Evliyalar, Alfabetik Evliyalar Listesi
Mahmûd Çelebi
  30 Mart 2018 Cuma , 23:29
Evliyalar, Alfabetik Evliyalar Listesi; Türkiye evliyaları, İstanbul evliyaları, Mahmûd Çelebi

seyyid Ahmed Buhârî'nin Yetiştirdiği Büyük Velîlerden. İsmi Mahmûd Çelebi Olup Mevlânâ Kırîmî'nin Evlatlığıdır. Doğum Târihi Bilinmemektedir. 1531 (h.938) Senesinde İstanbul'da Edirnekapı Semtinde Vefât Etti.

ilk Zamanlarından Îtibâren İlim Öğrenmeye Meyilli Ve Arzulu Olarak Yetişen Mahmûd Çelebi, İstidât Ve Kâbiliyetinin Çok Olması Sebebiyle Çabuk İlerledi. Zâhirî İlimlerdeki Tahsîlini Tamamladıktan Sonra, Tasavvuf Yoluna Yönelip, Seyyid Emîr Ahmed Buhârî'nin Sohbet Ve Hizmetlerine Devâm Etmeye Başladı. Kâmil Ve Mükemmil Olan O Büyük Zâtın Huzûr Ve Sohbetlerinde Bulunmakla, Tasavvuf Yolunda Hızla İlerledi. Hocasına Olan Muhabbet Ve Bağlılığı Pekçok Olduğundan, Kısa Zamanda Yüksek Derecelere Kavuştu. Hocası, Onu Kızı İle Evlendirerek Kendisine Dâmâd Yaptı. Böylece Aralarında Akrabâlık Meydana Geldi. Emîr Buhârî Hazretleri Vefât Edeceği Zaman, Mahmûd Çelebiyi Kendisine Halîfe Bıraktığını Bildirdi. O Da Vefâtından Sonra Hocasının Yerine Geçip, Talebelere Ders Vermeye Başladı.

mahmûd Çelebi, Çok Yüksek Bir Zat Olup, İffet Ve Hayâ Timsâli İdi. şakâyık-ı Nu'mâniyye isimli Meşhûr Eserin Sâhibi Taşköprüzâde Şöyle Anlatır: "âlimlerin Ve Evliyânın Önderi, Baştâcı Olan Mahmûd Çelebinin Mübârek Yüzünde, Hayâ Ve İffet Nûru Güneş Misâli Parlamakta Olduğundan Yüzüne Bakmaya Kâdir Olamazdım.

kerametler Hazînesi Olan Meclislerinde Hazır Olup, Sohbetlerinde Bulunduğum Zamanlarda, Tasavvuf Ve Ledün İlmine Âit Anlattığı İnce Bilgileri Ve Yüksek Mârifetleri, Tam Bir Dikkat Ve Can Kulağıyla Dinlerdim. Anlatması, İfâdesi, Anlattığı Bilgiler Öyle Tatlı Öyle Kıymetli İdi Ki, Ağzım Açık Baka Kalırdım. Lisânının Tatlılığından Dolayı Kalbim Rahatlar, Lezzet Alırdım. Sohbet Esnâsında Bir Gün Bana; "senin Tasavvuf Ehline Karşı Bir İnkârın Var Mıdır, Onlara Dil Uzatır Mısın?" Dedi. Ben Hayretle; "onların Hâllerini İnkâr Eden Bir Kimse Var Mı Ki, Ben İnkâr Edeyim" Dedim. Bunun Üzerine Bana Seyyid Emîr Buhârî'nin Başından Geçen, Onun Anlattığı Bir Kıssayı Anlattı. Emîr Buhârî, Buhârâ'da O Zamânın Âlimlerinden Birinin Huzûrunda Okuyor İdi.daha Sonra Ayrılıp, Tasavvuf Yoluna Girmek Üzere Abdullah-i İlâhî'nin Yanına, Hizmetine Gitti. Abdullah-i İlâhî De Daha Önce O Âlimden Okumuş İdi.

abdullah-i İlâhî Bir Gün Emîr Buhârî İle Birlikte, Önceleri Kendisinden Okudukları Âlimi Ziyârete Gittiler. O Âlim, Emîr Buhârî'ye; "şimdi Ne İle Meşgûl Oluyorsunuz?" Diye Sordu. O Da; "mirsâd-ül-ibâd Fil-mebd İlel-me'âd isimli Tasavvufî Eseri Mütâlaa Etmekle Meşgûl Oluyoruz." Dedi. Bunun Üzerine O İlim Sahibi Kimse, Bu Kitabı Okuduğu İçin Emîr Buhârî'yi Azarlamaya, O Kitabı Ve Müellifini Kötülemeye, Tasavvuf Ehline Dil Uzatmaya Başladı. Nihâyet Daha Da İleri Giderek, Emîr Buhârî Ve Abdullah-i İlâhî'yi Meclisinden Kovdu.

meğer Bu Kimse, Tasavvuf Ehlinin Büyüklüğünü Anlayamayan, İnkâr Eden Bir Zavallı İmiş. Mahmûd Çelebi Bu Menkıbeyi Anlatınca, Tasavvuf Ehlini İnkâr Edenlerin De Bulunduğunu Anlamış Oldum. Bundan Sonra Mahmûd Çelebi'ye Arzettim Ki: "efendim, Tasavvuf Büyüklerinin Hâllerini İnkâr Edenler, İnkâr Etme Gibi Büyük Bir Belâya Mübtelâ Olmuşlardır. Tasavvuf Ehlinin Büyüklüğünü İnkâr Etmeyip Kabûl Ettiği Hâlde Bu Yolda İlerlemeye Çalışmayanların Hâli, Diğerinin Hâlinden Daha Kabîh (çirkin) Değil Midir?" Ben Böyle Söyleyince; "hayır Öyle Değildir. O Büyüklerin Büyüklüklerini İnkâr Etmeyip Îtiraf Etmek, Yâni Kabûl Etmek De Bir Nîmettir. Bu Îtirâfın Eninde Sonunda O Kimseyi Hak Yoluna Çekmesi Ümîd Edilir." Buyurdu."

yinşakâyik-ı Nu'mâniyye' nin Müellifi Olantaşköprüzâde, Bir Gün Sohbet Esnâsında Mahmûd Çelebiye Dedi Ki: "efendim! Bâzı Tasavvuf Kitaplarında Anlaşılamıyan, Hattâ Görünüş Îtibâriyle Dînin Açık Olarak Bildirilen Hükümlerine Aykırı Olan Kısımlar Bulunuyor. Bunları İnkâr Etmemiz Câiz Olur Mu?" Mahmûd Çelebi Buna Cevâben; "o Tasavvufî Hâller Sizde Meydana Gelinceye Kadar İnkâr Edersiniz. Ama O Haller Sizde De Meydana Gelince, Artık İnkâr Etmenize Lüzûm Kalmaz. Çünkü O Bilgilerin Hakîkatte Dînimizin Hükümlerine Aykırı Olmadıklarını, Öyle Anlaşıldığını Anlamış Olursunuz. Yâni Tasavvuf Büyüklerinin Söyledikleri Sözlerden Bâzılarının Uygun Değil Gibi Görünmeleri, O Zâtın Yanlış Şeyler Söylemek İstediğinden Değildir. Kendisini Kaplayan Tasavvufî Hal Sebebiyle, O Halde İken Anlatmak İstediğini, Şuuru Yerinde Olmadığından, Uygun Olmayan Kelimelerle Söylemesinden Veya Hâli İfâde İçin O Anda Başka Kelime Bulamamasındandır. Her Hâlükârda Tasavvuf Büyüklerinin O Sözlerinin Yanlış Bir Mânâyı Anlatmak İçin Değil, Doğru Bir Şeyi Yanlış Mânâya Gelecek Kelimelerle Anlattığından Yanlış Anlaşılabilmektedir. Bununla Berâber, Mutasavvıfların Dînin Hükümlerine Aykırı Gibi Görünen, Açıktan Yanlış Anlaşılan Sözleri Kabûl Edilmez. Fakat O Büyüklere Dil De Uzatılmaz. Çünkü Mâzurdurlar.

hakim Çelebi Edirnekapı'da Münzevî'ye Giden Yol Üzerinde Bir Câmi Ve Zâviye İnşâ Ettirdi. Yıllarca Burada Talebelere Ders Verdi Ve 1531 Senesinde Vefât Etti. Devrin Âlimlerinin De Hazır Bulunduğu Büyük Bir Kalabalık Tarafından Kılınan Cenâze Namazından Sonra Câminin Karşısında Defnolundu. Onun Yaptırdığı Bu Câmi Ve Zâviyeye Hocasının Adından Dolayı Emîr Buhârî Câmii Ve Tekkesi De Denilmiştir. Çevre Yolu Yapılırken Tekke Ve Kabirler Yıkılıp Kaldırıldı.

 

kaynaklar

1) Şakâyık-ı Nu'mâniyye; C.2, S.60

2) Şakâyık-ı Nu'mâniyye Tercümesi (mecdi Efendi); S.518

3) Sicilli Osmânî; C.4, S.310

4) Tâc-üt-tevarih; C.2, S.588

5) Tam İlmihâl Seâdet-i Ebediyye; (49. Baskı) S.1146

6) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; C.14, S.189

Yorumlar
Kod: B81E8