabetik Evliyalar Listesi
Hamîdüddîn Nâgûrî
  30 Mart 2018 Cuma , 23:34
Evliyalar, Alfabetik Evliyalar Listesi; Hindistan evliyaları, Nâgûr evliyaları, Hamîdüddîn Nâgûrî

muînüddîn-i Çeştî'nin Talebelerinin Büyüklerinden. İsmi Hamîdüddîn, Künyesi Ebû Ahmed, Lakabı Sultân-ı Târikîn'dir. Sa'îdî, Nâgûrî, Şevâlî Diye De Tanınır. Cennet'le Müjdelenmiş Aşere-i Mübeşşereden Saîd Bin Zeyd'in Soyundandır. Hind Âlimlerinin Önde Gelenlerindendi. Uzun Bir Ömür Sürdü. "delhî'nin Fethinden Sonra, Orada Müslümanların Evinde İlk Dünyâya Gelen Benim." Demiştir. Hâce Muînüddîn-i Çeştî'nin Zamânından, Nizâmeddîn-i Evliyâ'nın Zamânına Kadar Yaşamıştır. 1274 (h.673) Yılında Vefât Etti.kabri Nâgûr'dadır.

hamîdüddîn Sûfî, Dünyâyı Terketmede, Âhirete Yönelmede Pek Gayretliydi. Hâce Muînüddîn-i Çeştî Hazretlerinin Sohbetlerinde Ve Derslerinde Yetişti. Mütevâzî Bir Hayat Sürerdi. Nâgûr Nâhiyesinin Sevâl Köyünde Bir Arâzisi Vardı. Burayı Kendisi Eker Ve Çoluk Çocuğunun Nafakasını Buradan Temin Ederdi. Behâüddîn Zekeriyyâ Mültânî Ve Ferîdüddîn-i Genc-i Şeker İle Mektuplaşmıştır.

bir Gün Muînüddîn-i Çeştî, Hamîdüddîn'e; "sen Dünyâ Ve Âhirette Muazzez Ve Mükerrem Olmayı İster Misin?" Buyurdu. Hamîdüddîn; "kulun İsteği Olmaz, Mevlânın İsteği Olur." Dedi. Ondan Sonra Hâce Muînüddîn, Hâce Kutbüddîn'e De Hitâbla Aynı Sözleri Söyledi. O Da Cevâbında; "kulun İhtiyârı, Yâni İsteği Yoktur, Hüküm Olunan Sizin İhtiyârınızdır." Diye Arz Etti. Bunun Üzerine Muînüddîn-i Çeştî Buyurdu Ki; "dünyâyı Terk Eden, Âhireti Düşünmeyen Sultân-ı Târikîn, Yâni Terk Edenlerin Sultânı Hamîdüddîn Sûfî'dir." Bu Günden Sonra Lakabı, Sultân-ı Târikîn Kaldı. Hamîdüddîn-i Sûfî, Behâüddîn Zekeriyyâ'ya Yazdığı Bir Mektubunda Buyuruyor Ki: "âlimlerimizin Söz Birliği İle, Nassların Ve Hadîs-i Şerîflerin Beyânına Göre, Dünyâ Ve Dünyâlıklar Allahü Teâlânın Rızâsına Kavuşmaya Mânidir. Allahü Teâlâ İle Kul Arasında Perdedir."

hamîdüddîn Nâgûrî'ye; "dünyâ Nedir?" Diye Sorulduğunda; "allah'tan Gayri Her Şey Dünyâdır. Senin Nefsin Alçak Ve Aşağıdır. Nefsine Yakın Olan Her Şey Dünyâdır. Bugün, Dünyâ Senin Nefsine Yakındır, Yarın Âhiret. Bu Mânâda Şöyle Demişlerdir:

 

bugün, Akşam, Dün Ve Yarın,

dördü Bir, Siz Yalnız Varın.

 

yarın, İnanıyoruz Ki Bize Meâlen Şöyle Denecek: "and Olsun, Sizi, İlk Defâ Nasıl Çırılçıplak Yaratmışsak, Onun Gibi Yapayalnız Ve Teker Teker Huzûrumuza Gelirsiniz." (en'âm Sûresi: 94). Yâni Mâdem Ki İşin Sonu Bu Olacaktı, Önceden Niçin Bunu Bilmediniz. Bunu Bilip, Tercihini Bu Yönde Yapan Ne Bahtiyâr Kişidir. Zîrâ Dünyâ Nefsin Evidir Ve Dünyâlıklar Onun Harb Âletleridir. O Kendi Evinde Rahat Durmakta, Arkadaş Ve Dostlarından Da Yardım Beklemektedir. Rûh İse Bu Âlemde Kendi Arkadaş Ve Akrabâlarından Uzak Kalmış, Aslını Unutmuştur. İlâhî Bir Yardım Gelmedikçe, Ondan Bir İş, Bir Fayda Gelmez." Buyurdu.

"din Nedir?" Diye Sorulduğunda; "bidayettekilerin Dîni, Kaçmak Ve Yapışmaktır. Günahlardan Kaçmak, Tâate, İyiliklere Yapışmaktır. Ortadakilerin Dîni, Kesilmek Ve Rahatlamaktır. Dünyâdan Kesilmek, Âhiretle Rahatlamaktır. Sâbıkların Dîni, Teberrî Ve Tevellîdir. Allah'tan Gayri Her Şeyden Teberrî, Yâni Uzak Durmak Ve Allahü Teâlâ İle Tevellîdir, Yâni Allahü Teâlâyı Sevmektir. En'âm Sûresi 91. Âyetinde Meâlen; "sen, Allah De, Onları Bâtıl Dedikodularında Bırak, Oynayadursunlar" buyruldu." Cevâbını Verdi.

"cennet Ve Cehennem'in Ne Oldukları Sorulduğunda; "cennet Ve Cehennem, Senin Amellerindir. Zilzal Sûresinin 7 Ve 8. Âyetlerinde Meâlen; "zerre Kadar İyilik Eden Onun Mükâfâtını Görecek; Zerre Mikdârı Kötülük İşleyen De, Onun Cezâsını Görecektir." buyruldu. Bugünkü Amelinden, Yarın Sana Şekiller Verilecek. İyi Ameller Etmişsen, Onlara Uygun İyi Sûretler Önüne Getirecekler." Cevâbını Verdi.

"mülkün Sâhibi Nerededir Ki, Kalb Yüzünü O'na Çevirelim?" Denildiğinde; "nerede Değildir Ki?"nereye Yönelirseniz, Allah'adır" âyet-i Kerîmedir. Dünyâ Ve Âhiret Nasîbinden Vaz Geçip Mert Olmak Ve Nefsin Lezzetlerini Terk Etmek Lazımdır Ki, Nerede Bulunursa, O'nunla Olsun. Nereye Giderse, O'nunla Gitsin. Ne Söylerse O'nunla Söylesin, Ne Ararsa O'nunla Arasın. Sakın, O'nun Senden Uzak Olduğunu Sanma! Belki Sen O'ndan Uzaksın. Sen, Sensiz Sende Yok Olursan, Başkasına Açılmıyan Kapı Sana Açılır Ve Sana, Seninle Maksad Gösterilir." Buyurdu.

peygamber Efendimiz; "ölüm Keffârettir." buyurdu. Ölüm Günahlara Keffâret Olunca, Âhiret Rüsvâlığının Mânâsı Nedir? Diye Sorulduğunda; "günah Vardır, Ölümle Affedilir. Günah Vardır, Kabirde Kalmakla Affedilir. Günah Vardır, Kabir Azâbı İle Affolur. Günah Vardır, Cehennem Ateşini Görmedikçe Ve Cehennem Ateşi Onu Yakmadıkça Hiçbir Şeyle Affolmaz. Buradan O Kadar Nûr Götürmelidir Ki, Bu Nûr, Cehennem Ateşini Söndürsün Ve; "geç Ey Mümin, Nûrun Ateşimi Söndürüyor." Desin, Cevâbını Verdi.

 

kerâmet Ve Menkîbeleri

hakk'a Yönelenler

hamîdüddîn-i Sûfî Buyuruyor Ki:

yüzünü Yüce Makâma Çevirenler, Allahü Teâlâya Yönelenler Üç Sınıftır. Fâtır Sûresi 32. Âyetinde Meâlen; "kullarımızdan Seçtiklerimizin Kimi Nefislerine Zulmedicidir, Kimi Kötülüğü Ve İyiliği Müsâvî Gidendir, Kimi De Allah'ın İzniyle İyiliklerde İleri Geçenlerdir." buyruldu. Yâni Özürlüler, Şükürlüler Ve Fânîler. Özürlüler, Hastalar, Allah'a Îmân Ve Tevhîdi İkrâr Ettikten Sonra, Huzûra Hâzır Olarak Gelmemiş, Gelmişse Geç Ve Yavaş Gelmişlerdir. Acele Edin Hitâbından Gâfillerdir. Şükürlüler, Îmân Ve İkrârla Berâber Gelmişlerdir. Fânîler, "ben Sizin Rabbiniz Değil Miyim?" hitâbını Hatırında Tutup, Cevâbında; "evet Dediler." hitâbını Unutmayanlardır. Bu Âlemde Dâvetten Önce Ezelî Hitâb Hükmüne, Hakkın Cevâbına İcâbet Etmiş, Başlangıçta Nihâyetteki Sırlara Tâlib Olmuşlardır. Bunlardan Çokları, Gizli Gitmişlerdir. Kimse Onların Nâmını Ve Nişânını Bilmemiştir. Birkaç Kişi Bilmişlerse, Resûl-i Ekrem Efendimizin Bildirmesi İle Bilmişlerdir. Yoksa Onların Nâmını Ve Nişânını Kimse Bilemezdi. Bilinenlerden Biri Emîr-ül-müminîn Hazret-i Ebû Bekr-i Sıddîk'tır. Biri, Emîr-ül-müminîn Ali Mürtezâ'dır Ki, Bâliğ Olmadan Önce Dâveti Kabûle Elverişliydi. Biri De Üveys-i Karnî İdi. Eğer Resûl-i Ekrem Bildirmeseydi, Onun İsmi Hiçbir Kitapta Bulunmaz, Nişânı Hiçbir Deftere Yazılmazdı. Biri De Selmân-ı Fârisî'dir.

 

kaynaklar

1) Ahbâr-ül-ahyâr; S.35

2) Sefinet-ül-evliyâ; S.94

3) Siyer-ül-evliya; S.156

4) Hazînet-ül-asfiya; C.1, S.308

5) Persian Literatüre; C.1, S.6

6) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; C.9, S.265

Yorumlar
Kod: 85XB5