Evliyalar, Alfabetik Evliyalar Listesi
Kâdı Muhammed Zâhid
  30 Mart 2018 Cuma , 23:40
Evliyalar, Alfabetik Evliyalar Listesi; Özbekistan evliyaları, Semerkant evliyaları, Kâdı Muhammed Zâhid

türkistan'da Yetişen Büyük Velîlerden. İnsanlara İslâmiyetin Emir Ve Yasaklarını Anlatarak Saâdete Kavuşmaları İçin Çalışan Ve Silsile-i Aliyye Adı Verilen Büyük Âlim Ve Velîlerin On Dokuzuncusudur. İsmi, Muhammed Bin Burhâneddîn'dir. Annesi Silsile-i Aliyye Büyüklerinden Yâkûb-i Çerhî Hazretlerinin Kızıdır. Zâhid Ve Kâdı Lakaplarıyla Ve Semerkandî Nisbesiyle Bilinir. Semerkantlı Olup, Doğum Târihi Bilinmemektedir. 1530 (h.936) Senesinde Semerkand'a Bağlı Hisar'ın Vahş Köyünde Vefât Etti. Kabri Oradadır.

asîl Ve İlim Ehli Bir Âileye Mensûb Olan Muhammed Zâhid, Küçük Yaştan Îtibâren İlim Öğrendi.temel Dînî Bilgileri Öğrendikten Sonra Tasavvufa Yöneldi. Nefsini ıslah Edebilmek İçin Çok Gayretler Sarf Etti. Nefsin İstediklerini Yapmamak, İstemediklerini Yapmak Sûretiyle Allahü Teâlânın Rızâsına Kavuşmaya Çalıştı. 1478 Veya 1480 Senesinde Büyük Velî Ubeydullah-ı Ahrâr Hazretlerine Talebe Oldu.

muhammed Zâhid, Ubeydullah-ı Ahrâr Hazretlerinin Hizmetine Girdi. On İki Sene Müddetle Onun Kalplere Şifâ Olan Sohbetlerinde Bulunup, Velîlik Derecelerinde Yükseldi.hocası Yâkûb-i Çerhî Hazretlerinin Torunu Olan Muhammed Zâhid'e Daha Çok Îtinâ Ve İltifât Gösteren Ubeydullah-ı Ahrâr Hazretleri Onu Tam Olarak Yetiştirdi. İnsanlara İslâmiyetin Emir Ve Yasaklarını Anlatmak Husûsunda Hilâfet Verdi. İlimdeki Yüksek Derecesi Sebebiyle Kâdı, Dünyâdan Yüz Çevirmesi Sebebiyle Zâhid Lakaplarıyla Anılan Muhammed Zâhid Hazretleri, Asrindaki Âlimlerin En Büyüklerinden Ve Evliyânin Yükseklerindendi. Tasavvuf İlminde Ve Hallerinde Mütehassis Ve İlâhî Sirlarin Gizliliklerine Vâkifti. Hocasinin Gönüllere Şifâ Olan Sohbetlerini Dinleyip Yazdi.hocasindan Dinlediklerini mesmûât-i Mevlânâ Kâdi Muhammed Zâhid adli Eserinde Topladi. Farsça Yazdi?i Bu Eser, 155 Varak Olup, İstanbul Süleymâniye Kütüphânesinde Vardir. Evliyâ Zâtlarin Hayatlarini, Sözlerini, Güzel Hal Ve Kerâmetlerini De silsiletü'l-ârifîn adli Eserinde Topladı.

ubeydullah-ı Ahrâr Hazretleri Kendisinden Sonra Vazîfesini Yerine Getirmekle Kâdı Muhammed Zâhid Hazretlerini Vazîfelendirdi. Vefâtına Yakın Talebelerini Ve Akrabâsını Yanlarına Çağırıp; "bizim Topluluğumuzdan Her Fert Fakirlik Veya Zenginlikten Birini Seçer." Kâdı Muhammed Zâhid'e Dönüp; "sen Hangisini Seçerdin Söyle?" Buyurdu. Kâdı Muhammed Zâhid Hazretleri; "benim Seçeceğim, Sizin Münâsip Göreceğinizdir." Dedi. Ubeydullah-ı Ahrâr Hazretleri Hesaplarını Tutan Vazîfeliye Emredip; "mevlânâ Muhammed'e Dört Bin Altın Verin. O Fakirliği Seçmiştir. Bu Parayı Yanındaki Fakirlerin Ve Dervişlerin İhtiyaçları İçin Kullansın." Buyurdu.

kâdı Muhammed Zâhid Hocası Ubeydullah-ı Ahrâr Hazretlerinin Vefâtından Sonra Taşkent'e Giderek İnsanlara Hak Yolu Anlattı. Taşkent, Özbek Muhammed Şeybek Han Tarafından Alınıncaya Kadar Burada Kaldı. 1503 Senesinde Buhârâ'ya Gitti. Muhammed Şeybek Hanın Kardeşi Mahmûd Sultandan Îtibar Gördü. Ona Hocalık Yaptı. 1510 Senesinde Özbek Kuvvetlerinin Eshâb-ı Kirâm Düşmanı Safevî Hükümdârı Şah İsmâil Tarafından Merv'den Çıkarılması Üzerine Buhârâ'dan Ayrılarak Andican Ve Aksi'ye Gitti. Fergana'ya Giderek Haydar Mirzâ Devle'yi Sık Sık Ziyâret Etti. Genç Yaşta Olan Haydar Mirzâ, Kâdı Muhammed Zâhid Hazretlerine Talebe Olup Ondan İstifâde Etti. Gittiği Yerlerde İslâmiyetin Emir Ve Yasaklarını Anlatıp Pekçok Talebe Yetiştirdi.

sohbetlerinde Hocası Ubeydullah-ı Ahrâr Hazretlerinin Buyurduklarını Nakleder Ve Velîlerin Hayatlarını Anlatırdı. Bir Sohbeti Sırasında Buyurdu Ki:

dervişlik, Yalnız Bir Yere Çekilip Oturmak, Gökte Uçmak, Dağda Ve Mağarada Bulunmak Değildir. Dervişlik; Gönlü, Mâsivâdan, Yâni Allahü Teâlâdan Başka Herşeyden Çevirmektir.

dünyâya Düşkün Olmayanlarla, Âhiret Adamlarıyla Oturmak, Berâber Bulunmak, Çok Tesirli Ve Faydalıdır. Önce Tesiri Anlaşılmasa Bile, Doğan Bir Çocuğun Her Gün Yavaş Yavaş Büyüdüğü Gibi, İnsan Yavaş Yavaş Dünyâya Düşkün Olmaktan Kurtulur.

ibn-i Abbâs Radıyallahü Anhümâ; "hâlbuki Sen (ey Resûlüm) onlarin İçindeyken Allah Onlara Azab Verecek De?ildi. İstigfâr Ettikleri Hâlde De Allah Onlara Azâb Edecek De?il." (enfal Sûresi: 33) Meâlindeki Âyet-i Kerîmeyi Tefsîr Ederken Şöyle Buyurmuştur: "islâmiyetin Mevcûd Olmasi, Resûlullah'in Mevcûd Olmasi Mesâbesindedir. Nasil Ki Resûlullah Hayattayken Azap Kaldirilmiş, İnsanlara Azap Gelmemişse, İslâmiyetin Bir Yerde Mevcûd Olmasi Ve İslâmiyete Uymak Sebebiyle De Azap Kalkar. İstigfâr Etmek Sebebiyle De Azap İnmez. İstigfâr, Azâbın Gelmesine Mâni Olur. Bir Yandan Allahü Teâlânın Emirlerine Uymayıp, Bir Yandan Da, "estagfirullah, Estagfirullah" Demek, İstigfâr Değildir. İstigfârın Mânâsı; Allahü Teâlânın Emirlerine Uymak, Yasak Ettiği Şeylerden Sakınmaktır. Allahü Teâlânın Rahmetine Ve Magfiretine Yol Açacak Sebeplere Yapışmak Lâzımdır. Zulüm Ve İsyân Gibi İşleri Yapmaktan Sakınmalıdır."

velîlerin Hallerini Ve Üstünlüklerini Anlatırken Buyurdu Ki:

zünnûn-i Mısrî Hazretleri Şöyle Buyurmuştur: "tasavvuf Yolunda, Cenâb-ı Hakk'ın Dostlarından, Sevgili Kullarından Bâzıları O Hâle Gelmiştir Ki, Eğer Bir Büyük Zât Onlara Allahü Teâlânın Muhabbetinden, Azamet Ve Celâli İle İlgili Sözler Söylerse, Muhabbetleri Sebebiyle Can Verecek Hâle Gelirler."

ömrünü İslâm Dîninin Emir Ve Yasaklarını Öğrenmek, Öğretmek Ve İnsanların Dünyâ Ve Âhirette Saâdete Kavuşmaları İçin Sarfeden Kâdı Muhammed Zâhid Hazretleri Birçok Talebe Yetiştirdi. Silsile-i Aliyye Büyüklerindenderviş Muhammed Hazretleri Onun Yetiştirdiği Âlim Ve Velîlerdendir. 1530 (h.936) Senesinde Vefât Eden Kâdı Muhammed Zâhid Hazretleri Semerkand'a Bağlı Hisar'ın Vahş Köyünde Defnedildi. Kabri Sevenleri Tarafından Ziyâret Edilmektedir. Kâdı Muhammed Zâhid Hazretlerinin Kız Kardeşinin Oğlu Olan Mevlânâ Derviş Muhammed Hazretleri Onun Vazîfesini Yürüttü Ve Yolunu Devâm Ettirdi.

 

kerâmet Ve Menkîbeleri

kalbdeki Muhabbet

ubeydullah-ı Ahrâr Hazretlerine Talebe Olması Şöyle Oldu: Memleketi Olan Semerkand'da Kalıp İlim Tahsîl Ettikten Sonra Daha Fazla İlim Öğrenmek İçin Şeyh Nîmetullah Adında Bir İlim Talebesiyle Semerkand'dan Hirat'a Gitmek Üzere Yola Çıktı. Şadman Köyüne Vardıkları Zaman Havanın Sıcak Olması Sebebiyle Orada Bir Müddet Kaldılar. Onlar Buradayken, Köye Ubeydullah-ı Ahrâr Hazretleri Teşrif Ettiler. Bir İkindi Vakti Ubeydullah-ı Ahrâr Hazretlerinin Ziyâretine Gittiler. Ubeydullah-ı Ahrâr Hazretleri Ona; "sen Nerelisin?" Diye Sorunca, Muhammed Zâhid; "semerkandlıyım." Dedi. Daha Sonra Ubeydullah-ı Ahrâr Hazretleri Sohbete Başladı. Çok Güzel Konuşuyordu. Konuşması Sırasında Muhammed Zâhid'in Kalbinden Ve Hâtırından Geçenleri Bir Bir Saydı. Hirat'a Gitmek Üzere Yola Çıkışının Sebebini Söyledi. Bunun Üzerine Muhammed Zâhid'in Kalbine Ubeydullah-ı Ahrâr Hazretlerine Karşı Sevgi Ve Bağlılık Hisleri Kuvvetlendi. Kalbi Ona Tutuldu. Ubeydullah-ı Ahrâr Hazretleri Ona; "eğer Maksadın İlim Öğrenmekse O İş Burada Daha Kolaydır." Buyurdu. Fakat Muhammed Zâhid'in Hirat'a Gitme Arzusu Devâm Ediyordu. Ubeydullah-ı Ahrâr Hazretleri Onun Kalbinden Geçen Bu Düşünceyi De Keşf Edip Yanına Doğru Yaklaştı Ve; "hirat'a Gitmekten Maksadınız Nedir? Söyle Bana İlim Mi Öğrenmek, Yoksa Tasavvufta Mı Yetişmek İstiyorsunuz?" Buyurdu. Muhammed Zâhid,ubeydullah-ı Ahrâr Hazretlerinin Heybetinden Dehşete Kapıldı Ve Sustu. Yanındaki Yol Arkadaşı; "onun Asıl Maksadı Hirat'a Gidip Tasavvuf Yoluna Girmektir. İlim Öğrenmeye Gidiyorum Demesi Bu Maksadını Gizlemek İçindir." Diye Cevap Verdi. Ubeydullah-ı Ahrâr Hazretleri Tebessüm Etti Ve; "eğer Böyle İse Çok İyi Ve Güzeldir." Buyurdu. Sonra Alıp Bahçesine Götürdü. İnsanların Gözünden Kayboluncaya Kadar Birlikte Yürüdüler. Sonra Durup Muhammed Zâhid'in Elini Tuttu. Elini Tutar Tutmaz Kendinde Büyük Değişiklik Hisseden Muhammed Zâhid Bayıldı. Ayıldığı Zaman Ubeydullah-ı Ahrâr Hazretleri; "herhalde Sen Benim Yazımı Okuyabilirsin." Buyurdu. Cebinden Bir Kâğıt Çıkarıp Okuduktan Sonra Katladı Ve Muhammed Zâhid'e Verdi. Bu Kâğıtta Şöyle Yazılıydı: "bunu İyi Muhâfaza Et. Bunda İbâdetin Hakîkati, İtâat, Huşû Ve Allahü Teâlânın Azameti Karşısında İnsanın Âcizliği Yazılıdır. Bu Saâdet Allahü Teâlânın Muhabbetiyle Ve Onun Resûlü Seyyidü'l-evvelîn Vel-âhirîne Tâbi Olmakla Ele Geçer. Bunun İçin Din İlimlerine Vâris Olan Âlimlerin Sohbetlerinde Bulun. Onlardan Faydalı İlim Öğren. Tâ Ki Resûlullah Efendimize Tâbi Olmak Sûretiyle Mârifet-i İlâhiyyeye Kavuşasın. Kötü Din Adamlarından Uzak Dur. Çünkü Onlar Dîni Dünyâ Malı Toplamak Ve Makâma, Mevkiye Kavuşmak İçin Âlet Ederler. Helâl Haram Ayırmadan Bulduğunu Yiyen Ve Dîne Uygun Olmayan İşler Yapan Câhil Ve Sapık Tarîkatçılardan Uzak Dur. Yine Ehl-i Sünnet Îtikâdına Uymayan Sapık Kimselerden De Uzak Ol." Mektubu Verdikten Sonra Fâtiha-i Şerîfe Okudu. Muhammed Zâhid'e Hirat'a Gitmek Üzere İzin Verdi.mevlânâ Sa'düddîn Kaşgârî'ye Vermesi İçin Bir De Mektup Verdi. Mektuptamuhammed Zâhid'e Yardımcı Olunması Ve Korunması Yazılıydı. Bu Hareketleri Gören Muhammedzâhid'in Kalbini Ubeydullah-ı Ahrâr Hazretlerine Karşı Muhabbet Ve Bağlılık Kapladı. Fakat Bir Türlü Hirat'a Gitme Azminden De Vaz Geçemedi. Mektubu Alıp Yola Çıktı. Yolda İlerledikçe Bindiği Hayvan Yavaşladı. Bu Sebeplemuhammed Zâhid Yol Almaktan Âciz Kaldı. Buhârâ'ya 36 Km Kadar Mesâfe Kaldığı Sırada Muhammed Zâhid Şiddetli Bir Göz Ağrısına Tutuldu. Günlerce Orada Kaldı. İyileşince Yola Çıktı. Bu Sefer De Humma Hastalığına Tutuldu. O Zaman Eğer Yola Devâm Ederse Helâk Olacağını Anladı. Gitmekten Vaz Geçti. Ubeydullah-ı Ahrâr Hazretlerinin Huzûruna Dönüp Sohbet Ve Hizmetinde Bulunmaya Karar Verdi. Geri Döndü.taşkent'e Vardığı Zaman Kitapları İle Binek Hayvanını Bir Arkadaşına Emânet Bıraktı. Bu Sırada Taşkent'te Bulunan Bir Şeyhin Talebelerinden Biriyle Karşılaştı. Ona; "gel Berâberce Senin Hocanı Ziyârete Gidelim." Dedi. O Kimse Muhammed Zâhid'e; "binek Hayvanın Ve Kitapların Nerede?" Diye Sorunca; "bir Arkadaşıma Emânet Bıraktım." Dedi. O Kimse; "git Onları Getir. Benim Eve Bırak Sonra Berâberce Ziyârete Gideriz." Dedi. Muhammed Zâhid Hayvanını Ve Kitaplarını Almak İçin Giderken Birisi Ona Gelip; "hayvanın Ve Eşyâların Kayboldu." Dedi. Muhammed Zâhid Hayret Edip Düşünceli Olarak Giderken; "herhalde Ziyâretine Gitmediğim İçin Ubeydullah-ı Ahrâr Hazretleri Bana Kırıldı. Bu Sebeple Bineğim Ve Eşyâlarım Kayboldu." Diye Kalbinden Geçirdi. Bineğini Ve Eşyâlarını Aramaktan Vaz Geçip Her Şeyden Önce Ubeydullah-ı Ahrâr Hazretlerini Ziyâret Etmeye Karar Verdi. Tam Bu Sırada Birisi Gelip; "binek Hayvanın Ve Eşyâların Bulundu." Dedi. Binek Hayvanını Ve Eşyâlarını Emânet Bıraktığı Kimse Gelip; "ey Muhammed! Senin Binek Hayvanını Emânet Aldığımda Onu Bir Yere Bağladım. Biraz Sonra Gözden Kayboldu. Aramaya Başladım Fakat Bulamadım. Üzgün Üzgün Geri Dönüyordum, Bir De Ne Göreyim, Hayvan Sokak Ortasında İnsanlar Arasında Üzerindeki Eşyâ İle Beraber Duruyor. Hayret Ettim. O Kadar Kalabalık Arasında Ona Kimse Dokunmamıştı." Muhammed Zâhid Binek Hayvanını Ve Eşyalarını Alıp Semerkant'a Ubeydullah-ıahrâr Hazretlerinin Huzûruna Gitti. Huzûra Varınca, Muhammed Zâhid'e Bakıp Tebessüm Etti Ve; "hoş Geldin." Buyurdu.

 

kaynaklar

1) Umdetü'l-makâmât; S.82

2) Hadîkatü'l-evliyâ; S.86

3) Reşehât Zeyli; S.5

4) Tam İlmihâl Seâdet-i Ebediyye; (49. Baskı) S.1121

5) Hadâikü'l-verdiyye; S.174

6) Mesmûât, Süleymâniye Kütüphânesi,esad Efendi Bölümü, No: 1715

7) Silsiletü'l-ârifîn, Süleymâniye Kütüphânesi,hacı Mahmûd Bölümü, No: 2830

8) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; C.14, S.147

9) Rehber Ansiklopedisi; C.12, S.300

10) Persian Literatüre; C.2, S.966

Yorumlar
Kod: B8ZE7