Şiirler Menkîbeler - Şiirler Menkıbeler
Küfrün çeşitleri
  30 Mart 2018 Cuma , 21:58
Şiirler Menkîbeler - Şiirler Menkıbeler;Küfrün çeşitleri
Muhammed Hadimi (Rahmetullahi Aleyh) 
Büyük velî, fıkıh ve tasavvuf âlimi. İsmi, Muhammed bin Mustafa, künyesi Mevlânâ Ebû Saîd'dir. 1701 (H.1113) senesinde Konya'nın Hâdim kasabasında doğdu.
Mevlânâ Ebû Saîd Muhammed Hâdimî'nin dedeleri Buhârâlıdır. Dedelerinden Hüsâmeddîn Efendi, Buhârâ'nın tanınmış asîl âilelerinden olup, âlim ve velî bir zâttı. Anadolu'ya gelerek, Hâdim kasabasında yerleşti.
Muhammed Hâdimî hazretleri, 1762 (H.1176) senesinde Hâdim'de, son hastalığına yakalanmıştı. Çocuklarını, talebelerini ve dostlarını çağırıp herbiriyle helallaşıp, vedâlaştı. Çocuklarına ve talebelerine vasiyetini bildirdikten sonra; "Vefât ettiğimde, daha önce vasiyet edip anlaştığım kimse gelene kadar beni soyup gaslimi yapmayın." buyurdu. O gece sabaha karşı, talebelerinin Yâsîn-i şerîf kırâatları arasında mübârek rûhunu teslim eyledi. Kuşluk vakti sıralarında daha önce anlaştığı Trabzonlu Hacı Mehmed Efendi gelip, gasil, techîz ve tekfîn işlerini yaptı. Kabrini babası Mustafa Efendinin yanında kazdırdı ve oraya defni yapıldı. Âşıkları, uzak yakın yerlerden gelerek kabrini ziyâret etmektedir. 



Bir insan, ya bilmeden girer küfür içine,

Maruz kalır böylece Cehennem ateşine.

 

Veyahut bile bile bazısı küfre girer.

Yani inad ederek, islamı inkâr eder.

 

(Küfr-i inadi) denir bunun için bu küfr’e.

Buna sebep olarak, kibir gelir ilk kere.

 

Yahut mevki sahibi olmayı çok sevmektir.

Bir de ayıplanmaktan korkmak ve çekinmektir.

 

Fir'avn ve avenesi, gayet kibirliydiler.

Hatta kibir yüzünden, iman edemediler.

 

Musa aleyhisselam, gösterdi çok mucize.

Ama kibirlerinden, inanmadı hiç kimse.

 

(Bizim gibi insana, inanmayız!) dediler.

Kibir ve inad edip, imana gelmediler.

 

Halbuki Fir'avun da insandı onlar gibi.

Ona, ilah diyerek, tapındılar her biri.

 

Yine Herakliyus da, mahrum kaldı imandan.

Ayrılmak istemedi çünkü saltanatından.

 

Nitekim okuyunca Resulün mektubunu,

Anladı, Onun hak bir Peygamber olduğunu.

 

Lakin iman edersem, tahtım gider diyerek,

Tercih etti dünyayı, ahirete, bilerek.

 

Mahrum olmamak için, dünya saltanatından,

İmandan mahrum olup, sonunda oldu hüsran.

 

Küfr’ün üçüncü nev'i, (küfr-i hükmi)dir ki hem,

Sebeplerini bilmek, çok lazımdır ve elzem.

 

Bu, öbürlerinden de daha tehlikelidir.

Çünkü bir kelimeyle, hemen küfre girilir.

 

Yani islamiyet’in, küfr saydığı sözleri,

Söyleyen, yahut yapan küfr dediği işleri,

 

Kalbinde tasdik olup, (müminim) dese bile,

Küfr’e düşer mazallah o iş ve sözleriyle.

 

Dinin tazim ettiği bir şeyi, tahkir etmek,

Yani kıymet verdiği bir şeyi kötülemek,

 

Yahut tahkir ettiği şeyi tazim etmektir.

Bu, küfr-i hükmi olup, imanı kaybetmektir.

 

Allahü teâlânın şanına yakışmayan,

Bir şeyi söyleyenin, imanı gider o an.

 

O kimse, namaz kılsa, yapsa her ibadeti,

Hak teâlâ indinde, olmaz artık kıymeti.

 

Çünkü o, imanını kaybetmiştir bir kere.

Asla sevap verilmez, imansız kimselere.

 

Ama o, kendisini müslüman sanmaktadır.

Beş vakit namazını muntazam kılmaktadır.

 

Hatta geceleri de, kalkıp etse ibadet,

Ağlayıp, gözlerinden yaş dökse uzun müddet,

 

Bunların hiçbirini beğenmez yine Allah.

Çünkü o, imanını kaybetmiştir mazallah.

Yorumlar
Kod: ZWO3W