Hatim dedi: (Ey hocam, faydamın ikincisi,
Nefsinin peşi sıra koşar gördüm herkesi.
Onun isteklerini, helal-haram demeden,
Yapıyorlar, Allah'tan hiç de haya etmeden.
Halbuki Hak teâlâ, Kur'anda ara ara,
Bu nefse uymamayı emrediyor kullara.
Hatta buyuruyor ki: (Nefsine düşmanlık et.
Zira nefs-i emmaren düşmandır bana elbet.)
Kim Rabbinden korkarak, uymaz ise nefsine,
Kavuşur Cennetteki nimetlerin hepsine.
Nefsimi düşman bilip, çalıştım uymamaya.
Dikkat ettim an be an, ona aldanmamaya.
Ona, böyle şiddetle edince muhalefet,
O da, isteklerinden vaz geçti en nihayet.
Rabbine ibadetten kaçarken daha önce,
Şimdi yapmak istiyor ihlasla gündüz gece.)
Şakik dedi: (Ey Hatim, tebrik ederim seni.
Söyle de dinleyeyim üçüncü faideni.)
Dedi ki: (Nazar ettim, insanların haline.
Düşkün gördüm onları, dünya mal-ü mülküne.
Türlü sıkıntılara girerek gece ve gün,
Dünyalık toplamaya uğraşırlar büsbütün.
Halbuki Hak teâlâ, dünyaya, zerre kadar,
Değer, kıymet vermiyor, öyleyse neye yarar?
Hem dahi Hak teâlâ buyurdu ki Kur'anda:
(Her ne topladıysanız, mal namına dünyada,
Sıkı sarılsanız da onlara her ne kadar,
Ölünce, elinizden çıkacak hep o mallar.
Ve lakin Allah için sarf ettiyseniz ancak,
İşte o mallarınız, sizden ayrılmayacak.)
Bu âyeti düşünüp, ne kadar varsa malım,
Hepsini, Allah için din yoluna harcadım.
Böylece, elimdeki o malları, tamamen,
Verip, yoldaş eyledim kendime ebediyen.
Dünya için, para pul etmedim asla talep.
Allah için kazanıp, o yolda harcadım hep.)
Şakik dedi: (Ne güzel söylüyorsun ey Hatim!
Dördüncü faideni söyle de öğreneyim.)
Dedi ki: (İnceledim insanların halini.
Gördüm ki, çekemiyor bir kimse diğerini.
Yani birbirlerine bakıp haset ederler.
Gayrinin mallarına, ilmine göz dikerler.
Halbuki Hak teâlâ buyurdu ki âyette:
(Biz onların rızkını, taksim ettik elbette.)
Düşündüm ki: Allah'ın kuluyum ben de madem,
Benim dahi rızkımı, verir Rezzak-ı âlem.
Razı oldum Rabbimin ezeli taksimine.
Göz dikmedim kimsenin emvaline, ilmine.)
Şakik dedi: (Ey Hatim, ne güzel söylüyorsun.
Söyle beşinciyi de, benim de bilgim olsun.)