Evliyalar, Alfabetik Evliyalar Listesi
Kemal Ümmî
  30 Mart 2018 Cuma , 23:31
Evliyalar, Alfabetik Evliyalar Listesi; Türkiye evliyaları, Niğde evliyaları, Kemal Ümmî

anadolu Velîlerinden, Şâir. İsmi İsmâil'dir. Kemâl Ümmî Lakabıyla Meşhur Olmuştur. On Beşinci Asrın Başlarında Niğde'de Doğdu. Doğum Ve Vefât Târihleri Bilinmemektedir. Kabri Niğde'de Yenice Mahallesindedir.

şeyh Muhammed Bahaeddîn-i Erzincânî'nin Halîfelerindendir. Şeyh Cemâl-i Halvetî'nin Akran Ve Dostlarindandir. Adina Yazilan Bir menâkibnâme'de; "sâfî Sultan'dan El Aldi Dirler." Şeklinde Bir İfâdeye Göre O Zâttan Da Feyz Aldi?i Anlaşilmaktadir. Anadolu'da Meşhur Ve Çok Sevilmesi Yüzünden Karaman, Manisa, Mudurnu Ve Niğde Mevlevîhânelerinde Makamları Vardır. Ömrünün Çoğunu Niğde'de Geçiren Kemâl Ümmî Hazretleri, Rivâyete Göre Bolu Civârında Da Bulunmuştur. Pekçok İnsanı İrşâd Etmiştir, Onlara Allahü Teâlânın Emirlerini Ve Yasaklarını Anlatıp, Saâdete Kavuşmalarına Vesîle Olmuştur.

kemâl Ümmî Bilhassa Şiirleriyle Tanınan Bir Tasavvuf Şâiridir. Şiirlerinde Muhtevâ Bakımından Yûnus Emre'ye Benzer. Daha Ziyâde Aruz Vezniyle Kasîde, Gazel Ve Mesnevî Gibi Klasik Nazım Şekillerinde Şiirleri Vardır. Tekke Şiirinde Kendinden Sonraki Şâirlere Örnek Olmuştur. Şiirlerini Aruz Vezniyle Yazmasına Rağmen Açık Ve Anlaşılır Bir Dili Vardır. Halkın Anlayacağı Şekilde Hitâb Etmiştir. Bilhassa Yazdığı Güzel İlâhîler Anadolu Sinirlarini Aşarak Kirim, Kazan, Taşkent Ve Özbek Türkleri Arasinda Yayilmiştir. Şiirlerinde Dünyânin Fânili?ini Allahü Teâlânin Sevgisini, Dünyâ Nîmetleri İle Güzel Ahlâk Ve İbâdeti Ve İbâdetlere Teşviki İşlemiştir. dîvân'inda İki Bin Üç Yüz Beyitten Fazla Şiiri Vardir. Münâcaat, Naat, Kasîde, Gazel, Mesnevî Ve İlâhîlerden Meydana Gelen Dîvâninin, İstanbul Ve Anadolu Kütüphânelerinde Pekçok Nüshasi Bulunmaktadir. Bu Dîvânindan Başka kirk Arma?an adlı Didaktik Muhtevâlı Bir Eseri Mevcuttur.

bir Menkıbesi Şöyledir: Kemâl Ümmî Hazretlerinin Sinan Adında Bir Oğlu Vardı.bu Oğlu İlim Tahsîli Yapmış, Zâhirî İlimlerde Çok Yükselmişti. Ancak Babasının Büyük Velî Olduğunu Bir Türlü Kabûl Etmiyordu. Tasavvufta Yükselmek, Kemâle Ermek İstiyordu Ve Kendine Rehberlik Edecek Yol Gösterici Bir Mürşid Arıyordu.kuvvetli Bir İlim Tahsîli Yapmış Olduğundan Hep Kitaplarla Meşgûl Olurdu. Nihâyet Bir Gün Babasına; "herkes Seni Sevip Sayıyor. Eğer Beni Önceden Yetiştirseydiniz, Size İtâat Ederdim. Fakat Zâhir İlimlerde Bilginiz Yok. Benimse Çok Müşkülüm Var." Dedi. Bunun Üzerine Babası; "oğlum Sen De Murâdına Erersin. Benim Sözümü Dinle, Bu Yolda Gayret Göster, Mekke'ye Git, Kâbe'yi Tavâf Et. Safâ Ve Merve Arasında Sa'y Edip, Makâm-ı İbrâhim'e Varınca, Allahü Teâlâya Yalvarıp Duâ Et. İki Rekat Namaz Kıl. Selâm Verip Duâ Ettikten Sonra Yanında İhtiyar Bir Zât Görürsün. O Zât Senin Gönlünün Derdine Çâre Olur. O Gönül Sırlarından Haberdârdır. Nice Sırları Ondan Öğrenirsin." Dedi.

babasından Böyle Bir İşâret Alınca, Kâbe'ye Gitmek Üzere Yola Çıktı. Mekke'ye Gitmek İçin Bir Gemiye Bindi. Hava Gâyet Sâkin Ve Gemi Yolcu İle Doluydu. Yolculukları Sırasında Hava Değişip Rüzgâr Esmeye Ve Deniz Dalgaları Coşmaya Başladı. Sonunda Gemi Battı. Yolculardan Kimi Boğuldu, Kimi Kurtuldu. Kemâl Ümmî Hazretlerinin Oğlusinân İse Boğulmak Üzere Olup Dalgalar Arasında Çırpınıyordu. Bu Sırada Babası Âniden Gözüküp Onu Boğulmaktan Kurtardı Ve Gözden Kayboldu. Boğulmaktan Kurtulduğu İçin Allahü Teâlâya Şükretti.

kurtulan Diğer Yolcularla Birlikte Karadan Yürüyerek Yola Devâm Ettiler. Ancak Hallerinin Ne Olacağını Bilmeden Yolculukları Sıkıntılı Geçiyordu. Bir Müddet Gittikten Sonra Çölde Eşkıyâ Yollarını Kesip Hepsini Esir Aldı. Sinan Bu Sefer De Tuzağa Düşmüş Bir Yabancı Kuş Gibi Esir Oldu. Allahü Teâlâya Tevekkül Edip Sabırla Beklemeye Başladı. Onu Bir Zindana Kapattılar. Geceleri Gözüne Uyku Girmiyordu. Çok Halsiz Ve Zayıf Düşmüş, Ağlamaktan Gözleri Kan Çanağına Dönmüştü. Ayrıca Çok Da İşkence Görüyordu. Bu ızdırap Ve Zindandan Kurtulmak İçin Hiçbir Çârenin Olmadığını Anladı. O Zaman Allahü Teâlâya Duâ Edip, Şöyle Dedi:

"yâ Rabbî! Bana Lutfeyle, Çok Günâhkârım. Senin Velî Kullarından Olan Babama Değer Vermez Ve İnanmazdım. İnadım Sebebiyle İçinde Bulunduğum Bu Sıkıntıya Düştüm. Babama Hiç Teslim Olmazdım. Onun Sözlerini Hiç Tutmazdım. Kimsenin Sözünü Beğenmez Ve Yüzünü Görmek İstemezdim. Babama Hiç Baş Eğmezdim. Yâ Rabbî! Benim Çektiğim Hep Bu Yaptıklarımdandır. Bana İhsân Eyle Kurtar Beni. Şimdi Kabahatimi Anladım." Diyerek Gece-gündüz Ağlardı.

günlerce Böyle Çâresiz Gam Ve Dert Çekip Kurtulacağı Günü Bekledi. Bir Gün Ellerini Ve Ayaklarını Da Bağladılar Ve; "şimdi Senin Gözlerine De Mil Çekip Seni Kör Edeceğiz, Artık Dünyâyı Görmez Olursun Ve Bir Yere Gidemeyip, Buralarda Kalırsın." Dediler. Bu Sözleri İşitince, Çâresizlik Ve Dehşet İçinde Çok Ağladı. Artık Tam Çâresizlik İçine Düşüp Gözlerini De Kaybetme Korkusu İçindeyken Birdenbire Babası Kemâl Ümmî Hazretleri Karşısına Çıkıverdi. Elini Uzatıp; "gözünü Yum Beri Gel. Allahü Teâlânın Kudretini Göresin. Hep Âh Edip İnlersin." Dedi. Sonra Onu Anlamadığı Bir Şekilde Tutup Kâbe'ye Bıraktı. Gözlerini Açtığında Kâbe'nin Yanında İdi. Bu Hallere Çok Şaşırıp, Günahlarına Ve Kabâhatlerine Pek Ziyâde Pişman Oldu. Tam Bir İhlâs İle Cânu Gönülden Kâbe'yi Tavâf Etti. Sonra Makâm-ı İbrâhim'e Geçip İki Rekat Namaz Kıldı.

bu Hâlini Kendisi Şöyle Anlatmıştır: Makâm-ı İbrâhim'de İki Rekat Namaz Kıldım. Selâm Verdikten Sonra; "yâ Rabbî Bu Yolda Nice Sıkıntılar Çektim. Şimdi Beni Murâdıma Erdir." Diye Duâ Edip Ellerimi Yüzüme Sürdüm. Bu Sırada Yanımda Oturan Yüzü Örtülü Bir İhtiyâr Gördüm. Elini Öptüm Ve; "efendim Şimdi Sizden Ricâm, Beni Murâdıma Kavuşturmak İçin Himmet Eylemenizdir. Derdime Bir Çâre İhsân Edin." Dedim. Bana; "evliyâya Karşı İnadı Terkeyle, Onlara Îtimât Göster. Görünüşlerine Bakma! Onların Bâtınlarına İç Alemlerine Bak. Neden Gördüğünü İlimden Habersiz Zannedersin. Zâhir İlimle Allahü Teâlâya Kavuşmayı Mı Murâd Edersin! Zâhir İlmi Olmayanı Hak'tan Uzak Mı Sanırsın? Gerçi İlim Kişiye Faydalıdır. Fakat Bu İlimle Amel Edilmeyince, Faydası Olmaz. Dünyaya Düşkün Olmayan, Haramlardan Sakınan Mevlasına Kavuşur. Eğer Bu Sözleri Anlayıp İdrak Ettiysen, Mürşidine Yol Göstericine Teslim Olman Gerekir." Buyurdu Ve Bir Hayli Nasîhat Etti.

sinan Efendi Bu Nasîhatları Dikkatle Dinleyip Çok Göz Yaşı Döktü. Kendisine Nasîhat Eden Zât Yüzündeki Örtüyü Kaldırıp Ona Yüzünü Gösterdi. Baktığında Onun Babası Olduğunu Gördü. "derdime Yine Babam Çâre Oldu." Diyerek Elini Öpüp Ayaklarına Kapandı. Artık Babasının Büyük Bir Velî Olduğunu Açıkça Görüp Anladı. Ona Teslim Oldu Ve Duâsını Aldı. Kâbe'deki Hizmetçiler Sinan'ın Yanına Yaklaşıp; "bu Zât Neden Sana Bu Kadar Yakın Alâka Gösterdi. Senin De Ona Karşı Muhabbetin Nedendir?" Dediler. "bu Zât Benim Babamdır." Deyince, Hizmetçiler; "bu Zât Elli Seneden Beri Beş Vakit Namazını Kâbe'de Kılar. Biz Onu Hep Burada Görürüz." Dediler. Kemâl Ümmî Hazretlerinin Oğlu Sinan, Daha Sonra Babasının Terbiyesinde Tasavvufta Yetişip Mârifet Sâhibi Fazîletli Bir Zât Oldu.

bir Defâsında Da Oğlu Sinan'a; "oğul Eğer İhlâsın Varsa, Gel Şu Ayağımın Üstüne Bas. Göresin Sen Dahi Vakit Nicedir, Demeyesin Bu Vakit Gecedir." Dedi. Oğlu Ayağına Basınca, Ayağını Oynattı. Oğlu Sinan'ın Gözünden Perde Kalkıp Arşı Seyretmeye Başladı. Melekleri Semâyı Doldurmuş Namaz Kılıyor Halde Gördü.babasının Bu Kerâmetini Görünce, Onun Büyük Bir Veli Olduğunu Anlayıp Ayaklarına Kapandı. Ondan Feyz Alıp Saâdete Kavuştu. 

kemal Ümmi Hazretlerinin Şiirlerinden Biri:

 

bakın İy Cân Ü Dil Gözün Açanlar

beka Mülki Fenâ İlden Seçenler

 

kanı Şol Dünyâya Mağrûr Olanlar

kanı Şol Menzile Konup Göçenler

 

kanı Şol İlleri Bizüm Diyenler

kanı Şol Yerleri Eküp Biçenler

 

kanı Şol Kal'alar Burçlar Yapanlar

kanı Anda Durup Yiyüp İçenler

 

kanı Şol Cem' Olup Tez Dagılanlar

kanı Şol Şem' Olup Yanup Tütenler

 

kanı Şol İşret İdüp Raks Uranlar

kanı Şol Başlara Saçu Saçanlar

 

kanı Şol Baş Oluban Kim Sananlar

kamu Halkın Hakkın Yiyüp İçenler

 

kemâl Ümmî Sen Ol Hak'dan Yana Kaç

kaçan Kurtulur Ölümden Kaçanlar

 

bu Tuzakda Tutulmaz Dane İçün

safâ Şevkiyle Uçmağa Kaçanlar

 

kerâmet Ve Menkîbeleri

benim Dilim Şeyh Kerîmüddîn'in Dilidir

yüksek Hocaları Tarafından İcâzet İle Şereflendirilip Memleketine Gönderildikten Sonra, Tâliblere İlim Ve Feyz Kaynağı Olarak Hizmet Eden Kerîmüddîn İnsanlara Çok Faydalı Olmaktaydı. Bir Zaman İmâm-ı Rabbânî Hazretlerinin Yolu, Kerîmüddîn'in Beldesine Düştü. Orada Kerîmüddîn'den Feyz Almakta, Sohbetinde Bulunmakta Olanlardan Bir Grup Kimse, Hazret-i İmâm'ın Huzûruna Gelerek Feyz Ve Bereketlerinden, Kıymetli Sohbetlerinden İstifâde Etmek İstediklerini Arz Ettiler. O Da Kerîmüddîn'i Çağırarak; "bunları Büyükler Yoluna Aldınız Mı? Almadınız Mı?" Diye Sordular. Kerîmüddîn; "efendim, Yüksek Hazretinizden Bana Ulaşanları Bunlara Ulaştırdım." Diye Arz Edince, İmâm-ı Rabbânî Hazretleri O Kimselere Dönerek; "benim Dilim, Şeyh Kerîmüddîn'in Dilidir. O Ne Söyledi İse Ben Söylemişim. Sohbetlerini Bu Dikkat Ve Uyanıklık İle Dinlerseniz Aynı İstifâdeye Kavuşursunuz." Buyurdu Ve Üzerlerinde Bulunan Gömleği Çıkararak Kerîmüddîn'e Verdi.

 

kaynaklar

1) Türk Klasikleri; C.3, S.39

2) Menâkıbnâme-i Kemâl Ümmî ; Ali Emirî (millet) Kütüphânesi, Manzûm; No: 1323

Yorumlar
Kod: 1YP5X