Seyyid Nur Bedevani, evliya-yı kiramdan.
Titizlikle kaçardı, her günah ve haramdan.
Kerametle doludur, baştan sona hayatı.
Başı derde düşenler, arıyordu bu zatı.
Bir gün, yaşlı bir kadın gelerek huzuruna,
Ağlayıp, bir derdini arzetti yine ona.
Dedi ki: (Bir gün cinler, kızımı kaçırdılar.
Düşünüp, en sonunda buraya geldim naçar.)
O, bunları dinleyip, tefekkür etti biraz.
Ve sonra buyurdu ki: (Rabbime ettim niyaz.
Allah’ın izni ile, kurtulacak o yine.
Sen müsterih olarak, avdet eyle evine.)
Çıkıp, eve gelince o yaşlı kadıncağız,
Gördü ki, hakikaten oturuyor evde kız.
Çok sevinip dedi ki: (Ey kızım, söyle hele.
Sen, nasıl o cinlerden kurtulup geldin eve?)
Dedi ki: (Onlar beni, o gün yakaladılar.
Günlerce at koşturup, bir sahraya vardılar.
Ellerimi bağlayıp, hapse attılar, fakat,
Biraz önce yanıma, geldi nur yüzlü bir zat.
Ellerimi çözerek, çıkardı dışarıya.
Bir de baktım, bir anda ben gelmişim buraya.)
Bir gün de, iki kişi huzuruna geldiler.
(Bizi, talebeliğe kabul edin) dediler.
Lakin itikatları bozuk idi bir hayli,
O zattan gizlemeye çalıştılar bu hali.
Onların kalplerini görüyordu o fakat.
Buyurdu ki: (Lazımdır önce doğru itikat.
Bu bozuk itikattan, evvela vazgeçin siz.
Bize tâbi olmayı, sonra talep ediniz.)
Onlar, bu kerameti görür görmez bu zattan,
Derhal rücu ettiler o bozuk itikattan.
Biri de, dükkan açtı evinin yakınında.
Sonra, içki satmaya başladı dükkanında.
Talebeden birkaçı, bir araya geldiler.
Adamın dükkanını, yıkıp harab ettiler.
O bunu işitince, daha da üzülerek,
Buyurdu ki: (Sizlere düşmezdi ceza vermek.
Zira bu, hükümetin vazifesidir şu an.
Niçin böyle yaptınız bana hiç danışmadan?)
Sonra, altın doldurup, bir kesenin içine,
Gönderdi onlar ile, o dükkan sahibine.
Buyurdu: (Bu altını, götürüp ona verin.
Ve bu işten ötürü, ondan özür dileyin.)
Onlar, o altınları gidip ona verdiler.
Ve çok özür dileyip, Helallık dilediler.
O da çok memnun olup, hakkını etti helal.
Ve gelip Seyyid Nur’a talebe oldu derhal.