Ahirete inanmak, Allah’a iman gibi,
Müslüman olmak için mühim şarttır tabii.
Her kim ki, ahirete iman eylememiştir,
Allahü teâlâyı inkâr etmiş gibidir.
Kabir azabı ile, vardır kabir sıkması.
Buna da, her müminin lazımdır inanması.
Çünkü Resulullahın meşhur hadisleriyle,
Haber verilmiştir ki, vuku bulur ayniyle.
Kabirde, Münker-Nekir adında iki melek,
Çok korkunç suretlerde, her mevtaya gelerek,
Belli bazı şeyleri sual edeceklerdir.
Kabir suallerine cevap vermek bir derttir.
Kıyamet günü vardır, o gün elbet olacak.
Gökler parçalanarak, yıldızlar dağılacak.
Bu yer yüzü ve dağlar, toz olup savrulurlar.
Parça parça olur ve sonra da yok olurlar.
Bu, Kur’an-ı kerimde haber verilmektedir.
Bunlara inanmayan, küfre kaymış demektir.
Kıyamette, her mahluk yok olup, sonra tekrar,
Hepsi yaratılarak, mezardan kalkacaklar.
Her mahlukun çürümüş et ve kemiklerine,
Hak teâlâ can verip, diriltecektir yine.
O gün, Mizan denilen kurulur bir terazi,
Tartılır iyi, kötü amellerin cümlesi.
Amel defterleri de, uçarak o gün yine,
Sağ veya sol taraftan gelir sahiplerine.
İyiler, sağdan alır, kötüler sol yanından.
Mazallah kâfirlere, gelir arkalarından.
Sonra, Sırat kurulur Cehennem üzerine.
Ve herkes, bu köprüden geçerler o gün yine.
İyiler kolay geçip, Cennetlere girerler.
Kötüler geçemeyip, Cehenneme düşerler.
Bu bildirilen şeyler, olacaktır muhakkak.
Öyleyse tereddütsüz lazım gelir inanmak.
Hayale kapılarak, şüphe etmemelidir.
Yoksa, inanmamanın cezası pek elimdir.
Allahü teâlânın yine iznine göre,
Şefaat edecektir iyiler, kötülere.
Zira Peygamberimiz şöyle buyurmaktadır:
(Şefaatim, günahı büyük olanlaradır.)
Hesaplar görülünce, inanmayan kâfirler,
Hiç çıkmamak üzere, Cehenneme girerler.
Müminler ise o gün, (iman)ın hürmetine,
Kavuşur ebediyen Cennet nimetlerine.
Günahı, sevabından çok olan müslümanlar,
Cehennem azabına düşse de her ne kadar,
Bir müddet azap görüp, sonra çıkacaklardır.
Yine Cennete girip, sonsuz kalacaklardır.