Evliyalar, Alfabetik Evliyalar Listesi
Hayât Bin Kays El-harrânî
  30 Mart 2018 Cuma , 23:32
Evliyalar, Alfabetik Evliyalar Listesi; Türkiye evliyaları, Şanlıurfa evliyaları, Hayât Bin Kays El-harrânî

harrân'da Yetişen Evliyânın Büyüklerinden, Âriflerin İleri Gelenlerinden. Nesebi; Hayât Bin Kays Bin Kahhâl Bin Sultan El-ensârî El-harrânî'dir. Urfa'ya Bağlı Harrân Kazasında Doğup Yetiştiği İçin "harrânî" Nisbeti Ve "şeyh-ül-kıdve" Lakabı İle Meşhûr Oldu. Doğum Târihi Hakkında, Kaynaklarda Bir Bilgiye Rastlanamamıştır. Ömrünün 50 Senesine Yakınını Harrân'da Geçirmiş Büyük Bir Velîdir. İnsanlar Ve Bâzı Sultanlar, Onu Ziyâret Edip Duâsını Alırlar, Onunla Berâber Olmakla Bereketlenirlerdi.yüksek Hâllerin Ve Kerâmetlerin Sâhibi Olup, Ehliyeti, İhlâsı, İffeti Yanında, Dînine Çok Bağlı Bir Zât İdi. Cömertliğiyle Meşhûrdur. 1185 (h.581) Yılında Orada Vefât Etti. Harrân'ın Dışına Defnedildi. Kabri, Ziyâretçilere Açıktır.

hayât Bin Kays Hazretleri Büyük Himmet Sâhibi Olup, Yüksek Makamlara Kavuşmuştu. Keşf Ve Kerâmetleri, Açık Ve Meydanda Bir Zât İdi.allahü Teâlâya Yakınlık Derecesi Bakımından Yüksek Bir Mevkide Bulunuyordu. Hakîkat İlimlerinde Derin Bilgisi Vardı. Sayısız Kerâmetleri Yanında, Hikmetlerle Dolu, Yüksek Hakîkatleri Açıklayan Sözleri Çoktur. İlimde Ve Tarîkatta O Kadar Yükselmişti Ki, Himmet Ve Tasarrufları "yed-i Beyzâ"ya Benzetilirdi.yed-i Beyzâ, Mûsâ Aleyhisselâmın Mûcize Olarak Gösterdiği Beyaz Ve Parlak Olan Sağ Eli Olup, İstediği Vakit Yakasına Sokup Çıkardıkça, Güneş Gibi Bir İlâhî Nur Parlamaya Başlardı. Düşmanları Bu Nûr-i İlâhîyi Görünce, Kaçıp Dağılırlardı. Bu Tâbir, Mecâz Olarak, Kerâmet Ve Hârikulâde Hâller Ve Meziyetler Hakkında Da Kullanılırdı. O, Her Yönden İlim Ve Hâl Sâhiplerine ışık Tutmuş Ve Kendisine İlim, Hâl Ve Zühd Yönünden Reislik Verilmiştir. Bu Hususlarda, Pek Çok Velî Kendi Talebelerinin Terbiyesini Ona Havâle Etmişler Ve Onun Sâyesinde Nice Kimse Makam Ve Hâl Sâhibi Olmuştu. Ondan Sayısız Kimse Ders Ve Feyz Almıştı. Yetiştirip Mezûn Ettiği Talebelerinin Sayısı Da Hayli Kalabalıktır. Yetiştirmiş Olduğu Talebeler, Karanlık Bir Gecede Parlayan Yıldızlar Misâlî, Seçilmiş Ve Kerâmet Ehli Zâtlardır.

evliyânın Büyüklerinden Birçoğu, Onun Hâllerini Beğenip, Söylediklerini Tekrar Etmişler Ve Birçok Âlim De, Onun Büyüklüğünü Her Vesîle İle Dile Getirmiştir. Âlim Ve Câhil, Herkes Ondan İstifâde Etmiş, Harrân Halkının Başı Sıkıştığında Ona Başvurulmuştur. Meselâ Harrân Ovasında, Bâzan Günlerce Suyun Damlası Bulunmaz Olurdu. Halk, Bunun Çâresini Bulmuştu. Hemen Hayât Bin Kays Hazretlerine Koşar, Onun Duâsını Alır, Duâsının Himmet Ve Bereketiyle Yağmur Yağar, Halk Susuzluktan Kurtulurdu. Bu Hususta Onun Yardımları Saymakla Bitirilemez. Sultan Nûreddîn Zengî Onu Ziyâret Edip, Hıristiyanlara Karşı Yaptığı Cihâdda Azim Ve Gayretini Kuvvetlendirince, Onun Muvaffak Olması İçin Duâ Ederdi. Sultan Selâhaddîn-i Eyyûbî De Ziyâret Eder, Ondan Duâ İsterdi. Duâsını Alarak Yaptığı Harbi Kazanırdı.

hayât Bin Kays El-harrânî Hazretlerinin Oğlu Ebû Hafs Ömer Şöyle Anlatır: Şeyh Zagîb Er-rahâbî, Babamın Ziyâretine Gelmişti. Babam İse, Sabah Namazından Sonra Evinin Kapısında Oturmuş, Kendi İşi İle Meşgûl Oluyordu. Zagîb Er-rahâbî Gelip Kapının Diğer Tarafına Oturdu. Babam, Onunla Hiç Konuşmadı. Şeyh Zagîb, Buna Alındı Ve İçinden: "tâ Rahâbe'den Geldim De, Bana Hiç İltifât Edip Konuşmadı. Hiç Böyle Olur Mu?" Diye Düşündü. Babam Ona Hemen Şöyle Seslendi: "benim Hakkımda Kalbinden Geçirdiğin Şu Îtirâzından Dolayı, Sana Bir Zarar Geleceğinden Korkuyorum. Bunun Dış Âzâlarında Mı, Yoksa İç Âzâlarında Mı Meydana Gelmesini İstersin?" O Da: "dış Âzâlarımda Olsun!" Deyince, Babam Elini Uzattı, O Ânda Gözlerinden Bir Tânesinin Şekli Ve Yeri Değişip Rahatsızlandı. Adam Kalkıp Hürmet Gösterdi Ve Oradan Ayrıldı Ve Memleketi Olan Rahâbe'ye Döndü. Birkaç Sene Sonra, Kendisine Bir Yerde Tesâdüf Ettiğimde, Gözünün İyileşmiş Olduğunu Gördüm. Sebebini Sorunca: "bir Zikir Halkasına İştirâk Ettim. Orada Babanızın Talebelerinden Biri İle Görüştüm. Ellerini Hasta Gözüme Koyunca, Hemen İyileşip Eski Hâline Döndü." Diye Cevap Verdi. O Gün, Baban Benim Gözüme Parmağı İle İşâret Ettiği Zaman Kalb Gözüm Açılmış, Onun Feyzi İle Birçok Garîb Şeyler Görmüştüm."

harrân'da Bir Câmi Yapılıp, Sıra Mihrâba Gelince, Kıble Husûsunda Hayât Bin Kays Hazretleri İle Câmiyi Yapan Zât Arasında İhtilâf Çıktı. Sonunda Hayât Bin Kays Ustaya: "önüne Bak, Kıbleyi Göreceksin!" Buyurdu. O Zât Da, Önüne Baktığında Kâbe'yi Karşısında Gördü Ve Düşüp Bayıldı.

bir Gün, Hayât Bin Kays Hazretleri İle Berâberindekiler, Yolculuğa Çıkmışlardı. Yorulunca, Bir Yerde Dinlenmek İstediler. Ümm-i Gâylân Denilen Bir Ağacın Altında İstirahate Çekildiler. Bir Aralık Hizmetçisi, Hayât Bin Kays'a; "ben, Hurma Yemek İstiyorum!" Deyince; Ona: "şu Ağacı Salla, Hurma Düşer Ve Yersin!" Buyurdu. Hizmetçi; "bu Ağaç Ümm-i Gâylân Denilen Bir Ağaçtır, Hurma Ağacı Değildir." Dedi. Hayât Bin Kays Hazretleri, "ben Sana O Ağacı Salla Diyorum." Deyince, Hizmetçi Ağacı Sallamak Zorunda Kaldı. Ağacı Sallayınca, Misk Gibi Yaş Hurma Dökülüverdi. Dökülen Hurmaları Yediler, Doydular Ve Sonra Kalkıp Gittiler.

sâlih Bin Gânim Bin Ya'lâ İsimli Bir Zât: "güzel Bir Günde, Yemen'den Hind Denizine Bir Sefere Çıkmıştı. Gemi Denizin Ortasına Gelince, Şiddetli Esen Fırtına Ve Dalgaları Tutuldu. Gemi Hasara Uğrayıp Delindi Ve Battı. Salih Bin Gânim, Bir Tahta Parçasına Tutunarak, Kimsenin Yaşamadığı Bomboş Bir Adaya Ulaştı. Çok Gezdiği Hâlde Hiç Kimseyi Göremedi. Orada Bir Mescid Görüp, İçeriye Girdi. Mescidde Bulunan Dört Kişi, Kıbleye Yönelmiş, Tâat Ve Zikir İle Meşgûl İdi. Selâmlaştıktan Sonra Hâlini Hatırını Sordular. O Da, Soranların Hâllerini Müşâhedeye Devâm Etti. Yatsı Namazı Vaktinde, Hayât Bin Kays Hazretleri İçeriye Girdi. Onların Yanına Yaklaşıp Selâm Verdi. Namaz Kılmak İçin Öne Doğru Geçti. Onu İmâm Yapıp, Yatsıyı Cemâatle Kıldılar. Sabaha Kadar İbâdet, Tâat Ve Zikir İle Meşgûl Oldular. Sabah Namazı Da Kılındı. Namazdan Sonra, Hayât Bin Kays Hazretlerinin; "ey Tövbe Edenlerin Sevgilisi! Ey Âriflerin Neşe, Sevinç Kaynağı! Ey Âbidlerin Gözbebeği! Ey Yalnızların Dostu! Ey Sığınanların Sığınağı Ve Ey Ümidini Kesenlerin Dayanağı! Ey Sıddîkların Kalblerinin Kendisine Meylettiği Ve Sevgililerinin Kalblerinin Kendisiyle Dost Olduğu Ve Korkanların Himmetinin Kendisine Bağlandığı Yüce Rabbim!" Diye Münâcâtta Bulunup, Yalvardığını İşitti. Sonra Ağladı. O Sırada Etrâfı Aydınlatan Nurlar Gördü. Onlar Sebebiyle, Ayın On Dördündeki Parlaklık Gibi Her Taraf Aydınlanmıştı. Sonra Hayât Bin Kays Mescidden: "sevenin, Sevgiliye Gitmesi, Büyük Bir İştir. Çünkü, Kalbte Korkulardan Meydana Gelen Dehşetli Üzüntü Vardır. Ey Sevgili! Ben ıssız Çölleri Yürüyerek Katediyorum. Karşılaştığım Bütün Ovalar Ve Dağlar, Beni Hep Sana Gönderiyor" Mânâsındaki Beyitleri Söyleyerek Çıkıp Gitti. Orada Bulunanlar, Sâlih Bin Gânim'e: "bu Zâta Tâbi Ol!" Dediklerinde, Peşine Takıldı. Yer Ve Gök, Denizler Ve Dağlar, Sahrâlar, Onun Ayağı Altında Dürülüyordu. O, Her Adımını Atışında, "yâ Rabbî! Hayât'a Hayat Ver!" Diyordu. Az Zaman Sonra, Bir Anda Yeryüzü Katlanıp, Hemen Harrân'a Geldiler. Oradakiler Henüz Sabah Namazını Kılıyorlardı."

ebû Abdullah El-kureşî Diyor Ki: "vefâtlarından Sonra Kabirde, Hayatlarındaki Gibi Kerâmetleri Ve Tasarrufları Devam Eden Dört Evliyâ Gördüm. Bunlar: Ma'rûf-i Kerhî, Seyyid Abdülkâdir-i Geylânî, Ukayl-i Münbecî Ve Hayât Bin Kays El-harrânî Hazretleridir."

hikmetlerle Dolu, Kalblere Tesir Eden Sözlerinden Bâzıları Şunlardır:

"kalbinde, Allah Korkusu Bulundurmak Ve Sıddîklerin Hâlleri İle Hâllenmek İsteyen Kimse, Her İşinde Sünnet-i Seniyyeye Yapışmalı, Onu Mutlaka Yerine Getirmeli Ve Helâl Lokma Yemelidir. İnsanın Meleklik Sıfatından Mahrûm Olması; Haram Yemesi Ve Allahü Teâlânın Yarattıklarına Eziyet Etmesi Sebebiyledir."

"kalb Yumuşaklığını, Allah Adamı Olan Evliyânın Sohbetlerine Devâm Etmekte Aramalıdır. Kalb Nûrunu Da, Sohbete Olan Gayreti Devâm Ettirmede Aramalıdır."

"sâdık Talebenin Alâmeti Şudur: Bir Ân Bile, Rabbini Zikretmekten, O'nu Hatırlamaktan Ayrılmamalı Ve O'nun Hakkını Gözeterek, Farz Ve Sünnetlere Devâm Etmeli, Dünyânın Geçici Zevklerinin Sevgisini Kalbe Sokmayıp Atmalı Ve Kalbinde Dâimâ Cenâb-ı Hakk'ın Sevgisini Bulundurmalıdır"

"haramlardan Sakın Ve Dünyâya Düşkün Olma. Zühde, İbâdet Etmek Niyetiyle Sarılmalı, Yoksa Kendisinin Zühd Sâhibi Olduğunu Gösterip, Dünyâlıklara Kavuşmak İçin Onu Vesîle Etmemelidir."

"muhabbet, Yâni Allahü Teâlâyı Sevmek, Mârifetin (yâni O'nu Tanımanın) Ve Hakk'a Giden Yolun En Büyük Nişânıdır. Bâkî, Sonsuz Var Olan Sevgiliye, Muhabbet İle Kavuşulur."

 

kaynaklar

1) Tabakât-ül-kübrâ; C.1, S.153

2) Kalâid-ül-cevâhir; S.115

3) Câmiu Kerâmât-il-evliyâ; C.1, S.410

4) Şezerât-üz-zeheb; C.4, S.269

5) Tabakât-ül-evliyâ; S.430

6) Nefehât-ül-üns; S.612

7) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; C.6, S.225

Yorumlar
Kod: WTLZT