Huzeyfe-i Yemani diyor ki: Ben o gece,
Düşmanların yanına sokulmuştum gizlice.
Zira Peygamberimiz göndermişti ki beni,
Öğrenip bildireyim, küffarın hallerini.
Öyle sert bir fırtına esiyordu ki o an,
Çadırları sökülüp, devrilirdi rüzgardan.
Yaktıkları ateşler, anında sönüyordu.
Ve savrulan kumlardan, göz gözü görmüyordu.
Bir ara, Ebu Süfyan dedi: (Ey Kureyşliler!
Bu yerden gitmeliyiz artık birer ikişer.
Şu esen fırtınayı görüyorsunuz zira.
Hayvanlarımız bile, başladı kırılmaya.
İşte ben gidiyorum!) diyerek, sonra hemen,
Devesiyle, süratle uzaklaştı o yerden.
Müşrik ordusu dahi, toparlanıp nihayet,
Mekke yönüne doğru, eylediler hareket.
Huzeyfe-i Yemani diyor ki: Ben o zaman,
Geldim Resulullahın huzuruna oradan.
Vakta ki o Server’in yanına gittiğimde,
Baktım, namaz kılıyor o vakit bir kilimde.
Selam verip sordu ki: (Müşrikler ne haldedir?)
Dedim: (Kaçıp gittiler buradan hepsi bir bir.)
Allah’ın Sevgilisi, buna çok sevindiler.
Hatta sevinçlerinden bana gülümsediler.
Günlerdir uykusuzluk, açlık ve yorgunluktan,
Ayakta durmak için, takatim yoktu o an.
Resulullah, beni de alarak yanlarına,
Kilimin bir ucunu eliyle örttü bana.
Resulullah ile ben, tek bir kilimde artık.
Fecir sökene kadar, yatarak sabahladık.
Beni uyandırınca sabahleyin o Server,
Baktım ki, müşriklerden kalmamış hiçbir eser.
Müşrikler, ta Mekke’ye yaklaşıncaya kadar,
Hep esti peşlerinden rüzgar ve fırtınalar.
Ve yine o müşrikler, her an arkalarından,
Hep tekbir sedaları işittiler durmadan.
Velhasıl bu savaştan kaçınca Kureyş’liler,
Diğer kabileler de kaçıp firar ettiler.
Ağır bir mağlubiyet olmuştu bu onlara.
Ve zafer nasib oldu yine müslümanlara.
Tekbir sedalarıyla o şanlı sahabiler,
Medine’ye dönünce, müminler sevindiler.
İnsanlar, sokaklara dökülmüşler o günü,
Tebrik ediyorlardı Allah’ın Resulü'nü.
O Server de, onlara tebessüm buyurarak,
Karşılık veriyordu her birine bakarak.
Buyurdu: (Ey Eshabım, üstünlük geçti size.
Kureyş, artık gelemez sizin üzerinize.)