Bir müslüman, gelerek bu zatın huzuruna,
Arz etti ki: (Gaibten bir şeyler göster bana.)
Ona, peki diyerek, buyurdu ki: (Ey kimse!
Kapat, aç gözlerini bir miktar öyle ise.)
O kimse, gözlerini kapayıp açtığında,
Melekler âlemini görür oldu anında.
İki omuzundaki kiramen katibini,
Gördü hem satır satır, kötü amellerini.
Tam üç gün müddet ile kaldıysa da bu halde,
Lakin dayanamayıp, sıkıldı fevkalade.
Gelip rica etti ki: (Efendim, zormuş bu hal.
Lütfen eski halime döndürün beni derhal.)
Buyurdu ki: (Öyleyse kapat aç gözlerini.)
(Peki) deyip yapınca, aldı eski halini.
Sevenlerden biri de, anlatır ki şöylece:
Dağ başında bir yerde, konakladım bir gece.
Biraz sonra yanıma, geldi vahşi hayvanlar.
Oturup, bana asla vermediler bir zarar.
Buna çok hayret edip, düşündüm ki o anda,
Adiyy bin Müsafir mi yoksa var yakınlarda?
Çünkü bu hal, o zata mahsus bir keramettir.
O veli, yakında bir yerde olsa gerektir.
Hakikaten o zatın sesini duydum o dem.
Meğer yakında imiş, doğru çıktı düşüncem.
Mübarek ayağını bir kere vurdu yere.
O yerden, (tatlı bir su) fışkırdı birden bire.
Bir daha vurduğunda toprağa ayağını,
Gördüm o an yetişen, bir de (nar ağacı)nı.
Buyurdu: (Bu nimetler, Allah’ın izni ile,
Senin için çıkmıştır, ye de Ona şükreyle.)
O derdi ki: (Uzak dur günahtan ey kardeşim!
Zira günahkârlara azap var, çok da elim.
Ve sen, başkalarının işlediği günaha,
Bakıp da, seninkini küçük görme sakın ha!
Zira o gün bir günah, çok küçük olsa dahi,
Çok çetin olacaktır senin için Vallahi.)
Bir gün de buyurdu ki: (Çok sakının gıybetten.
Zira bu, daha çirkin iştir zina etmekten.
Ve hatta falan âlim, filancadan üstündür.
Demek de gıybettir ki, zira duysa üzülür.)