Evliyalar, Alfabetik Evliyalar Listesi
Hasan Hilmi Efendi
  30 Mart 2018 Cuma , 23:29
Evliyalar, Alfabetik Evliyalar Listesi; Türkiye evliyaları, İstanbul evliyaları, Hasan Hilmi Efendi

on Dokuzuncu Yüzyıl Anadolu Velîlerinden. İsmi Hasan Hilmi Olup, Babası Abdullah Ümmî, Dedesi Hasan Efendidir. 1825 (h.1240) Senesinde Kastamonu İline Bağlı Azdavay İlçesinde Doğdu. 1911 (h.1329) Senesinde İstanbul'da Vefât Etti. Kabri, Süleymâniye Câmii Bahçesindedir.

ümmî Yâni Okuma Yazma Bilmemesine Rağmen Gönül Ehli Velî Bir Zâtın Oğlu Olan Hasan Hilmi Efendi, Kur'ân-ı Kerîm Okumayı, Sarf, Nahiv Ve Temel Dînî Bilgileri Memleketinin Âlimlerinden Öğrendi. Ümmî Abdullah Efendi Oğlunu Daha Fazla İlim Tahsîl Etmesi İçin İstanbul'a Gönderdi. Mahmûd Paşa Medresesine Yerleşen Hasanhilmi Efendi, Fıkıh, Tefsîr, Hadîs Ve Diğer İlimleri Nevşehirli Büyük Ahmed Hâzım Efendi İle Küçük Ahmed Hâzım Efendilerden Okudu. Her İki Hocası Da Ona İcâzet Verdiler. Bu Sırada Ahmed Bin Süleymân Ervâdî'nin İstanbul'a Gelip Ayasofya Câmiinde İki Sene Okuttuğu Hadîs Derslerine Ahmed Ziyâüddîn Gümüşhânevî İle Birlikte Devâm Etti.

hasan Hilmi Efendi, Bâb-ı Âlî Karşısındaki Fâtıma Sultancâmii Müezzinliğine Tâlib Oldu. Dersleri-

ne Devâm Ettiği Medreseye De Yakın Olan Bu Câmiyi Kısa Zamanda Tâmir Ettirdi. Önceden Pek Cemâati Bulunmayan Bu Câminin Cemâati Fazlalaştı. Genç Yaşta Gönüllü Olarak Tâlib Olduğu Bu Câminin Baş Müezzinliğine Getirildi.

bir Cumâ Günü Cemâattan Yaşlı Bir Zât, Hasan Hilmi Efendiye, Ahmed Ziyâüddîn Gümüşhânevî'yi Kasdederek; "nerededir Oğlum O Pîr-i Zaîf?" Diye Sordu. Hasan Hilmiefendi; "dergâha Gitti Biraz Sonra Gelir." Cevabını Verdi. Bu Konuşmanın Bitimini Müteâkip Ahmed Ziyâüddîn Gümüşhânevî Geldi. Yaşlı Zât Ona Dönüp; "hazret!o Dergâh Nerededir? Bize Göster. Gittiğin Doğru Yola Biz De Gitmek İsteriz." Deyince, Gümüşhânevî; "benim Esas Hocam Ve Feyiz Pınarım Burada Değiller. Burada Sohbet Şeyhim Abdülfettâh-ı Akrî Hazretleri Var. O Da Nisbetini Hocamın Şeyhinden Almıştır. Sizleri Kendilerine Takdim Ve Teslim Edeyim." Buyurdu. Sonra Hep Birlikte Abdülfettâh Efendinin Huzûr-ı Âlîlerine Çıkıp, Ona Talebe Oldular. Böylece İlk Olarakabdülfettâh-ı Akrî Hazretlerine Talebe Olan Hasan Hilmi Efendi, Ondan Feyz Aldı. Sohbetlerinde Bulunup Tasavvuf Yolunda İlerledi. Abdülfettâh-ı Akrî Hazretlerinin Vefâtı Üzerine Ahmed Bin Süleymân El-ervâdî'nin İrşâd, İnsanlara Doğru Yolu Anlatma İzni Verdiği Ahmed Ziyâüddîn Gümüşhânevî'ye Bağlandı. Tasavvuf Yolundaki İlerlemesini Onun Hizmet Ve Sohbetinde Tamamladı. Tasavvuf Yolunda Olgunlaşıp İnsanlara İslâmiyetin Emir Ve Yasaklarını Anlatma Vakti Gelince; "henüz Gerekli Olgunluğa Kavuşmadığı Ve Hilâfete Hak Kazanmadığı" Düşüncesiyle Bir Müddet Ahmed Ziyâüddîn Gümüşhânevî'nin Gözü Önünden Kaybolarak Gizlenmeye Çalıştı. Bu Sırada Karşılaştığı Ve Kendileri İle Sohbet Ettiği Âlim Ve Velî Zâtlar Onun Yanlış Hareket Ettiği, Bu Takdirin Kendine Değil, Hocasına Âid Olduğunu Beyân Ettiler. Gafletten Kurtularak, Hocasına Dönmesini Ve Ona Teslim Olmasını Tavsiye Ettiler. Yaptıklarına Pişman Olan Hasan Hilmi Efendi, Hocasının Hizmetine Devâm Etti Ve Olgunluğa Ulaştı. Hocası Ona İcâzet Ve Hilâfet Verdi.

hasan Hilmi Efendi 1863 Senesinde Hocası Ahmed Ziyâüddîn Gümüşhânevî İle Birlikte Hicaz'a Giderek Hac Vazîfesini Yerine Getirdi Ve Sevgili Peygamberimizin Kabr-i Şerîflerini Ziyâret Etti. Ahmed Ziyâüddîn Gümüşhânevî'nin İkinci Haccı Ve Üç Yıl Müddetle Mısır'da Kaldığı Sırada Hem En Kıdemli Halîfesi Hem De Sırdaşı Olarak Hasan Hilmi Efendiyi Yerine Vekil Tâyin Etti. İstanbul'da Hocasının Talebelerine Ders Verdi Ve İnsanlara İslâmiyetin Emir Ve Yasaklarını Anlatarak, Dünyâda Ve Âhirette Saâdete Kavuşmaları İçin Gayret Etti.

ahmed Ziyâüddîn Gümüşhânevî Mısır Dönüşünde Talebelerini Birbirlerine Muhabbetle Bağlı Görünce Hepsini Toplayıp; "ey Hasan Hilmi Efendi! Ey Şerîf! Sizde Letâfet Dolu Feyz Gördüğümden Bütün Kardeşlerimi Sana ısmarladım." Diyerek Hasan Hilmi Efendiye Verilen Hilâfetin Vekâletten, Asâlete Döndürüldüğünü İlân Etti.

hasan Hilmi Efendi Hocasının İzni İle Bir Müddet Geyve'ye İnsanlara İslâmiyetin Emir Ve Yasaklarını Anlatmak Üzere Gitti. Burada Bir Medrese İnşâ Ettirerek Hadîs Okuttu. Medresenin Yanında Yaptırdığı Dergâhta, İnsanlara Allahü Teâlânın Rızâsına Ulaştıran Yolun Esaslarını Anlattı. Ancak Hocası Gümüşhânevî Hazretleri İhtiyarlığı Ve Zayıflığı Sebebiyle Vazîfesini Yürütmekte Güçlük Çektiği İçin, Hasan Hilmi Efendiyi İstanbul'a Dâvet Etti. Dergâhını Ona Teslim Etti. Talebelerine De Kendi Yerini Hasanhilmi Efendiye Bıraktığını Bildirerek Ona Teslim Ve Tâbi Olmalarını İstedi. Hasan Hilmi Efendi Hocasının Vekili Olarak İrşâd Hizmetlerini Yürütüp, Nakşibendiyye Yolunun Gereklerini Yerine Getirdi. Böylece Daha Hocasının Sağlığında Vazîfesini Üstlenen Hasanhilmi Efendi, 1893 (h.1311) Senesinde Ahmed Ziyâüddîn Gümüşhânevî'nin Vefâtı Üzerine Bu Vazîfeyi Asil Olarak Yürütmeye Başladı.

hocasının Vefâtından Sonra On Sekiz Yıl Fiilen Ders Okutan, İslâmiyetin Emir Ve yasaklarını Anlatan Hasan Hilmi Efendi, Dergâhında Hadîs Öğretti. Senede İki Defâ Hatmetmeyi Usûl Hâline Getirdiğirâmûzü'l-ehâdis kitâbını Okuttu. Onun Sohbetinde Ve İlim Meclisinde, Mehmed Zâhidkevserî Başta Olmak Üzere Ezineli Mehmed Hulûsî Efendi Gibi Yüzlerce Zât Yetişti. Yetiştirdiği Talebelere İcâzet Verdi.

hasan Hilmi Efendi 1896 (h.1314) Senesinde Yerine Safranbolulu İsmâil Necâtî Efendiyi Vekîl Bırakarak Hacca Gitti. Mekke-i Mükerremeye Giderek Hac Vazîfesini Yerine Getirdi. Hac Esnâsında Başka İslâm Memleketlerinden Gelen Âlim Ve Velîlerle Karşılaşıp Sohbette Bulundu. Sonra Medîne-i Münevvereye Giderekpeygamber Efendimizin Sallallahü Aleyhi Ve Sellem Kabr-i Şerîflerini Ziyâretle Şereflendi. Burada Kaldığı Sırada Ahmed Ziyâüddîn Gümüşhânevî Hazretlerinin Talebelerinden Hâfız Ahmed Ziyâüddîn Efendiye Misâfir Oldu. On Sekiz Gün Peygamber Efendimizin Ravza-i Mütahherasında Halvet Ederek Mânevî Feyzlerinden İstifâde Etti.

medîne-i Münevverede Bulunduğu Sırada On Beş Bin Kuruşu Fakirlere Ve İhtiyaç Sâhiplerine Dağıttı. Böylece Pekçok Kimsenin De Duâsını Aldı. Vazîfelerini Tamamladıktan Sonra İstanbul'a Döndü.

istanbul'da Bulunduğu Sırada Her Gün Dergâhına Gelen Yüzlerce Kimseye Vâz Ve Nasihat Ederek Onların Kurtuluşları İçin Çalıştı.

hayatı Boyunca Elli Altı Halîfe Yetiştiren Hasan Hilmi Efendi, Ömrünün Son Zamanlarında İrşâd Hizmetlerini Yâni Talebe Yetiştirmek Ve İnsanlara İslâmiyeti Anlatmak Faâliyetlerini Yerine Getiremez Duruma Gelince, Ahmed Ziyâüddîn Gümüşhânevî'nin Halîfelerinden Safranbolulu İsmâil Necâti Efendiyi Yerine Vekîl Tâyin Etti.

ömrünün Son Günlerinde Dergâha Gelemez Oldu.hastalanıp Yatağa Düştüğü Zaman Hiçbir Şey Yiyip İçemez Oldu. Bu Hastalığı Sırasında Talebelerine Yazdığı Vasiyetini Bildiren Ve Onların Safranbolulu Necâti Efendiye Tâbi Olmalarını İsteyen Kâğıdı Verdi. Vefâtından Bir Gün Önce Saat 10.00 Civârında Hastalığın Şiddetinden Kapanan Gözlerini Açarak, Hanımına Abdest Almak Ve Giyinmek İstediğini İşâret Etti.abdest Aldıktan Sonra, Hırkasını Giyindi. Sonra Seccâdesine Kapanarak, Artık Bu Fâni Âlemde Allahü Teâlâdan Ayrılığın Ateşine Dayanamadığını Bildirerek Duâ Ve Niyâzda Bulundu. Bir Saat Öylece Seccâdede Kaldı. Daha Sonra Yatağına Yatırdılar. Bütün Gece Süren Rabbine Kavuşma İsteği Zevkinin Verdiği Vecd Ve Dalgınlık Hâlinin Ardından Sabaha Doğru Gözlerini Açtı. Yanında Bulunanların Mahzûn Bakışları Arasında; "benim Rahmet-i Rahmâna Kavuşma Vaktim Geldi. Bu Rûh Artık Rabb-i Mecîdîne Kavuşmayı Diler." Dedikten Sonra Derinden Bir "allah" Dedi. 10 Şubat 1911 (h.24 Safer 1329) Perşembe Günü İstanbul'da Vefât Etti.

vefâtına Halîfelerinden Kâtip Mustafa Fevzî Efendi Tarafından Şu Beytle Târih Düşürüldü.

 

"âh Cenâb-ı Hilm-i Kutb-i Zemân

oldu Bugün Mûcib-i Dâvet-i Rahmân."

 

hasan Hilmi Efendinin Cenâze Namazı Talebeleri Ve Sevenleri Tarafından Kılındıktan Sonra Süleymâniyecâmii Bahçesinde Defnedildi. Kabri Sevenleri Tarafından Ziyâret Edilmektedir.

ahlâk Bakımından Çok Mazbut, Tevâzûda Üstün Derece Sâhibi Ve Cömert Bir Zât Olan Hasan Hilmi Efendi, Zühd, Takvâ Ve Tâatta Parmakla Gösterilebilecek Durumdaydı. Kendisine Hizmet Edenlere Sanki Bir Arkadaş Ve Talebelerine Karşı Can Yoldaşı Gibi Samîmî Bir Davranış İçinde Bulunurdu. Orta Boylu, Ak Sakallı, Açık Kaşlı, Elâ Gözlü, Çekme Burunlu, Nûrânî Yüzlü Bir Zât İdi. Açık Renkli Elbise Giymeyi Tercih Ederdi.

 

kaynaklar

1) Menâkıb-ı Haseniyye; S.6-21

2) Sefînetü'l-evliyâ; C.2, S.189

3) İrgâmü'l-merîd; S.100-104

4) Et-tahrir; S.34

5) Son Devir Osmanlı Ulemâsı; C.3, S.281

6) Râmûzü'l-ehâdîs Tercümesi; 1. Cild Girişi

Yorumlar
Kod: RNGUN