Hazret-i Muinüddin, bu sesi duyduğunda,
Bambaşka bir hallere, giriverdi o anda.
Ağlayıp, gözlerinden gözyaşları dökerek,
İlerledi Ravda'ya, salevat getirerek.
Ravda'nın kapısında, edep ile beklerken,
(İçeriye gel!) diye, bir ses duydu türbeden.
Girdi mahcup bir halde, duyunca bu nidayı.
Görmekle şereflendi, Resul-i kibriyayı.
Peygamber Efendimiz, buyurdu ki o anda:
(Git ve benim dinime, hizmet et Hindistan’da.
Orada, evladımdan Hüseyin adlı bir zat,
Küffarla savaşırken, şehid düştü şu saat.
Nerdeyse bu memleket geçecek kâfirlere.
Durma, hemen bu günden, hareket et o yere.
Sen oraya varınca, mağlup olur o küffar.
İslamın nuru ile, aydınlanır o diyar.)
Sonra da bir nar verip, buyurdu ki: (Al bunu.
Buna bakıp, anlarsın Hindistan’ın yolunu.)
O Resul’ün elinden aldığında o narı,
Gördü onun üstünde, nehirleri, dağları.
Bir fatiha okuyup, Peygamberin ruhuna,
Çıktı kırk kişi ile, Hindistan'ın yoluna.
Dağları, tepeleri süratlice aştılar.
Nihayet selametle, Ecmir’e ulaştılar.
Daha sonra orada, satın alıp bir inek,
Keserek, yaparlardı etinden her gün yemek.
İneğe taptığından o yerdeki ahali,
Toplandılar meydana öğrenince bu hali.
Taş ile sopaları alarak ellerine,
Saldırdılar hep birden, onların üzerine.
Muinüddin-i Çeşti, yerden toprak alarak,
Saçtı o kâfirlere, dualar okuyarak.
O topraktan, onlara isabet ettiğinde,
Her biri taş kesilip, kala kaldı yerinde.
Bir santim yürümeye, olmadı mecalleri.
Asla gidemediler, ne ileri, ne geri.
Aciz kalıp döndüler, mecburen yerlerine.
Arz ettiler bu hali, meşhur cinnilerine.
Onu, kendilerine, yeni başkan seçtiler.
Müminlere bir daha saldırıya geçtiler.
Lakin o cin görünce, bir an onun nur’unu,
Yaprak gibi titreme kapladı vücudunu.
Sonra gelip hürmetle, kapandı ayağına.
Ve onun huzurunda, derhal geldi imana.
Diğerleri dönerek, hükümdara geldiler.
Gördükleri bu hali, ona haber verdiler.
O müşrik hükümdar da, kaldı hayret içinde.
Çok meşhur biri vardı, sihirbazlık işinde.
İsmi Ecipal olup, bu idi yalnız işi.
Öyle meşhur idi ki, dünyada yoktu eşi.
Hükümdarın ümidi, bunda idi nihayet.
O dahi, kendisine güvenirdi begayet.